28 Mayıs 2008

Bilim (Psikoterapi)


TIBBİ BİR TEDAVİ OLARAK PSİKOTERAPİ

Son zamanlarda nerdeyse her türlü ruh hali, hayat sorunu ya da kişilerarası sorunun çözümü için insanlara “terapi” yaptığını söyleyen uzmanlıklarının ne olduğu belli olmayan çok çeşitli uygulamalar gündeme gelmiş durumda. Başarılı olmak için, mutlu olmak için, kendini iyi hissetmek için, güzel olmak için vs vs diye çoğaltılabilecek sloganlarla, özellikle internet ortamında kendini tanıtanlardan geçilmiyor. Bu kişilerin çoğunluğunun eğitimleri ve donanımları hakkında net bir bilgiye rastlamak mümkün değil. Ancak tanıtımlarında yaptıkları işin çok bilimsel ve hatta tıbbi bir iş olduğunu ima eden bir söylem egemen. Oysa psikoterapi çok uzun süreli bir eğitimi gerektiren ve başlangıçta doktorlarca yapılmaya başlanan bir tedavi uygulaması. Türkiye’de de tıbbi tedaviler sadece doktorlarca yapılması gereken uygulamalar. Toplumda psikoterapinin ne olup ne olmadığı ve kimin tarafından yapılması gerektiği gibi konularda belli bir bilgi eksikliği var.

Tanım: Eğitilmiş bir profesyonel tarafından sözel ve sözel olmayan yöntemler ve iletişim aracılığıyla; hastanın ruhsal sorunları ya da davranış bozuklukları ile ilgili varolan belirtileri ortadan kaldırmak, onları değiştirmek ya da geriletmek, bozuk davranış kalıplarını düzeltmek ve pozitif kişilik özelliklerinin gelişmesini sağlamak amacıyla uygulanan profesyonel tıbbi tedavi yöntemleri genel olarak psikoterapi olarak adlandırılır.

Tarihçe: Psikoterapi, ruhsal kaynaklı olduğu düşünülen bir sorunun tıbbi olarak tedavisinde kullanılan bir uygulama olarak ilk kez Freud tarafından 19. yüzyılın sonlarında kullanılmıştır.
Freud"un yöntemi bugün klasik psikanaliz olarak adlandırılmaktadır. Daha sonra Freud"un izleyicilerince onun kuramı ve yöntemini temel alan çok değişik kuramsal yaklaşımlar ve uygulama teknikleri içeren çeşitli psikoterapi yöntemleri geliştirilmiştir.
Günümüzde psikanalizin temel kuram ve kavramlarını bir şekilde içerisinde bulunduran bu yöntemlerin tümü "psikodinamik psikoterapiler" adı altında gruplandırılmaktadır.
Yirminci yüzyıl boyunca psikodinamik psikoterapilerden hem kuram hem de uygulama biçimi yönlerinden farklı olan iki ana psikoterapi yöntemi daha geliştirilmiştir. Bu yöntemler ‘Bilişsel’ ve ‘Davranışçı’ psikoterapilerdir. Ancak bu ana psikoterapi okullarının dışında çok sayıda kuramsal yaklaşım ve uygulama tekniği vardır. Öyleki yapılan bir listeleme çalışmasında 250"den fazla psikoterapi türü saptanmıştır.

PSİKOTERAPİLERİN ORTAK ÖZELLİKLERİ

»Bir kişi ya da grup ile kurulan ve temelde yoğun emosyonel boşalımların yaşandığı ilişki biçimidirler.
»Özellikle tedavi yeri olarak hazırlanmış bir yerde yapılırlar.
»Kişinin yaşantıladığı sorun, sıkıntı ya da ıstırabı açıklayan bir kuramsal modele ve iyileştirmeye yönelik bir yönteme sahiptirler.
»Uygulandıkları kişi ya da gruba sorunlarının kaynakları ve onlardan kurtulma yollarını içeren seçeneklerin bilgisini sağlarlar.
»Herhangi bir terapi türü ya da yöntemine özgü olmayan yollar aracılığıyla uygulananın kendilik saygısını artırmayı amaçlarlar.
»Başa çıkabilme, üstesinden gelebilme, başarılı olma yaşantısını sağlarlar.
»Emosyonlarını tanıma ve zenginleştirmeyi sağlarlar.

PSİKOTERAPİ TÜRLERİ

Psikoterapiler çok çeşitli şekillerde gruplandırılabilmektedir.
I. Psikoterapi uygulanan kişi ya da kişilere göre;
A. Bireysel psikoterapiler
B. Grup psikoterapileri

II. Kuramsal temel ve uygulama teknikleri
açısından
A. Destekleyici psikoterapi
B. Yeniden eğitici psikoterapi
C. Yeniden kurucu psikoterapi

»Destekleyici psikoterapi:

Destekleyici psikoterapilerde amaç mümkün olan en kısa sürede hastanın belirtilerinin iyileştirilmesi ve hastanın kendi bütünlüğü içinde ruhsal yönden bir denge haline ulaştırılmasıdır. Bu amaçla varolan savunmaları güçlendirmek, denetimi sürdürmek için daha iyi ve yeni düzenekleri geliştirmek ve uyumu yeniden kurmaya yönelik bir teknik kullanılır. Destekleyici psikoterapilerde hastanın kişilik yapısını değiştirmeye yönelik bir girişimde bulunulmaz, ancak olumlu bir değişiklik gözlendiğinde de bu durum desteklenir. Destekleyici terapilerde hastanın tam bir “iyileşmesi” değil ona sıkıntı veren belirtilerin ortadan kaldırılması temel alınır.
Destekleyici terapilere örnek olarak rehberlik, ortam terapileri, uğraşı terapileri gibi ilgilerin dışsallaştırılmasına yönelik terapiler, müzik, drama gibi yaratıcı sanat terapileri verilebilir.

»Yeniden eğitici psikoterapi:

Yeniden eğitici psikoterapilerde amaç hastanın düşünce ve davranış biçimi ile ruhsal sıkıntıları arasındaki ilişkinin ona gösterilmesi ve sağlıklı davranış örüntülerinin geliştirilmesinin sağlanmasıdır. Yeniden eğitici psikoterapi yöntemlerinde de hastanın bilinçdışı, nevrotik çatışmalarının ya da bozuk kişilik özelliklerinin araştırılması ve değiştirilmesi amaçlanmaz. Ancak bu özelliklerden kaynaklanan davranış örüntülerinin hastanın ilişki kurma biçimi ve ilişkilerine olan etkisinin ortadan kaldırılmasına yönelinir.
Yeniden eğitici psikoterapilere örnek olarak davranışçı, bilişsel, danışan merkezli psikoterapiler, evlilik ve aile terapileri, psikodrama verilebilir.

»Yeniden kurucu psikoterapiler:

Hastanın bilinçdışı çatışmalarına yönelik içgörü kazandırma ve hastanın karakter yapısının değişmesi ve yeniden sağlıklı bir kişiliğin kurulmasının amaçlandığı psikoterapilerdir.
Yeniden kurucu psikoterapi türünü diğer iki türden ayıran en önemli özellik “içgörü” nün geliştirilmesidir. Destekleyici psikoterapilerde içgörü ile ilgilenilmez, yeniden eğitici psikoterapilerde içgörünün geliştirilmesi hedeflenmez ancak oluştuğunda güçlendirilir. Yeniden kurucu psikoterapilerde ise temel amaç belirtilerin kaynaklandığı bilinçdışı çatışmalara karşı hastada bir içgörünün geliştirilmesinin sağlanması ve bu yolla hastanın karakter yapısının değiştirilmesidir.
Yeniden kurucu psikoterapilere örnek olarak Klasik Freudcu psikanaliz, Ego analizi, Nesne İlişkileri Terapisi, Psikanalitik yönelimli psikoterapi, Transaksiyonel analiz, Varoluşsal analiz verilebilir.
Bu sınıflandırma biçimi daha çok uygulayıcının kuramsal yaklaşımı ve uygulama biçimini temel almaktadır. Psikoterapiler uygulanan hasta/lar ve uygulama tekniği açısından bireysel, grup, çift, aile, evlilik terapileri, psikodrama, oyun terapileri olarak da sınıflandırılabilmektedir.

»Bireysel Psikoterapiler:
•Bireysel psikoterapiler yardım arayan (help seeker) bir kişi ile bir uzman (terapist) arasında temel olarak sözel iletişimin kullanıldığı bir tedavi ilişkisidir.
•Bu ilişkide iki kişi birlikte çalışarak yardım arayanın sorunlarını tanımlamaya ve bunları aşabilecek davranış değişikliklerini oluşturmaya çalışır.
•Bireysel psikoterapide sözel olmayan çeşitli etmenlerin de tedavide rolü vardır ancak temel olarak psikoterapi sözel bir tedavi uygulamasıdır.
•İki kişi arasında geçen ve taraflardan birinin sıkıntılarını aşmasını amaçlayan her sözel ilişki bireysel psikoterapi değildir.
•Bireysel psikoterapide yardım arayan kişi ile terapistin rolleri, sınırları ve etkinliklerinin çerçevesi belirlidir.
Bireysel psikoterapiler şu şekilde sınıflanabilir;
1. Psikodinamik Psikoterapiler
A. Psikanaliz
B. Psikanalitik yönelimli psikoterapiler
C. İçgörü odaklı psikoterapiler
D. Destekleyici psikoterapiler

»Psikodinamik Psikoterapiler:
Kaynağını Sigmund Freud’un Psikanaliz kuramından alan psikoterapilerdir. Dinamik ya da analitik psikoterapiler olarak da adlandırılırılırlar.
Freud’un kuramı ve tedavi tekniği bugün klasik psikanaliz olarak tanımlanmaktadır. Ancak bu grupta psikanalitik kuramdan köken alsa da gerek kuramsal gerekse uygulama biçimi yönünden ondan çeşitli farklılıklar gösteren çok sayıda psikoterapi türü vardır.

PSİKANALİZ

Yeniden yapılandırıcı psikoterapilerin temel biçimidir.
Amaç, kendisini aktarım nevrozu olarak gösteren çocukluk çağı nevrozunun çözülmesi ve hastanın karakterinin yeniden yapılanmasının sağlanmasıdır.
Haftada dört ya da beş kez olmak üzere elli dakikalık seanslar halinde yapılır. Ortalama süresi dört, altı yıldır.

Psikanaliz için uygun olan hastalar; temel olarak ödipal çatışmalara sahip nevrotik hastalardır.
Hastaların motivasyonlarının güçlü, içgörü kazanabilecek, anlama kapasitesi yüksek bir zihinsel yapıda, duygulanımlarını yaşantılayabilen, iyi nesne ilişkilerine sahip, engellenmeye toleransı yüksek yapıda olmaları gerekir.

Geçmişte ölüm ya da yaralanmaya yol açacak kadar ciddi şiddet davranışı göstermiş, psikolojik anlama kapasitesi düşük, çok zeki ya da normalin altında zekâ düzeyine sahip, iyi nesne ilişkileri hiç olmayan ya da ağır karakter patolojisi olan hastalar psikanaliz için uygun değillerdir.

Geçmişte uygulanmış ve günümüzde de çok kısıtlı olarak uygulayanlar olsa da şizofreni gibi gerçeği değerlendirme işlevinin bozulduğu psikotik bozukluklar ve organik beyin sendromu olan hastalar da psikanaliz için uygun değillerdir.
Klasik psikanalizde hasta bir divanda uzanır ve terapist hastanın görüş alanı dışında oturur.
Terapist nötr bir tutum takınır, yalnızca hasta için bir ayna rolünü üstlenir.

Birgün

Hiç yorum yok: