KALP VE DAMAR HASTALIKLARI
SEBEPLERİ
Beslenme hataları
Kalbe zarar veren şeylerin devamlı ve fazla miktarlarda kullanılmasıdır.
Başlıcaları şunlardır :
Alkol : Kan damarlarının iç tabakasını eriterek, kanın damarlardan dokular arasına sızmasına yol açar.
Alkoloidler : Başlıcaları çay, kahve, kakao ve sigaradır. Bunlar, kalp ve damarlar üzerinde çok fena etki yaparak, onları vakitsiz yıpratırlar. Sinir sistemini etkileyerek, kalbin ritmini bozarlar. Ayrıca, kandaki kolesterolün, damarların iç yüzeyine yapışmasına ve damarların daralmasına, dolayısıyla yüksek tansiyona ve damar sertliğine neden olurlar. Sigara, kanı zehirleyerek, kalbin daha fazla çalışmasına ve dolayısıyla yorulmasına yol açar.
Et ve mamülleri : Özellikle yağlı etler, kolesterol ihtiva ettikleri için zararlıdır. Kandaki üre miktarını artırarak, kalbin yorulmasına neden olurlar.
Beyaz ekmek ve şeker : Bunlar, kanın katılaşmasına ve dolaşımın yavaşlamasına neden olurlar. Dolayısıyla kalbin daha çok zorlanmasına yol açarlar.
Hava kirliliği
Teneffüs edilen hava ne kadar kirli ise, kalp o kadar daha fazla çalışır ve yorulur.
Sağlıksız yaşam koşulları
Yemek, uyku ve dinlenme saatlerinin düzensiz oluşu, bedenen ve ruhen yıpratıcı yaşam koşulları kalbin yorulmasına ve vakitsiz yıpranmasına neden olur.
Şişmanlık
Kalbi yoran en önemli faktörlerden biridir. Şişmanlar, genellikle kısa ömürlü olurlar.
Cinsel yaşam
Cinsel yaşamın düzensizliği, vakitsiz gelen iktidarsızlık kişiyi ruhsal bunalıma iterek, sinirlerinin yıpranmasına yol açar. Bu da kalbi yorar ve yıpratır.
HİPERTANSİYON
Sürekli yüksek tansiyondur. Yorgunluk, uykusuzluk, aşırı yeme, hızlı hareket gibi nedenlerle tansiyon yükselebilir. Ancak, sürekli değildir. Hipertansiyon ise kalbi idare eden sinir sisteminin aşırı hassaslaşmasından, ileri yaşlarda görülen damar sertliğinden, kanın katılaşmasından, böbrek rahatsızlığından (nefrit) ileri gelir. Hipertansiyonda kalp büyür ve felçlere neden olabilir.
Belirtileri
· Sürekli baş ağrısı ve baş dönmesi
· Dengesizlik
· Görmede zayıflık ve gözler önünde sinekler uçuşması
· Çarpıntı
· Nefes darlığı
· Kulaklarda çınlama
· El ve ayakların sürekli üşümesi
· Bacaklarda sık sık kramplar
· Uykusuzluk
· Hafıza zayıflığı
· Geceleri ellerde karıncalanma
Bitkilerle tedavi
Aşağıdaki bitkiler hipertansiyon tedavisinde iyi sonuç verirler :
· Sarmısak
· Alıç çayı
· Limon kürü
· Ökse çayı
· Zeytin yaprağı çayı
SÜREKLİ DÜŞÜK TANSİYON
Genellikle büyük iç kanamalardan veya sebebi bilinmeyen nedenlerden olabilir. Yetersiz beslenme, vitamin eksikliği, bazı ilaçların yan etkisi de tansiyonu düşürür.
Belirtileri
· bitkinlik,
· baygınlık,
· el ve ayaklarda üşüme ve morluk,
· ayağa kalkınca baş dönmesi ve göz kararması,
· çabuk yorulma
Bitkilerle tedavi
Aşağıdaki bitkiler tedavide iyi sonuç verirler :
· Isırganotu
· Adaçayı
· Mersin yaprağı
· Tarçın
· Badem
· Fındık
· Bal, polen, arı sütü
· Şalgam
· Kırmızı pancar
KALP SPAZMI (anjin dö puatrin)
Kalbi besleyen atardamarların kireçlenme ve kolesterol sonucunda daralması, böylece daha az kan geçebilmesi nedeniyle ortaya çıkar. Yemeklerden sonra veya süratli yürüme, merdiven çıkma, soğuk hava teneffüs etme sırasında zaman zaman sol göğüste bir ağrı hissedilir. Bu ağrı sol omuza ve sol kola kadar yayılır ve hastaya nefes aldırtmaz. Daha çok erkeklerde görülür. Genellikle 5-10 dakika sürer. Kalp spazmının en önemli yanı, Enfarktüse yol açmasıdır.
Bitkilerle tedavi
Aşağıdaki bitkiler tedavide iyi sonuç verirler :
· Alıç çayı
· Anason
· Kimyon
ENFARKTÜS
Önemli ve tehlikeli bir kalp rahatsızlığıdır. Fransa'da ölümlerin % 20'si enfarktüsten olmaktadır.
Kalbin bir bölgesinin, oraya besin ve oksijen taşıyan atardamardaki bir pıhtı ile tıkanması sonucu aniden ölmesidir.
Nedenleri
· Atardamar iltihabı
· Kanda pıhtılaşma
· Kolesterol veya kireçlenme sonucu atardamarın iç çeperinin daralması ve sertleşmesi
· Kalp spazmı
Belirtileri
· Kalpte korkunç bir sancı ve sıkıntı
· Sol kolda sancı
· Bazen kusma ve geğirme
· Solgunluk ve gözün parlaklığını yitirmesi
· Tansiyon düşüklüğü
Bitkilerle tedavi
Aşağıdaki bitkiler gerek krizden önce, gerekse kriz sırasında kullanılırsa tedavide iyi sonuç verirler :
· Alıç çiçeği ve meyvesi
· Dişotu
· Limonlu sarmısak
MİTRAL YETERSİZLİĞİ
Mitral, kalbin sol bölümünde, sol kulakçık ile sol karıncık arasındaki kapaktır. Bu kapakçık, kalbin iç kısmının iltihaplanması sonucunda iltihaplanır, sonra kalınlaşıp sertleşir ve iyi kapanamaz. Hasta, 1-2 yıl pek birşey hissetmez. Sonra çarpıntı, nefes yetmezliği ve sık sık derin nefes alma ihtiyacı duyulur. Bu hastalı insanı öldürmez ama, yaşam hızını azaltır.
Tedavisi için, kanı mikroplardan temizleyen baharatlar (taçın, karanfil, karabiber, zencefil, kekik) sık sık kullanılmalıdır. Ayrıca, yılda 2 kez, 10-15 günlük limonlu sarmısak kürü yapılmalıdır.
DAMAR SERTLİĞİ
Kanda biriken ve balmumu kıvamındaki kolesterol, damarların iç yüzeyini kaplar ve damar iç dokusunun sertleşmesine yol açar. Sertleşen damarlar kan nakli görevini yapamazlar ve çapları küçüldüğü için de kan basıncı artar ve tansiyon yükselir.
Nedenleri
· Aşırı alkol
· Şişmanlık
· Damla (gut) hastalığı
· Şeker hastalığı
· Frengi
· Yanlış beslenme
· Sinir bozuklukları
Belirtileri
Belirtiler başlangıçta hafiftir, zira bu hastalık yavaş ve uzun sürede meydana gelir.
· Bedensel ve ruhsal çalışma gücünde azalma
· Gündüzleri bile uyuma ve uyuklama
· Zayıflık ve solgunluk
· Hafıza zayıflığı
· Çabuk yorulma ve kalp çarpıntısı
· Sık idrara çıkma
Bitkilerle tedavi
Aşağıdaki bitkiler sürekli kullanılırlarsa tedavide iyi sonuç verirler :
· Bol kükürt ihtiva eden sarmısak, soğan, turp vb. yenmelidir.
· Zeytin yaprağı
· Zerdeçal
· Enginar yaprağı
· Servi tohumu
· Limon
· Elma
VARİS
Bacaklardaki toplardamarların bozulmasıdır.
Nedenleri
· Hareketsizlik ya da yeterli hareket etmeme
· Sürekli ayakta kalma
· Çorap bağı, korse, sıkan ayakkabı gibi şeyler giyilmesi
· Aşırı ve yağlı şeyler yeme
· Hamilelik
· Aşırı alkol ve sigara
Belirtileri
· Kalçalarda, bacak ve baldırlarda ağrılar
· Ayaklarda yanma ve makatta kaşıntı
· Ayak damarlarına şişmeler, siyah iplikler ve düğümler oluşur
· Bacaklar gülle gibi ağırlaşır
· Ayaklarda sürekli üşüme ve kısmi felç
· Bacak, baldır ve kalçada kramplar
· İleri aşamalarda, baldırlarda ödem, ekzama ve yaralar oluşur.
· Varis makatta olursa buna HEMOROİD adı verilir.
Bitkilerle tedavi
Aşağıdaki bitkiler sürekli kullanılırlarsa tedavide iyi sonuç verirler :
· Sodalı ve şaplı banyolar
· Sık sık ve hızlı yürümek
· Zeytinyağı ile masaj
· Zulumba, üzerlik tohumu, nöbet şekeri karışımı
· Hemoroid için atkestanesi, civan perçemi, servi kozalağı, maydanoz ve patates lapaları
KANSIZLIK
Genellikle, kandaki alyuvarların azalması şeklinde ortaya çıkar.
Belirtileri
· Yüz daima solgundur
· El ve ayaklar daima üşür
· Kulaklarda sık sık çınlama olur
· Kalp çarpıntısı olur
· İştahsızlık, çabuk yorulma vs. gibi belirtiler görülür.
Nedenleri
· Kanamalar (hemoroid, mide-barsak ve regl kanamaları gibi)
· Kan yapan organların yeterli çalışmaması (dalak, ilikler, karaciğer)
· Beslenmede yaşa göre yeterli demirin alınmaması
Bitkilerle tedavi
Aşağıdaki bitkiler sürekli kullanılırlarsa tedavide iyi sonuç verirler :
· 1 lt şaraba 1 yemek kaşığı öğütülmüş rezene tohumu katılır, 1 hafta sonra süzülerek, günde 5-6 tatlı kaşığı içilir.
· 1 su bardağı siyah kuru üzüm + 8 bardak su + 1 yemek kaşığı pelin otu orta ateşte kaynatılır, soğuyunca süzülüp günde 3-4 bardak içilir.
· Kınakına şurubu içilmelidir.
· Enginar, yulaf ezmesi, kayısı, tere, erik, üzüm, maydanoz, havuç, ıspanak, mercimek ve soya bolca yenmelidir.
KOLESTEROL
Kolesterol, tüm canlıların bünyesinde bulunan ve vücudumuzda özel görevleri olan ancak, kandaki oranı belli sınırları aşınca zararları görülen bir maddedir.
Sağlıklı bir insanda kolesterol oranı, 100gr kanda 250mg'dır.
Bilinen görevleri şunlardır :
· Deri altında, mikroplara karşı koruyucu bir baraj görevi yapar.
· Kanda, alyuvarları zararlı maddelere karşı korur ve bir nevi zırh görevi yapar.
· Sinir dokuları içerisinde, onların dayanıklı olmasını sağlar.
· Çeşitli dokularda su dengesini sağlar.
Kolesterol dengesinin bozulma nedenleri
· Hayvani yağlardaki kolesterol, kullanılmış kolesteroldur ve işe yaramadığı gibi, kanda oranı artınca damarlarda tortu yapar.
· Vücutta kolesterol üreten ve kolesterolü dengeleyen organların iyi çalışmaması (böbrek üstü bezleri, yumurtalıklar, husyeler, tiroid bezesi, karaciğer, safra kesesi, barsaklar, akciğer, ciltteki ter bezesi)
Neden olduğu rahatsızlıklar
· Kandaki nötr yağ oranının artması
· Vücutta yağ lekeleri oluşması
· Parmaklarda, omuzda, dizlerde ve kalçada yağ urları meydana gelir.
· Göz kapaklarında sarı lekeler oluşur ve gece körlüğü yapar. (tavuk karası)
· Siroz : Safra kanalının tıkanması, karaciğer ve dalağın şişmesi ve safra taşının oluşması
· Damar sertliği : Kanda biriken kolesterol kan damarlarının iç yüzeyine yapışır ve damar sertliğine yol açar.
Belirtileri
· ciltte sarı lekeler,
· göz altında siyah halkalar,
· gözün beyaz kısmında sarı lekecikler,
· terin ve nefesin ağır kokması,
· ağızda acılık hissi,
· baş ağrısı ve başta ağırlık hissi,
· görme zayıflığı,
· baş dönmesi ve beyinde boşluk hissi,
· hazımsızlık ve iştahsızlık,
· genel yorgunluk ve ruhi bunalım,
· uykusuzluk,
· sol kolda ve kalp üzerinde zaman zaman ağrılar.
Bitkilerle tedavi
Aşağıdaki bitkiler sürekli kullanılırlarsa tedavide iyi sonuç verebilirler :
· Yemeklerde zeytinyağı, mısır, ayçiçeği, haşhaş ve aspir yağları kullanılmalıdır.
· Sarmısak (günde 2-4 diş, çiğ olarak yenmelidir)
· Enginar, soğan, pırasa, havuç, kereviz, soya fasulyesi, lahana, tere, maydanoz, turp bol yenmelidir.
· Kiraz, limon, çilek, elma, üzüm, şeftali, armut, muz gibi meyveler de yenebilir.
· Ardıç tohumu
· Mısır püskülü
· Zeytin yaprağı
· Zerdeçal
-------------------------------------------------------------------------------------------
Kalp
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Diastolik evre
/wiki/Resim:Heart_systole.pngSistolik evre
Kalp
Kalp veya yürek, kuvvetli bir kas pompasıdır. Günde yaklaşık 100 bin, yılda 40 milyon, tüm insan hayatı boyunca yaklaşık 2,5 milyar kere, hiç durmadan yaklaşık 8 ton kanı vücuda pompalar.
Her canlıda dokuların, organların ve hücrelerin; oksijen, karbondioksit, aminoasitler, yağlar, vitaminler ve mineraller gibi madde ve besinlere gereksinimi vardır.
Metabolizma faaliyetleri sonucunda oluşan artık ürünlerin de vücuttan uzaklaştırılması, vücut ısısının düzenlenmesi, asit-baz dengesinin korunması, hormonlar ve enzimlerin vücudun gerekli bölgelerine taşınması gerekir. Bütün bu işlemleri kalp ve damarlardan oluşan dolaşım sistemi yapar.
Kalp bu sistem içerisinde motor görevi yapar. Kalp dakikada 60-80 vuruş arasında değişen bir hızla günde 9000 litre kanı vücuda pompalar.
Kalp bir çeşit 4 odacıklı ve 4 kapakçıklı bir pompadır. Odacıklar sağ odacıklar ve sol odacıklar olarak 2 ana bölümden oluşur.
Sağ bölüm, kanın vücuttan döndüğü odacık olan sağ kulakçık sonra triküsbit kapak adı verilen 3 yaprakçıklı bir kapakçık ile ana odacık olan sağ karıncıktan oluşur.
· Kan vücutta oksijeni ve besin öğeleri kullanıldıktan sonra vena cava adı verilen 2 adet ana toplardamar ile sağ kulakçığa gelir.
· Sağ kulakçıktan kan yerçekimi ve kulakçık kasılması ile aradaki kapak olan triküsbit kapaktan (3 yaprakçıklı kapak) geçerek sağ karıncığa girer
.
· Sağ karıncık ile pulmoner atardamar arasındaki kapağa da pulmoner kapakçık adı verilir. Sağ karıncık kanı pulmoner atardamar adını verdiğimiz bir damar yoluyla akciğerlere pompalar.
Sol bölüme kan akciğerlerden oksijenden zenginleştirilmiş olarak gelir.
· Sol kulakçığa gelen bu kan yerçekiminin de etkisi ile ve biraz da sol kulakçığın kasılması yardımı ile sonradaki kapak olan mitral kapakçık adı verilen 2 yaprakçıklı bir kapaktan sol karıncığa akar.
· Sol karıncık ile aort atardamarı arasında aort kapakçığı denilen 3 yaprakçıklı bir kapak bulunmaktadır. Sol karıncıktan temiz kan güçlü kasların kasılması etkisi ile aort atardamarı denilen ana atardamar vasıtasıyla vücuda sunulur.
Kalp Krizi
Kalp krizi, kalbi besleyen kan damarlarındaki daralmaların (damar sertliği), zaman içinde tam bir tıkanıklığa dönüşmesiyle oluşur. Kalbi veya beyni besleyen damarlar, kolesterol (kan yağları), diğer yağlar, kalsiyum ve kandaki bazı maddelerin birleşerek oluşturdukları tabakalar (plaklar) yüzünden daralabilir. Damarlardaki bu daralmalar damar sertliğine (ateroskleroz) yol açar.
Oluşan tabakanın boyutu büyüdükçe kan akımı azalır. Kalp kası normal çalışmasını sağlayacak miktarda oksijen alamaz hale gelir. Bu durumda göğüste, boyun ve sırtta “sıkışma veya nefes alamama hissi” adı verilen bir ağrı hissedilebilir. Bu ağrı, bir sıkıntı veya stres haliyle birlikte yaşanır ve genellikle birkaç dakika içinde geçer.
Eğer kalp damarları ile kalbe yeterince oksijen sağlanıyorsa kalp sorunsuz bir şekilde atmaya devam eder. Kalp damarlarının bazı bölümleri tıkandığında ise kalp damar hastalığı (koroner arter hastalığı) (KAH) oluşur. Bu durumda kalbe gelen kan akımı azalır. Eğer kan akımı uzun süre tamamen kesilirse kalp krizi (miyokard infarktüsü) (Mİ) meydana gelir ve kalp kası zarar görür.
Hazırlayıcı nedenler
Kanda kolesterol ve diğer kan yağlarının artması,
Şeker hastalığı,
Yüksek tansiyon,
Sigara,
Fazla hareketsizlik,
Ruhi gerginlik,
Fazla kilo
NOT:
· Elimizi göğsümüzün sol tarafına götürdüğümüzde kalbimizden gelen sesin nedeni kulakçık ile karıncık arasındaki kapakçıkların açılıp kapanmasıdır.
-----------------------------------------------------------------------------------------------
Kan Doku
Kan, atardamar, toplardamar ve kılcaldamarlardan oluşan damar ağının içinde dolaşan; akıcı plazma ve hücrelerden (alyuvar,akyuvar ve plaket) meydana gelmiş kırmızı renkli hayati bir sıvıdır. Kan ile ilgili tıbbi terimler genellikle hemo ve hemoto sözcükleri ile başlar. Bu sözcükler eski Yunancada kan sözcüğünü karşılayan haimadan türetilmiştir.
Kanın ana işlevi besin maddelerinin (oksijen, glikoz) ve yapısal elemanların sağlanması ve atık maddelerin (karbondioksit, laktik asit vs.) atılmasının sağlanmasıdır.
Her bedende 5 ile 6 litre arası kan bulunur. Bu miktar ortalama vücut ağırlığının %7-8'ini oluşturur. Kanın yarısı, sıvı olan bölümden yani plazmadan meydana gelir. Diğer yarısı ise kanın içinde çeşitli görevler üstlenmiş olan hücreler veya moleküllerdir. Kandaki hücreler, vücuttaki kan miktarının yarısını oluşturmalarına rağmen, yan yana dizildikleri takdirde 96.500 km'lik bir çizgi oluşturabilecek kadar fazladırlar. Bu, dünyanın çevresini iki kez dolaşmaya yeterli bir uzunluktur.
Eğer kanın pıhtılaşmasına izin verilirse, tüpün üstünde kalan sıvıya serum denir. Serumda fibrinojen ve pıhtılaşma ile ilgili diğer proteinler, pıhtılaşmada kullanıldığı için yoktur. Diger bir deyişle plazma, fibrinojen ve serumdan oluşur.
Kanın en önemli görevi akciğerlerden dokulara metabolik hadiseler için gerekli oksijeni taşımaktır. Bazı ufak ve basit yapılı canlılarda kanın yapısı deniz suyuna çok benzer. Bu canlıların vücut parçalarının gerek duyduğu oksijen bu sıvıda çözünmüş olarak taşınır. Daha karmaşık yapılı canlılarda dokuların oksijen ihtiyacı çok fazla olup, çözünmüş halde taşınan oksijen yeterli olamaz. Bunlarda “solunum pigmentleri” denilen renkli maddeler oksijeni bağlayarak dokulara taşırlar. Bu pigmentlerin (boya maddelerinin) kanda yaygın halde bulunmaları kanı kıvamlı ve akışkanlığı az bir hale getireceğinden insan ve diğer memelilerde pigment taşıyıcı özel hücreler vardır.
İnsanlarda kan, birçok canlı hücrenin bulunduğu karmaşık bir ortamdır. Her vücut kilosunda 70 mililitre kan bulunduğu kabul edilir. Bu hesaba göre 70 kg'lık normal bir erişkinde yaklaşık 5000 ml (5 litre) kan bulunur.
Kan, kalbin pompa vazifesi yaptığı bir kapalı sistemde dolaşır. Bu sistem kalp ile dokular arasında ve kalp ile akciğer arasında olmak üzere iki bölümdür. Bunlardan birincisine “büyük dolaşım sistemi”, ikincisine de “küçük dolaşım sistemi” denilir. Toplardamarlardan gelen kan kalbin sağ kulakçığına dökülür. Buradan sağ karıncığa geçen kan, kalbin kasılmasıyla akciğere yollanır. Akciğerde temizlenen kan, kalbin sol kulakçığına gelir, buradan da karıncığa geçtikten sonra vücuda pompalanır. Kan kılcal damarlardan geçerken oksijenini bırakır ve karbondioksit alır.
Dokuların oksijen ihtiyacını karşılamak ve artıkları almaktan başka kanın birçok önemli görevi daha vardır. Besin maddelerini taşır. Vitaminler, enzimler ve hormonların gitmeleri gereken yerlere ulaşmalarını sağlar. Kan aynı zamanda, enfeksiyonlara karşı vücudun savunmasında önemli bir role sahiptir. Bir iltihabi olaya karşı savaşırken, bir takım kan hücereleri direkt mikrobu tahribe çalışır, diğer bazıları antikor yaparak mikrobu tesirsizleştirir.
Kanın bir diğer önemli vazifesi de, iç dengeyi sağlamaktır. “Hemeostazis” adı verilen bu dengedeki en ufak değişiklik vücut için tehlikeli durumlar ortaya çıkarır. Vücut sıcaklığını ayarlamada önemli rol oynayan kan, metabolizması hızlı organlardan aldığı ısıyı, yüzeydeki damarlardan geçerken verir. Ayrıca kan ihtiva ettiği maddelerle vücudun sıvı-elektrolit dengesini de sağlar.
İnsan kanının bileşimi
Bir sıvı topluluğu gibi göründüğü halde, kan aynı zamanda bir vücut dokusudur. Bu vücut dokusunun ara maddesini diğer dokulardan farklı olarak bir sıvı meydana getirir. Plazma kanın % 55'ini teşkil eder. Kalan kısmı ise alyuvarlar, akyuvarlar ve pıhtılaşmada rol oynayan trombositlerden meydana gelmiştir.
Kan hücreleri kolaylıkla plazmadan ayrılabilir. Santrifüj denilen cihazlarla yüksek süratle döndürme sağlanarak, kan hücreleri dibe çöktürülüp, plazmadan ayrılır. Kanın vizkozitesi (kıvamı) sudan 5-8 defa daha fazladır.
Her gün kanın belli kısmı yenilenir. Yaklaşık % 1 kadar kırmızı kan hücresi ölürken, yerlerine aynı miktar genç hücre kemik iliğinden kana verilir. Plazma miktarı da en ufak bir değişiklikte hemen dengelenir. Bir kan kaybı durumunda vücut denge mekanizmaları ile hemen hacmi sabit tutmaya çalışır. Önce dokulardan kana sıvı geçişi olur. Daha sonra hızla genç alyuvarlar kana verilmeye başlanır. Büyük miktarlarda kanın kaybedildiği durumlarda şok ortaya çıkar. Kaybolan kan yerine konmazsa şok durumu atlatılamaz.
Plazma: Kan plazması, % 91 su, % 8 organik maddeler ve % 1 inorganik maddelerden müteşekkildir. Organik bileşenlerin tamamına yakını, proteindir ve plazma için proteinlerin suda çözünmesiyle meydana gelir denir. Plazmanın üç temel proteini albumin, globulin ve fibrinojendir. 100 mililitre plazmada 4,5 gr albumin, 2,5 gr globulin ve 0,3 gr fibrinojen bulunur.
Albumin: Proteinlerin en küçük moleküllü olanlarından biridir. Kanın osmotik basıncının dörtte üçünü albumin sağlar. Osmotik basınç sayesinde kan-plazma oranı korunur. Albumin karaciğerde yapılır. Karaciğer bozukluğu olanlarda hipoalbuminemi denilen plazma albumin seviyesi düşüklüğü ortaya çıkar.
Globulin: Plazma globulinleri birçok değişik türdedir. Elektroforez metoduyla globulinler alfa, beta ve gamma parçalarına ayrılabilir. Alfa ve beta globulinler çeşitli proteinleri bağlayarak, çeşitli yerlere taşırlar. Gama globulinlerden ise hastalıklarda bağışıklık sağlayan savunma maddeleri yapılır.
Fibrinojen: Kan pıhtılaşma mekanizmasının en son basamağını yapan proteindir. Fibrinojen molekülleri fibrin liflerine dönerek katılaşırlar ve pıhtılaşma hasıl olur.
Proteinlerden başka plazmada alınan gıdaların metabolizma ürünleri olan ürik asit, kreatinin, amino asitler gibi bir takım organik moleküller de bulunur. Diğer organik maddeler ise glikoz, yağlar ve kolesteroldür.
Plazmanın başlıca inorganik bileşenleri elektrolitlerdir. Bunlar sodyum (Na+), klor (Cl-), kalsiyum (Ca++), fosfat (PO4)-3, sulfat (SO4)-2 ve mağnezyum (Mg++)dur.
Alyuvarlar: Kırmızı kan hücreleri kanın hücre kısmının tamamına yakınını meydana getirirler. Kanın her milimetre kübünde yaklaşık beş milyon alyuvar bulunur. Mikroskopta bakıldığında alyuvarlar, ortası çökük tavla pulu şeklinde görülür. Ortalama çapları 7,5 mikron olup, merkezdeki kalınlıkları bir mikrondur. (Bkz. Alyuvarlar)
Hemoglobin: Her kırmızı kan hücresinde oksijen bağlama yeteneğindeki bir proteinli boya (pigment) olan hemoglobin bulunur. Oksijenle dolu olan hemoglobine “oksihemoglobin” denir. Bu, kana parlak kırmızı rengini verir. Dokulara oksijen getirdikten sonra bir miktar karbondioksiti alarak akciğerlere getirir. Buna da “karbaminohemoglobin” denir. (Bkz. Hemoglobin)
Akyuvarlar: Alyuvarlardan ayrı olarak tam hücre özelliği gösterirler. Bir çekirdekleri ve diğer hücre organelleri vardır. 10-20 mikron çaplarıyla da alyuvarlardan daha büyüktür. Hareketleri amipsi şekildedir. Bir milimetreküp kanda yaklaşık 7000 kadar akyuvar bulunur. Beyaz hücreler ailesinin en önemli fertleri “granülositler” (parçalı nüveliler), “lenfositler” ve “monositler”dir. Akyuvarların % 60-70'ini granülositler, % 30-45'ini lenfositler % 10'dan az kısmını da monositler teşkil eder. Granülositler de aralarında “nötrofil”, “bazofil” ve “eozinofil” olmak üzere üç çeşide ayrılırlar. Bunların büyük çoğunluğunu nötrofiller teşkil eder.
Beyaz kan hücreleri iki yolla vücudun infeksiyonlara karşı savunmasını üstlenirler. Granülositler ve monositler mikroorganizmayı yutarak (fagositozla) yok ederken lenfositler antikor meydana gelmesine sebeb olarak mikroorganizmaya karşı çalışırlar. Akyuvarların en büyükleri olan monositler de bakteri ve ölü hücre kırıntılarını yerler. Ömürleri çok kısadır. İnsanda 4 gündür.Mikrobik khastalıklarda sayıları artar. (Bkz. Akyuvar, Antikor, Bağışıklık)
Trombositler: Çapları sadece 1-2 mikron olan kanın en küçük hücreleri olan trombositler, pıhtılaşmada önemli rol oynarlar. Kırmızı kemik iliğindeki dev hücrelerin (megakaryosit) parçalanmasıyla meydana gelen oval veya yuvarlak, renksiz ve çekirdeksiz parçacıklardır. Kan pulcukları olarak da bilinirler. Her milimetreküp kanda yaklaşık 150-400 bin trombosit bulunur. Kanda 9 gün sağ kalırlar. Yağ, protein ve karbonhidratlardan gayri bir takım enzimleri de vardır. Damar yaralanmalarında, damarın iç yüzüne yapışarak tıkarlar.Salgıladıkları trombokinaz enzimiyle pıhtılaşmada rol oynarlar.Pıhtı meydana geldiğinde katılaşarak yaranın ağzını büzerler ve kanamayı durdururlar. Trombositlerin pıhtılaşmadaki çok önemli görevlerinin dışında serotonin, adrenalin, noradrenalin ve histamin maddelerini taşıma vazifeleri de vardır.
Kan yapıcı organlar: Kan yapan organlar olarak, kemik iliği, lenf nodülleri (bezeleri) ve dalak sayılabilir. Ana karnında karaciğer, dalak ve kemik iliği tarafından yapılan akyuvar yapımını doğumdan bir süre sonra tamamiyle kemik iliği üstlenir. Dalak ve lenf bezleri “Lenfatik doku”nun en önemli kısımları olup lenfosit ve monositleri imal ederler. (Bkz. İlik)
Lenfatik doku: Bademcikler, timus, barsak mukozasında da bulunmasına rağmen, lenfatik dokunun iki büyük merkezi lenf bezleri ve dalaktır. Bu doku, lenfositleri meydana getiren lenfoblastlar ve monositleri yapan histiositlerden husule gelmiştir. Blenfositlerinden meydana gelen “plazma hücreleri” antikor yapımında görev alırlar.
Pıhtılaşma: Damar yaralanmalarında dışarı çıkan kanın, birtakım kimyasal reaksiyonlar sonucu sıvı halden pelte koyuluğuna veya katı hale geçmesine kanın pıhtılaşması denir.Pıhtılaşma sayesinde kan kaybı önlenir.Pıhtılaşma mekanizması, çok kompleks olmakla beraber olayın son kademesini ve esasını kanda çözünen plazma proteini fibrinojen'in çözünmeyen ipliksi yapıdaki Fibrin'e dönüşmesi teşkil eder.
Kanın pıhtılaşması
Herhangi bir darbe sonucu hasar gören doku, yırtılan kan damarlarının çeperleri ve kan pulcukları (trombositler) tarafından pıhtılaşma mekanizmasını başlatacak olan trombokinaz (tromboplastin) enzimi salgılanır.
Karaciğer tarafından salgınan ve üretimi için K vitaminine ihtiyaç duyulan aktif olmayan plazma proteini protrombin, trombokinaz enzimi tarafından trombin'e çevrilir. Trombin, kan pulcuklarını da yapışkan yapar. Böylece trombositler, yırtılan damarı tıkamak için damarın iç çeperine yapışmaya başlar.
Trombin, kalsiyum tuzları'nın varlığında bir enzim gibi görev yaparak karaciğerin bir salgısı olan plazma proteini fibrinojen'i, ince uzun iplikçikler şeklinde teşekkül eden fibrin'e dönüştürür.
Fibrin iplikçikleri, kırmızı kan hücrelerini, kan pulcuklarını ve proteinlerini bir ağ gibi sararak çökeltir. Yaranın içini dolduran bu çökeltiye pıhtı denir. Pıhtı, yavaşça büzülerek küçülür ve temiz sarı bir sıvı açığa bırakır. Bu sıvıya serum adı verilir.
Pıhtı bir süre sonra kurur. Yara, fibroblast hücreleri ve deriye ait dış tabaka hücreleri tarafından onarılır.
Damarların iç yüzeyleri kaygan olduğundan, kan buralara yapışıp pıhtılaşamaz. Ayrıca normal kan dolaşımı esnasında çeşitli maddeler pıhtılaşmayı önler. Bunlardan biri karaciğer tarafından üretilen heparin'dir. Heparinin çokluğu, K vitamini eksikliği, karaciğer hastalıkları pıhtılaşmayı geciktirir. Bu gibi durumlarda, bedende nokta halinde kanamalar görülür. K vitamini, hava teması, sıcaklık, asitler, kalsiyum tuzlarının çokluğu da pıhtılaşmayı hızlandırır.
Damarda yaralanma, kireç toplanması veya kolesterin birikmesi gibi hallerde kan damarın içinde pıhtılaşabilir. Damarda meydana gelen bu pıhtıya emboli (tıkaç) denir. Bu pıhtının kalbi besleyen ince damarları (karonerleri) tıkamasından kalp enfarktüsü ortaya çıkar. Çok tehlikeli olan bu hastalıkta kalp kasları beslenemediğinden zaman içinde bozulur. Bu gibi hastalar kalp yetmezliğinden ölebilir.Tıkanma akciğer veya böbreklerde olursa akciğer ve böbrek enfarktüsü adını alır.
Hemofili denen irsi bir hastalıkta kan pıhtılaşması olmaz veya pek yavaş olur. Bu tip hastalar, bir diş çekiminden veya sünnet olmaktan ileri gelen kanamaların durmaması yüzünden hayatını kaybedebilirler. Bunlara kan vermek ve pıhtılaştırıcı ilaçlar şırınga etmek suretiyle yardım edilmeye çalışılır. Bu hastalık daha çok erkeklerde görülür. (Bkz. Hemofili)
---------------------------------------------------------------------------------------------
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder