1 Kasım 2008

Barış (Çözüm) sağlanacaksa kiminle?

Barış (Çözüm) sağlanacaksa kiminle?


Hayat Tv'de yapılan bir açık oturumda, DTP'li Selahattin Demirtaş'ın katıldığı ve gazeteci Derya Sazak'ında aralarında bulunduğu diğer iki konukla birlikte tartışılan; Türkiye'nin doğu sorunu tartışılırken, satır aralarından aklıma takılan konuşmalardan bazı sorular oluştu...

Çözüm isteniyorsa?

Nasıl?
Ve kiminle sağlanacak!


DTP'li Demirtaş'ın açıklamalarından bazıları;

-PKK liderini (imralıyı) barış görüşmelerinde taraf olarak göstermesi.!

-ETA ve IRA'nın silahlı örgütlerin ortaya çıkışıyla, PKK'nın ortaya çıkışının aynı olmadığı!

-ETA ve IRA var olan legal partilerin oluşturduğu kendi silahlı kanadı olduğu, PKK ise zaten DTP yok iken daha 80'li yıllarda var olduğu, oysa, DTP'nin 90'lı yıllarda kurulduğunu, onun için diğer yapılanmalarla DTP'nin karıştırılmaması, gerektiğini açıklamıştır.

Ayrıca; DTP'nin PKK'yı terör örgütü olarak açıklamasının DTP'nin kürt halkı tarafından dışlanacağını ve marjinal bir parti konumuna düşeceğini belirtmektedir.

Peki!

Sn: S. Demirtaş'ın Çözüm önerilerinin içinden birinde; Öcalan ile görüşülerek silah bıraktırılabileceği ve şiddet ortamının giderilebileceği yönündeki önerisini; İmralıdaki vatandaşın ABD'den bağımsız olarak ne önerecek ve hangi çözüm önerisini ortaya koyacaktır. Zaten kendisini paketleyip Türkiye'ye teslim eden ABD değil midir? Orta doğuda süren savaşın ve GOP'u hayata geçirmekte hiçbir tereddüt göstermeden milyonlarca insanın ölümüne yol açan ABD, enerji kaynaklarına sahip olmak için hiç birşeyden çekinmeden her yolu deneyen ve İran'a karşı PEJAK'ı Türkiye'ye karşı PKK'yı desteklerken, masumhane önerinize ne kadar izin verecektir.

Acaba; hiç düşündünüzmü?


Doğu'da bir savaş yaşanırken ve her gün Türkiye'nin her bir tarafına şehit cenazeleri gönderilirken bu önerinizin gerçekten bir anlamı var mıdır? Veya, gerçekçi bir öneri midir?

Yıllardır yaşanan bu olağan dışı, ortam sayesinde başta doğu illeri olmak üzere, ülkemizin bütün bölge ve illerinde insan hakları ihlalleri hat safhaya çıkmıştır. En sıradan demokratik talepler bile; geçinemiyoruz insanca yaşayacağımız bir ücret istiyoruz diyen halka, harç ödemek istemiyoruz diyen öğrencilere, memurlara, işçilere, battık diyen köylülere karşı (bunların birden çok örneğini sayabiliriz) akıl almadık şiddet uygulanmaktadır..

Halen, doğuda birincil sorun, bu güne kadar yapılmamış olan toprak reformu olup, feodal düzenin (ağalık rejiminin) mağdurları topraksız köylüler, her yıl 10 binlerce aç ve yoksul insanlar nohut yolmak, fındık toplamak ve pamuk tarlalarında çalışmak için yollarda kaza geçirerek yaşamlarını yitirirken, çocukları okullara gönderilmez ve cahil bırakılırlarken.!

Bunlara ilişkin neden bir açıklamanız hiçbir yerde yer almamaktadır.

-Sahi bu sorunlar kürtlerin sorunu değilmidir.?

DTP ile PKK'nın ilişkilerinin, IRA ve ETA gibi örgütlerin benzerliğinin olmadığı, yönündeki açıklamalarınız ise hayli düşündürücüdür.!

DTP 90'lı yollarda, PKK'nın oluşturduğu ortamdan doğduğuna ilişkin sözlerinizden şunu mu anlamalıyız.?

IRA ve ETA'yı legal partiler kurdu. DTP ise oluşturulan ortamdan, (krizden) doğdu?

Peki, talebiniz nedir?

Açık olarak, nedir acaba!

Benim gibi milyonlarca vatandaşın bildiği anadilde eğitim hakkı.!

Başka talebiniz var mı?

Yoksa ; sade anadilde konuşmak için mi bu kadar şiddet ortamı tırmandırılıyor.?

Biran önce savaşın durdurulmasını ve olağan yaşama dönülmesini, her gün yaşamını kayıp eden yurttaşlarımızın ölümlerinin son bulması için herkese görev düşmektedir.!

Çünkü; bu ülkede istihdam sorunundan, çağdaş bilimsel bir eğitimi hakkına, sosyal güvenlik sorunundan, sağlık sorununa, ekonomik sorundan tüm insan hakları sorununa kadar, yüzlerce binlerce sorunumuz vardır. Bunların çözümüne yönelik çalışmalar yürütülmesi gerekmektedir. Enerjimizi bu yönde harcamamız halinde Türkiye; Bağımsız, demokratik ve güçlü bir hukuk sisteminde yoluna devam edecektir.

Böyle bir Türkiye istiyorsak herkese çok önemli görevler düşmektedir.

Sn; Derya Sazak'ın önerisi vardı, birde.

TİP(Türkiye İşçi Partisi)'nin 70'li yıllarda TBMM'de yaptığı gibi bir çalışma neden yapmıyorsunuz?

Yani; işsizlik sorunu, bölgesel kalkınmanın sağlanması yönünde yatırım yapılmadığına ilişkin, eğitime ilişkin ve diğer emekten ve emekçiden yana örgütlenme hakkı başta olmak üzere; tüm sorunların çözümü noktasında neden çalışmaları meclise getirmiyorsunuz.?

Türkiyede insan hakları üzerine ne varsa; yaşama hakkından, eğitim hakkına, sağlıktan, düşünce ve ifade özgürlüğüne, topraksız köylüleri toprak sahibi yapmak için, toprak reformunun yapılmasına ve feodal sistemin devamı olan ağalık sisteminin kaldırılmasına kadar binlerce sorun varken.! Sömürü düzeninin devam etmemesi için, sokakta çocuklarımızın polis kurşunuyla yaşamını yitirmemesi için, TBMM de ne tür bir önerge verdiniz ve takipçisi olduğunuz çalışmalarınız varmı?

İnsanca yaşanabilecek ortamın hayat bulması için ; Faşist/ırkçı, milliyetçi ve gerici tutumlardan vazgeçilerek, sözde değil özde kardeşlik” duygularının yaşama geçirilebilmesi için herkese, ama herkese büyük görev düşmektedir. Başta, sorumlu ve yetkili olanlar olmak üzere.!

Aksi taktirde, yaratılan şiddet ortamından birileri nemalanmaya devam edecektir. Başta silah üreticisi konumunda olan emperyalist devletler/ şirketler olmak üzere, silah tüccarları. Aynı zamanda, yaratılan bu kaos ortamından yararlanarak; hırsızlık, yolsuzluk ihaleye fesat karıştıranlar ve rüşvet normal hale gelecektir. Çünkü; ortam normalleşmedikce "Evrensel İnsan Hakları" Çerçevesinde, "Yaşama Hakı ve Kişi Hüriyeti," başta olmak üzere, her türlü hak ihlalleri devam edecektir.

Bu süreç üzerinde baskı devam eder.

Ama, halk çoğunluğu, buğünü ve gelecek kaygısı içinde umutsuzca bocalayarak yaşamaya mecbur kalacaktır..

Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizin tek bir sorunu vardır..

Emekten ve Özgürlüklerden yana yaşanan sorunlara karşı, mücadelenin ortaklaştırılarak altının örülmesi gerekmektedir..

Oyuna gelmeyelim, emekçinin Türkü veya Kürdü olmaz. Sömürü heryerde aynıdır. Aksine, Milliyetçilikler üzerine kurulan bütün oluşumlara ve dünyada yaşanan olaylara baktığımızda, unutulamayacak vahşedleri yaşatmıştır. İnsanlara..

Irkçılığa ve faşizme en can alıcı örnek: HİTLER Almanyasıdır..

Irkçılık ve faşizim heryerde aynıdır.

Öyle anlaşılmadıkça, olayları doğru okuyamayız, şitdet ve kaos ortamından kurtulamayız.

Daha da yaygınlaşmadan, ırkçılığa ve faşizme karşı hep birlikte mücadele verelim..

Nerede bir haksızlık yaşatılıyorsa ona karşı bir olalım. Tek vucut olalım..

Bağımsız ve Demokratik bir Türkiye yaratabilmemizin olanağı her zaman vardır ve mümkündürde.. Yeterki; niyetlerimizde samimi olalım..

Gelin lütfen ölümlere dur diyelim...

Yarın çok geç olmadan..


Haydar ATA

01.11.2008

Hiç yorum yok: