| |||||
| |
6 Şubat 2009 18:08 CHP ÇARŞAFA VE KURAN KURSUNA AÇILDI, AMA ALEVİLERE, KÜRTLERE, BİRDE SOLA AÇILAMADI Seçimlerin, topluma sunduğu önemli fırsatlardan birisi de, hem siyasi partilerin ve hem de seçilmek için aday olan siyasetçilerin gerçek yüzünü ortaya sermesidir. Seçim süreçleri, siyasi partilerin ve siyasilerin politik olarak öncelliklerini, hedeflerini, istismar alanlarını, ülkenin ve toplumun gerçek sorun ve ihtiyaçlarını tanıyıp, tanımadıklarını anlayabilmemiz için önemli veriler sunmaktadır. Kısacası niyetlerinin siyaset mi, yoksa şaklabanlık mı olduğunu gösterir. 2009 Yerel seçimler öncesi CHP'nin ve CHP adaylarının ve aday adaylarının gerçek duruşlarına tanık olduğumuz son veriler tartışmaya değerdir. Ülkenin onca can alıcı temel sorunu orta yere serilmiş sahipsiz dururken, CHP'nin bu gerçek sorunlar üzerinden kendi politikalarını ve projelerini sunmak yerine, "hangi siyasi manevralar yaparsam daha çok oy alabilirim" yaklaşımı üzerinden, seçim strateji oluşturmaktadır. 2009 CHP'si, siyasal alandaki sıkışmışlığını ve tıkanıklığını solun evrensel değer ve ilklerinden beslenerek aşmak yerine, "anti laik odak" olarak tanımladığı AKP'nin argümanlarına sarılıyor. İşte bu nedenle 2009 yılın Baykallı CHP'si, tekrardan Kuran kurslarını açmak, devlet okullarında din derslerini zorunlu okutmak, Köy Enstitülerini kapatıp İmam Okulları açarak, laik Türkiye'nin yaratılması projesinden vazgeçen 1947'nin CHP'siye buluşuyor. Böylece kendisini laiklikten ve sosyal demokrasiden yana olduğunu iddia eden, CHP'nin 1947 yılında yaptığı kurultayda "komünizm tehdidine karşı, soysal ve siyasal çözülmeye karşı, İslam ahlakının öne çıkarılması ve Diyanet İşleri Başkanlığının güçlendirilmesi ve din derslerinin tekrar okul müfredatlarına alınması "[1] yönündeki görüşleri ve kararları sonucu, Diyanet İşleri Başkanlığı 1961 yılından itibaren Sünni İslam ahlakı üzerinde tek tip milli ahlak ve mili kültür inşa etmek amacıyla, demokratik olmayan bu yolla, topluma bir tür resmi ve ideolojik ahlak üniforması giydirmeyi güçlendirmiş ve kuran kursların yolunu açmıştı. Bu nedenle "Çarşaf açılımı"nın ardından, sözde "laik odak CHP", "Kuran Kursu açılımı"nı devreye sokuyor. CHP adaylarını ve Belediye Meclis Üyelerini belirlerken bu kriterlere dikkat ediyor ve eski siyasal İslamcıları, tarikat mensupları ve es MHP'lileri tercih ediyor. Devletin dini değil, dinin devleti kontrol altına aldığı bir dönemde, sözde "muhalefet CHP" iktidar ortağı gibi çalışıyor. Solun ve sosyal demokrasinin evrensel ilkelerini ayaklar altına alıyor. Baykal CHP'sinin, karşıtı olduğu gerici siyasal argümanların esiri haline gelmesini, salt toplumdaki dindarlaşma ve muhafazakarlaşmanın oylarını toplamak ve seçim popülizmi olarak değerlendirmek eksik kalır. Bu yaklaşım düpe düz CHP'nin sağcılaşması ve muhafazakarlaşmasıdır. Yani 1947'nin CHP ruhuyla buluşmasıdır. O ruh Köy Enstitülerini kapatıp, İmam Hatip ve İlahiyat fakültesi açan anti laik siyasi ruhtur. Solun ve sosyal demokratların siyasal alanda ve yerel yönetimlerdeki asli görevleri, yurttaşın bu dünyadaki sorunlarına çözüm bulmaktır. Siyaset insanı eşit ve mutlu kılmak için yapılır. Türkiye'de işsizlik oranı % 16'ları aşmışken, günde 1 dolar ile geçinenlerin sayısı 6 milyonun üzerindeyken, 25 milyon insan açlık sınırındayken, çeteler hukuk tanımaz kurallarla toplumsal barışı yok ederken, kent koşullarında yaşam bir işkence haline dönüşmüşken, CHP'nın çarşaf ve Kuran kursu açılımı tam anlamıyla rezil bir siyaset tarzıdır. TÜRKİYE'DE KURAN KURSU SORUNU VE İHTİYACI YOKTUR. ALEVİLERİN EŞİT HAKLAR SORUN VARDIR. Türkiye'de Kuran kursu sorunu yoktur. Çünkü 8000'ni aşkın kuran kursu devletin imkanlarıyla ve Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından sürdürülmektedir. Türkiye'de ihtiyacın ötesinde devlet adına islami örgütlenme ve hizmet vardır. Türk Diyanet Vakfı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Yüksek Öğretim ve İlahiyat Fakültesi, İmam Hatip Okulları, Özel Okullar, Camiler ve Kur'an kurslarıdır. Devletin doğrudan desteklediği bu kamusal hizmetlere ek olarak, Milli Görüş Örgütlenmesi, Nurcuların, Süleymancıların, Radikal İslamcıların ve diğer İslami grupların denetiminde olan yaklaşık 167 islami yayın, 25 bin cami yaptırma derneği, 2561 dernek-STK, 320 Vakıf, 2000 üzerinde Pansiyon ve kurs, 578 dershane ve okul, ayrıca binlerce şirket mevcutken, CHP'nin her mahalleye Kuran Kursu açma projesi, tam anlamıyla, Türkiye'nin bilimsel, aydınlanma, çağdaşlık ve akıl rehberliğinde gelişmesinin önünde engel olmaktır. CHP kendisini TBMM'e taşıyan Alevi ve Kürt seçmenine ihanet etmektedir. CHP, halen % 85 oranında kendisine oy veren ve yine CHP tarafında yok sayılan Alevilerin eşit haklar talebi gibi acil bir sorunu vardır. CHP yıllardır Alevi seçmeni kullanmıştır. Tüm bu yaşananlardan, sonra halen birçok Alevi dernek yöneticisinin CHP'de adaylık yarışı içinde olması ya da Alevilerin CHP'ye halen oy vermesini anlamak oldukça zor bir durum. Aleviler CHP konusunda tarihsel olarak bir hesaplaşmaya girişmelidir. Çünkü Aleviler siyasete insanın merkezinden bakarken, CHP Kuran merkezli siyasete teslim olmuştur. Alevi sorununda çözüm için açılım değil, "susturmak" üzerine Diyaneti ve din dersleriniçözüm gösteren CHP artık laiklikten yanda değildir. Kürt sorununda çözüm için açılım değil, kapatma öneren CHP'nin solculuğu bitmiştir. TÜRKİYE YENİ SOL PARTİ LAZIM Türkiye'nin önemli ve yaşanan sorunları vardır. Sosyal, ekonomik, demokratikleşme, AB süreci, düşünce özgürlüğü, işsizlik, yoksulluk ve kültürel kimlik hakları gibi çözüm bekleyen, toplumsal sorunları, ertelenemez. Mart 2009 Yerel seçimlerinde, CHP ve AKP işbirliğiyle resmi statükonun güçlenerek çıkması sağlanacaktır. Seçim öncesi ve sırasında, "laik", "milliyetçi" ve "İslamcı" siyasi eksenler toplumsal hafızayı ve akılı geri plana atan ve "dinci", "milliyetçi" ve "vatanseverlik" duygularını kabartacak bir seçim stratejini benimsemiş durumdadır. Son dönemlerde gündelik hayatımızı abluka altına almış, linç girişimleri ve "İslamcılık-Dindarlık" söylemiyle, siyasetteki siyasal İslamcı zemine kayış CHP'yi etkisi altına almıştır. CHP 2009 yerel seçimlerinde dinsel hamaset üzerine kurulu, tehlikeli bir yönelimi tercih etmiştir. CHP bir siyasi eksen krizi yaratmakla kalmıyor, siyaseti de kirletiyorlar. Ama CHP'n,n bu İslamcı açılımları her halükarda siyasal İslamcı AKP'nin temsil ettiği siyasi eksene hizmet ettiği bir gerçektir. Yani toplumun gündeminde olan ve her bireyin gündelik hayatını zehir eden sorunları unutturmak, pembe renklere bir Türkiye tarif etmek için, "ulusalcı", "dinci" ve "milliyetçi" duygular kabartılmaya çalışılıyor. Makro siyasi söylemlerle ile kabartılan bu "dindarlık duyguları" siyaset üzerinde etkili olmaya başlıyor. Sol duyulu herkesin Baykal'lı CHP'yi yalnızlaştırmak için, siyasete soldan, demokrasiden, eşitlikte, barıştan, emekten ve çağdaşlık penceresinden bakması ve Türkiye'ye acil olarak YENİ SOL PARTİ ihtiyacını dillendirmesi gerekir. Özetle, siyaset kültürünün ve ilkelerin kirlenmişliğine karşı, yeni bir siyaset kültürü yaratmak için, Aleviler diğer demokrasi güçleriyle birlikte ortak değerler etrafında bir araya gelmelidir. Alevi hareketinin siyasete müdahale etmesi için önemli nedenleri vardır. Yani siyasetin dinbaz ve düzenbazlarına karşı, solun evrensel değer ve ilkeleriyle beslenmiş ortak akıl ve insanı merkezde tutmalıyız. Eğer biz Aleviler geçmişte olduğu gibi, CHP'nin yedek gücü ve arka bahçesi olarak görülmek ve kullanılmak istemiyorsak, siyasete aktif müdahale ve yön vermek için sorumluluk üstlenmeliyiz ve özgüvenimizi kaybetmemeliyiz. ÇARŞAFA DEĞİL, İNSANA AÇILAN YENİ SOL PARTİ İÇİN DÜŞÜNMEYE... Turan Eser
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder