8 Mart 2009

ALANLARDAYIZ "8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü"

08/03/2009
ALANLARDAYIZ
"8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü"

Sefer Selvi
"Onsekiz buçuk yıldır çalışıyorum. Belediyeler, yerel yönetimler politikaların arenasıdır, bu nedenle kadın-erkek tüm çalışanlar her anlamda eziliyor, ama kadın olunca daha çok eziliyorsunuz.

Mitingte olacağım, çünkü...

SÜREYYA AYDINER (Belediye emekçisi)
"Onsekiz buçuk yıldır çalışıyorum. Belediyeler, yerel yönetimler politikaların arenasıdır, bu nedenle kadın-erkek tüm çalışanlar her anlamda eziliyor, ama kadın olunca daha çok eziliyorsunuz.
15 yıl boyunca zabıta olarak görev yaptım. Politik uygulamalardan kaynaklı olarak uzun yıllar boyunca pazarlarda çalıştım. Evime gittiğimde saat gece on biri buluyordu. Erkek arkadaşlar 'Bizimle aynı ücreti alıyorsunuz, o zaman eşit bir şekilde emek verin' diyorlar. Ama ben bir kadınım ve anneyim. Eve gittiğinizde eşinizin, çocukların yemeği var, bulaşığı var, ütüsü var, evin temizliği var. Düşünün ki, gece onda pazardan çıkıyoruz, servis yok, kendi şartlarımızla eve gidiyoruz. Ancak on birde evde oluyoruz. Eve gidince de bu kadar işi yapmak zorundayız. Çalıştığımız yerlerde de kadınlar için çok problemler var. Bir defa tuvalet diye bir şey yok. Camilerin, kahvehanelerin tuvaletini kullanıyorduk. Dinlenme yerimiz de yoktu. Yemek sorunu da bizim için önemli sorundu. Pazarlarda, esnaf denetimlerinde, bölgenin farklı yerlerinde ve uzak mesafelerinde görev yapıyorduk. Sadece belediyenin başkanlık binasında yemekhane var ve yemeğe yetişmek gibi bir lüksümüz asla olmadı.
Bunun yanında çalışırken karşılaştığımız tacizleri, küfürleri söylemeye bile gerek yok. Şu an benim iki pazarcıyla mahkemem hala sürüyor. Benimle birlikte çalışan bütün arkadaşların kreş sorunu var. Çocuklara bakacak birinin olmaması, kreşe bırakamamak büyük sorun. Çocuklarını hastaneye götürmek için birimden izin almak zorunda kalan ve o izni alamayan, komşusundan çocuğunu hastaneye götürmesini rica eden arkadaşlarımız oluyor.
Okul çocuklarının etüd sorunu var, yazın okullar kapanınca çocukların ne yapacağı ayrı bir sorun. Bir ara burada bir kreş vardı ama yaş ve sayı sınırlaması olduğu için çoğu arkadaşımız bu kreşlerden yararlanamadı. Şu an kreş inşaat halinde. Bu kreş olsa bile yeterli olmuyor, bütün işyerleri ve emekçi mahallelerinde ücretsiz kreşler olması gerekiyor.
Bütün bunlar nedeniyle çalışma koşullarının iyileştirilmesi, kreş sorununun çözülmesi, işyerinde cinsiyet ayrımına son verilmesi, kadın olduğumuzun hatırlanması, krizin faturasının ödemeyi reddetmek, namus cinayetlerine karşı çıkmak için 8 Mart'ta mitingde olacağım."

İş istiyorum kreş de olmalı


EBRU ORAL(İşçi-Kriz gerekçesiyle işten atıldı)
Kadınların sadece 8 Mart'ta hatırlanmasına çok üzülüyorum ve kızıyorum. 8 Mart'a iş talebiyle katılacağım. Özellikle büyük şehirlerde kadınlar da çalışmazsa evlerin geçimi çok zor. İşyerimizde çalışan pek çok evli arkadaşımız var akşam 19.00'a kadar çalışıyorlar, eve gidip yemek yap, çay demle, banyo falan derken saat 23.00 oluyor, diyorlar. Ben bekârım bu kadar yorulmuyorum. Evli arkadaşlar, 'artık robot gibi olduk' diyorlar.
Başka bir sorunumuz da işten atılınca kadınların iş bulmasının daha zor olması. Çalışabileceğimiz sektörler belli, her yerde çalışamıyoruz. İşyerlerinde ise sorunlarımız daha farklı. Müdür ve şefler özellikle bakımlı iş arkadaşlarımızı taciz etmek ya da asılmaya varan boyutlara getirebiliyorlar. Benim çalıştığım bölümde 100 kadın işçi arkadaşlarımızla çalışıyorduk. Sözleşmemizin bitmesine az kalınca hepimizi aynı korku sarıyor, çıkartılmak... İşten atıldığımda yalan olmasın ama içim rahatladı. Çünkü o düşünce ile beklemek çok kötü. Bu sıkıntılardan kaynaklı bir arkadaşımızın kalbi sıkıştı ve revire kaldırıldı. Bunların çözümü aslında çok kolay fabrikalarda, mahallelerde kadınlar kendi aralarında dayanışmalı diye düşünüyorum. Mahallemiz Güzeltepe'de ya da Çiğli'de en azından bir kadın sığınma evi açılmalı mutlaka. Mesela mahalledeki kadın kültür evi çalışanları, kadınları tek tek ziyaret edip aydınlatmalı ve eğitmeli. Hafta sonları kadınlarla ilgili sinema ve film gösterimleri yapılabilir.
Yerel seçimlerden sonra kim kazanırsa kazansın, iş olanakları yaratmalı kadınlar için. Çalışan evli ve çocuklu kadınlar için de kreşler açmalı. Ben işsizlikle ilgili bir eyleme katıldım ne belediye başkanı ne de adayları vardı. Şimdi 8 Mart'a gelirler, çünkü oy isteyecekler. İşte o zaman onları kovmak lazım oradan diyorum.

Güvencesizliğe yoksulluğa şiddete karşı


SAADET KARAGÖZ (Temizlik işçisi)
"Ben yaklaşık on yıldır hastanede temizlik işçisi olarak çalışıyorum. Şimdi de Kocaeli Üniversite Hastanesi'nde çalışıyorum. Bizler temizlik işçileri taşeron firmada çalışıyorduk, hiçbir hakkımız yoktu. İnsan yerine bile konmuyorduk.
Çalışma koşullarımız çok ağırdı. Bizleri keyiflerine göre gün aşırı nöbete çıkarıyorlardı, haftalık çalışma süremiz 56 saati buluyordu. Bunun üzerine bir araya geldik ve İşçi Bulma Kurumu'na şikâyette bulunduk. Çalışma koşullarımız denetlemeye müfettişler geldi ve az da olsa düzenlemeler yapıldı. Bizler temizlik işçileri gördük ki bir araya geldiğimizde bir şeyleri değiştirebiliyor ve iyileştirebiliyoruz.
Üç arkadaş sendikayla görüşmeye karar verdik. Sonrada sendikalaşma süreci başladı. Bu süreçte dikkat çeken bir yan kadınların daha az katılımıydı bu greve. Onlar buradan çıkartılırlarsa iş bulamayacaklarını düşünerek uzak durmaya çalıştılar. Ama biz başardık ve iş yerimize sendikayı getirdik. Benim çalıştığım yerde 340 temizlik işçisi var bunların 150'si kadın ve hepsi gelecek kaygısı taşıyor. Hiçbirisinin iş güvencesi yok, kadınlar hem erkek hem kadın işlerini yapıkları için patron işçi lazım oldu mu kadın alıyor. Kadınlar nasılsa üç kuruşa razı oluyor diye. Bu 8 Mart'ta da güvenceli bir iş, güvenli bir gelecek talebiyle alana çıkacağım. Biz kadınlar hep ikinci sınıf insan muamelesi görüyoruz, hiçbir konuda kadınların fikri dikkate alınmıyor. Dikkate alınması için bu 8 Mart'ta alana çıkacağım.
Ben çalışan bir kadınım on yıldır evliyim ve çocuğum yok, olsa nasıl bakacağım ya işi bırakacağım ya da çocuk bakmayacağım. Çocuklarımızı bırakabileceğimiz ücretsiz kreşler için alana çıkacağım.
Ben Derince Harmantarla bölgesinde oturuyorum ve belediyenin bizim bölgeye hizmetini görmedim. Ben üç vardiya çalıştığım için gece çok geç gittiğim zamanlar oluyor. Sokaklarda aydınlatma yok. Korka korka evime gidiyorum. Ben bu 8 Mart'ta belediyelerin kadınları da düşünmesi ve kadınlar için bir şeyler yapması gerektiğini haykırmak için alana çıkacağım. Ben krizin yükünü çekmemek için alana çıkacağım. Bir de bu ülkede tacizciler- tecavüzcüler serbest bırakılıyor ya da az bir ceza alıyor. Sanki devlet bu ahlaksızlığı yapanlara ödül veriyor. Ben kadınların güvence altına alınması ve tacizci-tecavüzcülerin yargılanması için alana çıkacağım.
Ben, doğulu bir işçi kadın olarak artık anneler ağlamasın diye alana çıkacağım.

Haklarımız geleceğimiz umutlarımız için


CEREN ŞİMŞEK (Üniversite Öğrencisi)
Doğar doğmaz maruz kalırsın cinsiyetçi beyinlerin saldırılarına. Ve belki sevinmez insanlar yeni bir canlının dünyaya gözlerini açışına. Doğduğun cinsiyet memnun etmemiştir bazılarını.
Erken dönemlerden itibaren çizmeye başlarlar hayatının sınırlarını. Sokağa çıkıp yaşıtlarınla oynamak istediğinde arkadaşlarını kendin seçemezsin ve erkeklerle oynaman yasaklanmıştır. Erkek yaşıtlarından bu kadar korkan ailen, ilerde yakın çevrenizden bir erkeğin seni taciz ettiğini söylediğinde, olayı duymazdan gelir.
Okula başlarsın; bu sefer de ders kitaplarında çizilmiştir kadın ve anne olmanın sınırları. Resmi ideolojinin yansıması olan bu kitaplarda, anne mutfakta bulaşık yıkarken, baba salonda gazete okur, ne de olsa kadının yeri mutfaktır.
Zaman ilerledikçe sınırlar daha da daralır, hareket edemez hale gelirsin, her şey ayıptır, gülmen bile yasaklanmıştır.
ÖSS gelip kapıya dayanır (tabi kimimiz o vakte kadar okula devam edemeyebiliriz), üniversiteye gitmene müsade edilirse sınava girersin eğer edilmezse belki bir fabrikada işe başlarsın. Hak ettiğin maaş verilmez, sigortan yapılmaz, üstüne üstlük ustabaşı seni sürekli taciz etmektedir. Bir gün biri çıkagelir ve onla evlenmen istenir, düzenli bir maaşı ve sigortası vardır çünkü. Evlenince işten ayrılırsın, birkaç tane de çocuğun olur. Evdi çocuklardı derken ömür geçer. Belki de kocandan şiddet görür, binbir çabayla boşanırsın, üzerinde kocaman bir 'dul' damgasıyla hayatla mücadeleye devam edersin.
Peki üniversiteye gidersen? Yeni bir şehir, farklı insanlar ve nice beklentiler. Okuldan çıkınca tiyatroya gitmek istersin ama olmaz; çünkü yurdun son giriş saati 19.00'dır. Diyelim ki yurdun son giriş saati uygun, ama yurt öyle tenha ve sapa bir yerdedir ki (devlet kız öğrenci yurtlarının genel özelliği) akşam tek başına dönmeye korkarsın; çünkü henüz sokaklar geceleri kadınların olmamıştır. Birçok fırsat kayıp gider ellerinin arasından bu şekilde. Eve çıkmak istersin yine engeller.
Belki işe başlarsın, evlenirsin ama sonun diğer kadınlarımızdan farklı olmayabilir. Sen de işten atılabilir, eşinden şiddet görebilir, sokakta tacize uğrayabilir, dul damgasıyla hayata devam edebilirsin. Hangi koşullarda, statülerde olursak olalım, kadın olmak hep mücadeleyi gerektirir.
8 Mart'ta haklarımız, umutlarımız, geleceğimiz ve mücadelemiz için alanlardayız!

Dünyada da ülkemizde de barış istiyorum


ZÜLFİNAZ İTA (Ev kadını)
129 kadın fabrika işçisinin yaşamını yitirmesi üzerine her yıl emekçi kadınlarımızın anısına 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde alanlarda toplandık, toplanacağız. Onlara karşı olan vefa borcumuzu yerine getiriyoruz.
Biz Kürt kadınlarının üzerinde baskı olduğundan, bize haksızlık yapıldığından dolayı ölen işçilerin acısını biz de hissediyoruz, bundan dolayıdır ki 8 Mart'ı sahipleniyoruz. 8 Mart günü mitinge katılmak için kadınlar olarak büyük bir çalışma içerisindeyiz. Özgürlükleri elinden alınmış kadınların özgürlüğüne kavuşmasını istiyoruz. Renk, dil, din gözetmeksizin bütün dünya kadınlarının üzerindeki baskıların kalkmasını istiyoruz. Ayrıca birer ana olarak savaşların son bulmasını istiyoruz ve alanda barışı talep edeceğiz. Kürt anaları olarak, Türk analarının bizi anlamaları, bizim ciğerimizin nasıl yandığını bilmelerini istiyoruz. Kürt veya Türk hiçbir annenin ciğerinin yanmasını istemiyoruz ve biz Kürt anneleri olarak barış isterken Türk annelerinin neden hala barışı meydanlarda haykırmadığını merak ediyoruz. Filistin'de yaşanan acılar karşısında da yüreğimiz dağlanıyor. Buradaki sorunlar için de Avrupa'daki kadınlardan destek bekliyoruz. Biz kadınlar olarak kendi dilimizi istiyoruz.

Sadece bir gün hatırlanmayalım


SABAHAT ERDOĞDU (Kayısı üreticisi)
Liseyi 12 Eylül’den dolayı yarıda bırakmak zorunda kaldım.
İlk çocuğumu dünyaya getirdikten 2 yıl sonra önemli sağlık soruları nedeniyle seri ameliyatlar geçirdim. Ve bu sağlık sorunlarından kaynaklı yaşamım boyunca diyet yapmam gerekiyor. Malatya'daki bulgur işi yoğunluklu beslenme ve kuru baklagilleri tüketmem yasak. Ancak, olanaksızlıklar nedeniyle sağlıklı beslenme olanaklarından uzak bir yaşam sürdürüyorum.

Oğlumu okutmak için kışın Malatya'da ev tuttuk. Yazın da kayısı bahçesinde çalışıyordum. Çok zor kayısıda çalışmak... Bir de ev işleri var. Hepsi sana bakıyor. Akçadağ ilçesine bağlı Keller köyünde 500 kök kayısı ağacımız var. Tek geçimimiz bu kayısılar. Kayısıya yıllarımı verdim. Ama her geçen yıl daha kötüye gidiyor. Kayısı fiyatı değişmiyor 15 yıldır. Ama sürekli zam oluyor. Kayısının maliyetleri de her yıl daha da artıyor. Bu nedenle o kadar çalışmama rağmen hiçbir şey alamıyor ve yapamıyorum.
Neden yılın 364 günü hatırlanmayalım da 1 gün hatırlanalım. Bir günle sıkıntılarımız çözülmez. Kadın her zaman her yerde köle muamelesi görüyor. Hep arka plandayız. Hakkımızı alamıyoruz. Sindiriliyoruz.
Yaşadığım tüm bu sorunların, o kadar çalışmama rağmen emeğimin karşılığını alamama karşı 8 Mart'ta yapılacak yürüyüşe katılacağım.

8 Mart’ın 152 yıl önce yazılan tarihi


Takvimler 8 Mart 1857'yi gösterdiğinde New Yorklu binlerce dokuma işçisi kadın, 10 saat işgünü, çalışma koşullarında iyileştirme, eşit işe eşit ücret gibi taleplerle ayaklandı, greve gitti. Patron, sendikanın ve diğer işçilerin, greve giden kadın tekstil işçileriyle dayanışmasını önlemek için fabrikanın kapılarına kilit vurdu. Olaylar sırasında kuşkulu bir şekilde çıkan yangında, kapılar kilitli olduğu için 129 kadın işçi yanarak can verdi.
8 Mart'ın tüm dünyada kadın cinsinin ve işçi sınıfının bir mücadele günü olarak bugünlere gelebilmesinin en önemli adımı, II. Enternasyonal'de atıldı. Clara Zetkin'in önerisi ile 8 Mart, New Yorklu dokuma işçisi kadınların anısına, emekçi kadının cinsel ve sınıfsal sömürüye karşı mücadele günü olarak ilan edildi.

Evrensel Gazetesi

Hiç yorum yok: