| |
Alevi köylerine zorla yapılan camilerin, Alevi köylerine atanan misyoner imamların Alevilik açısından ne kadar yıkıcı ve bozucu olduğunu, Alevi varlığını ortadan kaldırmaya yönelik nasıl bir tehdit oluşturduğunu görmek ve yüksek sesle dile getirip soruna dair bir an önce bu misyonerlik faaliyetine karşı çözüm üretmek gerekiyor. Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığıyla yürütülen bu vicdansız, hukuka ve temel insan haklarına aykırı misyonerlik faaliyetinin kabul edilebilir hiçbir yanı bulunmuyor. 21.yüzyılda hala Diyanet misyonerlerin iş başında olması, binlerce yıldır dinlerini/inançlarını kendi inandıkları, bildikleri, anladıkları gibi yaşayan Alevilerin "yola getirilmesi gereken sapkınlar" olarak görülmesi şiddetle reddedilmesi gereken bir durumdur. Herhalde şu yaşıdığımız zaman diliminde Diyanet kadar sistemli, örgütlü ve resmi misyonerlik faaliyeti yürüten bir başka organizasyon yoktur. Anadolu topraklarının öz ve özgün inancı olan Alevilik tek tanrılı dönemden itibaren ne yazık ki sürekli olarak baskı, zulüm ve asimilasyon uygulamalarına maruz kalıyor. Sözgelimi Osmanlı'da Müslüman olmadığı gerekçesiyle acı katliamlar yaşarken, günümüzde "müslüman kardeş" olarak asimilasyona tabi tutuluyor ve Müslümanlığın gerekleri öğretilmeye kalkışılıyor. Bu yazıda Alevilere yönelik asimilasyon operasyonunda rol alan misyoner imamlar ve çalışma tarzlarını ele alırken, asimilasyon uygulamasının muhatabı olan Alevilerin hal ve hareketlerine de değinmek istiyorum. Yani üç başlığımız var açılacak, misyonerlik/asimilasyon faaliyetine dair: Diyanet/Devlet ne yapıyor ? Misyoner imamlar ne şekilde misyon yürütüyor? Aleviler nasıl tepki veriyor?
HÜRRİYET'TEN ASİMİLASYONA GÜZELLEME Hacı Bektaş Şenliklerinin ikinci günü, yani 17 Ağustos tarihli Hürriyet Gazetesi Pazar ekinin iki tam sayfasını Alevilere yönelik bir asimilasyon faaliyetine güzellemeye ayırdı. Bir Alevi köyüne atanan imamın "bir Alevi köyü imamının hatıraları" adıyla yazdığı bir kitaptan yola çıkılarak yapılan haber/kitap tanıtımı idi yazının konusu. Fakat eğer yazı kitap tanıtımı idi ise amacını çok fazlasıyla aşan bir nitelik taşıyordu. Hürriyet yazarı farkında olarak ya da olmayarak yazdığı haber/tanıtım/röportaj ile Alevilere yönelik tam bir asimilasyon övgüsüne yöneliyor, Alevi köyünde görev yapan imamı yaptığı çalışmalardan, üstlenmiş olduğu misyondan dolayı alkışlıyor, alkışlatıyordu. İmam Hatip mezunu çocuk yaştaki bir imam; Yozgat merkeze bağlı bir Alevi köyü olan Kababel'e Diyanet tarafından görevli(misyoner) olarak gönderiliyor, imam uzun bir süre o köyde "görev" yapıyor, Alevileri yola getiriyor ve yaşadıklarını/başardıklarını örnek olsun diye "saka" adlı bir kitapta topluyordu. Hürriyet yazarı işte bu kitabı tanıtım -siz misyonerlik faaliyetlerine övgü için şeklinde okuyabilirsiniz- için iki tam gazete sayfası ayırmıştı. Alevi köyüne bir misyonla giden imamı şöyle sunuyordu Hürriyet yazarı:" Kitabının kahramanlarının yaşadığı Kababel Köyü'nü birlikte ziyaret etmeye karar verdik. Takım elbisesi, şık güneş gözlüğüyle geldi. Tokalaşırken ellerimi kavrayışındaki özgüven, karşımda modern bir din adamı olduğunu anlatıyordu… Ebuzer Gıffari Bakır, Sorgun İmam Hatip Lisesi'ni bitirdikten sonra 1992'de imamlık sınavını kazanınca tayini kendi köyüne yakın Alevi köyü Kababel'e çıkıyor… Ama görev bu, çaresiz gidiyor. Tam yedi yıl kalıyor o köyde. Kendi isteğiyle ama aynı zamanda imamlarını çok seven, bağrına basan Kababel köylülerinin de isteğiyle."
KABABELLİLER İMAMI ÇOK SEVMİŞ Hürriyet yazarı röportajını/kitap tanıtımını belgelemek için imamla Kababel'e gidiyor. Bu kez de köylülere alkışlatıyor imamı, misyonerlik faaliyetlerini:" Köyde dolaşıyor, kadın-erkek herkesle konuşuyoruz. Kadınlar, İmam Bakır'ı anlatırken hep aynı deyimi kullanıyorlar: "Kıymet yetmez, değer yetmez." Herkes, onun farkının farkında. Yusuf Özcan (52) "Akrabamız oldu, sofralarımıza oturdu diyor. Dursun Ali Şimşek "Ebuzer, diğer imamlardan farkını kendisi yarattı" diye anlatıyor. "Bize sevecen yaklaştı. Güven duyduk, evimize aldık, aileden biri oldu. Bektaş Şahan (77)imama "Senin hasretindeyim. Can yoldaşımdın" diyor, Vasiyetim var. Vefat edersem hocayı getirin, beni defnetsin, dedim. Hocamın yeri ayrıydı. Muhabbetimiz çok sargındı." Köylüler yetmiyor bir de köyün Alevi dedesine alkışlatıyor imamı Hürriyet. Alevi dedesi imamdan dolayı ne kadar şanslı olduklarını söylüyor:" Köyümüzden çok imam gelip geçti. Ama Ebuzer'in farkı var: Dedemden kalan eski yazılı Ehli Beyt kitaplarını okudu. Camide vaaz sonrası kitap bir, din bir, Peygamber bir, toprak bir, bayrak bir, dedi. Yozgat'taki diğer Alevi köyler, imamdan yana bizim kadar şanslı değil."
İMAMIN ALEVİLERİ İKNA YÖNTEMİ Misyoner imam çalışma yöntemini anlatıyor ve Hürriyet yazarı onu da alkışlayıp örnek gösteriyor :" Uykudan, zamandan, mekándan fedakárlık yapmak lazım. Çünkü külfet olmadan nimet olmuyor. Kababel Köyü'nde içlerine girmek yerine kenarda dursaydım, bugün beni unutmuş olacaklardı. Cami dibinde oturup futbol muhabbeti yaptım. Gençlerle futbol oynadım, arkadaş oldum. Radyodaki türküyü beraber dinler, beraber coşup hüzünlenirdik. Hatta Ebuzer Bakır'ın, hasat zamanı tarlalara gidip köylülerle nohut patosladık." Hürriyet misyonerlik övgüsünü mealen "darısı her Alevi köyünün başına" şeklinde bitiriyor.
KISA ASİMİLASYON TARİHİ Alevilerin yola getirilmesi için Alevi köylerine cami yapılması ve misyoner imamlar atanmasının tarihi pek de yeni yasılmaz. Bu yönde bir uygulama zaman zaman denenmiş ve uygulanmıştır. İlk denemelerden biri bundan 400 yıl öncesine rastlamaktadır. Osmanlı Engizisyonu kitabımda yer verdiğim bir belge 1600 tarihlidir ve belgede şeriat alimi Aziz Mahmut Hüdai Efendi Padişah I.Ahmet'e "alevi köylerine cami yapılması ve imamlar atanması gereğinden" bahsedilmekte ve "her köye bir imam atanarak, imamın bu dinsizleri, kadınlarını ve çocuklarını eğitip yola getirmesi sağlana, düşünce ve inançlarından dönüp şeriat üzre gelmeleri için ne münasip ise yapıla" şeklinde emir buyurmaktadır. Yine 1826 da Bektaşi dergahlarının kapatılması ve imhası sonrasında bu dergahlardan kadim olanların yönetimine Nakşibendi imamlar atanırken aynı zamanda bu dergahlara cami yapılması yoluna da gidilmiştir. Bu asimilasyon camilerinden en tipik olanı Hacı Bektaş Dergahında yapılmıştır ve 1834 tarihlidir. "Alevi köylerinde tarihi camilerin bulunduğu, Alevilerin camileri kendi istekleriyle ve kendileri tarafından yaptıkları, camilerde ibadet ettikleri" yalanının asimilasyon amacıyla üretildiği ve yayıldığı tartışmasızdır. Yine bu yüzyılın başında Ankara Valisi Mehmet Memduh 1894 yılında padişah II.Abdülhamit'e İç Anadolu bölgesinde yaşayan Alevilerle ilgili bir rapor sunar ve Alevilere yapılması gerekenler hakkında önerilerde bulunur: "Bölgemizin bazı yerlerinde özellikle de Yozgat ve Kırşehir sancakları dahilinde yoğun bir biçimde adlarından başka müslümanlıkla hiçbir ilişkileri kalmamış olan ve Anadolu'da Kızılbaş/Sürhi Ser olarak adlandırılan insanlar yaşamaktadır. Bu toplulukların zararlı inançlarının düzeltilmesi yolunda yapılması gerekenlere ilişkin raporumu 1893 tarihinde makamınıza sunmuştum. Raporumdan sonra orada yazıldığı gibi Kızılbaş köylerine olabilecek çabuklukta birer cami şerif yaptırılmış, buralara ehli sünnetten imamlar tayin edilmiş, Kuran öğretilmesi için mektepler inşası yoluna gidilerek Tanrı'nın yardımı ve devletimizin de gücüyle zararlı inanış sahipleri büyük ölçüde yola getirilmiştir."
ALEVİLERİN YAZGISI Misyonerler açısından Alevilik zararlı olup ortadan kaldırılması gereken bir inançtır. Mensupları bir an önce yola getirilmelidir. Diyanet sistematik bir biçimde Alevilere yönelik faaliyetini devlet kaynaklarıyla icra etmektedir. Asimilasyon karşısında Alevilerin tavırları ne şekilde olmaktadır? Asimilasyon ipine boynunu uzatan Aleviler var mıdır? Alevi örgütlülüğünün geldiği aşamada asimilasyon girişimleri karşılıksız kalır mı? Asimilasyon bir suç değil midir? Bu sorulara ilişkin düşüncelerimi ve "bir Alevi köyü imamının anlarında" neler yazdığını ayrıca analiz edeceğim.
Ali Yıldırım 18.09.2008 13:19:28 | | Alevionline |
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder