29 Mayıs 2008

Vitaminler

Vitamin Gen. Müh. Barış Yelkenci

Vitamin Nedir.?
Vitaminler vücutta metabolik olayların normal bir şekilde meydana gelmesi ve sağlıklı durumun sürdürülmesi için gerekli olan ve besinler içinde ufak miktarlarda alınan maddelerdir.
Vitaminler iki grupta toplanır :
Suda çözünen vitaminler: C ve B grubu vitaminleri (B1, B6 gibi)
Yağda çözünen vitaminler: A, D, E, K vitaminleri

Sağlıklı yaşam için hangi besinler gereklidir?

Besinlerin dört ana öğesi olan proteinler, yağlar, karbonhidratlar ve yemek tuzu gibi makro besleyiciler saf olarak alındıklarında, yeterli miktarlarda vücuda girseler bile, sağlıklı durumun sürdürülmesini sağlayamazlar. Bunlarla birlikte vitaminlerin ve demir, çinko, bakır, iyod, krom, magnezyum, manganez, molibden, vanadyum, ve silisyum gibi esansiyel minerallerin de alınması gereklidir.

Vücudumuz için gerekli olan vitaminlerin tümünü besinlerden alabilir miyiz?

Evet.
Karbonhidrat, protein ve yağ gibi ana besin öğelerini yeterli miktarda içeren besinlerle yapılan dengeli beslenme, bazı özel durumlar hariç vücudun günlük gereksinimine yetecek kadar vitamin sağlar.
Ancak; Günlük beslenmeniz sebze meyve, hububat, süt ürünleri, et-yumurta gibi protein açısından zengin besinlerden herhangi birini içermiyor ya da az miktarda içeriyorsa, ihtiyacınız olan vitaminlerin tümünü besinlerden sağlanamayacağından vitamin takviyesi gerekir.

Besinler beklediğinde vitamin kaybına uğrarlar mı?

Besinler pişirme, saklama ve ısıtma sırasında vitamin kaybına uğrayabilirler.
Besinler içindeki yağda çözünen vitaminler ısı hava ve ışıktan pek etkilenmezler. Tıamin (B1 vitamini), folik asid, pantotenik asid (B5 vitamini) ve özellikle askorbik asit (C vitamini) gibi suda çözünen vitaminler ise, besin maddelerinin kaynatma ve kızartılmaları sırasında kısmen parçalanırlar.
Yemek suyunun atılması da, besinler içindeki suda-çözünen bir kısım vitaminlerin yitirilmesine neden olur.

Kadınlar, erkeklere oranla beslenme bozukluklarına daha mı duyarlıdırlar?
Kadınların çoğunun kalori gereksinimi ve aldıkları kalori miktarı, erkeklerden azdır. Bu nedenle, yeterli vitamin ve mineral alımını sağlayabilmek için, besinsel içeriği yoğun bir diyet uygulamaları gerekir. Kadınların kalsiyum ve demir gereksinimi erkeklerden fazladır. Gebelik, laktasyon ve oral kontraseptif kullanımı da vücudun vitamin dengesini bozar; vitamin eksikliği, bazı kadınların yakındığı premenstrüel şikayetlere de neden olabilir.

Gebe ve emziren kadınların hangi vitaminlere gereksinimi vardır?
Gebelik ya da süt verme süresince gerek anne gerekse fetus veya bebeğin, A, C, B1, B6, B12, folik asit vitaminlerinin yanı sıra, demir, kalsiyum gibi mineral gereksinimleri artar ve bu ihtiyacı karşılayabilmek için vitamin preparatlarına başvurmak gerekebilir.

Kalsiyumun vücut için önemi nedir?
Kalsiyum; doğumdan yaşlılığa kadar, kemik, diş ve tırnakların sağlıklı oluşumunu ve devamını sağlamanın yanında kemik kaybının önlenmesi için gereklidir. Yaş ilerledikçe kalsiyum emilimi azalır.

30 yaşın üzerinde kadınların vitamin + kalsiyum takviyesine neden ihtiyacı vardır?
Özellikle 30 yaşından sonra kadınlar daha fazla kalsiyum kaybetmeye başlarlar. Menapoz'la birlikte bu kayıp hızlanır ve osteoporoz belirtileri (kemiklerde zayıflama, ağrı) görülebilir. Kalsiyumun emilmesi ve vücut tarafından tam olarak kullanılabilmesi için D vitamini ve genel sağlığın korunmasında vitaminler önemlidir.
Kadınlar, 30'lu yaşlardan sonra, süt ve süt ürünlerini daha çok tüketmeli, güneş ışığından daha fazla yararlanmalı ve egzersize önem vermelidirler.

Demirin insan vücudu için önemi nedir?
Kanın en önemli fonksiyonel komponentini oluşturan demir, dokuya oksijen taşınması ve böylece dokudaki oksidasyon olaylarının sürdürülmesi için gereklidir. Demir eksikliğine bağlı olarak kansızlık, yorgunluk ve çalışma kapasitesinde azalma görülür.

Kadınların erkeklerden daha fazla demire ihtiyacı var mıdır?
Erkeklerin demir ihtiyacı günde 10 mg, kadınların 15 mg'dır. Kadınlarda her ay adet (menstruasyon) dönemlerinde kan kaybı olduğundan, ayrıca gebelik ve emzirme dönemlerinde bebeğin demir ihtiyacını da anne karşıladığından demir gereksinimi artar.
Buna karşın kadınların demir depolama kapasitesi düşük olduğundan demir takviyesine özellikle ihtiyaç duyarlar.

Adet öncesi gerginlik (Premenstrüel sendrom) belirtileri nedir?
Adet öncesi gerginlik olarak da bilinen premenstrüel sendrom (PMS) kadınlarda adetten 5 ile 11.gün önce başlayan belirtiler topluluğudur. Halsizlik, uyku bozuklukları, huzursuzluk, ağrı gibi birçok belirtisi bulunur.

Adet öncesi gerginlik (Premenstrüel sendrom) nasıl önlenir?
Bu tip şikayetleri önlemek için egzersiz yapmalı, özellikle bu dönemlerde beslenmeye özen gösterilmelidir. Çay, kahve, sigarayı kesip sebze, meyve yenmeli ve bol su içilmelidir. Ayrıca B6, E, C ve D vitamini, kalsiyum ve magneryum alımının bu şikayetleri azalttığı görülmüştür. Evening Primrose bitkisinin tohumlarından elde edilen yağın (EPO) kullanımı sonucu PMS (premenstrüel sendrom) belirtilerinde anlamlı düzelmeler (karın şişkinliği ve göğüslerdeki duyarlılıkta %95, huzursuzlukta %80 gibi) görülmüştür.

Vitamin hapları, günün hangi saatinde alınır?
Belli saatlerde almanın önemi var mıdır?
Vitamin hapları günün herhangi bir saatinde alınabilir. Ancak, diş fırçalamak gibi her gün düzenli olarak aynı saatte yapılan bir iş olarak görülmesinin, ilacı almayı hatırlama açısından yararı vardır.

Vitamin hapları uzun süre kullanılabilir mi?
Evet. Özellikle Avrupa Gıda Konseyi tarafından kabul edilen RDA değerlerine (önerilen günlük alım miktarı) uygun vitamin ve mineral haplarını sağlığınızı korumak için alabilirsiniz.
Ancak; hapların A ve D vitamin içeriğinin çok yüksek olmamasına dikkat edilmelidir. A vitamininin 5000 ünite, D vitamininin 500 ünite düzeyinin üstünde ve sürekli kullanımı zararlı olabilir.

İklim ve coğrafi bölge vitamin gereksinimini etkiler mi?
İklim ve coğrafi bölge koşullarına göre D vitaminine olan gereksinim değişebilir. Güneşli bir çevrede, açık havada yaşıyanlarda ciltte yeterli derecede vitamin sentez edildiği için bu vitamine gereksinim azalır. D vitamininin en önemli kaynağı cilttir. Kuzey ülkeleri ve derin vadi içlerindeki yerleşme yerleri gibi az güneşli yerlerde yaşayanlarda veya mesleki nedenlerle gündüz vaktini kapalı yerlerde geçirenlerde D vitamini gereksinimi artar. Güneşli ortamda yaşadığı. halde geleneksel nedenlerle fazla örtünen kadınlarda da aynı durum sözkonusu olabilir.



FAZLA VİTAMİN ZARAR VERİR Mİ?
Dr. Mahmut Coşkun

Koruyucu hekimlik alanında aşamalar kat edilmesi, vitaminlerin de giderek daha çok kullanılmasına neden oluyor. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri gibi gelişmiş ülkelerde vitamin kullanımı bir çılgınlık halini aldı.
Bu moda giderek tüm dünyayı, bu arada ülkemizi de sardı.
Vitamin sözcüğündeki, Vita hecesi hayat anlamına gelmektedir. Gerçekten de yaşayabilmek için bazı vitaminlerin bulunması şart, ayrıca bazılarının da yüksek dozlarının yararlar sağlayabileceği yolundaki görüşler, bu modanın süratle yayılmasına neden oluyor.
Hemen herkes, eşin - dostun tavsiyeleriyle bazı vitaminleri kullanıyor. Kullanıyor da, acaba doğru mu yapıyor?
Bunları kullanması gerekli mi?
Gereksiz yere kullanmak zarar verir mi?
Ne kadar vitamine gerek var? Gıdalardan alınmıyor mu?
Bundan sonraki satırlarda, sık kullanılan bazı vitamin ve minerallerle ilgili olarak bu soruların cevaplarını arayacağız.

VİTAMİN A: Kadınların günde 4 bin, erkeklerin 5 bin ünite A vitaminine ihtiyaçları var. Süt ve yumurta en iyi kaynak, sık sık süt ve yumurtalı yiyecekler yiyen birisi A vitaminini yeterince ve hazır olarak almaktadır. Gereğinden fazla alınmasının bir yararı olmadığı gibi tehlikeleri de vardır. 50 bin ünitenin üstünde alındığında bulantı, kusma, baş ağrısı, iştahsızlık, görme bozukluğu ve eklem ağrıları gibi şikayetlere neden olur. Gebelik sırasında, bir kez 20 bin ünite A vitamini bebekte sakatlıklara neden olabilir. Normal koşullarda günde 10 bin üniteye kadar güvenli kabul edilmektedir.

BETA KAROTEN: A vitamininin yapı taşıdır. Vücutta A vitamini haline dönüştürülür. Ispanak, lahana gibi yeşil yapraklı sebzeler, kavun, şeftali, kayısı gibi meyveler ve havuç en önemli kaynaklarıdır. Yüksek dozda alınmasının yararları konusunda çalışmalar halen sürmekle birlikte, kanser, damar sertliği ve katarakt gibi hastalıkları önlediği yolunda önemli bulgular elde edilmiştir. Yüksek dozda alınmasının toksik (zehirleyici) etkisi olmamakla birlikte günde 50 mg.(83 bin ünite) den fazla alınması tavsiye edilmez.

VİTAMİN B6:Günlük ihtiyaç, kadınlarda 1.6 mg., erkeklerde ise 2 mg.dır. Tavuk, balık, ıspanak, patates, muz, kepekli ekmek, kuruyemiş en önemli kaynaklarıdır. Bunların dışında, birçok gıdada B6 vitamini bulunduğu için, eksikliği konusunda endişeye düşmemek gerekir. Fazla dozda alınması, yaşlılarda bağışıklık sistemini güçlendirmek ve bazı sinir sorunlarını tedavi etmekte kullanılırsa da, 6 ay süreyle günde 100 mg.dan fazla kullanmak sinirleri tahrip edebilir. Günde 2 bin mg. üstündeki dozlarda, sinir sistemi tahripleri çok daha kısa sürede olabilmektedir.

VİTAMİN B12: Kadınlarda ve erkeklerde günlük ihtiyaç 2 mikrogramdır. En önemli kaynakları et, tavuk, balık ve süt gibi hayvansal ürünlerdir. B12 vitamini eksikliğinin, iyileşmesi mümkün olmayan sinir tahribatlarına neden olması dolayısıyla, hayvansal ürünlerin hiçbirini yemeyen vejeteryanların, mutlaka ayrıca B12 vitamini alması gerekir. Gereğinden fazla almanın bir yararı olduğu konusunda hiçbir bilgi yoktur. Günlük 100 mikrograma kadar alınmasının güvenli olduğu bilinmesine rağmen aşırı dozlarının zararlı etkileri konusunda da bir bilgi yoktur.
VİTAMİN C: Kadınlarda ve erkeklerde her gün alınması gereken en az miktarı, 60 miligramdır. Sigara içenlerin en az 100 mg. C vitamini almaları gerekir. Her gün taze sebze ve meyve, özellikle narenciye, lahana, ıspanak, kıvırcık salata gibi yeşil yapraklı sebzeler, yeşil biber yiyen kişiler, tavsiye edilen en düşük günlük dozun üzerinde C vitamini aldıklarından emin olabilirler. Yüksek dozda alınması halinde ne gibi yararlar getireceği yolunda çalışmalar sürmekle birlikte, beta karoten gibi antioksidan etki nedeniyle, kanser, kalp-damar hastalıkları ve katarakta yakalanma ihtimalini azalttığı belirlenmiştir. Ayrıca, soğuk algınlığı gibi hastalıklara karşı da direnci arttırmaktadır. Günde 1 grama kadar güvenle alınabileceği belirlenmiştir. Daha yüksek dozları sindirim sisteminde tahrişlere neden olabilir. Uzun süre yüksek dozda kullanımasının, böbrek taşı ihtimalini arttırdığı da bilinmektedir.

VİTAMİN D: Kadın ve erkeklerde her gün alınması gereken en az doz 200 ünitedir. Düzenli süt içenler ya da süt ürünleri tüketenlerin yeterince D vitamini aldığı söylenebilir. Ayrıca vücut güneş ışınlarına maruz kaldığında, kendisi de D vitamini üretir. Yaşlılıkta kemiklerin zayıflamasına (osteoporoz) karşı, günde 400-800 ünite kadar D vitamini takviyesi alınması yararlı olmaktadır. Günde bir litreden fazla süt içen ya da buna yakın süt ürünü tüketen kişilerin ayrıca D vitamini almaları risk yaratabilir. Günde 1000 üniteye kadar D vitamini alınması güvenli olarak nitelendirilirken, günde 5 bin üniteden fazla alınması halinde böbrekler ve kalpte hasar riski doğabilir.

VİTAMİN E: Kadınların her gün 12 ünite, erkeklerin de 15 ünite almaları gerekir. Bitkisel yağlar, kuruyemiş, etler ve yeşil yapraklı sebzelerde bol miktarda bulunur. A ve C vitamini gibi bunun da antioksidan etkisi bulunmaktadır. Kalp-damar hastalıkları, kanser ve katarakta karşı koruyucu olduğu bilinmektedir. Diğer ilaçlarla birlikte kullanıldığında Parkinson hastalığında olumlu etkiler gösterdiği, kalp krizlerinde hasarın azaltılmasında yararlı olduğu ve yaşlılarda bağışıklığı arttırdığı ileri sürülmektedir. Günde 1000 üniteye kadar güvenli olduğu bilinmektedir.

FOLİK ASİT: Günlük ihtiyaç, kadınlarda 180, erkeklerde ise 200 mikrogramdır. Yeşil yapraklı sebzeler, bezelye ve fasulye gibi bakliyat, narenciye, kepekli ekmek ve diğer tahılları yiyen herkesin yeterince folik asit aldığı söylenebilir. Gebelik süresince, yeterince folik asit alınması, doğacak bebekte sinir sistemi kusurları olmasını önler. Bu açıdan gebelerin bu gıdaları bol miktarda yemeleri ya da 400 mikrogram kadarlık ilaç takviyesi almaları gerekir.
Fazla miktarda alınmasının, rahim ağzı kanseri oluşması ihtimalini azalttığı yolunda bazı bilgiler olmakla beraber, halen çalışmalara sürmektedir. Çok yüksek dozlarda alınması (1000 mikrogramdan fazla), vücuttan çinko atılımını arttırdığı gibi, B-12 vitamini eksikliğini maskeleyerek ciddi sinir sistemi kusurlarına neden olabilir.

NİASİN: Kadınların günde 15, erkeklerin 19 mikrogram almaları gerekir. Ette bol miktarda vardır. Vücut, süt ve yumurtadaki proteinlerden de niasin üretebilir. Çok yüksek dozlarda alınması, ciltte döküntü, ateş basması ve karaciğer bozukluğu gibi sorunlara neden olabilmekle beraber, kolesterol ve özellikle trigliserit yüksekliği gibi sorunlarda kullanılabilen çok önemli bir ilaçtır. Bu durumlarda mega dozlar halinde, ancak, uzman doktorların tavsiyeleriyle kullanılmaktadır.


VİTAMİNLERİN GÜCÜ
VÜCUT VİTAMİN İSTER, GERİSİ BAHANE!

Üşütüp hastalanmamanın, daha sağlıklı ve dinç görünmenin en kestirme yolu, vücut ile dost olan vitaminleri almak.
Vitamin sözcüğünü dilimizden hiç düşürmeyiz. Her yaşta vücudun vitamine ihtiyacı vardır. Vitaminler ise en iyi beslenme yolu ile alınabilir. Bunun yanında eczanelerden aldığımız vitaminlerin de hayatımızdaki yeri büyük. Alman hastanesi Biyokimya uzmanı Dr. Süreyya Şahinoğlu vitaminleri, hayatımızı devam ettirmek için gerekli olan küçük miktardaki maddeler olarak tanımlıyor. Şahinoğlu, “Vitaminler, hayvansal ve bitkisel kaynaklı besinlerde bulunan organik bileşiklerdir. Yaşamın idamesinde gerekli olan vitaminlere günlük gereksinim çok az miktardadır. Bazı vitaminlerin eksikliklerinde çeşitli hastalık semptomları ortaya çıkar. Birçok insan vitaminlerin gıdanın yerini alabileceğini düşünür ama bu doğru değildir.” diyor. Dr. Şahinoğlu’nun da belirttiği gibi vücut vitamin üretemez ve dışarıdan alınabilmesi için mutlaka meyve ve sebze tüketmek gerekir. Bunun için günlük olarak içinde yeterli vitamin barındıran besinlerin düzenli olarak alınması gerekiyor. Vücudun bir günlük vitamin ihtiyacını, dört porsiyon sebze ve meyve veya dört porsiyon hububat, yada iki porsiyon süt ve süt ürünleri alarak sağlayabileceğiniz gibi iki porsiyon et ve yumurta gibi protein içerikli yiyecekler günlük vitamin ihtiyacını karşılayabiliyor.

Yiyeceklerin içinde bulunan vitaminlerin içeriğinde değişiklikler görülebiliyor. İklim, toprak, ürünün ham ya da olgun oluşu, ürün toplama yöntemleri, taşıma ve depolama gibi çok sayıda faktör meyve ve sebzelerde vitamin kaybına yol açabiliyor.
Yaş ile vücut için gerekli vitamin miktarı arasında da bağlantı bulunuyor. Özellikle çocukların tüm vitaminleri eksiksiz alması gerekiyor. Otuzlu yaşlardan sonra ise özellikle kadınların kaybettiği kalsiyumu kazanması gerekiyor. Menopoz dönemleri ile birlikte artan kalsiyum kaybı, osteoporoz (kemik erimesi) hastalığına yol açıyor. Bu nedenle bu dönemlerdeki kadınların D vitamini alması gerekiyor. Bunun için süt ve süt ürünlerinin tüketilmesi büyük önem taşıyor. Erkeklerin günlük demir ihtiyacı 10 mg, kadınların ise 15 mg. Bunun sebebi ise kadınların adet, gebelik ve emzirme dönemlerinde demire daha fazla ihtiyaç duyması ve demiri depolama kapasitelerinin erkeklere oranla daha düşük olması.
Yapılan araştırmalar her vitaminin insan vücudu üzerine farklı etkileri olduğunu gösteriyor. A vitamini göz ve cilt sağlığında; B vitamini sağlıklı büyüme ve sinir sisteminin gelişmesinde; C vitamini kemiklerin ve dişlerin gelişiminde; E vitamini ise sağlıklı adale gelişimi ve kan dolaşımı sistemi üzerinde etkili oluyor. Yüksek dozlarda kullanılan vitaminler osteoporoz, kalp hastalığı, kanser gibi pekçok hastalığın seyrinin yavaşlamasında etkili oluyor.

Her derde deva gibi görülen C vitamini insan hayatının bir numaralı koruyucusu. Yapılan araştırmalar C vitamininin, vücudun direncini arttırıp insanı kanser, körlük ve romatizmadan koruduğunu, kemikleri kuvvetlendirdiğini ortaya çıkardı. Yorgunluk hissinin kaynağı, genellikle bu vitaminin eksikliği olarak görülüyor.

C vitamini gençlik iksiri görevini de üstleniyor. Deri, kemik, kıkırdak, ve dişleri koruyan ‘kollajen’ adlı maddenin oluşumunu sağlıyor. Organların genç kalmasına yardımcı olarak daha sağlıklı ve dinç olmada etkili oluyor. Ayrıca kemik erimesini de önlüyor. Kalp ve kan dolaşımı hastalıklarından korunmak için de bol miktarda C vitamini tüketmek gerekiyor.
Vücut için vitaminler kadar önemli bir grup madde daha var ki, onlar da mineraller. Dr. Süreyya Şahinoğlu, “Mineraller olmadan vitaminler görev yapamaz. Mineraller kemik, diş, yumuşak doku, kas, kan, sinir hücrelerinin yapısında bulunurlar. Hormon üretimi, sinirlerden mesaj iletimi gibi bir çok biyolojik reaksiyonda, reaksiyonu hızlandırıcı rol oynarlar. Kalsiyum, iyot, demir, magnezyum, fosfor, potasyum, selenyum, sodyum, çinko en önemlileridir.” diyor.

VİTAMİNLERİN ÖZELLİKLERİ
Vitamin adı
Erkeklerde günlük önerilen doz
Kadınlarda günlük önerilen doz
Kaynakları
Sağladığı yararlar
Eksikliğindeki bulgular.
Vitamin A
1000 mikrogram RE*
800 mikrogram RE
Karaciğer,patates, havuç, ıspanak, mango, süt, yumurta sarısı, mozzarella peyniri, kayısı
Sağlıklı hücre ve doku gelişimi göz sağlığı, enfeksiyonla savaş, diş ve kemik gelişimi
Gece körlüğü, enfeksiyonlara yatkınlık, kuru der ve tat alma duyusunda azalma, yorgunluk, gözyaşı kuruluğu, diş ve dişeti bozuklukları, büyüme geriliği
Vitamin C
50-60 mg
50-60 mg
Portakal,greyfurt,çilek, kivi, brokkoli, biber
Sindirim sisteminde demir emiliminin hızlanması, sağlıklı diş ve diş etleri, kemikler ve kasların dayanımı, yara iyileşmesi, enfeksiyonlar ile savaş, vücut hücrelerini koruyan kuvvetli antioksidan etkisi
Sağlıksız diş ve dişetleri,eklem rahatsızlıkları, yara ve kırıkların yavaş iyileşmesi, iştah kaybı, kaslarda güçsüzlük, cilt kanamaları, anemi, sindirim bozuklukları.
Vitamin D
5-10 mikrogram
5-10 mikrogram
Süt,yumurta, margarin, somon balığı, yulaf ezmesi
Kalsiyum ve fosforun sindirim sisteminden emilimini sağlar. Böbreklerden kalsiyum kaybını önler, sağlıklı sinir sistemi ve normal kalp fonksiyonlarının devamlılığında rol alır.
Kemik bozukluğu, diş bozuklukları, kemiklerin sertliğini yitirmesi, kas zayıflığı, yetersiz kalsiyum emilimi, böbreklerde fosfor retansiyonu.,
Vitamin E
10 mg
8 mg
Ayçiçeği,buğday, fıstık ezmesi,ton balığı, zeytinyağı, ıstakoz, badem
Kırmızı kan hücreleri de dahil olmak üzere tüm vücut hücrelerini koruyan kuvvetli antioksidan etkisi, doymamış yağ asitlerini oksijenin hasar verici etkisine karşı koruma
Kırmızı kan hücresi yıkımı, üreme sistemi bozukluğu, cinsel güç kaybı, kaslarda yağ depolanması, kalp ve diğer kaslarda bozulma,cilt kuruluğu.
Vitamin B1
1.2-1.5 mg
1-1.1 mg
Bira mayası, sakatat, tahıl, balık, fındık, kuru fasulye, ıspanak, karnabahar, avokado, yulaf ezmesi
Vücudun enerji üretimi için gerekli metabolik döngüde anahtar rolü, Karbonhidrat sindirimine yardımcılık ,sinir sistemi, kas ve kalbin normal fonksiyonu için gereklilik, iştahı düzenleme,büyüme ve kas dokusunu arttırma.
İştah kaybı, yorgunluk, felç, sinir sistemi duyarlılığı, kilo kaybı, ağrı, depresyon, sersemlik hali, kabızlık, sindirim sistemi problemleri.
Vitamin B6
1.4-2 mg
1.4-1.6 mg
Muz, somon balığı, tavuk, hindi, patates, sığır eti, kavun ıspanak
Aminoasit yapım ve yıkımı, hemoglobin üretimi, enfeksiyonlarla savaş, yağ ve karbonhidrat mekanizması, antikorların oluşumu, vücuttaki sıvı fazlasının uzaklaştırılması, sağlıklı cilt devamlılığı rolü.
Sinirlilik,cilt hastalıkları, Kas zayıflığı, anemi, ağız içi hastalıkları, kol ve bacaklarda kramplar, saç dökülmesi, yavaş öğrenme,vücutta su tutulması.
Vitamin B12
2 mikrogram
2 mikrogram
Yulaf ezmesi, sığır eti, ton balığı, tavuk, hindi, süt, yoğurt, mozzarella peyniri, balık
Folik asit ile birlikte kırmızı kan hücresi yapımı ve aneminin önlenmesi, sinirlerin normal gelişimi, sağlıklı sinir sistemi devamlılığı, kalsiyum emilimi yoluyla çocukların büyümesinin hızlandırılması
Anemi, iştahsızlık, çocuklarda büyüme gecikmesi, yorgunluk, sinirlilik, depresyon.
Folik Asit
150-20 mikrogram
150-180 mikrogram
Yulaf ezmesi, ıspanak, mercimek, kuşkonmaz, portakal, nohut, barbunya, ekmek, pirinç,makarna
Sağlıklı kırmızı kan hücresi yapımı, sağlıklı hücre yapımı(özellikle gebelik süresince ve sindirim sisteminde) rol oynar.
Sindirim sistemi hastalıkları, anemi, vitamin B12 eksikliği.
* Günlük dozlar, Dünya Sağlık Örgütü tarafından sağlıklı kişiler için önerilmiştir.

Sarmısak (Allium sativum)

Anavatanı Hindistan olan mutfağımızdan eksik etmediğimiz sarmısağın tarihi insanlık kadar eskidir .
Tarihin ilk çağlarında Sümerler’in sarımsağı bildikleri ve ilaç olarak kullandıkları elde edilen arkeolojik kayıtlardan anlaşılıyor. Eski Mısırlılar’ın da sarımsağı yediklerini ve ilaç olarak kullandıklarını biliyoruz. Tarihi kayıtlardan Gizek Piramidi’ni yaptıran firavun Keops’un (IV. Hanedan) inşaat sırasında işçilere bol miktarda sarımsak yedirdiğini öğreniyoruz.
Sarımsağı İsrail oğulları Mısır’dan Filistin’e getirdiler. Oradan Anadolu ve İyonya’ya yayıldı. Bu kıymetli nebat ancak Haclı seferleri sırasında ilk defa Fransa’ya getirildi. Ve Avrupa bu suretle sarımsağı öğrenebildi.
Sarmısak bugün dünyanın her tarafında yetiştirilmektedir.
Boyu 70 cm bulur. Temmuz ve ağustos aylarında çiçek açar.
Sarmısak A,B1 B2,PP ve C vitaminleri ihtiva etmektedir. Bileşiminde ALLİCİN ve DİALLYLDİSULFİD adlı iki aktif bulunmaktadır.

Sarımsaktaki kötü koku ihtiva ettiği kükürtten ileri gelmektedir. Bu kokuyu gidermek için sarmısak yedikten sonra bir avuç maydanoz veya bir kahve tanesi çiğnenir.

Sarımsağın ihtiva ettiği yağ (Oleum allicine ) 1944 senesinde J. Cavallito ve J. Bailey adlı iki bilim adamı tarafından keşfedilmiştir. Bu iki bilim adamı elde ettikleri yağa Allicin (06 H 10 OS 2 ) adını verdiler. Bu yağ öyle kıymetli bir devadır ki ,1 miligramı 15 OE penisilinin aktivitesine eşittir.

Hepimizin aklına geliyor. Maalesef mikroplarla iç içe yaşıyoruz. Yiyecekler kontrolsuz. Gecekondu mahallelerinde kanalizasyonlar yollara akıyor. Buna rağmen salgın hastalıklar meydana gelmiyor. Bunun sebebi sarmısaktır. Bizleri salgın hastalıklardan sarmısak koruyor. Yalnızca mikrobik hastalıklardan mı koruyor? Hayır. Avrupa’da ölüm sebebi olarak 1. ve 2 . sırada olan kanser ve damar hastalıklarına karşı da koruyor.

Bugün dünyada en fazla sarmısak yenen ülkeler ararında Bulgaristan ilk sırada alıyor. Bulgaristan’da kanser ve damar sertliğinden ölenleri sayısı Avrupa’ya nazaran 6-7 misli düşük. Tek sebep var. Sarmısak.

İsveçli çocuklar okula giderken sarmısak yiyor. Zira sarımsağın çocukları çocuk felcine karşı da koruduğu anlaşıldı.
FAYDALARI:
1)Ölümlere sebep olan atardamar kireçlenmesine iyi gelir
2)Yara ve çıbanları iyileştirir.
3)Krampları yok eder.
4)Akciğeri,karaciğeri,Safra kesesini ve kalbi kuvvetlendirir.
5)Bağırsak kurtlarını, diğer parazitleri öldürür.
6)Mide ve bağırsakları dezenfekte eder. Zararlı bakterileri yok eder.
7) İştahı açar.
8)Nezleyi yok eder, nefes borusu rahatsızlıklarına,bronşite çok iyi gelir. Veremliler bilhassa sarımsak yemeleri tavsiye edilir.
9)tansiyonu düşürür.
10)Ateşi düşürür.
11)Bağırsak gazlarını ortadan kaldırır.
12)Grip mikrobunu öldürerek vücudu bu hastalığa karşı korur.
13)İdrar yollarında taş oluşumunu engeller.
14)Kalp adalelerini güçlendirir.
15)Kalbi besleyen kroner damarları genişletir.
16)Cinsel gücü arttırır.
17)İdrar söktürür.
18)Vücudu sivrisinek ve haşerelerden korur.
19)Safra salgısının salınımını arttırır.
20)Kabızlığı önler.
21)saç dökülmesini yavaşlatır.
22)Sesi güzelleştirir.
A Vitamini (Retinol)

A Vitamini yağda eriyen vitaminlerdendir.Balıkyağında, karaciğerde, tereyağı ve kremada, peynirde, yumurta sarısında bulunur.Sonradan A vitamini (retinol) ne dönüşecek olan Beta Karoten ve diğer karotenoidler ise yeşil yapraklı ve sarı sebzelerde ve tahıllarda bulunur.A vitamini karaciğerde depolanır. Isıya karşı sabit ve pişirilmeye dayanıklıdır.Yüksek miktarlarda alınması toksik reaksiyonlara (zehirlenme) neden olabilir. Vitamin A miktarı Retinol Equivalant ile ölçülür.
Vücuttaki Fonksiyonları
· Sağlıklı deri ve saçlar için gereklidir.
· Diş, dişeti, ve kemik gelişiminde önemli rol oynar
· Normal iyi görme de ve gece görme de etkilidir.
· Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir.
· Akciğer, mide, üriner sistem ve diğer organların koruyucu epitelinin düzeninde rol oynar.
Eksiklik Belirtileri
· Gece körlüğü
· Xerophthalmia ( korneanın anormal kuruması ve kalınlaşması = göz kuruluğu)
· Bağışıklık sisteminin zayıflaması, enfeksiyonlara elverişli hale gelme
· Akne (sivilce) oluşumunda artış
· Yorgunluk
· Diş, diseti ve kemiklerde deformiteler
Aşırılık ve Zehirlenme Belirtileri
· Karaciğer bozuklukları
· Mide bulantısı ve kusma
· Saç dökülmesi (saçlar çabuk kopar)
· Başağrısı
· Eklem ağrıları
· Dudak çatlamaları
· Saç kuruluğu
· İştah kaybı
Beta Karoten Aşırılığı ve Zehirlenme Belirtileri
Avuçlarda ve ayak tabanlarında ciltte sarı-kavuniçi renk değişikliği.
Çocuklarda zehirlenme 300000 Retinol Equivalant A vitamini alımıyla oluşur. Yetişkinler de ise genellikle günde 100000 Retinol Equivalant A vitamininin aylar boyu alınması ile oluşur.

Yetişkin Erkeklerde Vitamin A gereksinimi 1000 Retinol Equivalant Yetişkin Kadınlarda Vitamin A gereksinimi 800 Retinol Equivalant

Vitamin A için
Yiyecek
Miktar
Retinol Equivalant
Karaciğer (Dana)
6 gr
9124
Balıkyağı
1 servis kaşığı
4080
Yumurta sarısı
1 büyük
97
Chedar Peynir
2 gr
86
Süt
1 fincan
76
Kaymak-krema
1 servis kaşığı
63
Beta Karoten için

Patates
1 orta boy
2487
Havuç
1 orta boy
2025
Brokoli
1 fincan
136
Kayısı
1 tane
92

D VİTAMİNİ

D Vitamini yağda eriyen vitaminlerdendir. Daha çok iki şekilde bulunur.Bunlardan aktif ergosterol, kalsiferol ve D2 vitamini gibi adlarla da bilinen ergokalsiferol ışınlanmış mayalarda bulunur.Aktif 7-dehidrokolesterol ve D3 vitamini gibi adlarla da anılan kolesalsiferol ise insan derisinde güneş ışığı ile temas sonucu meydana gelir ve daha çok balık yağında ve yumurta sarısında bulunur. Isıya karşı sabit ve pişirilmeye dayanıklıdır.Yüksek miktarlarda alınması toksik reaksiyonlara (zehirlenme) neden olabilir.
Vücuttaki Fonksiyonları
· İnce barsaklardan kalsiyum ve fosforun emilimini düzenleyerek kemik büyümesi, sertleşmesi ve tamiri üzerinde etkili olur.
· Raşitizmi önler
· Böbrek hastalıklarında düşük kan kalsiyumu seviyesini düzenler.
· Postoperatif kas kasılmalarını önler.
· Kalsiyumla birlikte kemik gelişimini kontrol eder.
· Bebekler ve çocuklarda kemik ve dişlerin normal gelişme ve büyümesini sağlar.
Henüz kanıtlanmamış olası etkileri:
Artrit, yaşlanma belirtileri ,sivilce,alkolizm, kistik fibrozis uçuk ve herpes zoster tedavisi, kolon kanserinin önlenmesi.
Vitamin D alınımına dikkat edilmesi gereken durumlar:
· Güneş ışığı bakımından yetersiz bölgelerde yaşayan çocuklar.
· Yetersiz gıda alan ve fazla kalori yakan kişiler
· 55 yaşın üzerindekiler, özellikle menapoz sonrası kadınlar.
· Emziren ve hamile kadınlar.
· Alkol veya uyuşturucu kullananlar.
· Kronik hastalığı olanlar, uzun süredir stress altında olanlar, yakın geçmişte ameliyat geçirmiş olanlar.
· Mide-barsak kanalının bir kısmı ameliyat ile alınmış olanlar.
· Ağır yaralanma ve yanığı olan kişiler.
Eksiklik Belirtileri
· Raşitizm:(Çocuklarda D vitamini eksikliği ile oluşan hastalık)Çarpık bacaklar, kemik veya eklem yerlerinde deformasyonlar, diş gelişiminde gerilik, kaslarda zayıflık, yorgunluk, bitkinlik.
· Osteomalazi (yetişkinlerde D vitamini eksikliği ile oluşan hastalık) kaburga kemiklerinde,omurganın alt kısmında, leğen kemiğinde, bacaklarda ağrı, kas zayıflığı ve spazmları, çabuk kırılan kemikler.
Aşırılık ve Zehirlenme Belirtileri
· Yüksek kan basıncı
· Mide bulantısı ve kusma
· Düzensiz kalp atışı
· Karın ağrısı
· İştah kaybı
· Zihinsel ve fiziksel gelişme geriliği
· Damar sertliğine eğilim
· Böbrek hasarları

Günlük Vitamin D ihtiyacı:
Çocuklar

Erkek

Kadın

0-6 ay: 7,5 mcg

11-18 yaş: 10 mcg

11-18 yaş: 10 mcg

6-12 ay: 10 mcg

19-24 yaş: 10 mcg

19-24 yaş: 10 mcg

1-10 yaş: 10 mcg

25 yaş üstü:5 mcg

25 yaş üstü:5 mcg

Hamileler: 10 mcg

Emzirenler: 10 mcg

Bazı yiyeceklerdeki Vitamin D miktarları:


Yiyecek
Miktar

Mikrogram(mcg)


Ringa balığı
6 gr

35

Balıkyağı
1 servis kaşığı

34

Uskumru fileto
6 gr

8

Som balığı
6 gr

8

Tuna balığı
6 gr

4

Süt
1 fincan

2

ÇİNKO-POTASYUM-MAGNEZYUM

ÇİNKO
Bir çok besinde fazlasıyla bulunan çinko minerali bağışıklık sisteminde anahtar rolü oynar, zinde yapar, verimli yapar. Akyuvarların, antikorların oluşmasında payı vardır. Bağışıklık sisteminin bu askerleri bizi hastalığa neden olan virüslerden koruduğu gibi zehirli maddeleri de zehirsiz hale getirmede yardımcı olur. Bağışıklık sisteminin düzenli çalışabilmesi için vücutta bol miktarda çinko bulunması gerekiyor. Yaraların iyileşmesi, görme duyusunun güçlenmesi diyabet hastalığı, böbrek hastaları, çinko eksikliği tehlikesiyle karşı karşıyadırlar. Çinko eksikliği sizi enfeksiyon hastalıklarına karşı savunmasız bırakır. Ayrıca tat ve koku duyularını da zayıflatır. Kırmızı et, karaciğer yumurta, deniz ürünleri, fasulye, bezelye ve fındık bol miktarda çinko içerir.
ÇİNKO NELER YAPAR? Hastalığın kol gezdiği kış aylarında soğuk algınlığı ve gribe karşı çok etkilidir. Çünkü bakterilere ve virüslere karşı savaş açar ve sonuçta bu hastalıklara karşı çok zayıf olan kişilerde bu tehlikeyi azaltır. Akneye karşı da çok etkili bir mineraldir, A vitamininin kimyasal bileşimini harekete geçirir ve mikrop öldürücü etkisi akne sivilcelerinin kaybolmasını sağlar. Fakat çinkonun yararları bununla bitmiyor. Hücre yenilenmesinde payı olduğu için cildi de güzelleştirir. El tırnaklarını sertleştirir ve saçı kuvvetlendirir, nörodermitisi ve uçukları hafifletir. Adet görme ağrılarını hafifletmesini, kısırlığa karşı etkili olmasını da diğer özellikleri arasında sayabiliriz. Ve amalgam gibi ağır metalleri de vücuttan atar.
ÇİNKOYA NE KADAR İHTİYACIMIZ VAR? Çinkoya olan ihtiyacımız bir çok faktöre bağlıdır. Çocukların ve gençlerin yetişkinlere oranla daha az ihtiyacı vardır. Hastaların sağlıklı kişilerden daha fazla ihtiyacı vardır. Stresli tiplerin de sakin kişilere oranla ihtiyaçları daha fazladır. Alman Beslenme Cemiyeti yetişkinler için günde 15 mg öneriyor. Çinko kürü yapmak isteyen üç ay boyunca günde 20-30 mg almalıdır. Prensip olarak ise kadınların çinkoya olan ihtiyacı erkeklerden daha fazla değildir. Gebe ve emziren annelerin ihtiyacı biraz daha fazla olabilir. Çocuklarda çinko azlığı gelişme ve büyüme bozukluğuna yol açabilir.

DENGELİ BESLENME YETERLİ Mİ? Her zaman yeterli değildir. Çinkonun barsak yoluyla alınması herkes için farklıdır. Besinlerin bileşimi de bunda önemli bir rol oynar. Vücut çinkoyu bol proteinli hayvansal ürünlerden aldığında bol lifli bitkisel yiyeceklerden aldığından daha iyi değerlendirir. Bu nedenle vejeteryenler genellikle vücutlarındaki çinko azlığından şikayetçidirler. Sporcular ve şeker hastaları için de aynı şey geçerlidir.
ÇİNKO AZLIĞI NASIL ANLAŞILIR? Özellikle enfeksiyonlara karşı zayıf olma çinko azlığının en önemli belirtisidir. Bunun dışında çocuklarda öğrenme yeteneğinin sınırlı olması, büyümedeki aksaklıklar, saç dökülmesi, kısırlık, soğuk eller ve ayaklar, koklama ve tat alma duygusunun sınırlı olması, tırnaklarda beyaz lekeler de çinko azlığının diğer belirtileridir.
ÇİNKO EN FAZLA NELERDE VAR? (100 gramda)
İstiridye 7 mg ..Peynir 2-4 mg .. Sığır eti 5 mg .. Sütsüz çikolata 2 mg .. Kuru fasulye 3 mg ..Yumurta 1.5 mg .. Mısır 2.5 mg ..Brüksel lahanası 1 mg.. Karides 2.3 mg .. Brokoli 1 mg..
POTASYUM
Yazın bronzlaşmak için güneşlenirken terle birlikte potasyum kaybettiğinizi biliyor musunuz? Potasyum eksikliği yorgunluk, kabızlık, bacak krampları ve kalp ritmi bozuklukları gibi rahatsızlıklara neden olur. Zengin potasyum içeren muz, patates, kayısı, kara ekmek gibi gıdalar aynı zamanda kalori yönünden de zengin oldukları için kilo sorunu yaratabilirler. Kalori almadan kaybettiğiniz potasyumu yerine koymak için şimdi potasyum efervesan tablet var. Limon aromalı potasyum tabletle potasyum eksikliğini giderebilirsiniz.
MAGNEZYUM
Magnezyum hayati önem taşıyan 11 mineralden birisi, belki de en önemlisidir. Vücudun kendisi bu minerali üretmediği için magnezyumun besinler yoluyla alınması gerekir. Magnezyum özellikle strese ve migrene karşı iyidir ve kalbi korur. Astım ve alerjik nezleyi hafifletir. Ayrıca cildi düzgünleştirir, saçı güzelleştirir, tırnakları kuvvetlendirir. 300 enzimi çalıştırır ve bununla metabolizmayı etkilemiş olur.
DOĞAL SAĞLIK KAYNAĞI: Magnezyum toprakta ve deniz suyunda saklıdır. Vücudumuzda da sürekli doldurulması gereken bir magnezyum rezervi vardır. Yani bu mineralin sayısız fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için vücuda devamlı olarak verilmelidir ve sorun da buradadır. Yanlış beslenme, toprakta bu mineralin giderek azalması magnezyumun vücut tarafından yeteri kadar alınmamasına neden olur. Ayrıca fazla terleyen, müshil veya idrar söktürücü ilaç alan kişilerde vücuttan daha fazla magnezyum gider. Stres, gebelik ve emzirme gibi durumlarda ise vücudun magnezyuma olan ihtiyacı daha da artar. Ve vücut bu minerali yeteri kadar almadığı takdirde kemiklerde depo edilmiş olan magnezyuma el atar. Rezervi bittiği zaman da alarm verir. Mide barsak bölgesindeki, idrar yollarında, baldırlardaki kramplar, kalp ritmindeki bozukluklar, boyunda ve omuzlarda kasılmalar veya sinirlilik, ellerde uyuşukluk ve karıncalanma, migren, dikkat azlığı, gürültüye karşı hassasiyet magnezyum eksikliğinin işaretleridir.

NE KADAR MAGNEZYUM? Magnezyum ihtiyacı yaşa, yaşam tarzına göre değişir. Bunda esas kural şudur: Bir kadının günde en az 300 mg magnezyuma ihtiyacı vardır. Gebelik ve emzirme devresinde ise bu miktar günde 700 miligramdır. Aksi halde düşük ve erken doğum söz konusudur. Fakat günümüzde besinlerdeki magnezyum miktarı 50 yıl öncesine göre çok daha azdır. Ve bazı yaşam tarzlarında çok daha fazla magnezyuma ihtiyaç vardır (diyet, spor, stres, alkol ve sigara gibi). Magnezyumun fazlasının zararı yoktur, çünkü fazlası vücuttan çıkar. Olabilecek yan etkiler, hafif ishal, hafif mide rahatsızlıkları. Böbreklerinden sorunu olanlar doktora sormadan magnezyumlu preparatlar almamalıdır.
MAGNEZYUM KAYNAKLARI (100 gramda) Kakao (toz) 590 mg Ispanak 56 mg Yağlı peynir 53 mg Dil balığı 49 mg Muz 36 mg

Hiç yorum yok: