4 Ağustos 2008

Global Çalkantının Ülke Ekonomisine Etkisi 2009' da


Türkiye ekonomisi zorlu bir süreçten geçiyor. Geçen yılın ağustos ayından bu yana Amerikan emlak ve kredi piyasalarında yaşanan ciddi sorunlar Türkiye ekonomisini de zorluyor.


Global ekonomik gelişmelerin Türkiye üzerine etkilerini Boğaziçi Üniversitesi’nden Ekonomi Profesörü Burak Saltoğlu ile konuştuk.

Saltoğlu, global belirsizliğin Türkiye ekonomisinin büyüme tarafı üzerine asıl etkisinin 2009 yılında görüleceği düşüncesinde…

MURAT ÖĞÜTÇEN

»Türkiye ekonomisi 2002-2006 yılları arasında gerçekleştirdiği büyüme ortalamasının altında performans gösteriyor. Ekonomide görülen yavaşlamada uluslararası çalkantının etki gösterdiği fakat Amerikan emlak ve kredi piyasasında yaşanan sorunlar olmasaydı da Türkiye’nin büyüme rakamlarında düşüş görüleceğine dair görüşler var. Sizin bu konuda değerlendirmelerinizi alabilir miyim? Global çalkantı yaşanmasaydı da Türkiye ortalama olarak yüzde 7’leri aşan ölçekte büyümenin sonuna gelmiş miydi?

Bu sorunun çok kolay bir cevabı yok gibi zira Türkiye finansman ve ticari kanallarla dünya ekonomisine entegre olmuş durumda ve tüm bu gelişmelerden etkileniyoruz. 2007 sonrası seçim ve belirli sorunlar nedeni ile biraz ivme kaybetsek de eğer global sorunlar yaşanmasaydı büyüme tekrar hız kazanabilirdi görüşündeyim.

Özellikle 2006 yılı mayıs ayında görülen faiz artışlarının etkisi de büyümeyi sınırlamıştı. Eğer global şartlar elverişli olsaydı faiz indirimleri gündeme gelebilir ve büyüme tekrar hızlanabilirdi. Bence her durumda şu anda yaşadığımız global belirsizliğin büyümeye olan olumsuz etkileri 2007 ve hatta 2008’den çok 2009 verilerinde görülecektir. Büyümemizde temel katalizör global likidite ve global risk iştahı olduğu için bu iki unsur sorunsuz devam edebilseydi büyümemiz de devam edebilecekti. Ancak, bu iki etkinin de sonsuza kadar olumlu devam etmesi mümkün değildi ve nitekim son bir yıl içinde ciddi bir belirsizliğe girildi. Sonuç olarak Türkiye’nin büyümesinin bu tür global etkilerden daha az etkileneceği bir ekonomik konjonktür yakalamamız için çok çaba sarfetmemiz gereklidir görüşündeyim.

»Türkiye ekonomisine yönelik olarak orta vadedeki beklentileriniz nelerdir?

Global sorunların 2008’de bitme olasılığı zor gibi görünüyor. Bu sorun çözülse de yaratacağı enflasyon riski nedeni ile kamu finansmanı ve diğer sorunları beraberinde getireceğini düşünebiliriz. Sonuçta hem büyüme, hem dış ticaret hem de finansmanı yönünden 2002-2007 döneminden çok daha zorlu bir döneme giriyor olabiliriz. Dış ticaret yönünden bakıldığında Avrupa Birliği (AB) ekonomilerinin yavaşlaması ve avronun durumu bizim en temel belirleyicimiz olacak. İngiltere’de yüzde 0.2’lik son büyüme rakamı bu ülkenin Avrupa’da resesyona (durgunluğa) en yakın ülke olduğuna işaret ediyor. Almanya, AB ekonomilerinin motoru olması nedeni ile çok önemli bir ülke ve olumsuz büyüme sinyalleri veriyor. İspanya, İrlanda, İtalya ve Belçika da çok sorunlu olmaya aday ülkeler. İhracatının yüzde 75’ini bu ülkelere yapan Türkiye ekonomisinin bu sorunlardan bağımsız olması çok kolay değil. 2009 yılında turizm bile bu süreçten olumsuz etkilenebilir. Bu olayın dış ticaret yönünden ima ettiği belirsizlikler. İç talep yönünden ise enflasyon ve faizler dışarı da olanlardan doğrudan etkilenecek. Çok hızlı bir emtia fiyat düşüşü yaşanmazsa enflasyon beklentilerini indirmek çok kolay olmayacak. Ayrıca, risk iştahının da düşük olduğu dönemlerde para girişinin de dönem dönem ağırlaşması muhtemel. Tüm bu gelişmeler her iki cephede de çok kolay toparlanmayı güç kılıyor. Kamu maliyesi ve borç dinamikleri de bu süreçten olumsuz etkilenebilir. Yavaş büyüme, vergi kaybı, yüksek faiz zor finansman demek. Bu durum kamu maliyesini zorlayabilir. Büyüme oranı olarak da yine 2009 için de özellikle ihracat hız keserse çok hızlı bir büyüme beklemeyebiliriz. Tüm bunlar bilindiğine göre yapılması gereken tek şey bu krizi koordineli ve beklentileri bozmayacak şekilde şeffaf ve kararlı bir şekilde yönetmektir. Ama iyi bir ekonomi yönetimi ile sert bir krizin gelişimini önleyebiliriz. Ekonomi bürokrasisine bu kritik dönemde çok büyük işler düşüyor.

»Türkiye’de yüksek faiz düşük kur politikasının uygulandığı ve bu durumun sonucu olarak da yerli sanayinin sorun yaşadığına dair yaygın bir görüş var. Sizin konu ile ilgili değerlendirmelerinizi alabilir miyim?

Bu doğru, düşük döviz kuru enflasyon konusunda avantaj sağlıyor. İthalata önemli vergi geliri yaratıyor. Ama süreç de özellikle yedi senedir kısmen sorunsuz işlediği için çok da bir değişim yapılamıyor. Daha farklı bir politika uygulaması tabi ki daha risksiz olur ama öncelikle tüm ekonomik oyuncuların bu tür bir değişime istekli olmaları gerekiyor. Alternatifinin de tartışılıyor olması gerekiyor. Bunun için de Türkiye’nin kendi ekonomi programını yaratabilecek bir iktisadi okula ve bunu destekleyen bir sanayileşme altyapısına gereksinimi var.

»Türkiye, 1988’den bu yana, ilk kez 7 yıldır üst üste cari işlemler açığı veriyor. Cari açığın 50 milyar doları aşabileceğine dair tahminler yetkili ağızlar tarafından ifade ediliyor. Türkiye ekonomisi için ciddi risk oluşturduğu görüşlerinin yanı sıra finanse edildiği ölçüde sorun olmadığına dair görüşlerde var. Sizin Türkiye’nin yükselen cari açığına dair görüşleriniz nelerdir?

Bu sorun geçmiştekinden farklı olarak global likidite fazlası ile daha rahat yönetildi. Daha ne kadar yönetilir bilmek çok zor ama bir noktada bir düzeltme yapması beklenebilir. Tabi temelinde ülke olarak fazla tasarruf yapamamamız ve sanayileşme politikamızın olmaması ya da yeterli düzeyde güçlü olmaması yatıyor. Çözümü kolay değil ama her krizde döviz kuru arttığı için kapatılır ve bir diğer krizde sorun olmaya devam eder. Bu seferki daha farklı ama işler iyi giderken önlem almayı öğrenemediğimiz sürece bundan sonra da bu konuları tartışmaya devam edebiliriz.

»Yüksek reel faizlerin sürmesi halinde ileride Hazine’nin borçlanma konusunda zorlanma ihtimali var mı sizce?

Evet, yüksek reel faiz ve düşük büyüme ilerde sorun yaratabilir. Ama sorunun kısa vadeli çözümü de maalesef daha fazla reel faiz ödememizdir. Bu anlamda enflasyonun kontrolü son derece önemli. Ama bence o da bizim elimizde olan bir konu değil petrol fiyatları ile ilişkili. Son günlerde başlayan petrol fiyatlarındaki yumuşama burada lehimize kullanılabilir.

»Türkiye’nin enflasyon ile mücadelede gelmiş olduğu noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Yıl sonu enflasyon tahmininizi alabilir miyim ?

Petrol fiyatları pozitif bir sürpriz yapmazsa yılsonu yüzde 10’un altına inebilmemiz güç gibi görünüyor. Çoğunlukla bizim dışımızdaki etkilerden enflasyonda önemli avantajlar elde edilmiş ve yine elimizde olmayan nedenlerden dolayı (petrol fiyatlarındaki astronomik artışlar) yine enflasyon kontrolü elden gitmiştir. Bu süreçte enflasyon yönetme sürecimizi de ilerisi için sorgulamamız gerekiyor görüşündeyim.

»Dünya ekonomisindeki gelişmelere dair görüşlerinizi öğrenmek isterim. Kredi krizinin neresinde bulunuyoruz.

Gelişmekte olan ülkeler Amerika’dan kaynaklanan sorunlara karşı en azından kötü bir performans göstermedikleri şeklinde değerlendirmeler var? Sizin küresel ekonomiye yönelik olarak tespitleriniz ve beklentileriniz nelerdir?

Kredi krizinde paniğin azalması sonrası çıkacak reel sorunlarla yüzleşme aşamasındayız. Kestirmek zor ama herkesin başta beklediğinden çok daha uzun bir zaman alacak tam toparlanma. Küresel ekonomi bu denli serbestiyi piyasa kuralları içinde çözebilecek bir altyapıda olmadığını bize göstermiş oldu. Finansal piyasaların aşırı hızlı büyümesi sonucu gelinen noktada ekonomi bürokrasisi ve yönetimi kriz yönetimi kurallarını tam belirleyememiş gibi görünüyor. Bu da daha sağlam bir düzenlemenin dünya ölçeğinde uygulanmasını zorunlu kılıyor. Ancak, kriz geçince bu acılar hemen unutulabilir mi beklemek gerek.

»Amerika’da yaşanan sorunların kaynağı, problemin ana unsurları nelerdi sizce? Neler yapılsaydı bu sorunlar yaşanmazdı ?

İkinci olarak Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) krizi nasıl yönettiği ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyim?

Bence aksayan temel nokta, düşük faizin yanında finans şirketlerinin karlılığını azaltmamak için yapılması gereken kontrollerin yapılmaması olmuştur. Bu şartlarda piyasaların tam nasıl çalıştığını daha iyi anlayan ve denetleyen kurumlar ve ekonomi yönetimi gerekiyor. Daha şeffaf ve enformasyonun rahatça paylaşılabileceği finansal sistemler yaratılabilmelidir. Yeni FED yönetimi tüm bu sorunları devraldığı için sorunların panik ve krize dönüşmesi yönünde çok önemli tavizler verdi.

Bu tavizler bu kriz atlatılsa bile bir sonraki krizde kurumlara risk alma desteği vermektedir. Soruna radikal bir çözüm için krizin panik kısmının atlatılması gerekir. Ancak o zaman şu anki yönetimin konuya ne kadar ileri görüşlü baktığını değerlendirebiliriz.

»Son fiyat düşüşlerine rağmen petrol yüksek seyrini sürdürüyor. Dünya ekonomileri ne kadara kadar petrol fiyatlarını absorbe edebilir?

Dünya ekonomisinin 150 dolarları bile absorbe edemeyeceği anlaşıldığı için fiyatlar yavaşça aşağı gelmiştir. Spekülatif işlemler fiyatların bu denli sert bir çıkış yapmasına neden olmuştur. Petrol fiyatları tekrar çok yükselebilir mi, evet belki ama ciddi maliyetlerle birlikte.


Birgün

Ekonomi


Hiç yorum yok: