7 Nisan 2009

Umduklarını bulamadılar

Umduklarını bulamadılar
Ceren Saran
05/04/2009

4 yıllık zorlu hukuk eğitiminin bitmesiyle sıkıntı bitmiyor. Avukatlık ruhsatı, 1 yıllık stajın sonunda veriliyor. Yolunda ilerleyen genç avukat, bu sefer de ‘büro’ engelini aşmaya çalışıyor.

Bugün Avukatlar Günü; hak savunucularının 131 yıl önce örgütlendiği gün. İlk genel kurulunu 5 Nisan 1878’de toplayan İstanbul Barosu’na bağlı genç avukatlar, 131 yıl sonra işçi gibi çalışıyor.
Genç avukatların karşılaştıkları zorluklar, hukuk fakültesine girmekle başlıyor. Puanları yüksek olan hukuk fakülteleri ise 4 yılda bitmiyor. Uzatmalı öğrenciliğin ardından 1 yıllık staj süreci başlıyor ve ‘sıkıntımız bitecek’ denilen bu evrede de aynı sorunlar sürüyor. İcra dairelerinde memurların işini yaparak, adliyelerde koşturarak geçen bu dönemde, stajyer hakim ve savcılar maaş alırken, stajyer avukatların hiçbir sosyal güvencesi bulunmuyor. Çünkü stajyer avukatlıkla çalışmalarını yasaklayan baro, kredi veriyor, ama sadece ‘durumu kötü’ olan stajyer avukatlara. Onu da bir süre sonra yüzde 20 faizle geri alıyor. Genç avukatlar, yaşadıkları zorlukları gazetemize anlattı.

‘YALNIZCA ADI STAJ’

“Birçok sıkıntımız bitecek dediğimiz zaman asıl sıkıntılar stajyer avukatlıkla başlıyor” diyen Erdoğan Baştuğ, barodan ve devletten yeterli desteği göremediklerini dile getiriyor. Stajyer avukatların herhangi bir işte çalışmasının yasak olduğuna dikkat çeken Baştuğ, “Hakim savcı stajyerleri maaş alırken, avukat stajyerleri maaş almadığı gibi çalışmaları da yasak. Baronun verdiği krediler ayda 350 TL, ama herkese çıkmıyor. Fiili olarak bir avukatın yanında çalışmaya başlıyorsun ama yaptığın işin avukatlıkla alakası yok. Büronun işlerini yapıyorsun, icra dairelerinde koşturuyorsun, hacizlere çıkıyorsun, icra memurlarının yapması gereken işleri yapıyorsun. Ve bunun adı da staj oluyor” diye anlatıyor.
‘İŞÇİ-PATRON AVUKAT’
Staj dönemi bitince sorunların bitmediğini ifade eden Baştuğ, öğrencilikte ve stajyerlikte alınan kredilerin geri ödemesinin başladığını vurguluyor. Stajları bittikten sonra da büro açmak ya da bir büroda çalışmak zorunda olduklarını dile getiren Baştuğ; şöyle devam ediyor: “Büro açmak da çok zor olduğu için genç avukatların çoğu başka avukatların yanında çalışmaya başlıyorlar. Artık avukat olmuşsun ve kendini idare etmen gerekiyor. Buna göre de hak ettiğin maaşı alman gerekiyor. Artık günümüzde 40 avukatın çalıştığı büyük bürolar oluşmaya başladı. Artık patron avukat, işçi avukat ayrımı geldi.”

‘EN BÜYÜK SIKINTI EKONOMİK’
“Okul biter staja başlarsın, öğrenmeye başlarsın, Türkiye’de çok fazla bir şey öğrenmemenin yanında sadece memurların yapması gereken işleri yapıyorsun. Müzekkere getirip götürmek gibi şeyler. Duruşmalara ikinci 6 ayda girebiliyoruz” diyen Güneş Yılmaz, staj döneminin verimli geçmediğini anlatıyor. En büyük sıkıntının ise maaş olduğunu söyleyen Yılmaz, geçinmek için avukatlıkla bağdaşmayan işlerde bile çalışmanın yasak olduğundan yakınıyor. Yılmaz, “Böyle olunca ne yapacağım, annemden babamdan sosyal güvencem yok. Hasta olsan nereye gideceksin? Çok şey umduk, hiçbir şey bulamadık” diyor.
Avukatlık deyince akla ilk gelen şeyin ‘insanların haklarını savunmak’ olduğunu ifade eden Yılmaz, “Türkiye’de ise biriyle kavga kıyamet yaptırabiliyorsun işlerini. ‘Bu benim hakkım, kanunda yazıyor’ diyemiyorsun. Umarım ileriki yıllarda kıdemli avukat olunca bir şeyler yapabiliriz” diyor. (İstanbul/EVRENSEL)

UYAP GENÇ AVUKATLARA DERT
GÖNEN Satır ise ‘avukatların işini kolaylaştırmak’ iddiasıyla başlatılan Ulusal Yargı Ağı Projesi’nin (UYAP) genç avukatların işini iyice zorlaştırdığına vurgu yapıyor. “Bu kolaylık için yapıldı ama UYAP sistemi, haftanın 3 günü çalışır, 2 günü çalışmaz ve sistemin kilitlendiği günlerde dava ve icra takibi açamazsın” diyen Satır, bu sistemin haftanın 2 gününe mal olduğunu söylüyor. UYAP çalışmadığında adliyede hiçbir işin yapılamadığını dile getiren Satır, adliyelerde genç avukatların koşturduğunu belirterek UYAP’ın genç avukatlar üzerindeki etkisine dikkat çekiyor.

Genç avukatların icra dairelerinde çok zor şartlarda çalıştığını söyleyen Satır, şöyle devam ediyor. “Kımıldayacak yer yok. Değil avukatlara ayrılan bir bölüm, yürüyecek yer yok, memur da yok. 2 memur yılda açılan 40 bin takip dosyasıyla uğraşıyor. Saat 12.00’den sonra hacze çıkıyorlar. Adliyeye gidiyorsun iş yapmaya. ‘Memurlarımız hacze çıktı, kendiniz yapın’ diyorlar. Bu durumda memurun yaptığı işi de sen yapıyorsun. Müdürün keyfine kalmış, ‘bugün git yarın gel’ diyor, 2 gün UYAP çalışmıyor, 3 günde ne yapabilirsen!”

Evrensel

Hiç yorum yok: