19/05/2008
Anlatabilmek
Cengiz Bektaş
-bektas_cengiz@hotmail.com Kimin sözüydü unuttum...Kabaca anlamı şöyle:
“Karşındakinin anladığınca anlatabiliyorsun demektir.”
Anlatıyorum anlatıyorum bir türlü anlamıyor diyerek işin içinden çıkılamıyor kısacası...
Karşındaki İngiliz’e Türkçe anlatırsan elbette anlamaz.
(Elizabete gelişinden ötürü Türkçe “Bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü?” desem anlar mıydı örneğin?)
(Bir bilen var mı gerçekten? Neden geldi İngiliz kraliçesi? Yoksa yağmalanan Türkiye’den bir şey mi satın aldı? Çok değerli bir şey...)
Bu değil yalnızca...Türkçe bilene de onun anlayabileceği yolda anlatamazsan anlamaz. Burada bir beceriksizlik varsa bu senin beceriksizliğindir.
Kimi konuşmacıları övmez miyiz?
“Ne güzel anlatıyor?”
Onu anlayabiliyoruz. Bizim anlayabileceğimiz gibi anlatıyor demektir bu...
Bu “yazı” için de böyle değil midir? Ne güzel yazar kimileri...
Yaşamın her alanında geçerlidir bu... Kısa, özlü, anlaşılır olmak...
Fransızlar bir araştırma yaptırmışlar uzmanlarına. Örneğin belediyelerin yazılı duyuruları üzerine... Sormuşlar, bunların ille herkesçe anlaşılmaları için nelere özen gösterilmeli?
Bakın en önemli sonuç ne?
Bir tümce 6-8 sözcüğü geçmemeliymiş elden geldiğince ..Uzun tümceler okunmuyor, anlaşılmıyormuş...
İyi mi?
İster beğenin ister beğenmeyin bu sonucu... Anlaşılmak istiyorsanız böyle yazacaksınız... Hele yazıp konuştuğunuzu herkesin anlamasını istiyorsanız...
Buna özellikle kendini sosyalist sananlar özen göstermeli...Halka anlatacağınız mı var? Anlaşılmağa özen göstermezseniz olur mu? “Bu ne perhiz.....” demezler mi?
Hele kendini “aydın” sananlar böyle davranırsa... Gel de anla...
Bilgiçlik taslamak için böyle yapıyorlar kimileri... Kimileri de bilim argosu adına böyle yapıyorlar... Kuran’ın Türkçe olmaması ne demekse onlarınki de o...
“Aydın” demek gerçekte aydınlatan demek... Aydınlatabilmek için anlatabilmek gerek. Hem konuşurken hem yazarken... Ayrıca kişi bildiğini anlatabilir. Hem de herkese anlatabilir......
Sözün burasında sevgili Zihni Anadol’u anımsadım.
Yazılarımı sevdiğini söylerdi. Biliyor musunuz neden? Kısa oldukları için...
Bu anımı anlattıktan sonra, uzatmak istemiyorum:
Kısa, öz, açık...
Evrensel
“Karşındakinin anladığınca anlatabiliyorsun demektir.”
Anlatıyorum anlatıyorum bir türlü anlamıyor diyerek işin içinden çıkılamıyor kısacası...
Karşındaki İngiliz’e Türkçe anlatırsan elbette anlamaz.
(Elizabete gelişinden ötürü Türkçe “Bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü?” desem anlar mıydı örneğin?)
(Bir bilen var mı gerçekten? Neden geldi İngiliz kraliçesi? Yoksa yağmalanan Türkiye’den bir şey mi satın aldı? Çok değerli bir şey...)
Bu değil yalnızca...Türkçe bilene de onun anlayabileceği yolda anlatamazsan anlamaz. Burada bir beceriksizlik varsa bu senin beceriksizliğindir.
Kimi konuşmacıları övmez miyiz?
“Ne güzel anlatıyor?”
Onu anlayabiliyoruz. Bizim anlayabileceğimiz gibi anlatıyor demektir bu...
Bu “yazı” için de böyle değil midir? Ne güzel yazar kimileri...
Yaşamın her alanında geçerlidir bu... Kısa, özlü, anlaşılır olmak...
Fransızlar bir araştırma yaptırmışlar uzmanlarına. Örneğin belediyelerin yazılı duyuruları üzerine... Sormuşlar, bunların ille herkesçe anlaşılmaları için nelere özen gösterilmeli?
Bakın en önemli sonuç ne?
Bir tümce 6-8 sözcüğü geçmemeliymiş elden geldiğince ..Uzun tümceler okunmuyor, anlaşılmıyormuş...
İyi mi?
İster beğenin ister beğenmeyin bu sonucu... Anlaşılmak istiyorsanız böyle yazacaksınız... Hele yazıp konuştuğunuzu herkesin anlamasını istiyorsanız...
Buna özellikle kendini sosyalist sananlar özen göstermeli...Halka anlatacağınız mı var? Anlaşılmağa özen göstermezseniz olur mu? “Bu ne perhiz.....” demezler mi?
Hele kendini “aydın” sananlar böyle davranırsa... Gel de anla...
Bilgiçlik taslamak için böyle yapıyorlar kimileri... Kimileri de bilim argosu adına böyle yapıyorlar... Kuran’ın Türkçe olmaması ne demekse onlarınki de o...
“Aydın” demek gerçekte aydınlatan demek... Aydınlatabilmek için anlatabilmek gerek. Hem konuşurken hem yazarken... Ayrıca kişi bildiğini anlatabilir. Hem de herkese anlatabilir......
Sözün burasında sevgili Zihni Anadol’u anımsadım.
Yazılarımı sevdiğini söylerdi. Biliyor musunuz neden? Kısa oldukları için...
Bu anımı anlattıktan sonra, uzatmak istemiyorum:
Kısa, öz, açık...
Evrensel
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder