25 Mayıs 2008

Yargıtay hamlesi ve köşeye sıkışan AKP

Yargıtay hamlesi ve köşeye sıkışan AKP

İhsan Çaralan

caralan@evrensel.net
24/05/2008


Önceki gün Yargıtay Başkanı’nın hükümete yönelik dolaysız hükümeti hedef alan “eleştirisi”, Ankara’da bir bomba etkisi yaptı.

Hükümet, Devlet Bakanı Cemil Çiçek aracılığı ile bu “yargı muhtırası”na aynı “sertlik”le yanıt verdi. Ve her zaman olduğu gibi basın ikiye ayrıldı. Kimisi, “hükümetin yargı üstünde baskı kurmak çabaları”nın bu “muhtıra”ya yol açtığını kimisi ise, “yargının sınırlarını aşarak politikaya girdiğini” ve CHP ağzından konuştuğunu iddia etti.

Yerleşik, “kuvvetler ayrılığı” ölçüleri çerçevesinde düşünüldüğünde “iki taraf” da haklıydı. Çünkü hükümet, “Hakim ve Savcılar Yasası”ndan başlayarak yargıyı baskı altına almaya çalışmaktadır. Dahası, Anayasa Mahkemesi’nin ikinci adamının arkasına polis takıp, onu “dinlemeye alarak” AKP’nin kapatma davası üstünde açık bir baskılamaya girişmiştir. Yine “bağımsız” ve “tarafsız” bir kişi olması gereken Meclis Başkanı Köksal Toptan, “AKP için Anayasa Mahkemesi’nin kapatma ve beraat dışında üçüncü bir yol bulması”nı isteyerek, AKP’yi nasıl cezalandırma(ma)sı gerektiğini de tarif ederek, Anayasa Mahkemesi’ni açıkça baskılamaya girişmiştir.

İşte Yargıtay’dan gelen sert “muhtıra” bu baskılara karşı bir tepki olarak ortaya çıkmış; daha doğrusu “meşruiyetini” bu baskılarda bulmuştur. Ama, elbette Yargıtay’ın tepkisi bu kadar da “masum” değildir. Onların çıkışı da; son birkaç yıldır; AKP ve arkasındaki dinci ve liberal güçlerle statükocu güçler arasındaki iktidar mücadelesinin bir devamıdır.

Kısacası çoktan beri olduğu gibi, yine, egemen güç odakları arasında süren ve devletin temel organlarının da içinde yer aldığı iktidar mücadelesinin, işe yargının en yüksek katlarının da açıkça katıldığı yeni bir aşamasına tanık oluyoruz.

İçinden geçtiğimiz politik ortamın en ilginç yanlarından birisi de; AKP’ye yönelik; partinin kapatılmasına kadar gelen hamleler karşısında, ona “türban çıkışı”na kadar koşulsuz destek veren, büyük patronların has örgütlerinden ve liberal aydın çevrelerden ciddi bir desteğin gelmemesidir. Doğrusunu söylemek gerekirse, AKP’nin tek tutarlı destekçileri AB ve ABD’deki basın ve parlamento çevreleridir. Onlar da bazen hem nalına hem mıhına vurmaktadırlar. Ne var ki bu destek de, giderek milliyetçiliğin etkisindeki geniş halk kitleleri gözünde AKP’yi, “kökü dışarıda bir parti” konumuna doğru itmektedir. AKP giderek; Kürtlerle, Alevilerle, işçilerle, emekçi yığınlarla, köylülerle, liberal ve gerçekten demokrat aydınlarla, askerle, yargıyla karşı karşıya gelen bir parti haline gelmektedir.
Daha 10 ay önce yüzde 47 oy almış olması, onun bu durumuyla çelişmediği gibi, Erdoğan ve adamlarının yeteneklerinin ne kadar sınırlı olduğunu göstermesi bakımından da bir ölçüt oluşturmaktadır.

Kısacası AKP, Yargıtay’dan gelen bu çıkıştan sonra iyice yalnızlaşmış görünmektedir.

Peki AKP’nin giderek köşeye sıkışmasından emekçilere, halka ne düşer?

Egemen güç odakları, güçlü ve yenilmez olduklarından değil çözümsüzlükten ve seçeneksizlikten dolayı bu ölçüde pervasız çatışmaktadırlar.
Onun içindir ki; emekçiler, halk kendi seçeneklerini yaratmak için bundan uygun bir ortam bulamaz. Eğer halk güçleri bu sermaye mihrakı ya da şu sermaye mihrakı peşine düşerek bölünmezler, yaşadıklarından gerekli dersleri çıkarırlarsa bu hükümetin sıkışmışlığından ve egemen güç odaklarının çözümsüzlüklerinden yararlanabilir, kendi aralarında birleşip taleplerini elde edecek bir mevzi tutmak için ciddi adımlar atabilirler.

Elbette bunu halk yığınları kendiliğinden yapamaz. Bu, yığınlara önderlik etme, onları aydınlatma iddiasındaki, en başta sınıf partisine, öteki demokrat, ilerici parti ve çevrelere; emek örgütlerine düşer.
Görevin nasıl ve hangi gerçeklerden kalkarak yapılacağı ise; mücadele taktiği ile, taleplerin kapsayıcılığı ile ilgidir.

Evrensel

Hiç yorum yok: