29 Eylül 2008

SAFLIK (KUM SAATİ)- AHMET ALTAN

Ahmet Altan

KUM SAATİ

SAFLIK

Peki, diyelim ki ben safım.


Kolay kanıyorum ve olmayacak hayallerim var.


Herkesin bu kadar cingöz olduğu bir memlekette ben de saf oluvereyim, ne olur?


Ben bazen bilgililerin cahillere, akıllıların saflara ihtiyacı olduğuna inanırım.


Bilginin ve aklın da insan ruhunda bıraktığı lekeler bulunur çünkü.


Kendini üstün görme gibi, diğerlerini küçümseme gibi, “kül yutmayacağım” derken tümden kuşkucu olmak gibi, bazen basit olayların da mutlaka karmaşık olacağını sanma gibi, kendini koruma isteğine fazla kapılma gibi küçük tortular bırakabilir içimizde bilgiyle akıl.


Deyin ki ben cahil ve akılsızım.


Siz de çok akıllısınız.


Ama siz kendinizi çok fazla koruyorsunuz.


Beki de bazen korumanız gerekmediği yerde koruyorsunuz.


Başkalarından çok kuşkulanıyorsunuz.


Bazen de kuşkulanmanız gerekmediği yerde kuşkulanıyorsunuz.


Kandırılmamak için çok direniyorsunuz.


Bazen kandırılmadığınız durumlarda da direniyorsunuz.


Bilginiz ve aklınız sizi çok koruyor.


Ama bazen insan en çok korunduğu ve en çok koruduğu yerden vurulur.


Belki de o kadar korunmamak gerekiyordur.


Hadi diyelim ki siz olayların yüzde doksan dokuzunda haklı çıkıyorsunuz.


Yüzde birinde haksız olma ihtimaliniz yok mu?


Ben çocukken babam “yüzde bir” diye bir yazı yazmıştı.


“O yüzde bir için ben her şeyi göze alırım” demişti.


Belki de o yüzde biri görmek için biraz cahil ve saf olmak gerekir.


Akıl, o “yüzde biri” saklar çünkü bizden.


Bugün bu ülkenin “ezilen” insanları bir türlü biraraya gelip hayatı değiştiremiyorsa bunun en büyük nedenlerinden biri belki de “akılları”.


Yeterince saf olmamaları.


Herkes diğerinin kendisini kandıracağını düşünüyor.


Çoğunlukla da haklı düşünüyor.


Aleviler Sünnilerden çekiniyor.


Çünkü Sünniler fırsat bulunca Alevilerin çocuklarına din eğitimi verip onları Sünni yapmaya çalışıyorlar.


Sünniler Alevilere kuşkuyla bakıyor.


Çünkü Aleviler kendilerini koruma kaygısıyla Sünni dindarlara karşı orduyla ve devletle işbirliği yapıyorlar.


Kürtler Sünni dindarlara güvenmiyor.


Çünkü onların Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgelerde seçimleri kazanmak için devletin baskıcı tutumunu destekleyeceğine inanıyor.


Onlar seçimleri kazanmasın diye her türlü işbirliğini reddediyor.


Sünniler solculara güvenmiyor.


Onların dindarları hor gördükleri fikrine sahipler.


Solcular dindarlara mesafeliler.


Çünkü fırsat bulduklarında bir din devleti kurup kendilerinden olmayanları yok edeceklerini düşünüyorlar.


Herkes herkesten kuşkulu ve herkes herkese karşı.


Akıllıca ve bilgilice baktığımızda herkes de haklı.


Peki, herkesin haklı ve akıllı olduğu bir durumda ne yapacağız?


Herkes akıllıca davrandığı sürece bu ülkedeki insanların durumu değişmeyecek.


“Ezilen” bütün insanlar öbek öbek ayrılacaklar ve kendilerini birbirlerine karşı korumaya çalışacaklar ya da fırsat bulduklarında diğerlerinin aleyhinde bir şeyler yapacaklar.


Devlet de hepsini birden ezecek.


Bu çıkmaza aklımızı takip ederek gelip takılmışız.


Bilgimiz ve tecrübemiz bize böyle davranmanın doğru olduğunu söylemiş.


“Akıllı ve bilgili” olduğumuz sürece biz bu sarmaldan sıyrılamayız.


İşte burada sanıyorum biraz cehalete ve saflığa ihtiyaç var.


Benim safça ve cahilce bir düşüncem var.


Ben, bütün bu gruplardan insanların “biz şurada şöyle bir hata yaptık” diyebileceğini düşünüyorum.


Kuşkudan ve kurnazlıktan vazgeçen bir “saflık” gösterebileceklerini umuyorum.


Hiç mi Sünni bir dindar çıkıp, “Alevilerin çocuklarını rahat bırakın, cemevlerini ibadethane olarak kabul edin, kendimiz için istediğimiz inanç özgürlüğünü onlar için de istemeliyiz” demez?


Hiç mi bir Alevi çıkıp, “bırakın türbanlarını taksınlar, orduyla işbirliği yapmak bu ülkeye güveni ve hukuku getirmiyor, elele verip özgür ve güvenilir bir ülke kuralım” demez?


Hiç mi bir Kürt çıkıp, “sadece kendi ırkımıza yapılan zulümleri değil diğerlerine de yapılanları görelim, bütün bu zulümleri kırmak için yan yana gelelim, hep birlikte insan haklarını savunalım” demez?


Hiç mi bir solcu çıkıp, “din bir ülkenin kültürel yapısının en önemli ögelerindendir, dinle barışmadan yaşamak halktan uzaklaşmak anlamına gelir, dinden korkacağımıza onları da demokrasi mücadelesine katalım” demez?


Hiç mi demezler?


Demezler belki.


Akılları ve bilgileri onlara dememelerini söyler.


Ben safım ve diyorum ki bu gruplardan birileri bunları yüksek sesle söylemeye başlarsa bu ülkenin kaderi değişir.


Herkesin mutlu, özgür olduğu bir ülke kurulur.


Biliyorum siz akıllısınız ve benim saflığıma güleceksiniz.


Ben de size küçük bir soru soracağım.


O kadar akılısınız da neden yıllardır ezilip duruyorsunuz?


Bu aklınız ezilmekten başka işe yaramıyor mu?

Taraf Gazetezi-28,09,2008

Hiç yorum yok: