Necati DOĞRU
Yazara ulaşmak için : ndogru@gazetevatan.com
Kıyamete kadar yaşayacak diyorlardı. Masal bitti. Bizim Bilderbergci Fehmi bile “Toplantılarına katıldım, krizin geleceğini hiç söylemediler. Bir yığın Bilderbergci CEO tanıdım, onlara da sürekli sordum, hiçbiri küresel krizden söz etmediler” diye yakınıyor. Amerikalı düşünür Francis Fukuyama da “Tarih bitti, sağ kalan ve ebediyen yaşayacak olan Amerikan kapitalizmidir” söylemini yalamak zorunda kalıyor. Fukuyama bile, “Yetişin Amerika şirketi yıkılıyor” feryatlarını yükseltiyor.
Masal güzeldi.
Dinleyeni etkiliyordu.
Egoları tetikliyordu.
“Bir lokma-bir hırka kültürüyle” büyümüş bizim Adil Düzenciler’i bile kendine ram ediyor, onlar gibi düşünmeye, onlar gibi giyinmeye, onlar gibi yemeye, 4 çarpı 4 çeker ciplere onlar gibi binmeye “Müslüman zengin olmalıdır, gerekiyorsa feneri soymalıdır” demeye başlıyorlardı.
Daha çok arzu et.
Daha çok tüket.
Daha hızlı büyü.
Ölenler ölsün, aldırma!
Sen ve senin egon!
Sen sadece egonu düşün.
Masal buydu ve işte bu masal 1944’de imparator ülke olmaya soyunan ABD’nin “kendi parası dolarla” dünyayı yönetmeyi hedeflemişti. Dünya ABD için çalışacaktı, ABD’yi finanse edecekti, o dolar verip borçlanacaktı, dünyayı yönetecekti.
Öyle de oldu.
Yıl 2008’di.
En borçlu ülke ABD’ydi.
2 trilyon dolar rezervi olan Çin ekonomisi, ABD’ye sürekli borç veren haline gelmişti. Bütün dünya ABD’yi finanse ediyordu. O da Irak’a giriyor, Afrika’yı kuşatıyor, Kafkaslar’da, Orta Asya’da, Ortadoğu’da “petrol ve doğalgaz kaynaklarını” kontrole alıyor, yeşil kuşak stratejileri, ılımlı İslam teraneleri ve turuncu devrimlerle her bölgede “ABD kuklası hükümetler” kurabiliyordu. Kriz patlamasaydı, yayılmacılığın son halkası “İran” olacaktı.
Balon çok şişmişti.
Amerikan kapitalizmi üretimden ayrı bir finans sistemi geliştirmiş, bu sistem üretimin üstünde, tüketiciyi egosundan, şirket yöneticilerini çakallıklarından, banka sahiplerini de ahlaksızlıklarından yakalayarak şiştikçe şişmişti. Vücut kendi özünden, kendi kanından, kendi canından “kendi kurdunu” yaratmıştı. Finans sistemi, üretimin çok üstünde şişen (100 dolar etmesi gereken evi 1000 dolara, 10 dolar etmesi gereken hisse senedini 10 bin dolara çıkartan) bir canavara dönmüştü.
Canavar, sahibini yiyordu.
Masal, acı sonla bitiyor!
Yetiş Keynes bağırtıları!
Dünya artık yayılmacı, egoist, haksız, ahlaksız imparator ABD’yi finanse etmek istemiyor. Onun için kendisine “Piyasa Kahini” adı takılan New York Üniversitesi Ekonomi Profesörü Nouriel Roubini, “Cari fazlası olan ve borç veren konumundaki ülkelerle (Çin gibi...) cari açık veren borçlu ülkeler (Türkiye gibi...) arasında açıkların düzenli olarak finanse edilmesini sağlayacak” anlaşmalar öneriyor.
Kahin’i kim dinleyecek?
Niçin dinleyecek?
Bilmiyorum.
Türkiye’yi yönetenler bu “biten masaldan” nasıl bir ders çıkartıp, halkın önüne hangi programla gelecekler bekliyorum.
*****
UNUTMA!
Pazartesi günü 7 gün dolacak ve “Almanya’dan dosyayı ağırdan alarak isteme sürecinin” bir haftası geçmiş olacak. Işık hızına ulaşmış şu iletişim çağında 7 günde, “Deniz Feneri Dosyası” Almanya’dan Türkiye’ye gelemedi.
Adalet Bakanı açıklasa!
Her gün açıklasa.
“Dosya şimdi Alman sınırını geçti... Romanya’ya geldi... Şu gün, şu saatte Bulgaristan’da olacak... Hava yağmura dönüşmezse şu gün şu saatte Edirne sınırından girecek...!” diye halkı aydınlatsa ne harika olur. Türk Adaleti’ne Adalet Bakanı’ndan katkı olur. İnsanlar “Dosyayı bu kadar yakından takibe alan bir Adalet Bakanı’na sahip olduğumuz için kendimizi çok mutlu saymalıyız” derler.
Fakat bakan ne demişti?
“Bana ne yaa...” demişti.
Unutma!
Vatan-12.10.2008
Masal güzeldi.
Dinleyeni etkiliyordu.
Egoları tetikliyordu.
“Bir lokma-bir hırka kültürüyle” büyümüş bizim Adil Düzenciler’i bile kendine ram ediyor, onlar gibi düşünmeye, onlar gibi giyinmeye, onlar gibi yemeye, 4 çarpı 4 çeker ciplere onlar gibi binmeye “Müslüman zengin olmalıdır, gerekiyorsa feneri soymalıdır” demeye başlıyorlardı.
Daha çok arzu et.
Daha çok tüket.
Daha hızlı büyü.
Ölenler ölsün, aldırma!
Sen ve senin egon!
Sen sadece egonu düşün.
Masal buydu ve işte bu masal 1944’de imparator ülke olmaya soyunan ABD’nin “kendi parası dolarla” dünyayı yönetmeyi hedeflemişti. Dünya ABD için çalışacaktı, ABD’yi finanse edecekti, o dolar verip borçlanacaktı, dünyayı yönetecekti.
Öyle de oldu.
Yıl 2008’di.
En borçlu ülke ABD’ydi.
2 trilyon dolar rezervi olan Çin ekonomisi, ABD’ye sürekli borç veren haline gelmişti. Bütün dünya ABD’yi finanse ediyordu. O da Irak’a giriyor, Afrika’yı kuşatıyor, Kafkaslar’da, Orta Asya’da, Ortadoğu’da “petrol ve doğalgaz kaynaklarını” kontrole alıyor, yeşil kuşak stratejileri, ılımlı İslam teraneleri ve turuncu devrimlerle her bölgede “ABD kuklası hükümetler” kurabiliyordu. Kriz patlamasaydı, yayılmacılığın son halkası “İran” olacaktı.
Balon çok şişmişti.
Amerikan kapitalizmi üretimden ayrı bir finans sistemi geliştirmiş, bu sistem üretimin üstünde, tüketiciyi egosundan, şirket yöneticilerini çakallıklarından, banka sahiplerini de ahlaksızlıklarından yakalayarak şiştikçe şişmişti. Vücut kendi özünden, kendi kanından, kendi canından “kendi kurdunu” yaratmıştı. Finans sistemi, üretimin çok üstünde şişen (100 dolar etmesi gereken evi 1000 dolara, 10 dolar etmesi gereken hisse senedini 10 bin dolara çıkartan) bir canavara dönmüştü.
Canavar, sahibini yiyordu.
Masal, acı sonla bitiyor!
Yetiş Keynes bağırtıları!
Dünya artık yayılmacı, egoist, haksız, ahlaksız imparator ABD’yi finanse etmek istemiyor. Onun için kendisine “Piyasa Kahini” adı takılan New York Üniversitesi Ekonomi Profesörü Nouriel Roubini, “Cari fazlası olan ve borç veren konumundaki ülkelerle (Çin gibi...) cari açık veren borçlu ülkeler (Türkiye gibi...) arasında açıkların düzenli olarak finanse edilmesini sağlayacak” anlaşmalar öneriyor.
Kahin’i kim dinleyecek?
Niçin dinleyecek?
Bilmiyorum.
Türkiye’yi yönetenler bu “biten masaldan” nasıl bir ders çıkartıp, halkın önüne hangi programla gelecekler bekliyorum.
UNUTMA!
Pazartesi günü 7 gün dolacak ve “Almanya’dan dosyayı ağırdan alarak isteme sürecinin” bir haftası geçmiş olacak. Işık hızına ulaşmış şu iletişim çağında 7 günde, “Deniz Feneri Dosyası” Almanya’dan Türkiye’ye gelemedi.
Adalet Bakanı açıklasa!
Her gün açıklasa.
“Dosya şimdi Alman sınırını geçti... Romanya’ya geldi... Şu gün, şu saatte Bulgaristan’da olacak... Hava yağmura dönüşmezse şu gün şu saatte Edirne sınırından girecek...!” diye halkı aydınlatsa ne harika olur. Türk Adaleti’ne Adalet Bakanı’ndan katkı olur. İnsanlar “Dosyayı bu kadar yakından takibe alan bir Adalet Bakanı’na sahip olduğumuz için kendimizi çok mutlu saymalıyız” derler.
Fakat bakan ne demişti?
“Bana ne yaa...” demişti.
Unutma!
Vatan-12.10.2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder