EvcioğluHaber- Değerli okuyucular, eski klasörlerden birisini karıştırırken elime sekiz yıl önce yazılmış bir köşe yazısı geçti. Emekçilerin (özellikle o dönemde KESK'in canla başla verdiği mücadelenin ne kadar önemli olduğunu) mücadelesini önemseyen ama, asıl verilen bu mücadele sonunda kazanılacak hakkı paylaşacakların seyredmekte olduğunu ve hazır lopçu olduğunun tesbitini yapmaktadır.. 2003 yılında, O dönemin Star'ında köşe yazısı yazan Mustafa Mutlu'nun Yazısının başlığı şöyle; 999 Kişi Yan Gelip Yatarsa! Değerli Mustafa Mutlu'nun yazısını sizlerle olduğu gibi paylaşmak istiyorum. ** Bu günlerde biri bana çıkıp da 'İnsanları kaça ayırırsın?' diye sorsa, tereddütsüz yanıtlarım. -İkiye İlki, hayatlarını mücadeleyle geçirenler.. İkinci prup ise, hayatlarını başkalarının mücadelelerinin sonuç vermesini beklemekle geçirenler.. Üstelik birinci grup, hiç bir şey yapmadan oturan ikinci gruptakilere asla yaranamaz... Hedefe ulaşıldığında, bu; mücadeleci azınlığın 'doğal görevi' olur.. Ulaşamadığında ise, çoğunluğu oluşturan 'hazırlopçular' hayatları kavgayla geçen, polis dayağından morarmamış yeri kalmayan, açlık grevlerinde bedenlerini çürüten, çocuklarını konu komşuya bırakıp yürüyüşlere giden 'mücadelecileri' 'beceriksizlikle' suçlarlar... **** Örneğin, memur sendikalarını ve onların aylardır sürdürdükleri maaş zammı mücadelesini ele alalım; Türkiyede kaç memur var? 2 milyon 400 bin.. Aileleriyşe birlikte bunlar kaç kişi ederler? Yaklaşık 10 milyon.. Bunlara; bir bu kadar da memur emeklilerini ve ailelerini eklerseniz sayı, 20 milyona yaklaşır.. Peki; aylardır 'Memurların maaşı insafa sığar bir oranda artsın' diye mücadele veren kaç kişi var.? İçimden 'Bin kişi' demek geliyor ama, abartalım; Bütün yurt çapında en fazla 10 bin, bilemedin 20 bin kiş.. Yani 20 milyon kişinin gırtlağından geçecek ekmeğin kavgasını sadece 20 bin kişi yaptı.. Bir başka deyişle, her bin kişiden biri sokaklara dökülüp kanı, canı pahasına hak savaşı verdi; 999 kişi ise büyük bir korkaklık ve aynı zamanda umutla, o mücadeleyi seyretti. Doğal olarak, o bir avuç azınlığın mücadelesi yetmedi.. Toplumdaki bu örgütsüzlüğü ve 'hazırlopçu korkaklığı'n2 gören 'en büyük işveren' hükümet, bildiğini okudu.. Memur maaşlarına 2004 yılında ilk 6 ay için %6, ikinci 6 ay içinde %6 olmak üzere; yılık ortalama % 9.1 zam yapma kararı aldı.. Bir de utanmadan 'matematiksel çarpıtma'ya başvurarak, bunun, yıllık % 13.8 olduğunu ilan etti.. Peki; bu durumdan etkilenen yaklaşık 20 milyon kişi ne yaptı? Ne yapacak, kabullendi? Kabullenmeyen ise; yine memur sendikalarının yöneticileriyle onların bir avuç yürekli üyeleri oldu.. **** Şimdi kalkıp, 'Canım sen sessiz memur çoğunluğunu suçluyorsun ama adam; eşini-çocuğunu alıp eylem yapsın da, bir de işsiz mi kalsın?' demeyin.. Unutmayın ki; bu gün Kamu kesiminde beğenseniz de beğenmeseniz de Sendikalar var.. Üstelik bu sendikaların, memurlar adına hükümetle 'göstermelik' de olsa; pazarlık masasına oturma yetkileri var... Olmayan iki şey, 'katılımcı ve mücadeleci çoğunluk' ile 'Grev Hakkı...' İkincisinin olması da; birincisine, yani katılımcı ve mücadeleci çoğunluğun oluşmasına bağlı... ****** Bütün memurlar, memur emeklileri ve onların yakınları... Laf biraz eski ama; ne yazık ki, güncelliğini koruyor: Siz örgütlenip el ele vernedikçe, mücadeleci azınlığı, çoğunluğa dönüştürmedikçe, hazırlopçuluktan vazgeçmedikçe; daha çooookkk söğüşlenirsiniz.. diyor yazının yazıldığı tarih; 22.10.2003 ------- Çok lafa ne gerek her şey bundan ibaret.. yazınız için çok teşekürler. Sn: Mustafa Mutlu Ağzına ve kalemine sağlık EvcioğluHaber-16.06.2011-Perşembe |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder