27 Şubat 2009

Siyasi etik!.. "ALİ BALKIZ"


A’DAN Z’YE
Siyasi etik!..

ALİ BALKIZ


Kaç yıllardır onlar gecekondu.
Gece kondu, gündüz uçtu. Gece olunca tekrar kondu. Uçarkonar oldular yıllarca.
Şimdilerde değişiyor, apartmana dönüşüyorlar.
Bu süreçte hem yan yana, hem de karşı karşıyalar.
Her biri ötekini zorluyor:
Gecekondu, gecekondulu olarak mı kalacağız, yoksa apartman, apartmanda yaşayanlar mı olacağız?..
Fiziki koşulların insan yaşamını etkilediği bir gerçek elbette. Ama nereye kadar ve ne derecede?..
Hane halkı apartmana taşınmış. Ama ayakkabıları, sokak terlikleri, kapının önünde. Ayakkabıları say, içeride kaç kişi var; yaşları, cinsiyetleri ne, hemen bil.
Kombiyi yakmak yerine adam daireye soba kurmuş, linyit yakıyor. Linyit dumanı, kokusu gecekondulardan yükselenlerle birlikte hemencecik başımız üstünde buluşuyor. Dalga dalga sarıyor çevreyi.
Sofra bezini, halı kilimi balkondan silkiyor aşağıya. Kimin balkonuna, saçına, başına denk gelirse artık.
Gecekondu direniyor.
Ama apartman kazanacak.
Çünkü apartman; gecekondunun bütün şirinliğine, bahçesine, ağaçlarına, ağaçlar altında küçücük bostanına; salatalık, tere, roka, karalahanasına karşın marketi işaret ediyor koşullar.
Market pazardır. Pazar ticarettir. Ticaret kapitalizm.

Kapitalizm çelişkidir.
Ve aman ne yamandır o çelişki!..
Linyit kokusu ile doğal gaz zehirlenmesi gibi bir şey... Aslında aynı şey.
Gecekondu bir’dir, birey’dir, aile’dir.
Apartman; birler, bireyler, aileler toplamıdır. Küçücük de olsa bir toplumdur.
Toplum olunan yerde, hem aile olmaya, hem de toplumun bir parçası olmaya çalışırsınız.
Aileler toplamı olunan yerde, ulaşacağınız sonuç; ne linyit kokusu ne de doğal gaz zehirlenmesi olacaktır.
İyi ama; apartmanın hemen yanı başındaki gecekondulardan sökün edip gelen kırk kadar kadın, yaşları yirmi-seksen arası, ayaklarında naylon terlikler, başlarında çiçekli tülbentler, göğüsleri sarkmış, popoları düşmüş, bakışları sararmış, yüzleri kederli, elleri koyunlarında, belli ki evdeki küçükleri susturmuş, evin erkeklerine söz vermiş, belediyenin ekmek dağıtan arabasını beklerken, apartmanın sundurmasına sığınmış, birbirleriyle konuşmaya bile mecalleri kalmamış bu kadınlar, karne karşılığı ekmek alacaklarken, ne düşünürsünüz onlar hakkında?..
O kadar çoklar ki...
AKP’ye öylesine bağlılar ki!..
Gölgesine sığındıkları apartmana öylesine özlemle bakıyorlar ki...
Ekmek arabasının sesiyle öğlen ezanı birbirine karıştığında, ellerini hangisi için havaya kaldırıyorlar? Bir türlü belli değil ki!..
Bu arada Meclis’te ‘Siyasi Etik’ tartışması varmış.
Burhan Kuzu taslak hazır diyormuş.
CHP’liler önce dokunulmazlık konusunu halledelim deyince;
Burhan Kuzu, ‘Canım ne alakası var?’ diyormuş...
‘Siyasi Etik’ tartışması ekmek karnesine işlenmiyormuş...
Ekmek arabası, öğlen ezanı, kırk kadar kadın, ‘Siyasi Etik’...
Öylesine çoklar ki...
Umut apartmanda!..

E
vrensel-27.02.2009

Hiç yorum yok: