22 Aralık 2010

BİR DAHA ASLA KATLİAM OLMASIN DİYE, GÜNAHLAR VE KARANLIKLARLA YÜZLEŞELİM.

BİR DAHA ASLA KATLİAM OLMASIN DİYE, GÜNAHLAR VE KARANLIKLARLA YÜZLEŞELİM....


Turan Eser


32 yıl sonra ilk kez katliamın gerçekleştiği Maraş’ta, Alevi Bektaşi Federasyonu ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu öncülüğünde 3 binin üzerinde Alevi ve demokrasi güçleri biraraya geldi. Katliamı lanetlemek, Maraş katliamı dosyasının açılması ve katliamlarla tarihsel bir yüzleşmenin başlatılması için hak ve adalet arayışını, yaşamını yitirenlerin anısı önünde saygıyla durarak dile getirdi.



Alevilerin tarafından bu mitinginde dile getirilen, katliamlarla yüzleşme ve Maraş dosyası açılsın talebi, sadece 32 yıl önce Maraş’ta gerçekleşen katliamla sınırlı değildir. Son bir asırdır, Türkiye’de demokrasi, laiklik, eşitlik, farklı kültürel kimliklerin biraradalığına karşı işlenmiş tüm siyasi cinayetler ve katliamlarla yüzleşme talebidir.

Çünkü Türkiye’nin tarihi etnik milliyetçiliğe ve din temelli geliştirilen katliamlarla doludur. Maraş katliamı bunlardan biridir. Dolaysıyla Alevilerin Maraş katliamının 32 yılında dile getirdiği, katliamlar yüzleşme talebi, tüm katliamlarla yüzleşmeninde çağrısı olarak ta okunmalıdır.

2010 YILINDA HAK KULLANIMINA TAHAMMÜL SİYASETİ YOK

Toplumun vicdanında hak ve adalet arayışına, Maraş katliamıyla birlikte insanlığa karşı işlenmiş tüm katliamlarla devletin yüzleşmesi
çağrısına karşı tahammülün olmadığını AKP hükümetinin yaklaşımlardan biliyoruz. Toplumun en geniş kesimleri Türkiye’de huzurun, barışın ve birarada eşit haklara sahip olarak yaşama istencine açıktan destek veriyor. Fakat AKP hükümeti bu talebi görmezden ve duymazdan geliyor.

Oysa Türkiye toplumunun yüzde 90’nı üzerinde bir çoğunluk barış istiyor. Huzur istiyor. Fakat bu istek ve toplumsal destek, siyasi iktidarın tutumu, etnik ve din temelinde ayrımcılığı destekleyen, hatta şiddet ve linç girişimleriyle besleyen aşırı uçların direnciyle engellenmektedir.
Bunun en somut örneğini 19 Aralık’ta Maraş’ta yaşadık. Alevilerin Maraş’ta gerçekleştirdiği mitingin medyaya yansımayan yüzünde önemli bir gerçek vardı. Bu gerçek ise Maraş halkının mitingi alkışlarıyla, pencereden verdikleri destek selamlarıyla sahiplenmesiydi. Fakat medya kuruluşlarının objektif ve tarafsız haber yapma ilkesi yerine, haberi reting amaçlı dönüştürmesi sonucu, halkın bu mitingte açığa çıkan talebi sahiplendiğini göstermek yerine, bu mitinge neden itiraz ettiğinin bilgisi ve bilincenden yoksun, yaşları 16 ile 25 yaşlarında olan 200 civarında olan ve abileri tarafından kışkırtılmış bir grubu öne çıkardı.

EĞER KATLİAMLARLA YÜZLEŞMİŞ OLSAYDIK, GENÇLER ELİNDE SOPA DEĞİL, KARANFİL TAŞIRDI.

Yaşları 16 ile 25 arasında olan bu gençleri ayrımcı ve ırkçı fikirlere inandırarak kışkırmak, gençlerin sopalarla Maraş’ın sokaklarına sürüklenmesi, başta AKP hükümetini ve tüm siyasi partileri ciddi bir şekilde düşündürmelidir. Beyinleri ayrımcı ideolojilerle teslim alınmış, psikolojileri şiddetle beslenmiş, düşünce sistemleri abilerince işgal edilmiş ve ellerine kalem ya da karanfil yerine, sopa ya da silah tutturulmuş bu gençler hangi akıl ve hangi gerekçeyle, 32 yıl önce gerçekleşmiş, 111 insanın öldürüldüğü, bine yakın insan yaralandığı, evlerin ve dükkanların yakıldığı, vahşice gerçekleşmiş bu katliamdan yana eylem yapması istenir.
Hangi akıl ve hangi eğitim bu geçleri tanığı olmadığı ve yaşamadığı döneme ait bir vahşeti 2010 yılında savunabilir hale getirebilir. Aslında toplumsal huzur ve barışın önündeki en büyük engelin, devletin ve siyasi iktidarların dine ve etnik milliyetçileğe dayalı geliştirdiği çatışma dilidir. Bunu önlemek için bizim somut önerimiz, ilköğretimden başlayarak İnsan hakları dersi ile tüm katliamlar gerçek yönleriyle çocuklara, gençlere eğitim yoluyla aktarılmalıdır. Çocuklarımızın şiddet, katliamlar ve ayrımcılık karşısında duyarlı ve barışsever hale gelmesi, iyi bir insan hakları savunucusu olması hedeflenmelidir.

Çünkü tüm çağdaş ülkelerde ve ileri demokrasilerde, ırçılık, ayrımcılık ve farklı olana yönelik şiddet ve katliam uygulamaları insanlık suçu olarak belirlenmiştir. Türkiye’nin ileri demokrasiye taşımanın yolu ise, Türkiye’nin kendi katliamlarıyla yüzleşmesinden geçer.

SOSYAL BASKI MEKANİZMASINI VE NEFRET SÖYLEMİNİ İKTİDAR ÜRETİYOR

Eli sopalı gençlerin, Alevilere ve adalet arayışı mitingine karşı, gerici, ayrımcı, ırkçı dil ve şiddetle beslenmiş nefret söylemine sığınarak saldırmasının nedenleriyle AKP hükümeti yüzleşmek zorundadır. Çünkü katliamları besleyen dil bu dildir. Bu ayrımcı, gerici, ırkçı dili besleyen, nefret söylemini destekleyen iktidarın siyaset dili de o kadar tehlikeli ve suçludur. Referandum sürecinde bizzat Recep Tayyip Erdoğan’ın Alevilere yönelik geliştirdiği ayrımcı siyaset dili, Maraş’taki gençleri cesaretlendirmiştir. Bu nedenle başta AKP hükümeti üyeleri olmak üzere, tüm siyasetçilerin, toplumu kutuplaştıran ve gerilime sürükleyen ayrımcı ve şiddet üreten siyaset dilinden uzaklaşmaları gerekir.

Birilerin iddia ettiği gibi Aleviler “yaraları kaşımak” katliamlarla yüzleşme ve tarihsel hesaplaşma çağrısı yapmıyor.
Aksine yaraları iyileştirmek içindir. Çünkü tedavisi mümkün olan, yaralarla yaşamanın acı verdiğini bilen Aleviler, kendi acılarıyla birlikte bu topraklardaki tüm yaraların iyileştirilmesinin mümkün olduğunu düşünmektedir. Toplumun yüreğindeki acı izleri silmek için güçlü bir siyasi iradeye ihtiyaç vardır. Katliamı gerçekleştirenler, kendi karanlık geçmişlerinden ders çıkarmazsa, kendi çocuklarının ve siyasi takipçilerinin Türkiye’nin karanlık tarihiyle yüzleşmesine ve bundan ders çıkarmasını engel olmaya devam edeceklerdir.

YARA KAŞIYANLARI ALEVİLERİN İÇİNDE ARAMAYIN

Maraş’ta, Alevilerin buluşmasına karşı, saldırganca tepki gösteren ve sayıları 200’ü geçmeyen gençleri kışkırtan karanlık ele devletin ulaşması gerekir. Bu tertibin arkasındaki gücü ve tezgahı açığa çıkarmakla yükümlüdür. Ökkeş Şendiller gibi Maraş katliamın bir numaralı sanığı konumunda olan bir kişinin, Alevilerin katliamı lanetlemek ve yarayı iyileştirmek için katliamla yüzleşme talebini dile getirdiği bu önemli gününde, adeta provakasyona zemin hazırlamaya hizmet edecek bir “Ökkeş Şendiller İrtibat Bürosu” diye tabela asılması ve bu büroda boy gösterisi yapması nasıl yorumlanmalıdır?

32 yıl önce Maraş şehrine, katliamla kara bir iz bırakanların, 32 yıl sonra “Ökkeş Şendiller İrtibat Bürosu” tabelası asmasına itiraz etmeyenler, Alevilerin “Maraş dosyasının açılması” ve “Katliamlarla yüzleşme” talebine itiraz etmesininin nedenini, Ökkeş Şendiller’i Alevi çalıştaylarına davet ederek onure etmesinden çıkarabiliriz. Yani AKP hükümeti Maraş katliamı karşısında sessizliğini koruyarak, bu ülkedeki katliamlar karşısındaki duyarsızlıklarını itiraf etmiştir.

SONUÇ OLARAK

Aleviler kendilerine yönelik katliamlara ve ayrımcılığa karşı iyi niyetle kendi demokratik çözümünü önermek için sokaklarda sesini yükseltiyor.
Çünkü Aleviler, kendi karanlık tarihiyle ve katliamlarıyla yüzleşmeden Türkiye’nin demokratikleşmesini başaramayacağının bilincindedir. Farklı kültürel kimlikerin kanayan yaralarını sarmadan, acıyı dindirilemez. Şiddetten, ayrımcılıktan ve nefret söyleminden arındırılmış çözüm diline sığınma zamanıdır. Alevi-Bektaşi öğretisi gereği kin ve şiddetten uzaktır. Bizim sığındığımz dil, 72 milletin huzuruna ve barışına hizmet eden bir çözüm dilidir. Bu dile karşı beslenen şiddet, katliam, inkar ve ayrımcı dille iletişim kurulmamalıdır.

Turan Eser

Ankara/ Türkei



EvcioğluHaber- 22.12.2010-

Hiç yorum yok: