24 Ekim 2009 13:39
8 Kasım mitingi bir "turnusol" olacaktır!
Bir boya olan Turnusol asit ve bazları ayırt etmekte kullanılır. Turnusol kağıdı asitle temas ettiğinde kırmızı, bazla temas ettiğinde mavi renk verir. Siyasette de bazı kavramları ve tavır alışları böyle değerlendirmek mümkündür. Aldığınız tavır, hatta kullandığınız kavram renginizi belli eder! Örneğin 2 Temmuz 1993 Sivas Madımak katliamına "katliam" demekle "Sivas olayları" demek arasında ciddi bir siyasal yaklaşım farkı vardır. Orta yerde planlı ve toplu bir öldürme eylemi varken bunu "her türlü eylem, hadise" anlamına gelen "olay" ile ifade etmek bir "turnusol kağıdı" işlevi görür ve tavrınıza, en hafif ifadesiyle gerçekle yüzleşmekten kaçmak, dolayısıyla bir vahşeti hafifletmek anlamı yükler.
Geçtiğimiz yıl, Alevilerin kendi siyasal tarihlerinde ilk kez ortada kan, gözyaşı, ölüm ve anma yokken 9 Kasım'da Ankara'da yaptıkları dev gösteri de bir turnusol kağıdı işlevi gördü. Sapla samanı birbirinden ayrıştırdı. Bu mitinge "Aleviler değil bölücüler katılacak" diyen de, "Alevilerin taleplerini uç taleplerdir" diyen de, mitinge yüz binin üzerinde kişi katılınca "renk değiştirmek" zorunda kaldı. Yüz binlerin coşkusu trafik lambasındaki gibi Alevilere "sarı" göstererek "bekle" diyenlerin, "kırmızı" işareti yaparak "dur" diyenlerin elindeki işaret lambalarını aynı gün içinde "yeşile" çeviriverdi.
Geçtiğimiz yıl Ankara Sıhhiye Meydanı'nda "ayrımcılığa karşı eşit yurttaşlık hakkı" başlığı ile yapılan ve bir çok ezberi bozan "Büyük Alevi Mitingi" bu yıl da 8 Kasım Pazar günü İstanbul Kadıköy Meydanı'nda yapılıyor. Alevi Bektaşi Federasyonu'nun düzenlediği mitingin talepleri, geçtiğimiz yıl ki taleplerle aynı. Çünkü, mevcut siyasal iktidar AKP bütün "açılım" söylemlerine rağmen Alevilerin talepleriyle ilgili bir tek adım atmış değil. AKP'nin "Alevi açılımı" Alevi hareketinin önlenemez yükselişi karşısında "gaz alma operasyonunu"nun ötesine geçebilmiş değil. Nitekim bu hafta CHP milletvekilleri Durdu Özbolat ve Şevket Köse'nin, Ahmet Ersin, Fuat Çay ve Tunceli bağımsız milletvekili Kamer Genç'in de desteğini alarak, "cemevlerinin ibadethane statüsüne alınması" için meclise sundukları kanun teklifi AKP'li milletvekillerinin oylarıyla gündeme bile alınmadan reddedildi. Siyasal İslamın temsilcisi AKP'nin bütün demokrasi söylemlerine rağmen konu Aleviler olunca değişik davranması düşünülebilir mi? Cevap için tereddütte gerek yok, bir tek kelime: "Hayır"! Çünkü Türkiye'de Alevi sorunu iyi niyetin, kötü niyetin ötesinde siyasal bir sorundur. Bir sistem sorunudur. Niyetlerle, samimi olup olmamayla açıklanamadığı gibi, yalnızca bir inanç özgürlüğü sorunuyla da açıklanmaz!
"Cemevlerinin ibadet merkezi olarak kabul edilmesi" talebinin AKP'nin, siyasal Sünni İslamın ve bir bütün olarak siyasal sistemin "tek inanç, tek mezhep" üzerine oturan siyasal anlayışını, sistematiğini ve dolayısıyla "ezberini" bozacağı için her seferinde üzerinde tartışma bile açılmadan reddedilmesi bu yaklaşımın sonucudur. Sistemin ezberini bozacak olan Cemevi talebi, bu yılki mitingin yine en önemli talepleri içinde yer alıyor. Çünkü bu talebin kabulü, bir çok talebin kabulünün de doğal olarak önünü açacak. Tek inanç ve tek mezhep anlayışı aşıldığı andan itibaren, okullarda Sünni merkezli "zorunlu din dersi" uygulaması, ders kitaplarında, sözlüklerde, yazılı ve görsel basında ayrımcılık odaklı bütün yaklaşımlar da yapılacak yasal düzenlemelerle ortadan kalkmış olacak. O zaman siyasal iktidar, farklı inandığı, farklı düşündüğü için Sivas'ta yakılanlarla yönelik işlenmiş suça "katliam" diyebilecek, devlet katliama uğramış olanlardan özür dileyebilecek ve bir kez daha böyle bir katliam olmasın diye Madımak'ı müze yapabilecek! Kültür Bakanlığı da, "ödeneğimiz yok, bunun için oteli satın alıp kamulaştıramıyoruz" yalanın arkasına sığınamayacak! Cemevleri'nin ibadet merkezi olarak tanınmasından, zorunlu din derslerinin kaldırılmasına, Madımak Oteli'nin müze olmasına kadar artık Alevilerin de ötesinde Türkiye kamuoyunun önemli bir bölümünün ezberlediği bu ve benzeri taleplerin gerçekleşmesi mümkün mü? Tereddütsüz "evet, mümkün"! Bunun için atılacak ilk adım belli. Bu kez Ankara'dan da daha kalabalık bir kitle ile yüz binlerin Haydarpaşa'dan ve Üsküdar'dan başlayarak 8 Kasım Pazar günü Kadıköy Meydanı'nı doldurması gerekir. Yaklaşımları, aralarındaki farklılıkları, "mutfaktaki tartışmaları", siyasal sürece bakışları ne olursa olsun Türkiye'den Avrupa'ya, Avusturalya'dan Amerika'ya bütün Alevi örgütlerinin bu mitingle ilgili alacakları tavır bir turnusol kağıdı işlevi görecektir. Bu miting yalnızca Alevi örgütleri için değil, tek tek Alevi milletvekilleri, Alevi kökenli eski bakanlar, milletvekilleri, Alevi aydınları, akademisyenleri, üniversite öğrencileri, sanatçıları, işadamları için de bir turnusol kağıdı işlevi görecektir. Aynı şey televizyonlar için de geçerli olacaktır. Sosyal demokrat, sol, sosyalist partiler, sendikalar ve sivil toplum güçleri için de kuşkusuz bu miting bir "turnuSOL" işlevi görecektir.
Laik ve demokratik bir Türkiye'nin yaratılması için, aralarındaki yorum farklarını, "mutfaktaki tartışmaları" geçicide olsa bir yana bırakarak, 8 Kasım'da İstanbul Kadıköy Meydanı'na gelerek bir adım öne çıkacak olanlar, aynı zamanda 9 Kasım sabahı "ben de oradaydım" diye gururla işine, okuluna, fabrikasına, mahallesine gidecek olanlardır!
Necdet Saraç
Renkhaber.com24.10.2009 13:39:42
"
25 Ekim 2009
8 Kasım mitingi bir “turnusol” olacaktır!
8 Kasım mitingi bir “turnusol” olacaktır!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder