3 Şubat 2013

YAŞAMAK; KARŞILIKSIZ VERMEKTİR SEVGİNİZİ

YAŞAMAK; KARŞILIKSIZ VERMEKTİR SEVGİNİZİ     

HaberEvci; Yaşamak; Karşılıksız sevmektir aslında. 
Bu pazar, haberler de gündem dolu ve sıkıcı.
Toplumsal bir gerilme varlığı gözden kaçmıyor.
İnsanların yüzü asık. Gülmeyi becerense çok azı.
Gündelik tartışmanın ve siyasetin de dışında insanların çoğunluğu. Hangi siyaset adamı ne derse desin, iki gün sonra sorun, kimse ne dediği ile ilgili bir şey hatırlamıyor.
Bu durum ruh sağlığı açısından iyi bir şey, alzaimir olmadıktan sonra, ama; mutlu da olamıyorlar. Gülemiyorlar mesela! Bazıları gülsede...
Bu konu üzerine, biraz düşünce üreteyim acaba, sebep ne olabilir.? işin kolayına kaçmadan, zaten onlar gülmeyi beceremez deyip geçmeyelim istedim. 
İnsanların gülmesi çok önemli. Gülmek deyip geçmeyelim.
Dünyada tek canlı var gülebilen ..
İnsan.. 
Evinizde, kendinize bir alan yaratabileceğiniz küçük öneriler de bulunacağım. Mesela, balık beslemek gibi.. Hiç bir beklentiniz olmadan yemleyip; motorunu ve suyunu temizleyerek, gündelik yaşamın sıkıntı ve sitresinden birazcık olsun kendinizi uzaklaştırabilmek için..
YAŞAMAK; KARŞILIKSIZ VERMEKTİR SEVGİNİZİ diyebilmek için yürekten.. Biraz mutluluk için..!
Evet! hayat zor, yaşamak sıtresli zaten. 
İnsanlar doğal yaşamlarından koparılınca ve doğal da beslenemeyince (ister gıdasal ve ister bilgisel) hastalanıyorlar. Hem ruhsal ve hemde fiziksel olarak yıpranıyorlar. 
Çünkü; Üretici daha çok kar edeyim diye hormonlu ve ilaçlı/zehirli gıdalar üretiyorlar, halka satıyorlar. Halk seçeneksiz.. Bu işi bilen prof.ler, bilim adamları; Tv.ler de her gün, aman hormolu gıdalara dikkat edin. İlaç kalıntılı gıdalar yurt dışından geri geldi; iç piyasada satılıyor. vs.vs.   
 
Siyasetçi her gün Tv.ler de yalan söylüyor ve insanların kafası toptan karışık. Neye nasıl inanacağını kestiremiyor. Konuşanların hepsi konuşurken ondan doğrucu yok.! Ama diğeri de kendince doğru söylüyor ve öbür politikacıyı suçluyor.. Yolsuzlukla suçluyor. Yalancılıkla suçluyor..
Bir hengabedir gidiyor 50 yıldan beri.. 
Öncesi de var da, ben bilmiyorum.
Muhtemelen de o zamanda öyle idi.    
Bir gerçek ve sanırım tek gerçek; Muaviye'den beri halkın gözünü boya gerçekleri teryüz et iktidarını koru. Tek güç ve tek iktidar kim ise; o tek doğru olduğuna inandır siyasetidir...!
****
Aslında, bu gün herşeyden uzak, kendi kendimize, nasıl bir huzur ve mutluluk yaratabilirizi tartışalım derken yine sözümüz kaydı başka mecralara..!
  Köylerinden, kentlerinden şu veya o şekilde doğal yaşamlarından koparılan insanlar, büyük şehirlerde toplandı. Daha iyi bir yaşam için.
Bin bir umutla; çıktıkları yolculuklar beklentilerini karşılamasada, bu şizofrenik yaşama da alıştılar..
Çünkü değişime uğradılar.
Artık, insanlar köylü desen; köylü değil; şehirli deseniz; hiç değil. 
Köyünden getirdiği kültürleri yok oldu. Kültür geliştirecekleri yerine kirlendiler.
 

"İnsanlar kültürlü olmalı, kültür yaşamsal olmalıdır."

Şehirli olmaksa; başka bir şey..  Çocuklarının İyi bir eğitim alması, insanca bir yaşam için ne gerekli ise; onlrı bulmak pek mümkün olmadı. Alt yapı sorunu kalmamış bir yaşam alanı. Demokrartik bir çalışma yaşamı ve aldığı ücretle adam gibi kimseye muhtaç olmadan geçinebilmek başta olamak üzere , sinaması/ tiyatrosu ve her yıl istediği bir yerde sorunsuz bir tatil yapmak vb.
Köylüsü ve kentlisi için kısaca; yarın korkusu olmadan yaşayacağı bir ülke de yaşamak arzusu asılı kaldı boynuna... 

****
Çocukların, kimisi uyuşturucu kıskacında, kimisi terör, kimisi işsizlikten çıldırma derecesinde. Artık 20 yaşını geçmiş; babasından harçlık almaya utanıyor..
Daha iyisi olabilirmi? olabilrdi tabiki; Ama olmuyor, olmadı bu güne kadar..
Sorun demokratikleşme sorunudur. Birey haklarının korunduğu bir Anayasal düzen sorunudur. 
Daha da önemlisi; Asıl sorun bu Aanayasayı kimin yapacağı sorunudur..!

Çünkü; ülkemiz anayasa bolluğu açısından, anayasa cenneti gibidir.. Maşallah.!

12 Eylülcülerin, 60 ihtilalcilerin, 12 martcıların ve özalcıların anayasası bilinen ve toplumsal derde merhem olmamış ve orta yerde dururken;  zulüm yasalarıdır.
 
Evet! 
Bu günün çağına uygun; herkesin dilinden düşmediği demokratik müreffeh bir ülke için herkese özgürce yaşam olanağı sunacak bir Anayasaya ihtiyaç var.
Azınlık ama egemenlerin çıkarlarını koruyan değil toplumsal tüm kesimlerin mutluluğunu sağlayacak;
Herkesin kıskançlıklarını ve bencilliklerini bertaraf edecek bir atmosfer yaratacak nitelikte;
Ve, dolayısı ile Nitelikli bir yapıya ihtiyac var elbet...     
***
Sizlere bir doğa belgeselinden anekdot aktarmak istiyorum. Konumuza iyi bir örnek oluşturması açısından;
"Bir belgeselde yılanların doğal yaşamlarında neler olduğunu anlatıyorlardı.
Zehirli ve zehirsiz olanlarından bahsederken; bazı zehirsiz yılanların doğal yaşam alanlarını değiştirdiğiniz de, yani bir yerden alıp başka uzak bir yere götürdüğünüzde, kendini savunma ihtiyacı hissettiğinden
iç güdüsel olarak (zehirsiz olduğu halde) zehir ürettiği gözlenmiştir.
Bu gerçek bir bilimsel gözlemdir.."  
   Dolayısı ile insanda doğanın bir parçası olduğuna göre; kendi doğal yaşam alanlarını terk edince, korkusuzca yaşadığı dünyasını korkular sardı. Kendine, kendinden olmayan ötekileri düşman belledi. Türk- Kürde, Alevi-Sünnüye, bilmem kim kime, "güven duygusu"nu kaybetti. Kendini savunacak zehir üretti. Siyasetcilerde oy kaygısı ile bunları körükledi.. 
İnsanlar, birbirinin canına aşerir hale böyle geldi; belki de..?
Oysa bizim köyümüz Alevi-Sünnü birlikte yaşayan bir köy olduğu halde; hatırlamam bu nedenle bir tartışma veya kavga olsun..
Herkes birbrine saygılı huzur içinde yaşıyorduk.  "GÜVENLE"


Evet; gelin, oldukça zorlaşan bu yaşamı kolaylaştırmanın yollarını bulmaya çalışalım  birlikte.

Evinize geldiğinizde, sizin vereceğiniz bir parça yem, su, açacağınız bir ışığa ihtiyacı olan ve siz de eve gitmez iseniz, onların havasızlıktan veya açlıktan ölebileceğini bildiğiniz; doğadan çanlılar besleyin. Sorumluluk alın.!
Karşılıksız vermek için sevginizi..


Yani bilinki; bir yere gittiğiniz de ve siz orada çok kalırsanız
, çabuk dönmezseniz; evdeki sevdikleriniz ölebilir.. 
Bilinki; onlar sizin sevginizi anlıyor ve buna da ihtiyaçları var.!
Aslında sizin buna ihtiyacınız var; doğallığı evinize getirmek için..
Niçin; sizi yaşama bağlayacak olan küçük bir neden için..!
*-**
Yukarıdaki akvaryum fotoğrafları kendi evimde beslediğim, balıklarımdır. 
Vatos, ne kadar çirkin değilmi?
Yunus, sarı pirenses ne kadar güzel değilmi? 
Olsun!
Doğa da , onların var olmasına sebep; hepsinin bir gerekçesi var..
Çirkinlerinin bile..
Benim için her biri birbirinden güzel..
Hasta olduklarında, hepsine ayrı üzülüyorum ki; ölmesinler de benim, sevgime yetsinler diye..

Akşam olup; tüm ışıkları söndürüyorum. Sadece akvaryumun ışıklarını yakıyorum. Koltuğumu akvaryuma döndürüp; elime bir düble bira alıp, ayaklarımı da diğer koltuğun kol kısmına dayayıp, saatlerce onları seyir ediyorum. 
Günlük biriken tüm streslerimi atıyorum beynimden.. Relaks oluyroum yani..! 
Bahane ya; Benim için küçük bir bağ kurmak gibidir, yaşama. 
Beklentisiz.!
 YAŞAMAK; KARŞILIKSIZ VERMEKTİR SEVGİNİZİ .......   
 
Tabiki sizlerin daha büyük bağlar kurmanız dileği ile;
Mutluluğunuz, mutluluğumuzdur, şiarıyla; 


Sevgiyle kalın.  
H.ATA
   HaberEvci  
  03.Şubat 2013

2 yorum:

zeliha dedi ki...

"Relaks oluyroum yani..!
Bahane ya; Benim için küçük bir bağ kurmak gibidir, yaşama.
Beklentisiz.!
YAŞAMAK; KARŞILIKSIZ VERMEKTİR SEVGİNİZİ ......."
teşekürler en güzel insan yüreğine sağlık

Zeliha
İst.

Sevda Biliç dedi ki...

Teşekkürler.. Pazartesi günü en sıkıntılı günlerden bir günde, böyle güzel bir yazının başlığını gördüğümde çok hayalci buldum.. Ancak, yazıyı okudukça insanı dinlendirdiğine şahit oldum. İçimdeki sıtresi attım ve gönlüme huzur geldi, inanın.
Tekrar teşekkürler
harikasınız.

Sevda Biliç
Ant.