'MAHSUN KIRMIZIGÜL GÜNEŞİ GÖREMEZ!'
Ünlü şarkıcı Mahsun Kırmızıgül'ün 'Kürt sorunu'na değindiği 'Güneşi Gördüm' isimli filmi kısa bir süre önce vizyona girdi. İktidar ve kimi muhalefet partilerinin birbiri ardına yaptığı 'Kürt açılımı'yla da pişti olan söz konusu film, uzun soluklu olacağı belli olan tartışmaları da beraberinde getirdi. Filme yönelik övgülerin yanı sıra, kimi eleştirilerin de ayyuka çıktığı bir ortamda Renkhaber konuyu derinlemesine incelemek için büyük bir adım attı ve Radikal gazetesindeki köşesinde "Mahsun güneşi göremez" diyerek tonu oldukça yüksek eleştirilerde bulunan Ersin Tokgöz'e ulaştı...
Ali Ersin Kelleci / Renkhaber
***
Mahsun Kırmızıgül neden güneşi göremez?
Mahsun Kırmızıgül'ün filmini kendi ifadesiyle "Kürt sorunuyla ilgili bu güne kadar söylenmeyen sözlerin dile getirilmesi" anlamında bir metafor olarak okursak -ki hem kendisi hem tüm Mahsun alkışçıları öyle görme eğiliminde- o güneş Mahsun'dan önce doğdu. "…Kürtçe mevlitlerin okunduğu, Kürtçe kanalın yayın hayatına geçtiği, Kürtçe Kuran meali için hazırlıkların yapıldığı, Kürdoloji bölümlerinin açılmaya hazırlanıldığı ve bunların hepsinin devlet eliyle yapıldığı bir ortamda…" artık Kürt sorunu konusunda ezber bozuyorum diye ortaya atılan Mahsun hangi güneşi görecek? Gösterecek? Hele de bu konuda sicili bozuk biriyseniz… Güneşi sadece yalancıktan görebilirsiniz. Mahsun'un payına düşen, artık sadece budur.
O gece (Magazin Gazetecileri Derneği'nin ödül gecesi) neden linçci güruhun içine katılmış olabilir?
Evet… Mahsun Kırmızıgül o gece oradaydı. Ve asker kaçağı Serdar Ortaç'ın borazancı başı olarak attıkları sözde vatanperver linççi çığlıkların en tizi Mahsun'dan çıkıyordu.
Anımsatayım, o çığlıklar on yıl önce güneşi gören Ahmet Kaya'yı boğmak için atılıyordu. Ve nihayetinde, boğuldu.
Mahsun'un filmine DTP Milletvekili Sırrı Sakık, "O zaman susanlar, bugün rantçılık yapıyor" diyerek sert çıktı. Siz de aynı görüşte misiniz? Yani Mahsun Kırmızıgül rantçılık mı yapıyor? Yoksa başka bir adı mı var bu olayın?
Adına rantçılık, işbilirlik, omurga eksikliği ya da ne derseniz deyin. Şu açık ki, Mahsun Kırmızıgül'ün duyargaları konjonktürü koklama konusunda hayli gelişkin düzeyde. Nasıl ki dönem Galatasaray dönemi olunca "Alem buysa Kral Cimbom" onunla ifade edilmişse, nasıl ki ortam karıştığı zaman kulaklarımızdaki kardeşlik türküleri onunla dolmuşsa, nasıl ki gündem lüzumsuzluklarını metrokseksüel geyikleri doldurduğu zaman hemen bıyıkları kesip Gucci'leri çekerek Maldivler'de hemen uygun pozlara bürünmüşse... Aynı şekilde Kürt sorunu korkmadan konuşulmaya başlanıp Kürtçe resmi olarak serbest hale gelince Mahsun'a da ondan nemalanmak kaldı. Yani her zaman yaptığını bir daha yaptı. Değişen bir şey yok.
Kendini nasıl affettirebilir peki?
Ahmet Kaya o linççi güruh yüzünden ülkesinden sürüldü ve öldü. Eşi Gülten Kaya hala bugün bile o acıyı yaşıyor. Ama ne Mahsun, ne koro şefleri Serdar Ortaç, ne Ayna Grubu, Ercan Saatçi ne de diğer koro elemanlarından tek bir özür duymadık bu güne kadar. Kime göre af? Kaya ailesine göreyse, çok zor. Tutarlılık ve biraz omurga arayan az sayıdaki insana göreyse, her devrin kazananı tarafına yazılan biri olarak imkansız. Peki geriye ne kalıyor? Sap ve saman arasındaki fark umurunda olmayan geri kalan. Onlarınsa zaten affetme ile etmeme arasındaki çizgileri yok gibi bir şey. Öyle de olur böyle de. Maksat gündem şenlensin. Dün linç ettikleri duruşu bugün Güldünya konserleriyle, alkışlarla yine onlar organize eder, yine onlar kotarır. Çünkü âlem bu, Kral Mahsun. Bir özür bile duymadan affedebilenin mezhebi de kendi sorunları artık.
Ünlü şarkıcı Mahsun Kırmızıgül'ün 'Kürt sorunu'na değindiği 'Güneşi Gördüm' isimli filmi kısa bir süre önce vizyona girdi. İktidar ve kimi muhalefet partilerinin birbiri ardına yaptığı 'Kürt açılımı'yla da pişti olan söz konusu film, uzun soluklu olacağı belli olan tartışmaları da beraberinde getirdi. Filme yönelik övgülerin yanı sıra, kimi eleştirilerin de ayyuka çıktığı bir ortamda Renkhaber konuyu derinlemesine incelemek için büyük bir adım attı ve Radikal gazetesindeki köşesinde "Mahsun güneşi göremez" diyerek tonu oldukça yüksek eleştirilerde bulunan Ersin Tokgöz'e ulaştı...
Ali Ersin Kelleci / Renkhaber
***
Mahsun Kırmızıgül'ün filmini kendi ifadesiyle "Kürt sorunuyla ilgili bu güne kadar söylenmeyen sözlerin dile getirilmesi" anlamında bir metafor olarak okursak -ki hem kendisi hem tüm Mahsun alkışçıları öyle görme eğiliminde- o güneş Mahsun'dan önce doğdu. "…Kürtçe mevlitlerin okunduğu, Kürtçe kanalın yayın hayatına geçtiği, Kürtçe Kuran meali için hazırlıkların yapıldığı, Kürdoloji bölümlerinin açılmaya hazırlanıldığı ve bunların hepsinin devlet eliyle yapıldığı bir ortamda…" artık Kürt sorunu konusunda ezber bozuyorum diye ortaya atılan Mahsun hangi güneşi görecek? Gösterecek? Hele de bu konuda sicili bozuk biriyseniz… Güneşi sadece yalancıktan görebilirsiniz. Mahsun'un payına düşen, artık sadece budur.
O gece (Magazin Gazetecileri Derneği'nin ödül gecesi) neden linçci güruhun içine katılmış olabilir?
Evet… Mahsun Kırmızıgül o gece oradaydı. Ve asker kaçağı Serdar Ortaç'ın borazancı başı olarak attıkları sözde vatanperver linççi çığlıkların en tizi Mahsun'dan çıkıyordu.
Anımsatayım, o çığlıklar on yıl önce güneşi gören Ahmet Kaya'yı boğmak için atılıyordu. Ve nihayetinde, boğuldu.
Mahsun'un filmine DTP Milletvekili Sırrı Sakık, "O zaman susanlar, bugün rantçılık yapıyor" diyerek sert çıktı. Siz de aynı görüşte misiniz? Yani Mahsun Kırmızıgül rantçılık mı yapıyor? Yoksa başka bir adı mı var bu olayın?
Adına rantçılık, işbilirlik, omurga eksikliği ya da ne derseniz deyin. Şu açık ki, Mahsun Kırmızıgül'ün duyargaları konjonktürü koklama konusunda hayli gelişkin düzeyde. Nasıl ki dönem Galatasaray dönemi olunca "Alem buysa Kral Cimbom" onunla ifade edilmişse, nasıl ki ortam karıştığı zaman kulaklarımızdaki kardeşlik türküleri onunla dolmuşsa, nasıl ki gündem lüzumsuzluklarını metrokseksüel geyikleri doldurduğu zaman hemen bıyıkları kesip Gucci'leri çekerek Maldivler'de hemen uygun pozlara bürünmüşse... Aynı şekilde Kürt sorunu korkmadan konuşulmaya başlanıp Kürtçe resmi olarak serbest hale gelince Mahsun'a da ondan nemalanmak kaldı. Yani her zaman yaptığını bir daha yaptı. Değişen bir şey yok.
Kendini nasıl affettirebilir peki?
Ahmet Kaya o linççi güruh yüzünden ülkesinden sürüldü ve öldü. Eşi Gülten Kaya hala bugün bile o acıyı yaşıyor. Ama ne Mahsun, ne koro şefleri Serdar Ortaç, ne Ayna Grubu, Ercan Saatçi ne de diğer koro elemanlarından tek bir özür duymadık bu güne kadar. Kime göre af? Kaya ailesine göreyse, çok zor. Tutarlılık ve biraz omurga arayan az sayıdaki insana göreyse, her devrin kazananı tarafına yazılan biri olarak imkansız. Peki geriye ne kalıyor? Sap ve saman arasındaki fark umurunda olmayan geri kalan. Onlarınsa zaten affetme ile etmeme arasındaki çizgileri yok gibi bir şey. Öyle de olur böyle de. Maksat gündem şenlensin. Dün linç ettikleri duruşu bugün Güldünya konserleriyle, alkışlarla yine onlar organize eder, yine onlar kotarır. Çünkü âlem bu, Kral Mahsun. Bir özür bile duymadan affedebilenin mezhebi de kendi sorunları artık.
Ersin Tokgöz'ün, Radikal'deki söz konusu yazısı için:
Suçlusun Mahsun... Güneşi göremezsin!
***
ersin@renkhaber.com
Renkhaber - Özel
17.03.2009 02:25:00
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder