ÖZGÜRCE
Özgür Müftüoğlu-ozmuftuoglu@gmail.com
23/01/2009
Bu yazı kaleme alındığı sıralarda televizyonlarda Ergenekon davasının 11. dalgası olarak isimlendirilen operasyonlara ilişkin haberler verilmeye devam ediliyordu. 11. dalganın benim için en önemli tarafı bir sendikanın -Türk Metal Sendikası- bu operasyonlar çerçevesinde aranması ve Genel Başkan Mustafa Özbek’in ve bazı yöneticilerin gözaltına alınmasıdır. Sanırım Ergenekon, Cumhuriyet tarihinde en çok tartışılan dava olacaktır.
Ergenekon Davası bugüne kadar askerlerden polislere, eski rektör ve YÖK başkanlarından, bazı sermaye çevrelerine ve gazetecilere kadar uzandı. Davanın tartışmalara yol açan tarafı; dava çerçevesinde delil toplama yöntemi ve delil olarak sunulan belgelerin gelişi güzel ortalığa dökülmesiydi. Bunun yanı sıra davaya konu olan kişi ve yayın organlarının önemli bir kısmının iktidar partisine karşı olması da yine davayı tartışmalı hale getirmişti.
Dava süreci boyunca Türk Metal Sendikası Başkanı Mustafa Özbek’in ismi pek çok kez telaffuz edilmişti. Aslında Mustafa Özbek’in ismi Ergenekon davası dışında da pek çok nedenle gündeme gelmişti. İlginçtir, Özbek isminin gündeme gelme nedenleri içinde sendikal faaliyetlere ilişkin olanları son derece azdır. Sendikal faaliyetlere ilişkin gündeme geldiği az sayıdaki haberde de ya 30 yılı aşkın zamandır sendika başkanlık koltuğunu bırakmamış olması (Özbek 1975 yılından buyana Türk Metal Başkanı’dır), sahip olduğu servet, sendika içindeki baskıcı tutumu ve “sermaye çevrelerince çok sevilen bir sendikacı” olmasıdır. Özbek’in başkanlığındaki Türk Metal de sendika yönetimine karşı olan işçi ve şube yöneticilerini tasfiye etmesi, özellikle Birleşik Metal İş Sendikası’nın örgütlenmesini engellemek üzere işverenler tarafından tercih edilmesi gibi konularla birçok kez gündeme gelmiştir. En son geçtiğimiz aralık ayında MESS ile yapılan grup toplu sözleşmelerinde işverenin istediği koşulları kabullenip, tüm metal sektöründe emekçilerin haklarının geriye götürülmesine aracılık ettiği iddiaları ile yine Türk Metal ve Mustafa Özbek gündeme gelmişti.
Mustafa Özbek’in 34 yıllık sendika başkanlığı sürecinde Türkiye işçi sınıfı mücadelesi için olumlu bir katkı sağladığı ya da böyle bir gayret içerisinde olduğuna dair bir bilgi ya da belgeyle -yıllardır bu alanda çalışmalar yapan biri olarak- karşılaşmadım. Zaten, Ergenekon Davası kapsamında, sendikal mücadeleye ilişkin olarak kendisine ithaf edilen herhangi bir suçlama yoktur. Sendika içindeki katı tutumu, işverenlerle “iyi” ilişkilerine de neden olan diğer sendikaların örgütlenmelerini kırması ve toplu sözleşmelerdeki “uyumluluğu” ya da sahip olduğu müthiş servet de Ergenekon davasında konu edilmemiştir. Ergenekon Davası’nda Özbek’e ve bazı sendika yöneticilerine yöneltilen suçlamalar büyük ölçüde Ergenekon’a maddi destek sağlanmasına yöneliktir.
Özbek’in villasında aramaların henüz devam ettiği süreçte CHP, Özbek’e -daha önce bu davada yargılananlara olmadığı kadar- sahip çıkmıştır. Bunu yaparken de özellikle eski Türk İş Başkanı ve CHP Milletvekili Bayram Meral’in ağzından, Özbek’e yönelik yapılanları 12 Mart ve 12 Eylül darbelerine de yollama yaparak işçi sınıfına yönelik bir girişim olarak nitelendirmiştir.
Ergenekon Davası pek çok yönüyle tartışmaya açıktır.
Bu dava üzerinden bir sivil darbe geçekleştiği ve ekonomik anlamda değişen devletin derin kısmının bu süreçte değiştirilmeye çalışıldığı öne sürülebilir.
Ergenekon’dan bağımsız olarak Türkiye işçi sınıfı ve sendikal hareket üzerine darbe dönemlerinden geri kalmayacak bir baskı uygulandığı iddiası da yerinde kabul edilebilir.
Ama Ergenekon üzerinden, hele ki Mustafa Özbek gibi bir şahsiyet ile işçi sınıfını aynı kefe içinde değerlendirmek; Türkiye işçi sınıfına ve sınıf mücadelesi yürüten emekçilere yapılacak en büyük haksızlık olur.
Eğer; CHP, gerçekten işçi sınıfıyla ona yönelen baskıları dert ediniyorsa; geriye dönüp kendi ana muhalefet partisi oldukları süreçte en temel sosyal hakların ortadan kaldırılması, emekçilerin örgütleştirilip işsizleştirilmesine karşı neler yaptığına ya da yapmadığına bakmalıdır..!
Evrensel Gazetesi-23.01.2009
Ergenekon Davası bugüne kadar askerlerden polislere, eski rektör ve YÖK başkanlarından, bazı sermaye çevrelerine ve gazetecilere kadar uzandı. Davanın tartışmalara yol açan tarafı; dava çerçevesinde delil toplama yöntemi ve delil olarak sunulan belgelerin gelişi güzel ortalığa dökülmesiydi. Bunun yanı sıra davaya konu olan kişi ve yayın organlarının önemli bir kısmının iktidar partisine karşı olması da yine davayı tartışmalı hale getirmişti.
Dava süreci boyunca Türk Metal Sendikası Başkanı Mustafa Özbek’in ismi pek çok kez telaffuz edilmişti. Aslında Mustafa Özbek’in ismi Ergenekon davası dışında da pek çok nedenle gündeme gelmişti. İlginçtir, Özbek isminin gündeme gelme nedenleri içinde sendikal faaliyetlere ilişkin olanları son derece azdır. Sendikal faaliyetlere ilişkin gündeme geldiği az sayıdaki haberde de ya 30 yılı aşkın zamandır sendika başkanlık koltuğunu bırakmamış olması (Özbek 1975 yılından buyana Türk Metal Başkanı’dır), sahip olduğu servet, sendika içindeki baskıcı tutumu ve “sermaye çevrelerince çok sevilen bir sendikacı” olmasıdır. Özbek’in başkanlığındaki Türk Metal de sendika yönetimine karşı olan işçi ve şube yöneticilerini tasfiye etmesi, özellikle Birleşik Metal İş Sendikası’nın örgütlenmesini engellemek üzere işverenler tarafından tercih edilmesi gibi konularla birçok kez gündeme gelmiştir. En son geçtiğimiz aralık ayında MESS ile yapılan grup toplu sözleşmelerinde işverenin istediği koşulları kabullenip, tüm metal sektöründe emekçilerin haklarının geriye götürülmesine aracılık ettiği iddiaları ile yine Türk Metal ve Mustafa Özbek gündeme gelmişti.
Mustafa Özbek’in 34 yıllık sendika başkanlığı sürecinde Türkiye işçi sınıfı mücadelesi için olumlu bir katkı sağladığı ya da böyle bir gayret içerisinde olduğuna dair bir bilgi ya da belgeyle -yıllardır bu alanda çalışmalar yapan biri olarak- karşılaşmadım. Zaten, Ergenekon Davası kapsamında, sendikal mücadeleye ilişkin olarak kendisine ithaf edilen herhangi bir suçlama yoktur. Sendika içindeki katı tutumu, işverenlerle “iyi” ilişkilerine de neden olan diğer sendikaların örgütlenmelerini kırması ve toplu sözleşmelerdeki “uyumluluğu” ya da sahip olduğu müthiş servet de Ergenekon davasında konu edilmemiştir. Ergenekon Davası’nda Özbek’e ve bazı sendika yöneticilerine yöneltilen suçlamalar büyük ölçüde Ergenekon’a maddi destek sağlanmasına yöneliktir.
Özbek’in villasında aramaların henüz devam ettiği süreçte CHP, Özbek’e -daha önce bu davada yargılananlara olmadığı kadar- sahip çıkmıştır. Bunu yaparken de özellikle eski Türk İş Başkanı ve CHP Milletvekili Bayram Meral’in ağzından, Özbek’e yönelik yapılanları 12 Mart ve 12 Eylül darbelerine de yollama yaparak işçi sınıfına yönelik bir girişim olarak nitelendirmiştir.
Ergenekon Davası pek çok yönüyle tartışmaya açıktır.
Bu dava üzerinden bir sivil darbe geçekleştiği ve ekonomik anlamda değişen devletin derin kısmının bu süreçte değiştirilmeye çalışıldığı öne sürülebilir.
Ergenekon’dan bağımsız olarak Türkiye işçi sınıfı ve sendikal hareket üzerine darbe dönemlerinden geri kalmayacak bir baskı uygulandığı iddiası da yerinde kabul edilebilir.
Ama Ergenekon üzerinden, hele ki Mustafa Özbek gibi bir şahsiyet ile işçi sınıfını aynı kefe içinde değerlendirmek; Türkiye işçi sınıfına ve sınıf mücadelesi yürüten emekçilere yapılacak en büyük haksızlık olur.
Eğer; CHP, gerçekten işçi sınıfıyla ona yönelen baskıları dert ediniyorsa; geriye dönüp kendi ana muhalefet partisi oldukları süreçte en temel sosyal hakların ortadan kaldırılması, emekçilerin örgütleştirilip işsizleştirilmesine karşı neler yaptığına ya da yapmadığına bakmalıdır..!
Evrensel Gazetesi-23.01.2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder