Aleviler önceki gün Taksim'de "Zorunlu din dersine hayır" eylemi yaptılar."Demokratik, laik, bilimsel eğitim" istediler.Haklılar.Hükümet aylarca şanlı "Alevi açılımı" propagandası yaptı.
Önceki hafta Hacıbektaş'ta en üst düzeyde boy gösterdi.
Aleviler yılın bir günü şenliklerde kendilerini hatırlayıp hoşgörülerini öven devlet ricalini, siyasetçileri dinlemekten, oradaki vaatlerin gerçekleşmesini beklemekten yoruldular. Ama sonuç sıfır:Ne yıllardır bir "asimilasyon dershanesi" gibi işlev gören zorunlu din derslerinin kaldırılması gündeme geliyor, Ne Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yeniden yapılanması talepleri...
Ne cemevlerine resmi tanıma...
* * *
Buna karşın "bir Alevi köyüne atanan iyi kalpli Sünni imam" haberi üzerinden insani yaklaşım reçeteleri öneriliyor.Oysa sorunun özü bu değil: Aleviler zaten 12 Eylül'den beri devletin Alevi köylerine zorla cami yaptırma, imam atama, tektipleştirme politikasından dertli...
Tersini tartışabiliyor muyuz?
Sünni köylerinde Alevilere dönük önyargıları yıkabilecek adımları?..
Oralarda "inançlara saygı içinde bir arada yaşam"ı savunacak Alevi dedelerini, Bektaşi babalarını...
Diyanet İşleri Başkanlığı, bunun koşullarını yaratmak için var aslında...Din dersleri de...
* * *
Bir ara kamuoyunda heyecan yaratan "Alevi açılımı"nın hiçbir somut sonuç üretemediğini bizzat açılımın mimarı Reha Çamuroğlu söyledi: "Ayrımcılık hâlâ sürüyor. Sözler tutulmadı" dedi.
Açılımdan kasıt, kimilerinin söylediği gibi "azınlığın kendini çoğunluk içinde eritmesi" ise bu çağda ve hele böylesine asimilasyon politikalarıyla bunun artık hayal olduğunu, hatta amaçlananın tersine azınlığın daha da bilinçli ve keskin hale gelmesini sağladığını görmek gerek.
Devir, çoğunluğun, azınlık haklarına saygı göstermesinin ve "farklılıklarla bir arada yaşama"nın somut koşullarını yaratmasının devridir.
* * *
Bunca güçlü bir oranla ikinci kez seçilmiş bir hükümetten beklenen, artık içi boş laflar değil, somut adımlardır gereğinde tabanını da ikna ederek önyargıları yıkacak, diyalog kapılarını açacak cesur adımlar...
Ne yazık ki, AKP, kapatma davasından sonra yeni açılım bekleyen iyimserleri bile hüsrana uğratacak bir politika izliyor. Dişli skandalının üzerine gidilmemesi, "Gençleri koruma" adı altında tuhaf düzenlemelerle ortamın yoklanıp sonradan tasarının geri çekilmesi, geçen haftanın örnekleri...
Nihayet önceki gün "çevrecinin daniskası" Başbakan da eleştiriye tahammülsüzlüğünü bağıra çağıra ilan ederek kendisinden kapatma davası sonrası uzlaşmacı bir yumuşama, diyaloğa açık bir üslup bekleyen yandaşlarına nanik yaptı.
Biz de bu vesileyle "zorunlu çevre derslerine de hayır" diyelim. Ve bu üsluba, "hayır"lı bir son dileyelim.
26.08.2008
Can DÜNDAR/Milliyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder