31 Ağustos 2009

DEDEM KORKUT'A MEKTUP

Dedem Korkut’a Mektup

Muammer SAKARYALI

Dedem Korkut!
Atam, değil misin? Bugün seninle sohbet etmek geldi aklıma. Biraz içimi dökmek ve senin öğütlerinin tam tersini yapan hem Türk hem de Müslüman torunlarının yaptıklarını anlatmak istedim. Sanırım senin o meşhur öğütlerinden cesaret aldım: “Yerli kara dağların yıkılmasın! Gölgeli kaba ağacın kesilmesin. Görklü suyun kurumasın. Kanatlarının ucu kırılmasın.”

Ne güzel ve ne anlamlı öğütlerin vardı bizlere. İnsanlığın yaşam deneylerinden süzülüp gelen tavsiyelerdi bunlar. Bizim memlekette egemen olanlar, kendi sözlerini söylerken, sana bir ata olarak atıf yapar, sözlerinden alıntılar yaparlardı. Her zaman yaptıkları gibi senin “adına” şeklen sahip çıktıklarını gösterir, geleneğe-töreye sahip çıkmanın erdemini anlatır ve bununla övünürlerdi. Oysa sana olan sevgilerinin sahte olduğu anlaşıldı.

Sen bize “Yerli kara dağların yıkılmasın! Gölgeli kaba ağacın kesilmesin!” öğüdünde bulundun ama, senin bu sözlerin görmezden gelindi. Uşak’taki Kışladağ yıkıldı. Viran olan dağın altınlı kayaları küçük küçük ufalandı, altınlı küçük parçalar bir yere yığıldı. O yığının üstüne zehirli siyanür bulamacı döküldü. Altınlı olmayan kaya ve toprak yerinden çıkarılıp başka bir yere yığıldı, bu yığın dağlarına da pasa diyorlar. Siyanürlü sularla, kara dağlarımızın kaya parçalarındaki altınları alıp gidiyorlar. 70 bin ton zehir kullanıyorlar Kışladağ’da. Şimdi yine haberler geliyor; kullandıkları o zehrin havaya karışan gaz kısmı canlıları zehirliyor parça parça. Kışladağ’ın böğrünü döve döve deşiyorlar, tam 450 metre inecekler aşağıya ve 1000 metre genişleyecekler. Dağ yerine devasa bir çukur kalacak bize, ne olacağı belli olmayan. Yığdıkları pasa dağları da hiç masum değil. İçinde uyandırılmış ağır metaller dolu. Yağan yağmurda o uyanmış arsenik, antimon, kurşun vb akıp gidiyor ve sularımıza karışıyor.
Hele siyanürle yıkadıkları yığın! İçi kimyasallarla dolu bir bomba! Yüzyıllarca zehirlenecek evimiz, yurdumuz ve canlıların hayatları.

“Görklü suyumuz” da yavaş yavaş kuruyor Korkut Dede. İnay’da üç bin yıldır aktığını bildiğimiz suyun kaynağından çektikleri suyu kullanıyorlar. Görklü suyumuzda azalmaya ve kirlenmeye başladı.

Yalnız Kışladağ yıkılmadı. Turgutlu’da Çal dağını yıkıyorlar, Çaldağı’nda 2 milyon ağacımızı kestiriyorlar, Turgutlu ovamıza asit yağdıracaklar. İzmir’de Efemçukuru’nu deşiyorlar, Bergama Ovacık’ı bitirdiler sıra Kozak yaylasında. Artvin’i, Erzincan’ı, Gümüşhane’yi, Eskişehir Kaymaz’ı, Kazdağlarını yıkıyorlar Dede, Kazdağlarını. Munzur çayını, Artvin ve Rize’nin sularını kurutacaklar. Toroslar’ın, Bursa’nın ve daha birçok yerin suyunu da sattılar.

Dünyanın ağalarını, biliyorsun. Maden tekelleri, tohum tekelleri, su tekelleri, petrol tekelleri, silah, ilaç ve gıda tekelleri… O ağalar dediler ki: Artık “yerküre küresel köy” dür. Yani ‘bütün dünya bizim için pazardır.’ Yerkürenin suları, ormanları, dağları, tohumları, madenleri satılıktır ve biz onları insanlara satacağız. Satarak, birikimimize birikim katacağız. Kâr ve kazanç hırsı bizim olmazsa olmaz özelliğimizdir. Eğer bize yurdunuzun yeraltı kaynaklarını, sularını, ormanlarını, tohumlarını açmazsanız; borç vermeyiz, borç ertelemesi yapmayız, iktidarda da kalamazsınız vs dediler. Şimdi bizi yönetenler, dünyanın ağalarının taşeronu, simsarı durumundalar Dedem Korkut!

Suyumuzu kurutanlar, dağlarımızı viran edenler, binlerce yetişkin ağacımızı kesenler velhasıl kanatlarımızın ucunu kıranlar dünyanın ağaları. Dünyanın ağaları ta senin gününden beri var, biliyorsun. Fakat esas düşkünler, işbirlikçiler, kanatlarımızı kırdıranlar; dünyanın ağalarına görklü sularımızı, yerli kara dağlarımızı altın tepside sunanlar, bizi yönetenler, yani senin torunlar! İktidardakiler, muhalefettekiler, militerler…

Bizi yönetenlerin katında sularımızın, dağlarımızın, ormanlarımızın, tohumumuzun, sütümüzün ve doğanın bir parçası olan insanların hiç itibarı yok! Fakat Dünyanın Ağaları çok itibarlı. Ağalar için özel yasalar çıkıyor, var olan hukuk uygulanmıyor, hile yapılıyor…İşte böyle Dedem Korkut. Bu senin Türk ve Müslüman torunların fena halde vahşi sermaye sever, altın sever, “el” sever durumda.

Bir de, biz varız Korkut Dede. Dağımızı, suyumuzu, ağacımızı evimiz-yurdumuz bilen, dünya kardeşliğini savunan, doğaya ait olduğumuzu bilen, öyle Türklük ve Müslümanlığımızla övünmeyip ama senin öğüdüne sadık kalarak, ağaçlarımızı kestirmemek, suyumuzu kurutmamak, dağlarımızı yıktırmamak için çırpınan biz varız. Bir avucuz. Senin torunlarınız.

Kendi ülkemizde gurbeti yaşıyoruz, kendi dünyamızda gurbeti. Ama mücadele ediyoruz.

Senin “Hey oğul!
Azını gören, çoğunu bilen, sözünü diyen oğul…
Sen sen ol, el sözüyle yola çıkma…
El sözüyle yola çıkan, el yolunda yorulur.
Can oğul…”
dediğini duyuyoruz.

Saygılarımı, hürmetlerimi sunarım.

21.08.2009
Torunlarının torunlarının torunlarından
Muammer Sakaryalı


Kaynak;http://www.karasaban.net/dedem-korkuta-mektup/

Hiç yorum yok: