3 Şubat 2009

Öfke Nasıl Kontrol Edilir?


Sinirine hakim olamayanlar için tedavi yöntemleri

Öfke Nasıl Kontrol Edilir?

1 Şubat Pazar 2009

Başbakan’ın fevri Davos patlaması, daha önce Cem Uzan’a tavsiye edilen “öfke kontrolü programı”nı akla getirdi

Ben öfkeli insanlardan korkarım. Öyle bir anda üst perdeden bağıra çağıra, tükürükler saçarak konuşmaya başlayan, konuştukça şakakları zonklayan, boyun damarları şişip çehresi kızaran ve al bir örtüye saldırırmışçasına boğalaşanların yanından hızla uzaklaşma eğilimindeyimdir.
Öfkesini dengelemeyi bilip zehrini sözün imkanlarını maharetle kullanarak akıtmayı ve muhatabını diliyle şaşırtmayı becerenlere saygı duyarım.
Kabadayılık, posta koyma, küfür bana göre değil.
Kimse yöneticilerinden “uysal koyun” olmalarını istemiyor (onlar bizden istiyor ya; o ayrı) ama bizi yönetenlerin “saldırgan kurt” olmamasını beklemek hakkımız.
En azından, haklıyken haksız çıkmamak için...

Erdoğan’ın duygusal köpürüşü
Başbakan’ın Davos çıkışı, onun öfke kontrol sisteminde çoğu zaman gördüğümüz aksaklıkların bir örneğiydi bence...
Fevriydi.
Perez’in çelikten bir buz kalıbında, belli bir don ayarında tutup ortaya serdiği görüşlere, kaynar su dökerek karşılık verdi.
Ortalığı sel aldı.
Genelde çocuklarda rastlanan bu öfke patlamalarına kelime haznesinin yetersizliğinden kaynaklanan kendini ifade sorunu gerekçe gösterilir.
Erdoğan’ın böyle bir sorunu yok.
Onunki daha çok, içinde biriken tepkiye hakim olamama hali...
Bir tür duygusal köpürme...
Sinir sistemindeki ayarsızlık...
Ne bu şiddet, bu celal!
Aşırı öfkeli olmanın, coğrafyadan yetişme tarzına, genetikten sosyal statüye kadar türlü çeşit nedenleri var.
Mesela Akdenizliler çabuk celallenmeleriyle tanınıyorlar.
Karadenizlilerin de ruh hali, birlikte yaşadıkları denizin halini andırıyor; aniden hırçınlaşıp birden yatışabiliyorlar.
Uzmanlar, öfkeli insanların beyninin “meli-malı”larla dolu olduğunu söylüyor.
Bekledikleri şartlar karşılanmadığında asabileşiyorlar. Ağızlarından çıkanı kulakları duymuyor. Başları sıkça derde giriyor. Pire için yorgan yakabiliyorlar. Yetkili bir mevkideler ise, kendileriyle birlikte şirketlerini, ordularını, ülkelerini de belaya sürükleme ihtimalleri doğuyor.
Bazıları doğuştan asabi iken, bazıları sonuç aldığı için öfkeli görünmeyi tercih ediyor.
Birinciler öfkesine esir düşerken, ikinciler öfkeyi yönetiyorlar.

Öfke kontrol programı
Ancak günümüz dünyasında öfkenin esiri olanlar da öfkelerini yönetmeyi öğrenebiliyorlar.
“Öfke kontrol programı” bunun için var.
Tabii tedavinin başarılı olabilmesi için önce niyet gerekiyor.
“Öfkem, aklıma hakim olmasın” niyeti varsa öfke kontrol programında asabi insanlara, biriktirdiği öfkeyi içine atmadan, başkasına yöneltmeden, sakin ve sağduyulu olmanın fiziksel ve zihinsel yolları öğretilebiliyor.
Asabiyet salgılayan düşünce biçimini kırmak için terapi uygulanıyor.
Duygu denetim yetenekleri artırılıyor. Mantık kontrol sistemleri güçlendiriliyor.
Batıda bu program trafikteki asabi sürücülere, ergenlik dönemindeki gençlere ve ailelerine sıkça uygulanıyor.
Bu programı bitirmeyenlere ehliyet verilmiyor.
Bazen, çalışanlarına küfretmiş bir holding patronu bebek bakma cezasına çarptırılabiliyor.
Öfkeyle kalkıp zararla oturmuş sanıklara ot yolma, fidan dikme, kitap okuma cezaları verilebiliyor.

Cem Uzan örneği
Hatırlayacaksınız, yıllar önce Erzincan’da bir çoban ile Rize’de bir alkoliğe “öfke kontrolü cezası” verilmişti. Çoban bir yıl boyunca dünya klasiklerini okumuş, eşini döven alkolik Rizeli ise içkinin zararlarına dair kitaplar okuma cezasına çarptırılmıştı.
Kitabın cezalandırma aracı olarak kullanılması yakışıksız tabii. Ama bazen ıslah edici olabiliyor.
Genç Parti Genel Başkanı Cem Uzan da bir mitingde Başbakan Erdoğan’a hakaret ettiği suçlamasıyla yargılandığı davada üç ay boyunca “öfke kontrol programına alınma ve kişisel gelişim ve öfke kontrolü konulu 5 kitap okuma” cezasına çarptırılmıştı.
Tavsiye kitaplar
Hiç unutmam, mahkemenin bu kararından sonra Doğan Hızlan üstadımız Uzan’a “Shakespeare’li bir reçete” yazmıştı.
“Öfkeli biri önce, dünyanın en büyük yazarı Shakespeare’in oyunlarını okuyup oradaki hikmetlere bakmalı; ne yaptığını, nereye gittiğini düşünmeli” demiş ve şunları saymıştı:
“Hamlet, Kral Lear, Macbeth, Othello...”
Belki bir de Yunus Emre...
Veya Mevlânâ’nın Mesnevi’si...

Cem Yılmaz ya da namaz
Öfkenin ilaçlarından biri de mizah...
Gülerken salgılanan serotonin insanı gevşetiyor.
Bir Cem Yılmaz gösterisi izlemek ciddi tedavi yerine geçiyor mesela...
Danışmanlar, davranış tedavisinde, zihinsel huzur veren gevşetici müziklerin yanı sıra iç sükuneti sağlayan namaz, yoga ve meditasyon gibi araçları da tavsiye ediyorlar.
Tatile çıkmak ve sakin dünya köşelerine seyahat etmek, terapi için birebir...
Bir de temrinler var:
“Karşımdaki bana bağırmış olabilir ama ben ne olursa olsun ona ‘Sen’ dememeliyim, hakaret etmemeliyim ve bağırmadan fikirlerimi söylemeyi öğrenmeliyim” gibi cümleleri içinden sürekli tekrarlayanlar, öfkelerinden arınabiliyorlar.
Vak’a direnmezse tedavi yüzde 90 başarılı oluyor.
İnfialin yerini bilgelik alabiliyor.
Ama öfke de alkol bağımlılığı gibi duygusal bir alışkanlık olarak, bitti sanırken bir süre sonra tekrar ortaya çıkabiliyor.

Korunma yöntemleri
Yazıyı, öfkeli yöneticilerle yaşayanlara birkaç öğütle bitirelim:
Hiddet kontrolünü kaybetmiş biri karşısında ne yapıp edip sakin kalmanız tavsiye ediliyor.
Uzmanlar “Akıl vermeye çalışmayın, faydasızdır. İstediğini yapmak, alkışlamak ise teşvik edici olur, tekrarlar” diyorlar.
En iyisi sabırlı olmak...
Görmezden gelmek...
Mümkünse asabinin bulunduğu ortamdan uzaklaşmak, sakinleşene kadar ortadan kaybolmak...
Haa, tabii bir de, oy verirken dikkatli olmak...


Milliyet Gazetesi

"

Hiç yorum yok: