10 Haziran 2008

Yerel Seçim/ AKP, Sol ve Hacıbektaş

Yerel secimle,
AKP, Sol ve Hacıbektaş

Yerel secimle, AKP, Sol ve Hacıbektaş



Bir senaryo: "AKP yerel erken seçimleri gündemine almış gözüküyor. İktidarını üçüncü kez pekiştirmenin arayışları parti içi hayatı şekillendirmiş gözüküyor. "AK Parti kurmayları düğmeye çoktan bastı. AK Parti üst yönetimine göre, eğer erken bir baskın seçim kararı ile diğer partileri avlayabilirse, CHP'nin elindeki İzmir gibi kent belediyesi ile Çankaya (Ankara) ve Kadıköy (İstanbul) ilçe belediyeleri el değiştirmiş olacak. Güneydoğu'da ise DTP'nin yönetimindeki tüm belediyelerin de AK Partililerin eline geçmesi hedefleniyor."

MART 2009'da yapılması gereken yerel seçimlerin neden "baskın bir seçim" haline dönüşebileceğini unutmamak gerekiyor.
Çünkü: "2002 yılında Genel Seçimler yapıldı, AK Parti iktidara geldi.
2004 yılında yapılan yerel seçimler de ise, AK Parti İzmir başta olmak üzere bir kaç kentle beraber yurt genelindeki belediyelerin büyük bir bölümünü ele geçirdi.
2007 yılında Genel Seçimler erkene alınarak yapıldı, AK Parti yüzde 46.7 ile ipi göğüsledi.
2009 Mart'ında ise yerel seçimlerin yapılmasını bekliyoruz. Peki, iktidar neden 2009'u beklesin? "Beklememesi gerektiğine" yönelik nedenlerden bir diğeri ne göz atalım önce.
AK Parti, geçen yıl, yani 2007 Kasım 23 ve 25'inde Kızılcahamam'da kampa alındı.

Bu siyasi kampta parti üst yönetimi, geleceğe yönelik stratejileri belirledi. İki ana konuda kararlılık gösterdi.
1- Sivil bir Anayasa
2- Yerel Seçimlerin sıkı tutulması. Yani her iki sorunun 2007 yılında çözümlenebileceği noktasında ortak eğilim belirledi. Tabi sivil anayasa ile birlikte yerel seçimlere hemen hazırlanılması talimatı gelişigüzel bir karar değil. Her iki konu, aynı zamanda iç içe geçmiş durumda. Yani Türkiye'nin içinde bulunduğu ve son derece sancılı noktaya taşınan ve sürekli kaşınan "Etnik sorun ve onun ayrılmaz parçası terör belasının üstesinden nasıl gelinebilir?" sorusunun bir ucu yeni anayasanın çıkışına, diğer ucu da yerel seçimlere uzanıyor. Tabii her ikisinden de başarılı çıkma şartı var.

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Kızılcahamam toplantılarında "Yerel yönetimler yarından tezi yok, daha çok çalışmaya başlasınlar" demesi çok şey ifade ediyor. Güneydoğu Anadolu'da belediyecilikten çok siyaset üreten ve DPT'nin emrinde halkın beklentilerine sırt çeviren belediyelerin AK Parti tarafından fethedilmesi planı öne çıkıyor. Hem siyasi çözüm açısından, hem ekonomik sorunların kolaylaştırılması açısından, hem de dağa çıkışı önleme açısından. En önemlisi yatırımların bu bölgelere kaydırılması açısından. Erdoğan, boşuna "Başta Diyarbakır olmak üzere, DPT'deki 4 ili istiyorum" demiyor. Hangi iller bunlar? Diyarbakır, Şırnak, Batman ve Tunceli. Halkın buralarda perişan olduğunu öne sürüp "Biz bu illere hizmet götürmeliyiz" diyor.

Gelelim şimdi yerel seçimlerin neden öne alınacağının kritik noktasına. Dikkat edenler görüyor ve biliyor ki, AK Parti 2008'de başlatılması planlanan kongre süreci için düğmeye basmıyor, buna yanaşmıyor. Yani, ilçe ve il yönetimleri kongrelerinden 'tıs' yok. Sadece kadın ve gençlik Kolları'na yol verildi. Bu durumda, AK Parti'nin yerel seçimleri öne almasında hiç bir engel yok. Mayıs ayından sonra her ay yerel seçimler erkene alınabilir. Ama 1 Eylül Ramazan, seçimler olmaz. 30 ise Eylül Şeker Bayramı. Bayramı atlattıktan sonra her an yani, Ekim ayında erken seçim tarihi tespit edilebilir. AK Parti'nin yerel seçimlerin erkene alınacağını önceden ilan etmeleri olanaksız. Hedeflenen tarih 12 Ekim, ya da 19 Ekim. Bu tarihlerde erken yerel seçimler yapılabilir. Baskın bir erken seçim için AK Parti'nin şu günlerde ve önümüzdeki dönemde renk vermemesi son derece doğal.

Güneydoğu'da siyasi çözüm atağının bir ayağı olan, üstelik öncelik arz eden sorunların çözümü açısından bakılınca, erken seçimlerin kaçınılmazlığı ortaya çıkıyor. Beş veya altı ay önceye alınan erken yerel seçimlerin iktidarın elini rahatlatması yanında, etnik sorunun siyasi çözümü kolaylaştırıcı bir unsur olması açısından da dış dünyadan olumlu tepki alması beklenebilir. Bir taşla bir kaç kuş vurulabilir.

Diğer işaretler…
Erken baskın seçimin planlandığına ve AK Parti'nin düğmeye bastığına ilişkin ipuçları giderek artıyor.
İktidar partisinin Ankara'nın Polatlı ilçesine bağlı Temelli beldesini belediye yapma planı (Bu niyeti CHP açığa çıkarmaya çalışıyor)
-CHP'liler İstanbul Kadıköy İlçesinin iki ayrı belediyeye bölünmesi yolunda bazı girişimlerin olduğunu öne sürüyor. AK Partililer ise bunu inkar ediyor.
Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, iktidar partisinin Kadıköy'ün bir bölümünü bu şekilde kazanmayı hedeflediğini söylüyor. Öztürk, "Ancak geç kaldılar. 8-9 yıl önce olsaydı belki o bölgeyi kazanırlardı ama şimdi yine CHP kazanır" diyor.

İstanbul Şehir Plancıları Odası Başkan Yardımcısı Ali Rıza Nurhan, her siyasi iktidarın bu tür yerel yönetim düzenlemeleriyle kendi güçlerini arttırmayı hedeflediğini, AKP'nin düşündüğü bu düzenlemenin altında da aynı siyasi amaç yattığını söyledi.

Ankara Çankaya İlçesi şimdiye kadar merkez sağ partilerin eline geçmediğinden AK Parti bu belediyenin kazanılması için kolları sıvamış durumda. CHP'nin "son kalesi" olarak bilinen Çankaya ilçesinin de iki ayrı belediyeye dönüştürülmesi ve en az iki belediyeden birinin kazanılması hedefleniyor. AK Parti bu iddiayı da yalanlıyor.*

Yerel secimler ve sol

Yüzde 47 oy oranı ile iktidara gelen AKP karşısında güçlü bir sol seçenek yok. Mevcut tabloya baktığımızda mevcut sorunları tek başına çözebile sol bir irade de yok. Yani bu yerel seçimlerde sol kendini toparlamalı. Sosyal demokratlardan sosyalistlere değin partilerin oy oranı yüzde 38 . Sol tarihinde yüzde 44 gibi bir oy oranı ile iktidar olma şansını yakalamıştı. (Ecevit dönemi 1977) Bugün için reel siyaset acısından sol yere düz taban basmadan ve bastığı yeri bilen, inandırıcı bir seçenek olarak toplum karşısına çıkmalı. AKP karşısında ciddi bir güç olmanın yolu ise; " Birleşik Demokratik Güç Birliği", " Solun adayları" gibi seçenekler ciddiye alınmalı.
Tahayyülü olmayan sol alamaz. Solun tahayyülü olmalı.
AKP' ve savunduğu politikalar Sol açısından uygun bir Abuhava sunmaktadır. Endamı Acemlalesi olan bir soldan da toplumun koptuğu ve kendini sıcak hissetmediği bilinmelidir. Solun toplumsallaşması için bu yerel secimler solun tüm renklerine ciddi olanaklar sunmaktadır.
İnsanı insanın kurdu yapan, yabancılaşma ve barbarlığa karşı, başkalarının acılarını içinde hisseden bir anlayışla "dayanışmayı" temel almalı sol.

Catı partisi

Catı Partisi Siyasi Partiler Kanunu gereği bir zorunluluk ve teknik bir yapı olarak değerlendirilebilinir.
Sosyal demokratlardan sosyalistlere değin geniş, esnek bir yapı olarak düşünülmeli. Her yapı kendi otantik yapısını korumalı. Farklılıkları ile "Catı altında" toplanabilir sol. İtalya'da "Zeytin Dalı" Meksika'da " Zapatistalar" deneyimi hayat bulan deneylerdir. Yani çoğulcu ve farklı fikirleri bağrında taşıyan bir yapı.

AKP Tusinamisine karşı böylesi bir güç birliği zorunluluktur. Bu güç birliğinin adı çatı partisi,ya da başka bir isim olabilir. Bu önemli değil. Önemli olan Siyasi Partiler Kanuna göre teknik bir organizasyonu çoğulcu bir anlayışla oluşturmaktır. Yani solun güç birliğini sağlamaktır.

Siyasetin abisi olmaz. CHP'nin kongresinden yeni bir yönetim çıkmadı. Ülke barajının yüzde 10, CHP de başkan olma barajının ise yüzde 20 olmasının bu seçimlerde de birliğin handikapları olarak önümüzde durduğunu da unutmamalıyız. Buna rağmen siyasetin abisi olmaz. CHP'yi bu yerel seçimlerde merkezi düzeyde "Çatı altında" görmek umutsuzluğunu genel yaklaşım tarzı haline getirmemeli. Yerel inisiyatifleri ve örgütleri mümkün olduğunca ikna edilmeli. Çünkü Ankara da siyaset başkadır, Hacıbektaş ta başka. Hiç kimsenin lüksü yoktur.

Yerel secimler ve Hacıbektaş

"Aşk ayrıldığınızda yalnız hissettiğiniz kişidir" derler. Sola artık ayrılık yakışmıyor. Var olan ayrılık ise; solu toplumdan yalnızlaştırıyor. Hacıbektaş'ta solun toplumsal bir güç olması, fikri bir zemin üzerinden toplumla buluşmasından geçiyor. Bu yerel secimler böylesi bir olanağı sunmaktadır.
Bu akıldışı gidişata son vermek, linç kültürünü utanç konusu haline getirmek için vicdanlara seslenmemiz gerekiyor. Sol bu ülkenin vicdanı olmak durumunda. (Her solcu vicdan sahibi, her vicdan sahibi solcu olmasa da) Belki de toplum vicdanını yitirdiği için sol bu denli zayıf kalabiliyor.
Siyasi elitlerimiz var olan sorunlarımıza çözüm getirmek yerine inkar, gerilim ve devekuşu politikalarıyla her sorunu halının altına süpürmeyi tercih edebiliyorlar.
Birisini takip edip onun arkasından gittiğinizde onun izini takip ederek en fazla onun kadar yürüyebilirsiniz. Bu seçimlerde kişi fetişizmi ve Mesih yaratarak bir yere gidilemeyeceği bilinmelidir.
Bize bugün lazım olan solda Mesih yaratmak değil, yeni bir fikri zemin tarifi yapmaktır.
Doğaldır ki; yeni olan programın kadroları da yeni olmak durumundadır.
Bu konuda Hacıbektaş'a emeği geçmiş siyasetin kanaat önderlerinin, partilerin ve sivil toplum örgütlenmelerinin ortak iradesini açığa çıkarmak ve yeni olana desteklerini sunması önemlidir.

"Kendisine el uzatan birine Aborjin bir kadının yanıtı şöyle olmuş: "Eğer buraya bana yardıma geldinse evine dön, ama eğer bu mücadeleyi kendi mücadelenin bir parcası olarak görüyorsan, birlikte bir şey yapabiliriz."
Hacıbektaş'ta bu yerel seçimlerde derdi ortak olanların kişisel beklentilerinin ötesinde kendini toplumsal muhalefetin ortak aklında buluşturması çok önemli gözüküyor.

Bu yerel secimde ülke genelinde olduğu gibi Hacıbektaş'ta da solun iddialarını ortaya koyabilecek ve aynı zamanda, Alevibektaşi, Kızılbaş inancına, kültürüne sahip çıkacak yeni bir çekim merkezine ihtiyaç var.

Hacıbektaş'ta 8 Mart Dünya Emekçi kadınlar Günü'nde çalışma yürüten bileşenler 8 Martı yerel secim çalışmaları için bir milat olarak kabul edebilirler. Toplumun ihtiyaçlarını kendi gündemi yapan bir anlayışla bu yerel seçimlerde oğulcu ve katılımcı bir çalışmayı Hacıbektaş'ta hayata geçirmek duyarlı tüm insanların görevi olarak önümüzde duruyor.

Artık bir solcunun bir solcuya yaptığı solculuktan(ama sadece bununla sınırlı bir solculuktan) yeni bir hayat çıkmadığını ne zaman görmemiz gerekecek? Herkesin solcu olduğu bir yerde solun esame'sinin okunmamasını kalbimize ve içimize anlatabiliyor muyuz? Aklı ve yüreği kanayanların birlikte olmaması için hangi "erdemli"! gerekçe ileri sürülebilinir ki?

Hacıbektaş'ta İdare-i maslahatçı tutumlara harcanan zamanı geri getirmek mümkün olmadığına göre, " Barış, emek, laiklik, demokrasi" güçleri ile siyasetin bahar ortamı yaratılabilinir.
Adamsendeciliğin aslında bireysel dürtüleri beslediği bilinmelidir.. Bu seçimlerde tüm bireysel dürtülerden azade, önce birbirimize ve sonra topluma "İkrar" vermeliyiz. Kendimizi ilgilendiren gerçeği ve gerçekleri açık yürekli bir şekilde birbirimizle paylaşmadan kendimizi ait hissettiğimiz "toplumsal bir dergâhımız"! hiç olmayacaktır.

Birlikte davranmamak, birliğe vebalı gibi bakmak, ayrılığı ise kutsamak solu manevi takatten düşüren bir iç yaradır adeta!
Bu seçimlerde Hacıbektaş'ta akil insanların bilinen Ahval üzerine albastı hallerine sarılmaması gerektiğini bilmeliyiz.Bu seçimlerde huzursuzların huzur-u kalp yaratarak işe başlamaları önemlidir.

Deccal'e karşı Mehdi beklemeyecekse, meşru bir mücadeleyi "Dai'ler"i ile verenlerin devamla "Zındık" ilan edildiğini unutmadan, iki yakamızı bir araya getirmemiz zorunluluk değil midir?
Eğer bu seçimler ayrı ayrı adaylarla ve ayrı seçeneklerle yaşanacaksa bırakalım dağınık kalsın.
Geç kalmadan önce kendimizi, sonrada birbirimizi toparlamalıyız.
Kimse aklını başka kimsenin önüne koymadan, bilenle bilmeyen bir olur mu demeden , "kişiliği buzdan çıtalardan oluşmuş insanlarla" fazla ileriye gidemeyeceğimizi de bilerek, geniş bir cephe ile kucaklaşmak çok önemli bu seçimlerde..

Topluma güven vermek için bu şart ve adeta zorunluluktur. Ortak politika, ortak aday, ortak belediye meclis üyelerini, ortak bir iradeyi, ortaklaştırılmış meclis türü bir yapıdan çıkartmak mümkündür.
Uygun toprak ve elverişli siyasal bir iklim bu konuda bizlere olanak sunmaktadır.
Teller bir kez koptu mu, istediğiniz kadar düğüm atın, aynı sesi bulmanız mümkün olmuyor. Bugün psikolojik kopuşları önleyecek bir çağrı olarak, bu satırlar kabul görürse bu yazı amacına ulaşmış olacaktır.

Elmanın kurdu elmanın dışını bilmezmiş. Solun bölücülüğü üzerine yapılan propagandalara karşı, Kızılelmayı dişleyen milliyetçi zihniyetin hamasetleri ve tarumar ettikleri bu topraklarda (Hacıbektaş'ta) biraradalığı savunan bizler, bu yükü tek başımıza kaldıramayacağımızı biliyoruz..
Kardeş kavgasını körükleyenlere fırsat vermeyebilir, kutsiyet atfedilen değerlerin siyasetin mezesi yapılmasını da önleyebiliriz.

"Ne olursan ol gel" diyor Mevlana, ama aynı Mevlana " Önce kendine gel" de diyor. Sen kendinde değilsen, gelenin de gidenin de bir faydası olmuyor.

Bu yerel seçimlerde toplumsal hayata hangi araçlarla ve nasıl bir anlayışla müdahale edilecek?

Eski araçlarımızla ve fikirlerimizle yürüyemeyeceğimize göre, şimdi var olan araçlarımızı ve olanaklarımızı "Solun birliğine" ve " Solun çalışmasına" feda edebilecek miyiz ?
" Ne ekersek, onu biçeriz" ilkesi çiftçilik kadar, siyaset için de geçerli. İyi şeyler ekelim ki, hiç değilse çocuklarımız güzel şeyler biçsin.

Bütün mesele bu..

Aydın Şimşek
Sulucakarahöyük Gazetesi
Serçeşme/HACIBEKTAŞ

Hiç yorum yok: