ÇOCUKLARINI KORUYAMAYAN TOPLUMUN TİKSİNDİRİCİ YÜZÜ
14:30 07 Haziran 2009
Güzel bir dünya isteğimiz salt kendi çevremizden, çocuğumuzdan ibaret kalmakta! Yazıyoruz, söylüyoruz, isyan ediyoruz, ama biliyoruz ki sessiz bir toplumun bütün suç ortaklığını da yaşıyoruz.
Enver Aysever
Bebek şampuanı, bezi, maması reklamlarını izlerken bir gülümseme belirir yüzümüzde. Gereksinimleri karşılansın diye çaresiz bekleyen yavrucaklar için, diğerleri, ekran önü yavruları, tanıtım yapmaktadırlar. Eğer gördüğümüz bebeğe içimiz ısınmışsa uzun süre bakarız beyaz cama. Muhtemelen o sırada bilinçaltımıza kazınır satılan ürünün markası. Hadi diyelim ki bebekler için hazırlanmış ürünlerde onların bulunması katlanılabilir sayılsın… (Hoş katlanılamaz ya, neyse…) Peki ya diğerleri…
Örneğin bir turizm firması, bir emlak yatırım bürosu niçin kullanır bebekleri, çocukları? Güzel resim verirler, yüzlerdeki masum, sevecen, içten ifade bizi çekip, içine alır ve biz, farkında olmadan o insancıklar eliyle az sonra nakit akışı sağlayacak müşteriye döneriz de, ondan! Burada bir ahlaki ölçüt aramak dangalaklıktır elbet!
GDO’LAR EVİMİZE SİNSİCE GİRİYOR…
Tanıtımlar çoğunlukla ürünlerin içeriğine yönelik bilgi vermezler. Söz gelimi bir ayçiçeği yağı tanıtımında dünyada yapılan araştırma sonuçlarından söz edilmez. Söz konusu madde insanın ömrünü azaltan, doğrudan kanser yapan azılı bir katildir aslında. Oysa biz ekranda samanlığı seyran olmuş bir aile görürüz ve masalarında ayçiçeği yağı bulunur. Baş aktör çocuklardır. Çocuklar kendi fotoğraflarıyla hem anne-babaları, hem de kardeşlerini zehirlemek için kullanılmaktadır. O sırada ekrandaki yavrunun sömürülmesi de cabasıdır.
Bir bebek maması firmasının ürünlerinde Genetiği Değiştirilmiş Organizma kullanıldığını çok iyi biliyorum sözgelimi! Ancak yasalar izin vermediği için size bu firmanın kimliğini açıklayamıyorum. GDO’ların ne tür sıkıntılar yarattığından söz edebilirim, ancak hangi üründe bunların kullanıldığını ticaret/rekabet her ne haltsa, o yasalar nedeniyle açıklamam olanaksız. İşin alçakça olan yanı, o bebek mamasının satışı için, bir ajanstan getirtilmiş bir bebeğin kullanılmasıdır! Her şeyi satın alınır kılan kapitalist ahlak(sızlık) önce ekrandan sızar evimize, sonra ürüne döner!
KEPAZELİK DİZ BOYU!
Geçende yazdım, ATV’de bir utanç yarışması var. Pınar Altuğ ve Erol Evgin sunuyor. Çocuklara şarkı söyletiyorlar sözde! Yapım baştan sona bir rezillik! Çocuk hakları savunucuları neredeler bilmiyorum. Küçücük kızlar tepeden ayağa boyanmış, üstlerinde sosyetik hatunları andıran parıltılı giysiler, bu çocuklardan büyükleri taklit etmeleri istenmiş, onlar da boktan şarkılarda, beceriksizce, büyüklere benzemeye çalışarak acınası bir hale düşüyorlar. Kalça kıvırtıyorlar, dişiliklerini acemice kullanıyorlar ve aşağılık raiting aracına kendilerini beğendirerek, gün birincisi olmak için yarışıyorlar.
Peki bu iğrenç pavyondan kimler para kazanıyor? Yapımcılar, sunucular, televizyon sahipleri, reklamcılar ve ne bileyim bir sürü insan! Ama çocukların ruhuna iğrençlik, bayağılık iyiden sızmış oluyor! Diyeceğim; biraz utanma beklemek hakkımız değil mi?
HER ALANDA ÇOCUK İSTİSMARI
Hepimiz yaşıyoruz, trafik ışıkları kırmızıya dönünce içinde bulunduğumuz araçların etrafını sarıyor çocuklar! Ellerinde leş gibi bir bez, camları siler gibi yapıyorlar, ardından el açıp para istiyorlar. Para vermezsek ya küfürü basıyorlar, ya da o an akıllarına gelen türlü yöntemlerle tehdit ediyorlar bizi. Muhtemelen onları, o araçların önüne atanların koydukları kotalar var ve zaman daraldıkça geriliyor trafik ışığı çocukları!
Bu durumda insanın canını sıkan, yaşanan bu halin kanıksanmış olmasıdır. Yani o çocuk, o manzaranın doğal unsuruymuş gibi davranıyoruz ve varlığını fark etmiyoruz bile.
ÇOCUK İŞÇİLERE TACİZ VE ŞİDDET
Ülkenin ağır sorunlarından biri de malum çocuk işçilerin çokluğu ve içinde bulundukları koşullar. Hiçbir sosyal güvenceleri olmaksızın, insani koşullardan yoksun çalışan çocuk işçiler, bir yandan da şiddete ve cinsel tacize uğramaktalar. Bir sokak hayvanı gibi itilip, kakılan bu çocuklar hem ruhsal olarak derin bir yarayı yaşamakta, hem de geleceğin sevgisiz, acımasız toplumun temelini oluşturmaktalar.
Maliyetleri düşük, varlıkları değersiz bu bedenler için ne söylenebilir ki!
Görünen o ki; toplumsal duyarlılıklar hızla yitmekte, güzel bir dünya isteğimiz salt kendi çevremizden, çocuğumuzdan ibaret kalmakta! Yazıyoruz, söylüyoruz, isyan ediyoruz, ama biliyoruz ki sessiz bir toplumun bütün suç ortaklığını da yaşıyoruz.
Birkaç aylık çocuğunu sevgilisine peşkeş çekmeye kalkan analar bu toplumda yaşıyor…
Ensest ilişkiler gün be gün ortaya çıkıyor, ama yüzümüz bile kızarmıyor!
Utancımızı gizlemek için başımızı kaldırıp, ses vermiyoruz işte!
Enver Aysever
Bebek şampuanı, bezi, maması reklamlarını izlerken bir gülümseme belirir yüzümüzde. Gereksinimleri karşılansın diye çaresiz bekleyen yavrucaklar için, diğerleri, ekran önü yavruları, tanıtım yapmaktadırlar. Eğer gördüğümüz bebeğe içimiz ısınmışsa uzun süre bakarız beyaz cama. Muhtemelen o sırada bilinçaltımıza kazınır satılan ürünün markası. Hadi diyelim ki bebekler için hazırlanmış ürünlerde onların bulunması katlanılabilir sayılsın… (Hoş katlanılamaz ya, neyse…) Peki ya diğerleri…
Örneğin bir turizm firması, bir emlak yatırım bürosu niçin kullanır bebekleri, çocukları? Güzel resim verirler, yüzlerdeki masum, sevecen, içten ifade bizi çekip, içine alır ve biz, farkında olmadan o insancıklar eliyle az sonra nakit akışı sağlayacak müşteriye döneriz de, ondan! Burada bir ahlaki ölçüt aramak dangalaklıktır elbet!
GDO’LAR EVİMİZE SİNSİCE GİRİYOR…
Tanıtımlar çoğunlukla ürünlerin içeriğine yönelik bilgi vermezler. Söz gelimi bir ayçiçeği yağı tanıtımında dünyada yapılan araştırma sonuçlarından söz edilmez. Söz konusu madde insanın ömrünü azaltan, doğrudan kanser yapan azılı bir katildir aslında. Oysa biz ekranda samanlığı seyran olmuş bir aile görürüz ve masalarında ayçiçeği yağı bulunur. Baş aktör çocuklardır. Çocuklar kendi fotoğraflarıyla hem anne-babaları, hem de kardeşlerini zehirlemek için kullanılmaktadır. O sırada ekrandaki yavrunun sömürülmesi de cabasıdır.
Bir bebek maması firmasının ürünlerinde Genetiği Değiştirilmiş Organizma kullanıldığını çok iyi biliyorum sözgelimi! Ancak yasalar izin vermediği için size bu firmanın kimliğini açıklayamıyorum. GDO’ların ne tür sıkıntılar yarattığından söz edebilirim, ancak hangi üründe bunların kullanıldığını ticaret/rekabet her ne haltsa, o yasalar nedeniyle açıklamam olanaksız. İşin alçakça olan yanı, o bebek mamasının satışı için, bir ajanstan getirtilmiş bir bebeğin kullanılmasıdır! Her şeyi satın alınır kılan kapitalist ahlak(sızlık) önce ekrandan sızar evimize, sonra ürüne döner!
KEPAZELİK DİZ BOYU!
Geçende yazdım, ATV’de bir utanç yarışması var. Pınar Altuğ ve Erol Evgin sunuyor. Çocuklara şarkı söyletiyorlar sözde! Yapım baştan sona bir rezillik! Çocuk hakları savunucuları neredeler bilmiyorum. Küçücük kızlar tepeden ayağa boyanmış, üstlerinde sosyetik hatunları andıran parıltılı giysiler, bu çocuklardan büyükleri taklit etmeleri istenmiş, onlar da boktan şarkılarda, beceriksizce, büyüklere benzemeye çalışarak acınası bir hale düşüyorlar. Kalça kıvırtıyorlar, dişiliklerini acemice kullanıyorlar ve aşağılık raiting aracına kendilerini beğendirerek, gün birincisi olmak için yarışıyorlar.
Peki bu iğrenç pavyondan kimler para kazanıyor? Yapımcılar, sunucular, televizyon sahipleri, reklamcılar ve ne bileyim bir sürü insan! Ama çocukların ruhuna iğrençlik, bayağılık iyiden sızmış oluyor! Diyeceğim; biraz utanma beklemek hakkımız değil mi?
HER ALANDA ÇOCUK İSTİSMARI
Hepimiz yaşıyoruz, trafik ışıkları kırmızıya dönünce içinde bulunduğumuz araçların etrafını sarıyor çocuklar! Ellerinde leş gibi bir bez, camları siler gibi yapıyorlar, ardından el açıp para istiyorlar. Para vermezsek ya küfürü basıyorlar, ya da o an akıllarına gelen türlü yöntemlerle tehdit ediyorlar bizi. Muhtemelen onları, o araçların önüne atanların koydukları kotalar var ve zaman daraldıkça geriliyor trafik ışığı çocukları!
Bu durumda insanın canını sıkan, yaşanan bu halin kanıksanmış olmasıdır. Yani o çocuk, o manzaranın doğal unsuruymuş gibi davranıyoruz ve varlığını fark etmiyoruz bile.
ÇOCUK İŞÇİLERE TACİZ VE ŞİDDET
Ülkenin ağır sorunlarından biri de malum çocuk işçilerin çokluğu ve içinde bulundukları koşullar. Hiçbir sosyal güvenceleri olmaksızın, insani koşullardan yoksun çalışan çocuk işçiler, bir yandan da şiddete ve cinsel tacize uğramaktalar. Bir sokak hayvanı gibi itilip, kakılan bu çocuklar hem ruhsal olarak derin bir yarayı yaşamakta, hem de geleceğin sevgisiz, acımasız toplumun temelini oluşturmaktalar.
Maliyetleri düşük, varlıkları değersiz bu bedenler için ne söylenebilir ki!
Görünen o ki; toplumsal duyarlılıklar hızla yitmekte, güzel bir dünya isteğimiz salt kendi çevremizden, çocuğumuzdan ibaret kalmakta! Yazıyoruz, söylüyoruz, isyan ediyoruz, ama biliyoruz ki sessiz bir toplumun bütün suç ortaklığını da yaşıyoruz.
Birkaç aylık çocuğunu sevgilisine peşkeş çekmeye kalkan analar bu toplumda yaşıyor…
Ensest ilişkiler gün be gün ortaya çıkıyor, ama yüzümüz bile kızarmıyor!
Utancımızı gizlemek için başımızı kaldırıp, ses vermiyoruz işte!
Birgün Gazetesi-08.06.2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder