24 Eylül 2008

Geçmiş Zaman İzinde Bir Yaşam : FREUD


“Sırları ele verme suçunu işlemeden doğru dürüst bir iş ortaya konulamaz." (Freud)

İnsan psikolojisinin gizemli labirentlerinde ilerleme, araştırma yöntemi olarak psikanalizi dünyaya armağan eden meşhur nörolog Sigmund Freud, 23 Eylül 1939’da Londra’da hayata veda etti.

Freud’un psikiyatrik problemlere dair adım adım geliştirdiği psikanaliz yöntemi özellikle 20. yüzyıl süresince bu tür rahatsızlıkların tedavisinde vazgeçilmez bir araç işlevi gördü. Güncelliği ve temel önermeleri sonradan ne kadar tartışma yaratırsa yaratsın, Freud’un artık mizah unsuru olarak bile dillendirilen bir ritüele dönüşen divanda uzanıp çocukluğundaki korkularından başlayıp, rüya yorumlarına uzanan terapi yöntemi geniş bir kullanım ve etki alanına sahip olmayı başardı. Modern dünyanın somut sıkıntılarıyla daralmış, çaresizleşmiş bireyleri dertlerinin çözümünü öznel arkeolojilerinin suyunu çıkartırcasına derinleşerek yorumlanmasında aradı.

Freud’un psikanaliz yöntemine göre ruhsal sorun diye tarif edilen her şeyin kaynağı ‘hastaların’ bastırarak bilinçaltına ittikleri meselelerden kaynaklanıyor. Bilinçaltına atılan bu duyguların açığa çıkarılma sürecine ise psikoterapi deniyor. Psikoterapi yoluyla ‘hastaların’ kendi içsel gerçeklikleriyle yüzleşmesi ve bu yüzleşmenin etkisiyle sağlıklı bir yaşam biçimine ulaşması hedefleniyor.

Tabii, böylesi bir sağlık anlayışı ve tedavi konsepti Freud’un ardılları konumunda olan psikiyatri teorisyenleri tarafından çeşitli eleştirilere de hedef olmuştur. Jung’dan Lacan’a birçok isim, farklı düzlemlerden psikanalize ve Freud’un kanonuna yönelik gerek geliştirip derinleştirme, gerekse de paradigmayı reddedip yeni yollar arama bağlamında ekleme ve ayıklama çalışmaları yürüttüler. Önemli bir birikime sahip anti-psikiyatri akımını da geçerken hatırlatalım.

Freud, çelişkilerle dolu karmaşık yaşamı süresince cinselliğin insan yaşamındaki yerinden Oeidipus kompleksi tarifine birçok tespiti siyasal, sosyal onlarca teorik açılımın da tetikleyicisi oldu. Freud, kişisel olarak özel hayatı ve çalışma alanlarını birbirinden uzak tutmaya çaba harcadı, hatta kişisel bilgilerini, anı defterini ve mektuplarını ölümünden sonra yayımlanmaması için yakmıştı.

Gökhan Gençay

***

Freud’un eserleri

»Günlük Yaşamın Psikopatolojisi

»Düşlerin Yorumu

»Psikanaliz Üzerine Beş Ders

»Totem ve Tabu

»Narsisizmin İncelenmesine Giriş

»Uygarlığın Huzursuzluğu

»Haz İlkesinin Ötesinde Ben ve İd

»Musa ve Tektanrıcılık

»Cinsellik Kuramı Üzerine Üç Deneme

»Nükte ve Bilinçdışıyla İlişkisi

»Psikanalizin Tarihçesi

»Psikanalize Giriş Dersleri

»Yaşamım ve Psikanaliz

»Tutukluk, Semptom ve Korku

»Bir Yanılsamanın Geleceği

»Kültür İçindeki Huzursuzluk

»Psikanaliz ve Uygulama

»Psikanaliz Üzerine

***

Psikanaliz hâlâ geçerli bir yöntem mi?

Freud’un psikiyatri dünyasındaki mirasını ve psikanalizin güncelliğini koruyup korumadığını Saffet Murat Tura, Yankı Yazgan ve Selçuk Candansayar’a sorduk….

Prof. Dr. Selçuk Candansayar: Freud, Marx ve Nietzsche ile birlikte 20’nci yüzyılı belirleyen üç kişiden biridir. Kendi kuramını inşa ederken kendi ideolojisinin kurbanı olmuş olsa da, psikanaliz Amerikanlaştıkça devrimci potansiyelini yitirmiş olsa da insan zihninin işleyişindeki temel düzenek olan bilinçdışı Freud’un keşfidir.

Freud’un buluşu belki tekil bireyin “iyileştirilmesi” için çok fazla olanak barındırmamaktadır ancak psikanalizin sağladığı bilgi toplumsal koşulların bireyi nasıl etkilediğini en kapsamlı olarak anlamamızı sağlamaktadır. Günümüz nörolojik ve psikiyatrik disiplinlerdeki çağdaş gelişmeler Freud’un yüzyıl önce kurduğu varsayımların çoğunu deneysel olarak tanıtlamaktadır. Günümüzde egemen olan ABD psikanalizi devrimci potansiyelinden uzaklaşmış ve gericiliğin, muhafazakarlığın jandarması haline gelmiş olsa da özellikle Güney Amerika’da güçlü olan Marksist psikanaliz anlayışı onun devrimci yanını hâlâ korumaktadır.

Prof. Dr. Yankı Yazgan (Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi): Freud, iç tutarlılığı yüksek bir teori kurdu; psikanaliz zamana dayanıklılığını biraz da buna borçlu... Bir anlama yöntemi ve iç dünyayı tanıma aracı olarak güçlü bir araç olan psikanalizin tedavi edici bir yöntem olduğunu pek düşünmüyorum. İlaçlar ya da bazı güncel terapiler için uygulanan bilimsel ölçütlere psikanalizi uydurmaya çalışmak belki beyhude; diğer yandan, Freud’un özgün düşünce altyapısını da döneminde belirlemiş olan beyin araştırmaları ve düşünce bilimleri alanlarında o günden bu yana gerçekleşen gelişmeler psikanalize yeni açılımlar getirebilir mi, o da uzunca tartışılabilecek bir konu.

Dr. Saffet Murat Tura: Psikanaliz, bugün dünyada hâlâ uygulanan, gerek psikiyatri camiasında gerekse psikoloji camiasında belli bir kabul gören bir tedavi tekniğidir. Dolayısıyla geçersiz bir teknik olduğu söylenemez. Bununla beraber, sistemolojik düzeyde düşünmeye çalıştığımız zaman, psikanalizin bugünkü biyolojik disiplinlerin gelişmesiyle çok da örtüşmeyen bazı yönleri olduğunu kabul etmemiz lazım. Psikanaliz uygulamasının temelindeki teori bugünkü biyolojik bilgilerle bağdaşır nitelikte değildir. Çünkü bu teorinin temelinde zihin adı verilen ve insanın sözel ve sözel olmayan davranışlarına neden olduğu var sayılan bir yapıdan söz edilir. Psikanalizi doğa bilimleri ailesine dahil etmeye çalışırsak çok ciddi epistemolojik problemlerle karşılaşırız. Psikanalizin kurucusu olan Freud, dönemin en iyi doktorlarından biriydi, ama 21’nci yüzyılda psikanalizini biyolojik bir teori olarak kabul etmemiz çok zor.


Tacım Açık

Birgün Gazetesi

Hiç yorum yok: