Örtünmeyen Türk Kadını; Kamudan dışlanacak !
HaberEvci- Bu günkü yazımızda daha önce Yargıtay Başsavcısı olan ve savcılık yaptığı dönem ise Türkiye siyasal tarihinin en çalkantılı yıllarıydı.
Savcılık yaptığı dönemde, En çokta parti kapatma davalarıyla kendisinden en çok söz ettiren ve emekli olduktan sonra da yazdıkları ve konuştuklrıyla gündem olan kişi; E.Y.C.Başsavcısı Vural SAVAŞ
28 Şubat diye adını bulan ve bu gün 12 Eylül darbesinden daha çok gündeme oturan Post Modern darbe sürecine giden sürecinde savcısıydı.
İrtica geldi/ geliyor paroyanağı yaratılarak topluma korku salınan ve çeşitli bölgelerde eylem ve Ankara Sincanda yapılan bir tiyatro gösterisi de bahane gösterilerek sincan caddelerinde yürütülen tanklarla kendini duyuran ve ayrıca; ünlü bir generalin "Balans ayarı yaptık" demesiyle Türkiye siyasal tarihinde bir dönüm noktasını (Sivil siyasetin önünün kesilmesini) oluşturan sürecin adı: 28 Şubat. Ancak; Türkiye'de insanlar darbelerle yönetilmeye alışık oldukları için gelip geçen darbelerle yüzleşmek yerine onlara alışıyorlar ve zamanla insanlara yapılan zulmün gerekliliğini savunur hal alıyorlar. Türkiye darbelerle yaşamanın bedelini ağır ödedi. 28 Şubat ta bu darbelerden birisidir. Acak; Sn, Vural Savaşın dikkatini çektiği konu daha başka bir şey. Elbette insanlar başta inanç özgürlüğü olmak üzere tüm özgürlüklerini engelsiz ve sınırsız bir şekilde kullanmalıdır. Daha önceki asker sivil yöneticiler nasıl ki özgür düşünmeyi engellediler ise; şimdikte yine insanlar çeşitli haklarını kullanırken, çeşitli engel veya baskılara maruz kalacakları ve bunların başındada kapanmayan kadınların kamu da barınmalarının imkanı kalmayacağına dikkati çekiyor. Eğer "Örtünmeyen Türk Kadını; Kamudan dışlanacak" bu doğru bir tesbit ise; durum gerçekten vahim. Yok, bu bir hüsnü kuruntu ise; zaten bir tehlike yok demektir. **** Vural Savaş ile yapılan bir söyleşiden alınan bölümü birlikte okuyalım.
“ÖRTÜNMENİN KURAN’DA YERİ YOK”
Atatürk’ün ne söylediğine ışık tuttuk ama genç kızların ne söylediğinin bir önemi yok mu?
Bu türban denilen kıyafeti
kitaplarımda açıklığa kavuşturdum. Pakistan Anayasasına göre, devletin
dini İslam’dır maddesi de var…Pakistan Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref
İstanbul’a geliyor, “Niye başınız açık?” diye sorulunca, “Valla babamın
bana bir tek nasihati olmuştur, kadınların başını örtmesi gericilik
işaretidir, bu Kuran’ın yanlış yorumlanmasından kaynaklanmaktadır,
hiçbir şekilde başını örtmeyeceksin dedi, ben de baskılara rağmen
örtmüyorum, örtmeyeceğim” dedi. Şu an en tutucu üniversitelerden biri
olan El- Ezher Üniversitesinin rektörü ile yapılan bir söyleşi var. Bir
gün iyice örtünmüş bir kıza: “Niye böyle?” diye soruyor, kız: “İnancım
gereği” diyor, “Kızım ben Kuran’ı senden iyi bilirim” diyor. Bu şekilde
örtünmenin Kuran’da yeri yok. Fethullah Gülen dahi Nevval Sevindi ile
yaptığı bir söyleşide demiştir ki: “Uyulması gereken bu şekilde örtünme
değil, namaz kılma şu tarihte geldi vs…İslamiyet’in 15. Yılında kadınlar
yarı çıplak dolaşıyordu” dedi. Nazlı Ilıcak, Anayasa Mahkemesi
kararından sonra “Türban denilen kıyafet, Belkçikalılar, Fransızları
bile ürkütüyor, siyasi bir akımın simgesi haline gelmişse elbet
yasaklanır, her Cumhuriyet kendini korur” dedi. Daha pek çok misal
verebilirim. Fakat şunun bunun şöyle demesi önemli değil, AİHM, bir
öğretmenin bu şekilde derse girmesi laikliğe aykırıdır diyorsa, her
hukukçunun AİHM kararlarını göz önünde tutması gerekir.
“TÜRBAN, ERBAKAN PARTİ KURUNCAYA KADAR ORTADA YOKTU”
Bir de ben 60’lı yıllarda, 6 ay
Urfa’da, 6 ay Siirt’te kaldım, Ağrı dağından güneş batıran bir ilçede
2,5 sene yaşadım. Türkiye’nin her yerinde yaşadım.
Çarşaf gördüm, peçe gördüm ama türban denilen kıyafeti, Erbakan’ın kurduğu partilerden önce bir tek kişi gördüğünü söylesin, ben bütün söylediklerimi geri alıyorum. Şule Yüksel’in pardösüsünü uzatalım diye bir toplantı yapıyorlar. Fakat en önemlisi kadınlarımız örtünmeyi gerçekten isteyerek mi, dini inançları gereği mi yapıyorlar. Emine Erdoğan bir röportajında diyor ki, “Bana örtün dediklerinde ölümü düşündüm ama sonradan geldiler ikna ettiler” Bu çevrelere yakın bir yazar kitabında, Erbakan’ın kızının ODTÜ’de başı açık okuduğunu yazdı. Bir heyet gidiyor, “İslamcı partinin liderinin kızı böyle okuyamaz” diyor. Erbakan baskı ile kızını örttürüyor ama gözlerinden “Kızıma çok baskı yaptım” diye yaş boşalmış. Şu anda Bülent Arınç’ın eşinden, Gül’ün eşine kadar kabilede görev yapan kişilerin hepsinin eşleri evlendikleri güne kadar örtülü değiller. Alıntı;18.02.2013 tarihli röportaj Hukukihaber.net
24. Şubat 2013
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder