5 Ekim 2009

'Demokrasi açılımı türküleriyle korku salındı '




'Demokrasi açılımı türküleriyle korku salındı '
05.10.2009 Pazartesi 18:38
AKP'nin 'Kürt açılımı' "Her Açıdan"da tartışıldı

"Ruhat Mengi'yle her açıdan" programında bu hafta hükümetin 'demokratik açılım'ı tartışıldı.

Programa konuk olarak Genelkurmay eski 2'inci Başkanı - Terörle Mücadele eski Koordinatörü emekli. Org. Edip Başer, Avukat Turgur Kazan, Türkiye'nin en önemli siyaset bilimi uzmanlarından Prof Dr. İlter Turan ve A&G Araştırma'dan Adil Gür katıldı.

İşte demokratik açılım ve gündeme dair çarpıcı açıklamaları:

EMEKLİ ORG. EDİP BAŞER:
ORDUYA DUYULAN GÜVENİ ZEDELEMEYE ÇALIŞIYORLAR

Silahlı Kuvvetler tabi ki önemli bir kurum . Silahlı Kuvvetler basit bir kurum değil dolayısıyla Silahlı Kuvvetler söyleyeceği sözün doğru olmasını doğru olmasından olduğundan emin olmak zorunda. Dolayısıyla eğer hayır bu bomba veya mermi silahlı kuvvetler tarafından kullanılan veya atılan bir mermi değildir diyecekse bunun gerçektende öyle olması gerekir. Bu gerçeği ortaya çıkarmakta her zaman öyle birkaç saatin işi olmaya bilir çok biraz daha detaylı incelemeye gerek olabilir zannediyorum silahlı kuvvetlerin biraz daha açıklama yapmakta gecikiyor kanaati uyandırmasının temelindeki neden budur. Özellikle bir gazete ve onun gibi bazı diğerleri daha konunun, olayın ne olduğu anlaşılmadan bunu ordu yapmış gibi gösteriyor ve halkın orduya duyduğu güveni zedelemeye, kışkıntmaya çalışıyorlar. Bu basın adına da çirkin bir girişimdir.

ONLARIN MESELESİ BÖLMEK

Bölücü unsurların meselesi Kürt vatandaşlarımıza ilave haklar tanımak demokratik haklar elde etmek değil onların meselesi bölücülük çok açık ve net bir şekilde bölmek. Tabi ki devletin her türlü zaafiyet noktasından kamuoyunun zaafiyetlerinden de yararlanarak özellikle bilgi noksanlığındanda yararlanarak çeşitli şekilde yorumlarla milletin kafasına yorumlar sokmaya çalışıyorlar. Terörle mücadeleyi biz her platformda açıkladık . Terörle mücadele sadece güvenlik güçlerinin mücadelesi değildir.Terörle mücadelinin en kolay boyutu güvenlik güçlerinin yaptığı boyutudur.Onun gerisinde terörle mücadelenin ekonomik sosyal kültürel siyasal boyutu vardır.ve çok önemli bir boyutu daha vardır psikolojik boyutu.bir devlet ihmal edip terörle mücadeleyi sadece güvenlik güçlerinin bir mücadelesi olarak görmüşse uzunca süre o zaman siz orada o terörle mücadeleyi sonlandıramazsınız. Çünkü dağdaki 3- 5 tane militanı etkisiz hale getirirsiniz ama siz bunun para kaynağını kesmeden buna dışarıdan sağlanan siyasi desteği kesmeden ve terörün gerekçe gösterdiği halkı kandırmak için gerekçe gösterdiği bölge insanlarının fakirliği açlığı oradaki insanların eğitim düzeyinin düşüklüğü ve eğitim olanaklarının yokluğu sağlık desteğinin yokluğu bütün bunlar doğrudur.Bu konular doğrudur. Yani bölgenin ülkenin geri kalmış yörelerinden biri olduğu doğrudur.ama diğer bir gerçek daha var o gerçek hiçbir zaman konuşulmaz ülkenin o veya bu şekilde geri kalmış geri bırakılmış tek yöresi orası değildir.Türkiye’nin her tarafında Türkiye'nin Rumeli’nin bir çok köyü ve kasabası güneydoğudaki köylerden ve kasabalardan belkide daha kötü durumdadır. Dolayısıyla o bölgede Kürt vatandaşlarımız yaşıyor diye kasıtlı olarak yapılmış bir şey yoktur. Bazı yanlışlar yanlış planlamalar olmuştur ama bunların hiç biri Kürt vatandaşlarımız burada yaşıyor diye kasıtlı yapılmış şeyler değildir. Dolayısıyla bu ülkede bir Kürt ya da başka bir etnik grubun ayrımcılığı yapılmamış onlara herhangi bir şekilde bu ülkede diğer vatandaşların yararlandığı Türk vatandaşlarının yararlandığı haklardan herhangi biri esirgenmemiştir. Bunları esirgeniyormuş gibi gösterip bunu bir terör gerekçesi olarak ortaya koymak ve terörü engellemek için tek çaremiz bu hakları onlara vermek diye ortaya çıkarsanız bende size sorarım bu ilave haklar nelerdir.
Benim olmayan benim kullanamadığım ilave haklar mı var ki birilerine vereceksiniz ki terör duracak. Terörün derdinin bu haklar olduğuna eminmisiniz.


PROF İLTER TURAN:BU GİDİŞ İYİ DEĞİL TOPLUM KORKUSUZCA ÖRGÜTLENMELİ

Demokrasiyi anlık bir olay değil de bir yaşam biçimi olarak düşündüğünüz zaman aslında demokrasinin en önemli niteliği muhalefetin iktidar olabilmesi ortamını koruyabilmesidir. çünkü demokrasi dediğimiz zaman sonunda bir rekabet sonunda iktidar değişir o zaman rekabetin koşuluda rakiplerin korunmasıdır. Bir nevi piyasa ekonomisinde tekel oluşmasına karşı nasıl bir düzenlemeler yapılıyorsada siyasette tekel oluşmasını engelleyecekte bir ortamın ve bir hukuk düzeninin olması lazım bunun ötesinde bu kurallarada uyulması lazım şimdi tabi bunun çok çeşitli tezahülleri var. Yani işte; bir tanesine işaret ettiler.
Bir takım kurumların özerk olması lazım .
Ama dahada önemlisi, toplumda insanların korkusuzca iktidar dışındaki siyasi örgütlenmeleride destekleyebiliceklerini hissetmeleri lazım.
Kaybetmeleri haline kendi tuttukları tarafında kabul edilemeyecek maliyetlerle karşılaşmayacaklarından emin olmaları lazım . Şimdi bakın. Şuanda iktidarın yeterince yakın olmadığı konusunda ittifak ettiğimiz bir basın grubu kabuledilemeyecek, yani varlıksal bir tehditle karşı karşıyadır ve kamu vicdanında kimse de bunun olağan bürokratik işlemlerin bir sonucu olduğu kanısını taşımamaktadır. Yani bu kanıyı taşımayanlara zannediyorum iktidar partisinin yandaşları da dahildir. Yani ve bir kısmı yazdılarda. Bu şekilde baktığımız zaman çok ciddi bir şeyle sorunla karşı karşıyayız. Yalnız şimdi şöyle bir sorun daha var peki böyle bir gidişi kim nasıl durdurucak bu gidişin mesullerinden bu gidişi durdurmak gibi bir cömerlik beklememiz pek gerçekçi olmayacaktır. Eğer biz demokratik bir ülkenin vatandaşlarıysak hepimiz birlikte bu gidişi durdurucak yolların arayışı içerisinde girmeliyiz. Tabi seçim ama seçime giden yol da hergün düşüncelerimizi ifade etmek isteriği durumundayız fakat bakın yani hep ona geri dönüyorum toplumumuzda mevcut siyasal yapılaşmalar gündemin birinci meselesi olarak bunları almıyorlar. Yani bunlar yine işte sivil toplum kuruluşlarına düşüyor tabi buda çok önemli ama hepimiz yoğunlaştırmalıyız bu gidiş iyi bir gidiş değildir yani iktidarı tutsakta bunu engellemeliyiz çünkü sonunda yani iktidarı kazanan kaybeden herkes bir demokratik toplum da kendisini güven içerisinde hissetmeli şuanda iktidar siyasi amaçları hedefleri gerçekleştirmek için kuralsız bir kullanım yoluna girmiştir ve bunu deminde işaret ettiniz dinlemeler bunu en vahim tezahürüdür. Bize böyle şeyler anlatılırdı Sovyetler birliğinde böyle olurmuş falan anlatılırdı şimdi tabi teknik olanaklarında çok gelişkin olduğunu görüyoruz ve beni düşündüren şu yani her devlette bunu zaten gazetelerde de her zaman okuyoruz Amerika’sı olsun İngiltere’si olsun Almanya’sı olsun bu özellikle istihbarattan sorumlu,güvenlikten sorumlu birimlerin bir kesiminde bir yozlaşma temahülü vardır yani polis dinlemeye meraklıdır hukuken izin alınmasa da Amerika’da da ,Almanya’da da dinlemeler yapmıştır fakat siyasi iktidar buna karşı tavır almak durumundadır yoksa bir bakanın söylediği gibi gocunacak şey olanlar böyle bir yani....

TURGUT KAZAN: DEMOKRASİ AÇILIMI TÜRKÜLERİYLE KORKU SALINDI

Şimdi tabii Rıdvan madalyonun bir yüzünü öne çıkardı, aslında asıl öteki yüzü önemli, öteki yüzünü saklamadı ama öteki yüzü daha önemli, şimdi siz demokrasi açılımı Türküleriyle demokrasiyi hepten boğacak sivil bir faşizme doğru gidiyorsanız, bu da görülüyor sa , o zaman korku herkesin kafasını ve kalbini rahatsız eder, yani korku dağları bekliyorsa ortaya çıkmak kahraman aramak filan zordur, mümkün değildir. Şimdi eğer ifade özgürlüğü demokrasi Türküleriyle önemli bir medya grubunu siz bütün mal varlığına denk düşecek bir cezayla karşı karşıya bırakıyorsanız ve IMF, Dünya Bankası, Avrupa Birliği standartlarında sizin özerk ve bağımsız bir vergi denetim sistemine kavuşmanız ya da gitmeniz yolundaki isteklere hep karşı duruyorsanız işte sayın Mengi’nin belirttiği gibi hatta merkez bankasının bile kendi elinizin altında bir kuruma dönüştürülmesini istediğinizi açık açık kamuoyuna duyuruyorsanız e burada demokrasiyi korumak kolay bir iş değildir aslında böyle bir teşhis koymak gerekir çok tehlikeli bir olaydır, yani bu tehlikeli bir olayı yaşarken yanı böyle bir önemli bir medya grubunu susturarak tek sesli bir toplum yaratmak hatta susturmak değil sonuçta yanı düşünülen şey bana göre bir grup kendine yakın insanların satın almasını sağlayacaksınız, çünkü bugüne kadar bunlar çok denendi ve yapıldı (Edip – atv ve Sabah’ta) yani hem TMSF marifetiyle yapıldı hem kredi imkanları yaratılarak yapıldı o yüzden bu tehlikeyi görmemiz gerekir bir defa, korku dediğiniz gibi sınır dışı, kuraldışı dinlemelerle zaten bütün toplumu sarmış durumda orada Rıdvan’a hiç katılmıyorum kahraman aranmaz, yanı o adam ahlaklıdır ahlaksızdır bu kolay bir iş değildir, yani toplum böyle bir baskı altına böyle bir korku altına alınmışsa (Rıdvan – devlet memuru da alınır diyorsunuz) oradaki yani maliye bakanlığının bir memuru olan kışının ahlaklı işte kahraman korkusuz filan olması beklenemez siz sistemi öyle kuracaksınız işte özerk ve bağımsız vergi denetim sistemi onun için gereklidir, bu nedenle söyledıklerınıze katılıyorum bu çok tehlıkelı bır gidiştir ve bunun demokrasi türküleriyle demokratik açılım türküleriyle yanı uygulamaya konulması trajıkomiktir, talihsiz bır şeydir.

ADİL GÜR: TÜRKİYE'DE 10 MİLYON KİŞİ PARANOYA YAŞIYOR

Yakın tarihteki sonuçlara göre Türkiye’de yetişkin her 100 kişiden 75 'i güvenlik nedeniyle bile olsa telefonların dinlenmesini doğru bulmadığını söylüyor. Her 100 kişiden 20'si telefonun dinlendiğinden endişe ediyor ve rahat konuşmadığını söylüyor. 10 milyon kişi paranoya yaşıyor. Hatta 100 kişiden 5'i takip edildiğini düşünüyor.

http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?Newsid=262947&ref=top100

Hiç yorum yok: