9 Kasım 2009

ABF Genel Başkanı Ali Balkız'ın Miting Konuşması

ABF Genel Başkanı Ali Balkız'ın Miting KonuşmasıABF Genel Başkanı Ali Balkız'ın Miting Konuşması

"Sevgili Canlar;

Varto’dan, Kırklareli’den, Ordu-Gürgentepe’den, Hatay- Samandağı’ndan, Pendik’ten, Alibeyköy, Avcılardan tüm Türkiye’den, tüm İstanbul’dan, buraya bu meydana koşup gelen sevgili canlar;

Kuzey Irak’tan, İran’dan, İngiltere, Fransa, Almanya, tüm Avrupa’dan, Kıbrıs’tan buraya, bu meydana koşup gelen sevgili canlar;

Buhara, Samerkent, Horasan, Mezepotamya, Dersim, Sulucakarahöyük’ten güvercin olup bu meydana konan sevgili canlar;

Siyasi partilerimizin değerli başkanları, temsilcileri, değerli milletvekilleri, belediye başkanları, DİSK’in, KESK’in, TMMOB, TTB, İHD, İHV’nın değerli başkanları, yöneticileri üyeleri;

Bizlere, doğayı ve toplumu, evrimi ve devrimi anlatan öğreten değerli bilim insanları,

Fabrikalardan işçiler, sınıflardan öğrenciler, kahvelerden emekliler, mutfaklardan ev hanımları,

Deniz Gezmiş’in, Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya, Erdal Eren’nin ser verip sır vermeyen devrimcilerin yoldaşları,

Hepiniz hoş geldiniz.

Alevi Bektaşi Federasyonu adına hepinizi muhabbetle selamlıyorum. Çağrımıza yanıt verdiniz geldiniz, hoş geldiniz.

Tam 364 gün sonra yeniden beraberiz.

9 Kasım 2008 tarihinde, Ankara’da yine birlikteydik.

O gün orada barışın diliyle konuşmuş, güvercinler uçurmuş, sevgili Ferhat Tunç Kürtçe şarkılar söylerken, Alevi gençleri Türk bayrakları sallayarak halaylar çekmiş semahlar dönmüştü.

Böyle bir ortamda temel taleplerimizi sıralamıştık.

Demiştik ki;

  • Diyanet İşleri Başkanlığı Kaldırılsın,
  • Zorunlu Din Dersleri Kaldırılsın,
  • Cemevlerimiz Yasal Statüye Kavuşsun,
  • Alevi Köylerine Cami yapma Politikalarından vazgeçilsin, bu köylere atanmış olan imam ve müezzinler geri çekilsin,
  • Madımak Müze Olsun ve
  • Başta Hacıbektaş Dergahı olmak üzere, elimizden alınıp, el konulmuş olan, kendi kutsal mekanlarımız, biz; gerçek sahiplerine iade edilsin.

Tam bir yıl önce, Artık, Dilekçe Devri Bitti, Bundan Böyle Meydanlarda Konuşacağız tespitini yaparak seslenmiştik. Hâlâ aynı noktada, bıraktığımız yerdeyiz.

O sesi herkes duydu.

Alevi Bektaşiler, büyük bir moral kazandı.

Derneklerimiz ve vakıflarımıza üye olanların sayısı misliyle arttı. Alevilerin kendilerini saklama, sakınma, gizleme, günleri geride kaldı. Dünya cağında övünebilecekleri, gurur ve onur duyabilecekleri, bir inanç, kültür, felsefe ve yaşam anlayışına sahip oldukların sakınmadan ifade edebilecekleri günler başladı.

Başka neler oldu?

Dileğimiz bu sesi, parlamento’nun da duyması idi.

Nitekim; CHP, MHP ve AKP; kendi anlayışları çerçevesinde konuya dair sözler söylediler. Herkes kendince bir söz söyledi.

O sözlerin hiçbiri bizim sözümüz değildi.

Biz; laiklik, demokrasi, insan hakları, eşit yurttaşlık hakkı, yaşam hakkı, emeğin, emekçinin hakkı, örgütlenme özgürlüğü, düşünceyi ifade özgürlüğü derken onlar kendi anlayışları çerçevesinde sözler söylediler…

Boş sözler….

Somuta dair bir anlam ifade etmeyen, hayatta, gerçekte bir karşılığı olmayan boş sözler.

Muhalefet partileri bir yana;

AKP; temel taleplerimize dair; bu süre içinde başta AİHM olmak üzere, Danıştay ve Bölge İdare Mahkemelerinin kararlarını uygulayamaz mıydı?

  • Madımak Oteli’ni Müze yapamaz mıydı?
  • Alevi Köylerine atanmış olan Sünni İmam ve müezzinleri geri çağıramaz mıydı?
  • Aleviliği ve Alevileri de güya görüyor ve anlıyorum diye başlattığı, TRT Muharrem Ayı Programlarında, hayatlarını Alevileri asimile etmeye adamış devşirme ilahiyatçı ve diyanetçilerin yalakalıklarına bir son veremez miydi?

TRT, her dönem bir iktidarın borazanı olmuştur. Şimdi de AKP’nin borazanı. İlaveten Diyanetin sesi oldu. TRT’nin hangi ekranını, hangi programını, hangi gün izlerseniz izleyin; kültür- sanat, magazin, eğlence, spor, siyaset, ekonomi, moda bütün programlarına bakın ; yoğun bir din propagandası göreceksiniz. Muharrem Ayı gelince de Alevileri Sünnileştirme gayreti…

TRT ,devletin televizyonu.

Bizim paralarımızla kuruldu.

Bizim paralarımızla yaşıyor.

Tarafsız, bilimsel, gerçekçi, eşitlikçi, çağdaş bir TRT’ye ne zaman kavuşacağız?...

Fenerle aydınlatılmış deniz kadar günahı olanlar, RTÜK başında oturmaya daha ne kadar devam edecekler?

Daha çokça soru sorabiliriz.

AKP bunların hiçbirini yapmadı.

Bunları yapmak yerine, kendi Aleviliğini ve Alevilerini yaratma, türetme yoluna gitti.

Kendince bir Alevilik tanımı yaparak, bizleri ortadan ikiye yarmaya çalıştı. İşin içine para pul katarak, kimi paragözleri, Hızırpaşa sofrasına davet ederek, evimizin içine ateş düşürmeye çalıştı.

Bunlarla yetinmedi bir de; “Alevi Açılımı”, “Alevi Çalıştayı” adı altında bir süreç başlattı.

Baştan reddetmek yerine; “ya doğruysa?...” diye değerlendirdik.

Ama süreç içerisinde gördük ki;

- İpe un seriyorlar,

- İşi sulandırıyorlar,

- İşi soğutuyorlar; gaz alıyorlar, balans ayarı yapıyorlar,

- Direncimizi kırmaya;

- Bizleri Alevilik tanımı üzerinde bölmeye çalışıyorlar,

- Hızırpaşaları harekete geçirerek 5.kol faaliyeti yürütüyorlar.

Sayın Başbakan’a şunu söylemek isteriz;

Bu iş kapalı kapılar arkasında çözülmez.

Dolmabahçe sarayında hiç çözülmez.

İşte meydan, işte Aleviler, işte Alevilerin dostları…

Sünni kardeşlerimiz burada, aydınlar burada, işçiler-emekçiler, öğrenciler burada, Sivas, Gazi, Maraş, Çorum, 1 Mayıs Şehitleri burada.

Onların huzurunda söz veriyoruz ki; bu işin peşini bırakmayacağız.

Katılımcı, çoğulcu demokrasiden bahsedenler, partilerini diktatör mantığıyla yönetiyorlar. Kendi seçtikleri tarafından seçiliyorlar.

Kendi evinde demokrat olmayanlar, partilerinde, mecliste demokrat olabilirler mi?

Değiştirin bakalım şu Anayasayı, partiler yasasını, seçim yasasını…Barajınızı kaldırın bakalım…Neler oluyor.

Bin bir çiçekli bahçe olan bu güzel ülkemizde devlet; Anayasada, kağıt üzerinde yazıldığı biçimiyle değil, evrensel anlamda, bütün kurum ve kurallarıyla, gerçekten demokrat, gerçekten laik, gerçekten sosyal, gerçekten eşitlikçi ve özgürlükçü, gerçekten insan haklarına dayalı bir yapıya kavuşuncaya dek “barış”, “barış”, “barış” sloganlarımızla mücadele etmeye devam edeceğiz.

Hünkar Hacı Bektaş Veli’nin şu sözü herkesçe bilinir: “İncinsen de İncitme…

Bu sözün derin anlamını öncelikle biz Aleviler herkesten çok daha iyi biliriz.

Ama be birader; İncitile incitile şamar oğlanına döndük. Bize incitmeyi öğretmeyin.

Gelecek yıl okullar açıldığında çocuklarımıza din dersine girmeyin, boykot edin çağrısında bulunmaya mecbur etmeyin.

Şahkulu, Karacaahmet, Erikli Baba gibi kira ödeyerek iğreti bir biçimde durduğumuz dergahlarımızda kira kontratlarını yırtma zorunda bırakmayın.

Bizler hak aramasını pirimiz Pir Sultanımızdan öğrendik.

Onun onurlu sonunu kendi sonumuz yaparız, ama bilin ki, ne o çerağın sönmesine izin veririz, ne de o sazı yere bırakırız.

Böyle biline.

Gerçeğin demine hü…

Aşk ile

KAYNAK : Alevihaberajansi.com ÖZEL - 8 Kasım 2009

*Foto Galeri : 8 Kasım Büyük Alevi Mitingi *

Hiç yorum yok: