8 Ağustos 2009

PSAKD : Aleviyiz; Darbeye, Şeriata, Irkçı ve Faşistlere Karşıyız


PSAKD : Aleviyiz; Darbeye, Şeriata, Irkçı ve Faşistlere KarşıyızPSAKD : Aleviyiz; Darbeye, Şeriata, Irkçı ve Faşistlere Karşıyız

PİR SULTAN ABDAL KÜLTÜR DERNEĞİ BASIN AÇIKLAMASI

- ALEVİYİZ; DARBEYE, ŞERİATA, IRKÇI VE FAŞİSTLERE, İKTİDAR YALAKALIĞINA VE HER TÜRDEN GERİCİLİĞE KARŞIYIZ

- ALEVİYİZ ; LAİK, ÖZGÜR VE DEMOKRATİK BİR ÜLKEYİ SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ

Yargıya doğrudan müdahale edildiği, insanların kimliklerinin kültürlerinin farklı olmasından dolayı ayrımcılığa uğradığı, 12 Eylül’le özerkliğini ve özgürlüğünü yitiren üniversitelerin YÖK eliyle modern medreselere dönüştürüldüğü bir ortamdan geçiyoruz.

Mevcut AKP iktidarına zorunlu din dersi yetmiyor, şimdi düşürülen katsayılarla dinsel eğitim hayatın her alanını kuşatır hale getiriliyor.

Uzunca bir süredir Türkiye’yi yönetenlerin baş tacı ettiği imam hatiplerin önü tam açılıyor. Yargıçlar ve savcılar arasında çok Alevi var diye yapılan itirazlar boşuna değil. AKP şimdi bu alanı da tümüyle imam savcılarla, imam hakimlerle doldurmayı hedefliyor.

Türkiye’de adı var kendi olmayan laiklik tümüyle rafa kaldırılıyor.

Sabah Gazetesi yazarı Emre Aköz ise, siyasileşmiş dinsel ideolojisini ülkeye hakim kılarak, siyasi öncelikleri doğrultusunda kamuoyunu tanzim etmeye çalışan mevcut siyasi iktidara daha, daha fazla yaltaklanmaya çalışarak Alevilere ve onların değerlerine saldırmaya devam ediyor.

Bu ülkede bir tek alevi dahi yaşasa onun hak ve özgürlüklerini savunmanın ve güvence altına almanın laik demokratik devletin görevi ve ödevi olması ve dahası onun haklarını ve özgürlüklerini savunmanın demokratlığın kıstası olduğu gerçeğini atlayarak, Alevilerin sayısını ve azlık olmalarını gündeme getirerek, Onlar’a karşı uygulanan ayrımcı ve ötekileştirirci devlet ve iktidar bakışını pekiştirmeye çalışıyor. Açıkça Alevilere azsınız bu ülkenin geleceğine dair kaygı duyamaz, söz söyleyemezsiniz demek istiyor.

Bizler iktidar ilişkisinin bir köleleştirme, yozlaşma ve yabancılaştırma ilişkisini ürettiğini bu ülkede yaşayan yurttaşlar olarak üzülerek biliyor ve izliyoruz.

Emre Aköz gibilerin iktidarın pembe dünyasında itiatçı, biatçi ve farklılıklara saldırgan tutumunu yıllardır üzülerek gözlüyoruz.

Ayrımcılık almış başını gidiyor. Emre Aköz çıkıp Alevilere fütursuzca ‘Sen kim oluyorsun da yüzde 15 nüfus ile önemli bir kurumda yüzde 50 temsil ediliyorsun’ diye yazabiliyor. Çünkü bunların zihniyeti böyle.

Bu muaviye zihniyeti için Türkiye’yi yönetmenin kriterleri belli:

Hırsız olabilirirsin. Deniz Fenerci olabilirsin.

Önemli değil, bu ülkeyi yönetebilirsin.

Rüşvet alabilirsin. Önemli değil, bu ülkeyi yönetebilirsin.

Elin Sivas katliamına karışmış olabilir, Maraş’a karışmış olabilir.

Hrant Dink cinayetine göz yummuş olabilirsin.

Önemli değil, bu ülkeyi yönetebilirsin.

Darbeler yapmış, 17 yaşındaki erdal eren’in yaşını büyüterek astırmış olabilirsin.

Önemli değil. Çünkü sen zorunlu din dersi uygulamasını da başlatansın.

O halde bu ülkeyi yönetebilirsin, üstelik yerin de cennet olur!

Hırsızlık, rüşvet, yolsuzluk, cinayet, bu ülkeyi yönetmenin önünde engel değil.

Ne engel?

Alevi olmak, solcu olmak, dürüst olmak engel.

Evet, eğer solcu isen, alevi isen, hem darbeye, hem de şeriata karşıysan bu ülkeyi yönetemezsin.

Emre Aköz bunu söylemek istiyor.

Böyle diyenlerin kumaşı aynı kumaş.

Menderes’den beri bunların kumaşı aynı kumaş.

Sabah yazarı Emre Aköz’ün kumaşı da aynı.

Bu ülkeyi en azından son 60 yıldır yönetenler bellidir.

Biri iki kısa dönem hariç, hepsi de Türk İslam sentezcisi, hepsi de Amerikancı, hepsi de adalet diyerek adaletsizliği hakim kılanlar.

Ülkeyi yönetenlerin tamamının Sünni kökenli olduğu açıkça biliniyorsa ve ülkenin karne notu ekonomide, siyasette, eğitimde, toplumsal yaşamdaki ilişkilerde kötüyse faturayı kime çıkartmak gerekiyor?

Herhalde fatura Alevilere ve ‘ötekilere’ çıkartılamaz.

Bu faturanın adresi açıkça ‘Türk İslam Sentezi’dir.

İşte Alevilere laf atanlar bunlar. Aleviliği karalayanlar bunlardır.

O yüzden Emre Aköz gibilere diyoruz ki: Kötülük arayacaksanız kendinizden başlayarak arayın. Sorumlu arayacaksanız kendi aranızda bulun.

Bugün artık Türkiye’de her vicdan sahibinin bile müze olsun dediği Madımak yeterli ödenek bulunmadığı için müze yapılamıyor söylemindeki ayıbın neresindesiniz?

Sahi :

81 ilin valisinde kaçı Alevi?

TBMM’de Alevi bakan var mı?

Müteşarların kaçı Alevi?

YÖK üyeleri içinde Alevi var mı?

100 bin kişilik Diyanet’te kaç tane Alevi var?

Sahi, evrim teorisi yerine yaratılış teorisini öne çıkaran TÜBİTAK’ta Alevi var mı?

Türkiye’de Alevilerin, solcuların demokrasi talepleri için yaptıkları mücadeleyi ispata gerek yoktur. Dün darbeci olan bu gün demokrasi kahramanı kesilenlerin önce Maraş Çorum ve Sivas Katliamı ile yüzleşmeleri, hangi çirkin yüzle karşılaşmaktan korkmadan aynaya bakmaları ve bütün Türkiye’den özür dilemeleri gerekir. Gerisi lafı güzaftır.

12 Martlar’da 12 Eylüllerde bedel ödeyen Aleviler dün de bu gün de “Ne şeriat, Ne Postal” demektedirler. Çünkü Aleviler bu ülkenin yüz akıdır. Dilleri barışın gönülleri kardeşliğin enginliğiyle doludur. Bundan dolayı Aleviler;

* 12 Eylül hukukunun yarattığı Anayasası’nın ve en önemlisi onun ruhunun ortadan kaldırılabilmesi ve demokratik, laik bir Türkiye’nin önünün açılabilmesi için

* Seçim sisteminin, siyasi partiler ve sendikalar yasasının değiştirilebilmesi için

* Yasama, yürütme ve yargı arasında güçler ayrılığının ve bağımsızlığının uygulanabilir olduğunu göstermek, başı sıkışanın yasal olmayan mecralar yerine yasalara sığındığı, yargıcının vereceği kararın hukuki olacağını, emniyet güçlerine de güvenilebileceğini göstermek için

* Geçici 15. Maddenin kaldırılabileceğini ve darbeci generallerin de yargılanabileceğini göstermek için

* Bugüne kadar işlenmiş bütün siyasi cinayetlerin ve katliamların ‘faili meçhul cinayet’ olmaktan çıkartılarak ‘faili belli’ olmasının mümkün olduğunu göstermek için

* ‘Baba beni okula gönder’ kampanyaları yerine ‘Deniz Feneri’ başta olmak üzere yüzlerce yolsuzluk dosyasının nasıl deşifre edilebileceğinin ve yolsuzluk yapan bütün kurum ve kişilerin nasıl cezalandırılabileceğini görmek için

* Türkiye sınırları içinde yaşayan Kürtlerin temsilcileri parlamentoda iken, onlarla tokalaşmayıp, çözüm için onlarla oturup konuşma yerine, ‘çözümü dışarıda aramamak’ için

* Türkiye’de farklı kimliklerin, kültürlerin ve inançların olduğunu kabul etmenin, ayrışmayı değil, daha sağlıklı ve eşit koşullarda yan yana yaşamayı sağlayacağını göstermek için

* İşçilerin, emekçilerin taleplerine çözüm bulabilmek, halktan yana bir ekonomik program için

* Eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik alanlarında yaşanan tahribatları gidermek, bu alanlarda halktan yana alternatif politikalar üretmek, yoksulluğu ortadan kaldırmak için

* Yazarların, müzisyenlerin, sanatçıların özgür bir ortamda daha neler üretebileceklerinin göstermek için

* Diyanet işleri Başkanlığı, Kuran Kursları, zorunlu din dersleri gibi resmi politikalarla toplumun dokusunu değiştiren, siyasal İslam lehine toplumu muhafazakârlaştıran ve farklılıkları ortadan kaldıran politikaları değiştirebilmek için

* Kendisine benzemeyeni, kendisi gibi inanmayanı, kendisi gibi kültürel özellikleri olmayanı dışlayarak, çoğunluk avantajını da kullanarak baskı altına alarak kültürel, inançsal ve etnik alanlarda tek tipliği yaratan politikalara karşı ırkçılığın ve ayrımcılığın cezalandırılabilir olduğunu göstermek için

* Eğitim, sağlık ve enerji gibi alanlarında özelleştirme yapılmadan da kamu yararına adım atılacağını göstermek, madenlerin, limanların ve tarımın Türkiye için yararlı kullanılabileceğini göstermek için

* NATO’ya karşı sahte çıkışlar yerine ‘6. Filo’dan kurtulmanın’ mümkün olduğunu göstermek için

* Üniversitelerin kurumsal olarak özerk, eğitim olarak özgür olabileceğini gösterebilmek için

* Diyanete ve savunmaya milyar dolar ayrılmadığında dinin elden gitmediğini, ülkenin işgal edilmediğini, tersine buralara ayrılan devasa bütçelerin eğitimde kullanılarak, eğitim seferberliği ile Türkiye’nin uluslararası standartlarda başarı hanesinin nasıl yükselebileceğini göstermek için

* Kürt, Alevi, Ermeni, MGK, Ordu, Diyanet, YÖK, Kıbrıs, AB gibi konularda bugüne kadarki statükocu anlayışların değişmesi için yapılan tartışmaların, ülkeyi bölmeyeceğinin, ülkenin dış mihraklara peşkeş çekilmeyeceğinin görülebilmesi için

* Farklı inançlara, örneğin Alevilere eşit yurttaşlık hakkı tanımanın, Alevilere yönelik ayrımcı ve önyargılı yaklaşımları ortadan kaldırmanın ayrılığı değil, birliği geliştirdiğini görmek için

* Cemevlerini aynen, Cami, Kilise, Havra, Sinagog, Mescit gibi bir inanç merkezi olarak kabul edilmesini için

* Maraş veya Madımak katliamları gibi Türkiye’nin ayıbı olan katliamları teşhir etmenin, bu tür katliamlar bir kez daha olmasın diye müzeler açmanın, belgeseller yapmanın, broşürler çıkarmanın ayrılıkları ve düşmanlıkları körüklemek yerine toplumda utanma duygusunu artırarak, toplumsal vicdanı yeniden ayakları üzerine oturtabilmesi için

* Cemaate ihtiyaç hissetmeden okuyabilen ve yeteneğiyle iş bulabilen, kariyer yapabilen, sorgulayan ama aynı zamanda da uygulayabilen bir gençliğin olduğunu göstermek için

Üzerlerine düşen sorumluluğu üstlenmeye dün olduğu gibi bu gün de hazırdır.

Emre Aköz gibilerin her türden ayrımcı yaklaşımlarına; ret inkar ve asimilasyoncu bakışlarına inat Aleviler olarak dün olduğu gibi bu günde daha kararlılıkla laik, özgür ve demokratik bir ülke yaratmak için dünden daha kararlı bir şekilde sorumluluk almaya devam edecektir.

Kamuoyunun bilgisine saygı ile arz olunur.

Av. Fevzi Gümüş
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı

Alevihaberajansi.com - 30 Temmuz 2009

Hiç yorum yok: