ŞİŞMANLIK YENİDEN TANIMLANIYOR
Çoğumuzun derdidir şişmanlamak, kilo almak. Sonra da bu kiloları vermeye çalışmak. Hele yaz ayları yaklaşmaya başladı mı, tüm gazete ve dergiler çeşit çeşit mucizevi zayıflama reçeteleri vermeye başlar.. Zayıflama rejimine başlayanlarımız bilirler. Başlangıçta biraz kilo veririz. Ama bir süre sonra hem kilo vermemiz yavaşlar, hem de kısa sürede verdiklerimizi fazlasıyla geri alırız. Zayıflamak ve zayıflanan yerde kalmak kolay olsa zaten bu kadar çok reçeteye gerek kalmazdı. Meraklıları diyetten diyete geçer. Duyduğu, okuduğu her diyeti uygulamaya çalışır. Ama bir süre sonra pes eder. Hatta bir daha zayıflamamaya yemin edenler bile olur.
Sağlıklı zayıflamak, ya da şişmanlamayı engellemek için öncelikle konunun özüne inmek gerekir. Bedenimizde olaylar nasıl işler? Neden kilo alırız, neden zayıflarız? Bu konularla ilgili görüşlerde son yıllarda belirgin değişiklikler olmuştur. Bazı ciddi tartışmalar da sürüp gitmektedir, bilim adamları arasında. İşte sizlere önümüzdeki birkaç yazıda bu yeni bilgileri aktarmaya çalışacağım.
İlaçlar, tok tutan tozlar, bitki özleri, jimnastik salonları, pasif egzersizler vs, hepsinin kesin olarak zayıflattığı bir yer vardır. O da cüzdanınızdır.
Günümüzde diyet uzmanları kalın bir insanla ince bir insan arasında belirgin genetik ve metabolik farklılıklar olduğu inancındadırlar. Metabolizma, gıdaların bedende yakılma işlemlerinin tümüne verilen bir isimdir. Günümüzün çoğu uzmanı diyet yapmanın sürekli zayıflama sağlayacağı düşüncesini şüphe ile karşılamaktadır.
Şişmanlık nedir? Normal kilo nerede biter? Şişmanlık nerede başlar? Şişmanlığın gerçekten tanımlanması gerekir. Sağlık açısından şişmanlığın şeker hastalığına, yüksek tansiyona, safra kesesi taşlarına ve kap hastalıklarına yol açtığı kesin olarak kanıtlanmıştır. Kadınlarda kalın barsak , meme, rahim ve yumurtalık, erkekte ise prostat kanserleri şişmanlarda çok daha yüksek oranlarda görülür. Ama fazla kilolu olmakla şişman olmak arasında ne kadar kilo farkı olduğunu nasıl bilebileceğiz? Şişmanlığın tanımı hakkında bir görüş birliği yoktur. Klasik olarak şişmanlık ideal kilonun %20 sinden daha fazla ağırlığa sahip olmak olarak tarif edilir. İdeal kilo nedir? Her cins için boya göre olması gereken ağırlıkların istatistiksel olarak hesaplanmış, ve tablolar halinde hazırlanmıştır. Ancak artık birçok bilim adamı boy ve kilo ölçümlerine dayalı tanımları yetersiz ve çok sınırlayıcı bulmaktadır. İ
ŞİŞMANLAMAK KADER Mİ ?
Kimimiz su içsek kilo alırız da, bazılarımız düşman çatlatırcasına dağları mideye indirir bir gram şişmanlamaz. Çünkü şişmanlığa yol açan etkenler birden fazladır. Bedensel hareketliliğin derecesi, soyaçekim, çevre, metabolizma hızı(yiyeceklerin bedende işlenmesi ) bu etkenlerin başlıcalarıdır. Bu durumda da tek bir "tedavi" olamayacağı açıktır. Bedenimiz yağı yedek enerji olarak biriktirir. Hazır enerji yakıtı glikoz, yani kan şekeridir. Ama glikoz tükenince yağlar harekete geçer. Bedenin yağı biriktirecek neredeyse sonsuz kapasitesi vardır. Mevcut bir yağ hücresi kendi boyutunun 10 katına kadar şişebilir. Bu şişme sınıra dayandığında hemen yeni yağ hücreleri yapılmaya başlanır. Yağlar depolandıkça kilo artar, ölçüler büyür.
Ne kadar şişmanlayacağımızı belirleyen en önemli etken genetik, yani soya çekimdir. Aynı miktarda kalori almalarına rağmen bazı kişiler fazla kilo almaya eğilimlidirler. Oniki eş yumurta ikizinde ilginç bir araştırma yapılmış. İkizlere 100 gün boyunca her gün fazladan 1000 kalori verilmiş. Bu 12 ikiz her yönden birbirine yakın özellikler taşımalarına rağmen bazı çiftler sadece 5 kilo alırken bazıları 15 kilo fazlalığa ulaşmış. Bazı çiftlerde bu kilo fazlalığı yağ olarak birikirken, bazı çiftlerde kas dokusu gelişmiş. Ama en ilginci ikiz eşlerin hepsi aynı miktarda şişmanlamış. Yani genetik özellikler hem kilo alma miktarını hem de fazla kilonun bedende dağılımını belirliyor.
Benzer bir çalışma ikizlerde çevrenin etkisini araştırmış. Sonuçlar eş yumurta ikizleri ayrı ayrı bölgelerde büyüseler de hemen hemen aynı fiziksel yapıda kalındığını, farklı yumurta ikizleri aynı koşullarda büyüseler bile çok farklı beden yapısına ulaşabildiğini ortaya koyuyor. Çünkü eş yumurta ikizlerinin genetik şifreleri aynı iken, farklı yumurta ikizlerinin genetik yapıları birbirlerinden tamamen farklıdır. Tüm bu gözlemler soyaçekimin şişmanlama üzerine olan etkisinin birincil önemde olduğunu gösteriyor.
GENETİĞİMİZ BİZİ NASIL ŞİŞMANLATIYOR?
Soya çekime bağlı şişmanlama mekanizmaları okadar basit açıklanabilecek olaylar değil. Genetik, bedendeki birçok olayı etkilemektedir. Bazı genler metabolizmayı kontrol ederken, bazı genler iştah merkezini denetliyor. En çok araştırılan genlerden biri lipo protein lipaz (LPL) isimli enzimin yapımını denetleyen gendir. LPL yağ hücreleri tarafından yapılır ve yağların hücrelerde depolanmasını sağlar. Yani ne kadar fazla LPL yapılırsa o kadar fazla yağ depolanacak demektir.
Bazı önemli araştırmalar şişmanlığın yenen yiyeceklerin kalorisinden ziyade içindeki yağ oranı ile ilişkili olduğunu gösteriyor. LPL aynı zamanda üreme hormonları, yani kadında estrojen, erkekte ise testosteron tarafından kontrol edilir. O halde cinsiyet farklılığına bağlı olarak da şişmanlama eğilimleri farklı olabilecektir. Kadınlarda meme, kalça ve bacaklardaki hücreler LPL üretirken, erkekte karın-bel bölgesi hücreleri LPL zenginidir. Karın bölgesindeki yağlar acil enerji gerektiğinde hemen kullanılır. Halbuki bacak ve kalçalardaki yağlar daha uzun vadeli gereksinimler için depolanmıştır. Yani erkekler göbeklerini çabucak eritverirken kadınların yüklerini boşaltmaları o kadar kolay değildir.
LPL, aynı zamanda verilmiş kiloların tekrar alınmasını kolaylaştırır. Kişi kilo kaybettikçe kandaki LPL miktarı artar. Kilo kaybetme miktarı arttıkça LPL bu kaybı önlemek için mücadele verir. Sanki beden kaybettiği kiloları tekrar geri istemektedir. Yani kilo kaybı bu enzimi üreten geni uyarmaktadır. Diyet yapanların kaybettikleri kiloları neden bu kadar kolay geri aldıkları böylece ortaya çıkmış oluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder