BÜYÜK YAHUDİ GÖÇÜNÜN GERÇEK HİKAYESİ 02.05.2010 Salim Meriç yazdı Bugün ülkemizde doğuştan seçilmiş olanları anlamak için 1250/ 1391-1492 İspanyasındaki, Yahudi dönmesi Konversoların tarihlerini ve konumlarını çok iyi incelemek gerekmektedir. Nitekim dönmelik dediğimiz çift kimliklilik, Osmanlıya Sabetay Sevi eli ile İspanyadan gelmişti. Nitekim Sabetay Sevi’nin ailesi de İspanya'dan sürgün gelen Konverso Yahudilerindendi. Osmanlı topraklarına gelen Konversolar, İspanyada Katoliktiler, Osmanlı'da Müslüman oldular. “Aslında Yahudiler’in gizlenmeye iten sebepler çevre faktörlerden ziyade Mesihi planın bir parçası olan gizlilikti. Kabalacı Sabetay Sevi önderliğinde başlayan mesihi hareketin bir benzeri İspanya'da yaşanmıştı. Yahudiler görünürde dinlerini değiştirdiler fakat inançlarını ve kimliklerini korudular. Judaica bizlere konversoların Tora kanunlarına göre hareket ederek Yahudi anneden doğan çocuğun yahudi sayılabileceği gerçeğini koruduklarını bildirmektedir.” Encyclopaedia Judaica, New Christians, 1971. Cilt 15, p.621 İspanya Kraliyet Akademisi Arşivleri, Boletin Tomo V. Aragon Kralı (1425-1479) II. Juan'ın en yakın dostları ve adamları konverso yahudilerdi. 1469'da oğlu (1452-1516) II.Fernando’yu , Kastilya ailesinden V. Henry'nin kızkardeşi, Kastilya kraliçesi İsabella ile evlendirdi. Bu evlilik Yahudiler ve dönme (konverso) Yahudiler tarafından da desteklendi. Çünkü İsabella’da Fernando’da Yahudi soyundan geliyordu. Aragon Kralı II.Juan’ın ikinci eşi, Navarra kraliçesi, Juana Enríquez’in ailesi konverso kökenliydi. Kral II.Fernando anne tarafından yahudi asıllıydı. Kastilya kraliçesi I.İsabella'nın annesi, kraliçe Isabel de Avis y Braganza, konverso yahudisiydi. Bu evlilikten sonraki yıllarda Kastilya ile Aragon krallığı 1474 yılında birleştirilerek tek bir krallık haline geldi. Real Academia de la Historia Boletin XV. Historia social, politica y religiosa de los Judíos de España y Portugal, Tomo III. Madrid.1875, p.442 İspanya Kral'ı II.Fernando'nun hazineden sorumlu genel müfettişi Micer Luis de Santagnel, konverso Yahudiydi. Haham bir babanın oğlu olarak dünyaya gelmiş sonradan Hristiyanlığa geçmişti. Real Academia de la Historia Boletin XV. Historia social, politica y religiosa de los Judíos de España y Portugal, Tomo III. Madrid.1875, p.218 Aragon kilisesi ve piskoposluğu Konverso Yahudilerin en önemli merkeziydi. Burgos piskoposluğunun merkezinde Aragon krallığının soylu zengin ailelerinden olan Caballeria ailesi, konverso yahudisi geniş bir ailedir. Ailenin fertleri sonradan hristiyan olmuş, Haham D.Solomon ibn Labi de la Caballeria’dan gelmektedir. Aile’nin dokuz oğlu vardı. Bunlardan biriside Yahudi karşıtı yazıları ile engizisyonun ateşli savunucusu olan hukukçu (Pedro) Bonafós de La Cavalleria (?-1464)’ydı. Konverso yahudisi Haham Solomon ibn Labi de la Cavalleria’nın oğludur. Samuel olan adını vaftiz edilerek hristiyanlığa geçtikten sonra (Pedro) Bonafós de La Cavalleria olarak değiştirmişti. Bonafós ilk evliliğini Kral Fernando’nun Hazine Başkanı ve Finans Müdürü, hazinenin başmüfettişi Konverso yahudisi Luis de Santagnel’in eşi ile yapmıştı. Kardeşi Bienbenis de La Cavallería ise Zaragoza Üniversitesi’nin rektörüydü. Yahudi karşıtı (Pedro) Bonafós de Caballeria, Kastilya kraliçesi İsabella ile Aragon Kralı II.Fernando’nun evliliklerinin en büyük destekçisi olmuştu. Hatta evlilikte saraya 40.000 duka altın ve değerli mücevherler bağışlamıştı. Pedro Bonafós de la Cavalleria’nın tüm oğulları Aragon krallığında yüksek konumlara geldiler. Luis de la Cavalleria, Kral II.Juan’ın gizli danışmanı, Alfonso de la Cavalleri ise Kral II.Juan’ın başhekimi olmuştu. Diğer oğlu Jaime de La Cavalleria ise Kral II.Fernando’nun gizli danışmanı olmuştu. Real Academia de la Historia, Publicada en la Colección diplomática de la Crónica de Don Enrique IV, de Alfonso de Palència, págs. 705 y 706. İspanya krallığı hazinesinin başındaki isim Kabalacı Yahudi İsaac Abrabanel ‘di. Abrabanel, krallıkta kilit bir isimdi. 1484 yılına kadar Portekiz Krallığı’nın hazine sorumlusuydu. 1484 yılında sonra İspanya Kralı ve Kraliçe'nin emrine girmiş ve ülkedeki vergi toplama işini denetlemek üzere tam yetkiyle atanmıştı. Kral II.Fernando'nun vergi bakanı ve Kastilya Başhahamı zengin, varlıklı bir Yahudi olan Don Abraham Senior’du. Encyclopaedia Judaica, The expulsion of 1492, Jerusalem, 1971, Vol. 15. p.446 Katolikliğin en kilit noktalarına gelen kripto yahudiler, İspanya tarihinde hristiyanlık adına radikal kararlar alıyorlar, ülkedeki yahudilerin ve hristiyanların siyasi ve politik konumlarını belirliyorlardı. Kral’ın danışmanları, hazine’nin başı, yargıçlar, engizisyon mahkemeleri’nin mimarları kripto yahudiydi.
Yahudi karşıtı propagandayı ilk ateşleyenlerden Rahip-filozof Alfonso de Valladolid (1270-1346) konverso yahudiydi. Talmud eğitimi konusunda uzman bir haham olarak yetiştirilen Alfonso de Valladolid, Vaftiz olup Hristiyan olduktan sonra, Abner olan ismini Alfonso olarak değiştirmişti. 1295'de Kral IV.Sancho tarafından Burgos piskoposluğunda önemli mevkiye getirildi. Real Academia de la Historia Boletin X, Historia Critica Literatura Española, Tomo IV.Madrid, 1863. pg.49 Dönemin Burgos başpiskoposu ve diplomatı (1384-1456) Alfonso de Cartagena, konverso yahudiydi. Haham bir babanın oğlu olan olan Cartagena’nın annesi, babası, 4 erkek, 1 kız kardeşi ve 2 amcası, 1390’daki yahudi karşıtı propagandalardan sonra vaftiz edilerek hristiyanlığa geçmişlerdi. Real Academia de la Historia, Revista de archivos, bibliotecas y museos, Vol.17, Madrid, 1907, p.347 Konversoların ikiyüzlülüğüne dair propagandanın başını ise Alonso de Espina adlı bir rahip çekiyordu. Alonso de Espina konverso yahudiydi. Espina, yazdığı Fortalitium Fidei (İmanın Kalesi) adlı kitabında, inananların birbirine kenetlenmesini ve sahte Hıristiyanların gerçek yüzünü ortaya çıkarmasını istiyordu. Konversolar ve Yahudiler üzerine baskılar uygulanmasını isteyen Espina, konversoların ikiyüzlü birer sahtekar olduğu propagandasını yapıyordu. Ama ilginç olan kendisinin de bir Konverso Yahudi dönmesi olmasıydı. Real Academia de la Historia Boletin, Historia de la Segovia, Madrid, 1876, Cap.27, Tomo.8 Sürgünü kışkırtan Yahudi aleyhtarlığını körükleyen ikinci önemli isimden biri, Katolikliğin önemli merkezlerinden biri olan Burgos Piskoposu ve Kastilya Konsülünün başı (1350-1435) Pablo de Santa Maria’dır. Vaftiz olup Kilise'ye katılmadan önce, Haham Solomon Halevi isimli bir Dönme (Konverso) Yahudisiydi. Real Academia de la Historia, Historia Critica de La Literatura Española Tomo IV. Cap.XIV pg.220 Burgos piskoposu Rahip 1456-1495 Luis de Acuña y Osorio ve Rahip (1495-1512) Pascual de Ampudia yayınladıkları yahudi aleytarı dökümanlar ile yahudilerin sürgününe büyük ölçüde zemin hazırladılar. Yahudilerin sürülmesini isteyen bu iki rahip gerçekte konverso yahudiydi. Real Academia de la Historia, Historia Critica de La Literatura Española Tomo IV. Cap.XIV pg.220 Kraliçe İsabella'nın günah çıkarma papazı ve aynı zamanda Avila piskoposu olan Hernando de Talavera’da konverso Yahudiydi. Real Academia de la Historia Boletin, Historia Critica de La Literatura Española Tomo IV. Cap.XIV pg.100
1464 yılında Devlet ve Kilise biraraya gelerek, bu ( Konverso ) Yeni Hristiyanlar'ın gerçek Hristiyan olup olmadıklarını ve hangilerinin samimiyetle Hristiyanlık dinini kabul ettiklerini, hangilerinin de gizlice Yahudi kalmaya devam ettiklerini tahkik etmek için üç kişilik bir komisyon kurdular. 1464 senesinde Kastilya kralı IV. Henry, piskoposlara yahudi dönmelerinin yakın takibe alınmalarını emretti. Bu durum öyle bir hal aldıki Konversolar devlet içinde devlet oluyorlardı. Birbirlerinin kimliklerini kiliseye İhbar etme tehditleri ile şantaj yapıyorlardı. Bu şantajlar karşısında korku içindeki çaresiz kalan konversolar, devletin gizli güçlerinin karanlık isteklerine boyun eğiyorlardı. Engizisyon, sahte bir yahudi karşıtlığı yaparak, Yahudilerin gerçekten dönüp dönmediklerini araştırmak ve sahte dönmeleri cezalandırmakla yükümlüdüydü. Engizisyon konversoların Hristiyan olmalarını değil, Hristiyan İspanyollar içinden ayıklanıp ülkeden sürülmelerini istiyordu. Hristiyan halkı, Yahudilere ve Konversolara karşı kin ve nefrete sürükleyerek kışkırtan rahipler, piskoposlar, rektörler ve kral Yahudi dönmesiydi. Engizisyon, Yahudilerin ve dönme Yahudilerin din değiştirmelerini değil, konversoların kimliklerinin tespit edilerek tek tek katolikler arasından ayıklanıp yargılanmasını öngörüyordu. Engizisyon sürgünden sonra Endülüslü müdeccen müslümanlara baskı, zulüm ve işkence yaparak din değiştirmelerini isteyecekti. Torquemada’nın sonrasında 1 Eylül 1499’da Aragon kralı II.Fernando tarafından Engizisyonun başına atanan Diego de Deza’nın konverso yahudilerdendi. Real Academia de la Historia, Historia Critica de La Literatura Española Tomo V. Cap.XIV pg.100 Torquemada’dan sonra Engizisyon mahkemesi’nin başına atanan diğer önemli isim (1436-1517) Rahip Xımenes de Cısneros’dur. Cısneros’da konverso asıllı yahudiydi. Cısneros konversolara öncekiler gibi şiddet ve baskı uygulamadı. Kral'a, önerdiği bir teklif ile geride kalan konversolara tazminat ödenmesini istiyordu. The Jewish Encylopedia, Joseph Jacobs, Cardinal Xımenes de Cısneros, Vol.13. p. 575 Son Endülüs Devleti Granada Sultanlığı’nın işgal edildiği 1492 yılında, İspanya Krallığı bütün Yahudileri İspanya’dan kovmak için 31 Mart 1492 tarihinde Elhamra Sarayında, Elhamra Kararnamesi adında bir ferman yayınlandı. Bu kararnameye göre Yahudi dinine mensup ve Yahudi dönmesi sahte hristiyan olan Konversolar, İspanya'yı terk edecekti. Yahudilere ülkeyi terk etmeleri için 4 ay süre tanındı. Ve 2 Ağustos 1492’de 150.000 Yahudi, ülkenin dışına sürüldü. Gerilerinde tüm geçmişlerini, evlerini, barklarını bırakan Yahudiler yüzyıllarca yaşadıkları İspanya’dan kovuldular. Geride kalanlar ise Konverso Yahudi olarak kalmaya devam ettiler. Yahudiler, sürgünden sonra Portekiz, Kuzey Afrika ve Osmanlıya göç ettiler. Osmanlı ülkesine kabul edilen bu Yahudiler (sayıları 40 bin tahmini) olarak kabul edilmektedir. Sürgünden gelen Yahudiler, Selanik olmak üzere İzmir, İstanbul, Edirne, Yenişehir ve Şam bölgesinde Safed gibi şehirlere yerleştirildiler. Encyclopaedia Judaica, The expulsion of 1492, Jerusalem, 1971, Vol. 15. p.446 Tora'da Sürgün ve Kehanetler Sürgün ile ilgili ilginç bir rastlantı da, İspanya'dan son çıkış tarihi olan 2 Ağustos’un Yahudiler'in matem ve oruç günü olarak kabul ettikleri 9 Av 5252, Tişa be Av’a ayına denk gelmesiydi. Tişa be Av, Yahudilerin için kutsal sayılan Kudüs’deki Süleyman Mabedi (Bet Amikdaş) 'ın M.Ö 587 ile M.S. 70'deki yıkılışının tarihiydi. Bu tarih, yahudilerin tarihteki sürgünlerine denk geldiği tarihti. Bu Kabalada, Yahudi ulusunun başına gelen bütün felaketler, hep bu tarihe denk geliyordu. Yahudilerin kutsal kitabı Tora’da Hahamlar, sürgünleri yorumlandığı bölümlerde, İspanya sürgünü ile ilgili şunları yorumlamaktadırlar. Tanrı Yahudileri tarihin gidişatına, tarihsel olayların doğal etkilerine teslim edecektir. Tanrı onların gözünde sadece tesadüf olan tüm bu olaylarda onları tamamen yalnız bırakmayacaktır. Onları görünüşte tesadüfi olup, sürgüne çıkmış halkı geri getirme amacını taşır gibi görünmeyen bir olaylar zinciriyle, eski Ülkeleri’ne geri gelmeye hazırlayacaktır. Gizlenmiş olan Tanrı, uzun ve dolambaçlı yollarla, onları eski yurtları’na orijinal ve ebedi hedeflerine geri getirecektir. Tora - Vayikra, Behukotay, Açıklama, s.645 Nedenmi sürgün edildiler? “Çünkü bazen ulus olarak yok olma derecesine kadar asimile olmalarını önlemenin tek yolu budur”. Tora – Vayikra, Behukotay, Açıklama, s.649 Tora’da Hahamlar sürgünün asıl amacını ve nedenlerini şöyle yorumlamaktadırlar. Son olarak sürgünden dönen Yahudiler, tarihin altında yatan gerçek amacı kavrayacaklardır. Sadece kurtuluş için değil, sürgünün sıkıntıları için bile şükran duyguları taşıyacaklardır; zira çekilen acıların, kurtuluş ve manevi saadetine giden olaylar zincirinin bir parçası olduğunu anlayacaklardır. Tora – Vayikra, Behukotay, Açıklama, s.827 Rabi Raphael Samson Hirsch’in Torada sürgünleri şöyle yorumlamaktadır. Genel bir bakışla, Yahudi ulusu’nun iki bin yıla ulaşan ıstıraplar dönemi, Tora’da yazılı olanların canlı bir tefsiri niteliğindedir. Özellikle Yahudiler’in tüm uluslar içine azar azar saçılmış halini oluşturan Diaspora, “Sürgün” yazılı olan kehanetlerin bire bir gerçekleşmesidir ve bugüne kadar, her Yahudi Tora’da yazılı kehanetlerin gerçekliğinin anlayacaktır. Görüşü zayıflamış bir kişi bile, gelecekteki binlerce yıllık süre için kefalet teşkil edecek ve bu gerçekleri görecektir. Tora, tarihte ne olacağını, tarih henüz oluşmadan önce , insanı hayrete düşürecek ayrıntılarla kaydetmiştir.“ Tora – Devarim “Tekvin ” Bap: 28/64-67, Açıklaması: Rabi Raphael Samson Hirsch,Ki Tavo, s.650” Sabetay Sevi’nin etkisinde kaldığı Kabalist İssac Luria, sürgünleri şöyle yorumlamaktadır. İssac Luria'ya göre, Yahudilerin yeryüzüne dağılması bir felaket değil, planlanmış bir olaydır. Yahudilere, kutsal kıvılcımları, klipalar ortamından öteki taraf'tan kurtarıp toplamak için verilmiş bir görevdir. Bu şekilde bütün kıvılcımlar eksiksiz olarak kurtarılabilirse Tikkun gerçekleşmiş olur. Tikkun'un gerçekleşmesi ile de Maşiah (Mesih) gelecektir. İsrailoğulları kurtulacak, Vaadedilmiş Topraklar'a dönecek, yıkılmış olan Tapınak'ı yeniden inşa ederek sonsuza kadar hüküm süreceklerdir. Şalom, İssac Luria Kabala Felsefesi, 27 Ekim 1993 Yahudi inancına göre bu kehanetlerin başında ise, Yahudilerin tüm dünyaya yayılmış olmaları şartı geliyordu. Encyclopaedia Judaica, bu inancı şöyle bildiriyor: "Mesih'in tekrar gelişine dair olan kehanet, ancak Yahudilerin dünyanın dört bir yanına yayılmaları ile gerçekleşebilecekti." Encyclopaedia Judaica, Jerusalem, 1971, Vol. 15, p. 1006
1474 yılında Kastilya ile Aragon birleştirilerek tek bir krallık haline getirildi. Bu durum Yahudilerden daha çok Endülüslü müslümanların sonunu hazırladı. İspanya’nın güneyindeki son Endülüs Devleti’nin işgaline karşı girişilen savaşı finanse eden en büyük finansörlerden biriside İspanya Krallığı hazinesinin başı Kabalacı Yahudi İsaac Abrabanel ‘dir. Endülüs Müslümanlara karşı girişilen savaşı finanse etmekle yaptı. Müslüman katliamı ile noktalanan savaş, Abrabanel tarafından verilen 1.5 milyon altın duka sayesinde kazanılmıştı. Benjamin Netanyahu, Don Isaac Abravanel, Statesman & Philosopher. Cornell University Press; 5th Rev edition. 1999. p.350 Endülüslü Müslümanlara karşı girişilen savaşın İkinci büyük finansörü ise Kral II.Fernando'nun vergi bakanı Kastilya Başhahamı zengin, varlıklı bir Yahudi olan Don Abraham Senior idi. Abraham Senior, Kastilya bölgesine hizmet verirken, diğer yanda, İspanya’nın Güneyindeki son Müslüman devleti Endülüs'e karşı sağlam durabilmeleri için krallık için gereken maddi olanakları devlete şahsen o sağlıyordu. Şalom, Sara Yanarocak, Diaspora Yahudileri, 17 ocak 2007 Gırnata'nın işgalinden önce Kraliçe İsabella ile Kral II.Fernando, Müdeccen Endülüslü Müslümanlar ile 25 kasım 1491’de Gırnata Sözleşmesi imzaladı. Buna bağlı olarak Müdeccen müslümanlar, dinlerini özgürce yerine getirebilecekleri, dillerini, adet ve geleneklerini, malları ve ticaret hürriyetlerini muhafaza edecekleri bir anlaşmaya imza attılar. Henry Charles Lea, History of the inquisition of Spanish Vol.I, Newyork,1889, p.51 Bu anlaşma ile yüzbinlerce Endülüslü müslümanın, Yahudiler ile birlikte sürgün edilmesi önlenmiş oldu. 1492’de Endülüslü Müslümanlar, Yahudiler ile birlikte sürgün edilmesi Engizisyon mahkemeleri, Kral ve Kraliçe’nin planları ile engellendi. Nitekim İspanyollar, Endülüsten ele geçirdikleri topraklarda hristiyan tebanın altında belirli anlaşmalar çerçevesinde yaşayan müslümanlara (Mudejar) müdeccen diyorlardı. Müdeccen müslümanlar İspanya tarihine sanatta, mimaride, ticarette ve bilim alanında damgalarını vurdular. Müdeccenler meslek erbabından ve okuyan kültürlü bir sınıftan oluşuyordu. Osmanlı, konverso yahudileri bu müdeccen müslümanlara tercih etti. Nitekim Müdeccenler Yahudilerden daha becerikliydiler. Müdeccenler mimari, sanatsal, zanaat, meslek ve tıp alanında Yahudilerden dahada üstün durumdaydılar. İspanyol Tarihçi Prof. Rodrigo de Zayas (Mudejares) Müdeccenleri İspanya tarihinin aydın tabakası olarak nitelendirdiği altın kavim olarak görüyordu. Eğer müslümanlar yahudiler ile birlikte sürgün edilseydiler, Osmanlı yahudileri değil, altın kavim olarak nitelenen müdeccen müslümanları kendi topraklarına kabul edecekti. Bu durum Kabalacı Yahudilerin Süleyman mabedini yeniden inşa edecekleri ve kutsal topraklara dönmek için hazırladıkları 500 yıllık mesihi planlarını bozacaktı. Bunun dışında coğrafi keşifler ile ortaya çıkan yeni deniz yolları, ipek ve baharat yolları’nın kontrolü Endülüs müslümanların elindek ibilgiler ve birikimler ile dönemin müslüman devleti Memlükler ve Osmanlı devleti’nin kontrolüne geçecekti. Buda Yahudilerin ticaret politikalarını tehlikeye sokmuş olacaktı. Endülüs İşgal edilmeden önce 1486-1487 Yılında Endülüs Granada Sultanı XII. Muhammed Ebu Abdullah es-Sağır’ın Sultan Beyazıd’a gönderdiği ilk elçi, Endülüslülerin yaşadığı vahim durumu bir şiirle takdim etmişti. Bu durum dönemin Endülüs tarihçisi El-Makkari’nin Ezharu’r- Riyaz adlı eserinde geçen şiir 104 beyitten oluşmaktadır. İlk feryadnameye Sultan Beyazıd sessiz kaldı. Müdeccenler, Endülüs işgal edildikten sonra (1501-1502) gördükleri zülum karşısında ikinci bir feryadname daha göndererek yardım talebinde bulundular. Beyazıd, Endülüslülerin bu iki yardım çağrısına da cevap vermedi. İspanya’daki zulümden kaçan Yahudilere kapılarına açan Osmanlı, 1492'de bu duyarlılığı aynı baskı ve zülumlere maruz kalan Endülüslü Müdeccen ( Mudejar ) Müslümanlara göstermemiştir. Osmanlı Endülüslü Müdeccen (Mudejar) Müslümanların feryadnamelerine sessiz kalarak, Endülüslü müslümanları kaderlerine terketti. Böylece Beyazıd, Yahudilere gösterdiği şevkati, Endülüslü Müdeccen müslümanlara göstermedi.
Osmanlı arşivlerinde 1492-1522 yılları arasında Müdeccen Endülüslülerin, İspanyadan Osmanlı topraklarına taşındığına dair belge bulunmamaktadır. Son Endülüs Devleti olan Granada Sultanlığının yıkılışı, müslümanların sürgünü Yahudi önde gelenleri tarafından finanse edilmişti. Resmi tarih, bizlere Müslümanların da Yahudilerle birlikte İspanya engizisyonunun zulmüne maruz kaldığını, Katolik güçlere karşı Müslümanların ve Yahudilerin aynı safta olduğunu söylemektedir. 1492'den beri yapılan propagandalarda, ve bu propagandayı yapanların başında da Türkiye'de önemli etkinlikler göstermiş olan 500. Yıl Vakfı geliyordu, hep Yahudiler ve Müslümanlar aynı saftaki mazlum halklar olarak tanıtıldı. Ama şimdiye dek ortaya serdiğimiz bilgiler, olayın pek de öyle olmadığını, 1492'de olanların Yahudi cemaatinin önde gelenlerinin (Kabalacıların) kontrolünde gerçekleştiğini gösteriyor.
Kral II.Fernando’nun Son Endülüs Devleti Granda’yı İşgalini Gösteren Tablo
Müslümanların Engizisyon Mahkemelerince soykırıma ve sürgüne tabi tutulduğuna dair Real Academia Historia'nın yayınladığı arşiv İspanya Kraliyet Arşivlerindeki belgelere göre Endülüs’de 1492 ile 1609 yılları arasında 3.000.000 milyona yakın müslümanın engizisyon mahkemelerinde yakılarak öldürüldüğü yer almaktadır. Bu kayıtlar dönemin Engizisyon mahkemelerinden sorumlu İspanya Kardinali Richelieu’nun günlüklerinde bulunmuş ve daha sonra Kraliyet akademisin arşivlerine aktarılmıştır. İspanya kralı III. Felipe, 22 Eylül 1609'da yayınladığı Sürgün Fermanı'yla, Müslümanlar'ın İspanya'yı terk etmelerini emretmiştir. 1609-1614 seneleri arasında Valencia, Granada, Murcia ve Mallorca şehirlerinden en az 500.000 müslüman İspanya topraklarına bir daha gelmemek üzere ile sürgün edildi. İspanya Kraliyet Arşivleri, (Real Academia de la Historia Boletin II.), Los moriscos españoles y su expulsión, Boronat y Barrachina, Pascual, Valencia. España, 1908. Tomo II. pg.125-135 İspanyol hristiyanların yüzyıllardır Endülüslü müslümanlara karşı düzenlediği Reconquista “Yeniden Fetih” olarak adlandırdıkları savaşların tarihine yeni bir kapı açılmaktadır. Müslümanları sürgüne gönderen, din değiştirmeye zorlayan, engizisyon mahkemelerinde ateşlere atarak yakanlardan, doğrudan Katolik Hristiyanları sorumlu tutmak artık bilimsel ahlaka aykırı olacaktır. Lakin burada Katoliklik, Judaizm için bir kamuflaj olmuştur. Peki akademisyenlerimizin ve araştırmacılarımızın bu tarihi perspektif içindeki olaylardan Hristiyanları sorumlu tutmalarını neye bağlıyoruz acaba ? Bizleri yalanlarla dolu bir tarihe inandırmaktaki amaçları nedir ? Judaizm'in kamufle edilmes mi? Konverso (Dönme) yahudiler, Katolizmin amansız savunucusu olan İspanya krallığının dini kurumlarını ele geçirmişlerdi. Yahudi sürgünü, konverso Yahudiler tarafından planlı bir şekilde organize edilmişti. Peki ya Endülüslü müslümanların sürgünü ve engizisyonun yaptığı katliamları kim organize etmişti? Artık bu provakasyondan doğrudan Katolikler, sorumlu tutulamaz. Konversoların dini kurumları ele geçirmesine benzer bir durum bizde neden olmasın? Sabetayist şeyhülislamlar, din adamları, tarikat liderleri... İspanya'daki konversolar kimliklerini gizleyerek dini ve siyasi kurumları ele geçirmişlerse, Sabetayistlerde aynı düzende Osmanlı'da ele geçirmişlerdir. İki hadisenin de ortak noktası (Dönmelik) çift kimliliktir. Judaizmin bir yolu da budur. Bu bağlamda İspanya sürgününden sonraki dönemdeki Osmanlı’nın ekonomik ve siyasi politikalarının, uluslarası siyaseti, ticareti, şeyhülislamların ve fetvalarının Osmanlı politikaları üzerindeki etkisi ve dini bağlamda topluma olan entegrasyonu Judaizm'in derin etkisi altında kalmıştır. Bu süreçte İspanya ve Osmanlı tarihi yeniden gözden geçirilerek analiz edilmelidir. Lakin kraliyet arşivleri ve Yahudi kaynakları bizleri yanıltmıyorsa 500 yıllık tarih artık değişecektir. İspanyadaki dini kurumları ve tarikatları ele geçiren Konversoluk, Osmanlı'da ve Cumhuriyet'te de kendini Sabetayizm'in kollarına bırakmıştır. Salim MERİÇ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder