26 Ocak 2009

Müsait Olunca Beni Sever misin?

Müsait Olunca Beni Sever misin?


İçeri girer girmez neşeyle bağırdı:
-Anne biliyor musun bugün yuvada ne oldu?
- Görmüyor musun ? Telefonla konuşuyorum.
Herkesin sevdiği şey birbirine benzemiyordu. Annesi telefonu, babası
arabayı seviyordu.

Herşey erteleniyordu, telefon ve araba söz konusu olduğunda...
Bir de
eve misafir gelecek oldu mu kendisine hiç yer kalmıyordu.
Nerelere gitseydi?
Annesi kapattı telefonu.
Mutfaktan tencere sesleri geliyordu.
Koşarak yanına gitti:
-Sana yardım edeyim mi ? dedi
, en sevimli halini takınarak. Annesi
manalı manalı baktı:
-Hayırdır? Bir yaramazlık mı var? Bak bir de seninle uğrasmayayım. Çok
yorgunum zaten.

Yorgunluk nasıl bir
şeydi ? Bazen elinde oyuncağıyla uykuya daldığında
anneannesi oyuncağı yavaşça elinden alır :
-
'Nasıl yorulmuş yavrucak. Uykunun gül kokulu kolları sarsın seni..'

diyerek alnına bir öpücük konduruverirdi.

Yorgunluk gül kokulu bir uykuya dalmaksa eğer, neden annesi kendisiyle
böyle kızgın kızgın konuşuyordu.
—Anneciğim yorulduğun zaman gül kokulu uykulara dalarsın. Anneannem
öyle söylüyor.

—Uykuya dalayım da
,
gül kokuları kusur kalsın. Yorgunluktan ölüyorum.

Bu kelimeden nefret ediyordu.'Yorgunum, yorgun olduğumdan, böyle yorgunken'....

—Anneciğim sen yorulma, diye...

—Yemekte konuşuruz çocuğum. Bankada işler yetişmedi. Baban gelene kadar
bunları bitirmem lazım. Hadi sen oyna biraz.

Hani siz yoruluyorsunuz ya...Eeee....Bende oynamaktan yoruluyorum.
Ne
yapayım bilmem?

Yapılmaması gerekenleri biliyordu da büyükler, yapılması gerekenleri
hiç bilmiyorlardı.

Işıklar söndü birden.
Annesi öfkeyle söylenmeye başladı.

—Mum da yok! diye diye karıştırdı dolapları el
yordamıyla.

Çocuk sırtüstü yatıp, anneannesinin köyünü düşündü. Gaz lambasının
ışığında deli tavşan masalını anlatışını.

Deli tavsanın duvardaki aksini getirdi gözlerinin önüne. Anneannesi
gibi iki ellerini birleştirip işaret parmaklarını yukarı kaldırarak
tavşan kafası yaptı.

''Bak deli tavşan'' diyerek parmaklarını oynattı. Yoldan geçen
arabaların farları duvardaki tavşana yol açtı.
Tavşan alabildiğine hür
dolaştı sağda solda. Otlarla kuşlarla konuştu. Sonra yorgun düştü
.
Duvardaki görüntü minik avuçların açılmasıyla kayboldu. Kolu yavaşça
kanepeden aşağı sarktı.


Sonra ışıklar geldi.

Kadın çocuğun hiç konuşmadığını akıl etti. Birden kanepeye koştu.
Küçücük dizlerini karnına doğru çekerek uykuya dalmıştı.

Masanın üstündeki dosyalara baktı iğrenerek. Dindirilmez bir pişmanlık
doldurdu içini.

Uyandırmaktan korka korka küçük alnına bir öpücük kondurdu.

Çocuk sanki bir ipucu bekliyormuşcasına aralanan gözleriyle mırıldandı;


— İşin bitince beni sever misin anne? dedi.

Kadın, sevilmek için randevu alan çocuğuna bakarak sabaha kadar ağladı.

******

Lütfen sevgimizi yarınlara ertelemeyelim. Hayat telaşına kaptırıp
kendimizi, sevdiklerimizi ihmal etmeyelim.
Unutmayalım ki, yaşamın en güzel yanı sevgidir.

Unutmayalım ki; yarın kimseye vaat edilmemiştir.

Kaynak: Anonim (Bu iletiyi bana gönderen dostuma minnattarım.) H.ATA

Hiç yorum yok: