Yeni bir siyaset için...
Ufuk Urasufuk_uras@yahoo.com
02 Haziran 2009 Salı
Tocqueville, “Geçmiş artık geleceğe ışık tutmadığı zaman, akıl karanlıkta görür” diyordu. Bu yüzden el yordamıyla yolumuzu bulmaya çalışıyoruz. Ama biliyoruz ki, hiçbir şey zamanı gelmiş bir fikirden daha güçlü değildir.
Bugüne kadar dünyamıza yön veren küreselleşmenin yeni liberal formunun yerküre sakinlerine yarattığı ekonomik, sosyal ve ekolojik zorluklar karşısında, siyasi bir yenilenme perspektifi ile yerleşik siyasetin bildik yatağını değiştirmek mümkün olabilir.
Herhalde söylenenler ile yaşananlar arasındaki açı farkı en önemli turnusol kağıdıdır.
O nedenle siyasi yenilenmenin ilk adımı, siyasi yabancılaşmayı ortadan kaldırmanın yolu, siyasi katılım kanallarını kalıcı yapacak bir kurumsallaşmaktan geçmektedir.
Eskinin öldüğü, ama yeni olanın henüz doğmadığı her dönem bir tür kriz dönemiyse, yeni ile eskimiş olan arasındaki gerilimden bir etkinleşme çıkabilir.
Siyaset yoluyla toplumun değişebileceğini varsayıyoruz. O zaman siyasetin orta malı, herkesin malı haline gelmesi gerekiyor.
Siyaset yaşamdan koptuysa, yaşamların siyasallaşması gerekiyor. Siyasetin alanı daraldıkça, toplumla ilişkisi zayıflıyor. Sorunların çözümünde toplumu dışta tutan bir siyaset anlayışına dayanan egemen siyaset anlayışı, tepeden siyaset yapmaya ve bizi tepelemeye dayanıyor. Devlet merkezli, sermaye merkezli ve din merkezli siyasetin ortak paydasıdır bu.
Kendisi zihnen özgür olamayanların, dünyayı özgürleştirmeleri mümkün olmaz. Fiziki uyku ile dogmatik uykunun ortak yanı, her ikisinin de içindeyken farkına varmanın güçlüğü nedeniyle, dışarıdan bakmanın zorluğu ve bu yüzden (gaflet) uykusundan uyanmanın kolay olmamasında yatıyor.
Bir kullanım kulavuzumuz yok. Ama bugün klişe siyaseti yerine toplumun talepleri doğrultusunda şekillenen bir siyasete ihtiyaç olduğu açıktır. Toplumsal muhalefetin çok parçalı yapısı ve taleplerinin farklılığı, çoğulcu bir perspektifi de zorunlu kılmaktadır.
Günümüzde kendini aşabilme özelliği gösteren, özgürlükçü ve demokratik bir siyaset ve sosyalizm perspektifinin içini doldurmak gereği ortadır.
Doktriner bir öze dönüş arayışı nafile bir çabadır. Çünkü siyasetin en büyük hastalığı, başka koşullarda üretilmiş düşüncelerin ikame edilmesidir. Taşlaşmış görüşler, olup bitene başka türlü bakmayı da engellemektedir. Fosilleşmiş siyaseti ancak toplumsal dinamiklerin önünün açılması ile aşabiliriz.
Evet, alternatif hareketler henüz bir karşı hegemonyaya ve toplumun mağdur kesimleriyle güçlü bir organik bağa sahip değildir. Ama “yavaşça hızlanarak” bu somut adımları atmaktan başka çaremiz yoktur.
Bugüne kadar dünyamıza yön veren küreselleşmenin yeni liberal formunun yerküre sakinlerine yarattığı ekonomik, sosyal ve ekolojik zorluklar karşısında, siyasi bir yenilenme perspektifi ile yerleşik siyasetin bildik yatağını değiştirmek mümkün olabilir.
Herhalde söylenenler ile yaşananlar arasındaki açı farkı en önemli turnusol kağıdıdır.
O nedenle siyasi yenilenmenin ilk adımı, siyasi yabancılaşmayı ortadan kaldırmanın yolu, siyasi katılım kanallarını kalıcı yapacak bir kurumsallaşmaktan geçmektedir.
Eskinin öldüğü, ama yeni olanın henüz doğmadığı her dönem bir tür kriz dönemiyse, yeni ile eskimiş olan arasındaki gerilimden bir etkinleşme çıkabilir.
Siyaset yoluyla toplumun değişebileceğini varsayıyoruz. O zaman siyasetin orta malı, herkesin malı haline gelmesi gerekiyor.
Siyaset yaşamdan koptuysa, yaşamların siyasallaşması gerekiyor. Siyasetin alanı daraldıkça, toplumla ilişkisi zayıflıyor. Sorunların çözümünde toplumu dışta tutan bir siyaset anlayışına dayanan egemen siyaset anlayışı, tepeden siyaset yapmaya ve bizi tepelemeye dayanıyor. Devlet merkezli, sermaye merkezli ve din merkezli siyasetin ortak paydasıdır bu.
Kendisi zihnen özgür olamayanların, dünyayı özgürleştirmeleri mümkün olmaz. Fiziki uyku ile dogmatik uykunun ortak yanı, her ikisinin de içindeyken farkına varmanın güçlüğü nedeniyle, dışarıdan bakmanın zorluğu ve bu yüzden (gaflet) uykusundan uyanmanın kolay olmamasında yatıyor.
Bir kullanım kulavuzumuz yok. Ama bugün klişe siyaseti yerine toplumun talepleri doğrultusunda şekillenen bir siyasete ihtiyaç olduğu açıktır. Toplumsal muhalefetin çok parçalı yapısı ve taleplerinin farklılığı, çoğulcu bir perspektifi de zorunlu kılmaktadır.
Günümüzde kendini aşabilme özelliği gösteren, özgürlükçü ve demokratik bir siyaset ve sosyalizm perspektifinin içini doldurmak gereği ortadır.
Doktriner bir öze dönüş arayışı nafile bir çabadır. Çünkü siyasetin en büyük hastalığı, başka koşullarda üretilmiş düşüncelerin ikame edilmesidir. Taşlaşmış görüşler, olup bitene başka türlü bakmayı da engellemektedir. Fosilleşmiş siyaseti ancak toplumsal dinamiklerin önünün açılması ile aşabiliriz.
Evet, alternatif hareketler henüz bir karşı hegemonyaya ve toplumun mağdur kesimleriyle güçlü bir organik bağa sahip değildir. Ama “yavaşça hızlanarak” bu somut adımları atmaktan başka çaremiz yoktur.
Kaynak:turnusol.biz
Yazar | : | Ufuk Uras |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder