2 Şubat 2009

‘Yaptığım tanıklık 30 yıllık hukuksuzluğun tanıklığı’...

‘Yaptığım tanıklık 30 yıllık hukuksuzluğun tanıklığı’...


TAHSİN AKSU İstanbul
02.02.2009

Milliyet gazetesi Genel Yayın Müdürü Abdi İpekçi suikast sonucu öldürülmesinin 30. yıldönümünde mezarı başında anıldı. İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi İzet, “Yaptığım tanıklık 30 yıllık hukuksuzluğun tanıklığı” diye konuştu

İpekçi’nin Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki kabri başında dün düzenlenen anma törenine İpekçi’nin eşi Sibel İpekçi, kızı Nükhet İpekçi İzet ve torunu Alev İzet’in yanı sıra Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç, Milliyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin, Milliyet yazarları Doğan Heper, Hasan Pulur, Sami Kohen, Nail Güreli, eski İstanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan, oyun yazarı ve gazeteci Refik Erduran ile gazeteci Leyla Umar katıldı.
TGC Başkanı Erinç, “Türkiye’de bu tür cinayetlerde belirli bir yere kadar gidiliyor. Yakalanabilirse tetikçiler yakalanıyor ama onları yönlendirenler, destek ya da güç verenler konusunda karanlık giderilemiyor” diye konuştu.
Erinç şöyle devam etti: “Her duyulanın, her dedikodunun, her söylenenin haber olması gibi, meslek ilkeleriyle bağdaşmayan yaklaşım ne yazık ki son dönemde geçerli hale dönüştü. Oysa Abdi Bey basının kendi kendini kontrolü konusunda Türkiye’de ilk somut girişimi yapmış, basın ahlak ilkelerini, yasasını düzenlemiş, Basın Şeref Divanı adıyla bir organ oluşturulmasını sağlamıştı.”
Milliyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ergin ise İpekçi’nin “Türkiye’nin yetiştirdiği en değerli gazetecilerden biri” olduğunu belirterek şöyle devam etti:

Kanadı kırık bir kuş
“Abdi Bey’in ölümünden sonraki 30 yılda Türkiye’de 47 gazeteci cinayetlere kurban gitti. Aslında baktığımızda geçen 30 yılın siyasi tarihi aynı zamanda suikastlara, cinayetlere hedef gitmiş olan gazetecilerin de tarihi. Geçen 30 yılın tarihiyle gazetecilerin hedef olduğu suikastlar biraz iç içe geçmiş durumda ve bütün bu cinayetlere baktığımızda şunu görüyoruz; bunların çok azı gerçek anlamda aydınlığa kavuşturulabilmiş. Bir bölümünün failleri bulunabilmiş. Fakat failleri bulunmuş olsa bile faillerin gerisindeki o öldürme emrini verenlerin kim olduğu tam olarak aydınlanmamış.
Bu cinayetler tam olarak aydınlatılmadığı sürece biz yakın tarihimizi de tam anlamıyla objektif bir şekilde öğrenemeyeceğiz. Bunu yapamadığımız sürece de Türkiye’nin geleceği belirsizlik içinde kalmaya devam edecek ve bu cinayetler tam olarak aydınlatılmadığı sürece Türkiye’nin gerçek bir demokrasi olabilmesi, gerçek bir hukuk devleti olabilmesi de böyle bir sıkıntılı bir seyir içinde gidecek ve Türkiye’de demokrasi hukuk devleti hep böyle kanadı kırık bir kuş olarak kalacaktır.
Eğer hakikaten ülkemizin gerçek bir demokrasi olmasını istiyorsak, gerçek bir hukuk devleti olmasını istiyorsak bu geçen 30 yılın tarihini bütün bu cinayetler üzerinde sinmiş olan karanlık perdesini bir şekilde bizim aydınlatmamız gerekiyor. Bu, sadece ülkemize karşı olan bir görevimiz değil, aynı zamanda Abdi Bey’in hatırasına karşı olan da bir görevdir.”

‘Ailesinden daha çok Milliyet’te vakit geçirdi’
İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi İzet ise babasının 50 yıllık yaşamı boyunca ailesinden daha çok Milliyet’te vakit geçirdiğini söyledi.
İpekçi’nin Milliyet’i ve yatılı olarak girdiği Galatasaray Lisesi’ni ailesi gibi gördüğünü anlatan İzet, “Babamın gazeteci kardeşleri, TGC ve tüm gazeteciler bu kardeşliği, bu direnci yaşıyoruz 30 yıldır burada. Bunun ötesinde burada bulunuyorsak, bu kadar çok kamera ve mikrofona bir şey söylemek gerekiyorsa yaptığım tanıklık 30 yıllık hukuksuzluğun tanıklığı ve yine burada bir şeyler söylemek için bekliyorsak bu hukuk eksenine girebilmemizin talebini söylemek zorundayım. Bunu bekliyoruz” dedi.

Milliyet Gazetesi

Hiç yorum yok: