12 EYLÜL' ÜN ZEHRİNİ AKITMA ZAMANI DIR
Diyarbakır Cezaevi Gerçeği ile Yüzleşme ve Adalet Komisyonu, Türkiye"nin 12 Eylül Askeri Darbesi"nin etkisinden kurtulması için, darbeyi yaşayan herkese ""tanıklık etme"" çağrısında bulundu.
İstanbul Tabip Odası"nda düzenlenen basın toplantısında Diyarbakır Cezaevi Gerçeği ile Yüzleşme ve Adalet Komisyonu adına hazırlanan ortak metni Nimet Tanrıkulu okudu.
Türkiye"nin ne 12 Eylül ile ne de darbenin hala sürmekte olan toplumsal, siyasal, kültürel, travmatik etkileri ile yüzleştiğini belirten Nimet Tanrıkulu, amaçlarının bu yüzleşmeyi gerçekleştirmek, ""toplumda oluşan yarılma ve kırılmaları"" ortadan kaldırmak olduğunu söyledi.
Tanrıkulu, Diyarbakır Cezaevi"ni ele almanın nedenini ise ""Diyarbakır Cezaevi"nin 12 Eylül sürecinin en kanlı cezaevlerinden biri olması, Kürtlerin ağırlıkta olduğu bu cezaevinde Kürtlerin kimliklerinin ve kişiliklerini imha etmeye yönelik şiddet uygulanması"" olarak açıkladı. Yapılan zulüm ve haksızlığa rağmen, toplumun geniş kesiminin yaşananlardan habersiz olduğunu ifade eden Tanrıkulu, ""Diyarbakır Askeri Cezaevi"nde 1980-84 dönemi yaşamış, tanığı, mağduru hatta faili olmuş kişilere ve kaynaklara ulaşarak, geçeğin ortaya çıkmasını sağlamaya çalışacağız"" dedi.
DARBE TANIKLARINA ÇAĞRI
Tanıklık etmek isteyenleri, Komisyona başvurmalarını isteyen Tanrıkulu, ""Diyarbakır Cezaevi"nde 1980-84 yılları arasında kalan kadın ve çocukların da aralarında bulunduğu tüm tutukluları, ziyaretçi aileleri, cezaevinde görev yapan subayları, askerleri, gardiyanları, doktorları, tutukluların davasına giren asleri hakimleri, savcıları, sıkıyönetim yetkililerini Komisyonumuza bilgi vermeye çağırıyoruz"" dedi.
"EKİNCİ: GÖREV BASINA DÜŞÜYOR
Tanrıkulu"dan sonra söz alan Tarık Ziya Ekinci, basının üzerine düşen göreve vurgu yaptı. Basının topluma karşı görevini yerine getirmesi gerektiğini ifade eden Ekinci, ""Bir toplum geçmişi ile yüzleşmeden geleceğini kurması mümkün değildir. Toplum sorunlara sahip çıkmalı ve geçmişi ile yüzleşmeli. Bu tarihi görev basına düşüyor"" dedi.
CİNMEN: DARBE GEÇMİŞTE KALMADI
12 Eylül Askeri Darbesi"nin geçmişte kalmadığını, Türkiye"nin bugün darbeyi yaşamaya devam ettiğini belirten Avukat Ergin Cinmen ise ""Kürt sorunu"" ve ""Laiklik""e dikkat çekti. Cinmen, ""Bugün yaşanan sorunların tohumları 28 yıl önce atıldı. Bugün bu sorunlara doğru teşhis konulmasa bu sorunlar çözülmez. Bunun yolu Diyarmakır Cezaevi ile yüzleşmekten geçer"" diye konuştu.
Çağrıcılara ev sahipliği yapan Prof. Dr. Gençay Gürsoy da Eylül Darbesi sorumluları yargılanmadan, toplum gerçekle yüzleşmeden, darbe döneminin son bulmayacağını ifade etti. Toplantıya katılamayan Prof. Dr. Baskın Oran ise, Komisyona bir mesaj göndererek, Darbenin son bulmasına yönelik taleplerini dile getirdi.
Toplantıya araştırmacı yazar Tarık Ziya Ekinci, Prof. Dr. Gençay Gürsoy, Avukat Ergin Cinmen, Avukat Fikret İlkiz, 78"liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can, insan hakları savunucularından Nimet Tanrıkulu, ÖDP Genel Başkan Yardımcısı Alper Taş, Ahmet Tulgar, gazeteciler Murat Çelikan, Mehmet Güç, DTP İstanbul İl Başkanı Halil Aksoy"un da arakarında bulunduğu çok sayıda siyasi parti, meslek odaları, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, yazar, hukukçu ve gazeteci katıldı. Darbeye tanıklık eden ve Gerçekle Yüzleşme ve Adalet Komisyonu"na başvurmak isteyenler, 0212 244 48, 0535 777 43 60, 0534 484 96 68 telefonları ve gerçekveadalet@gmail.com e-posta adresinden Komisyon"a ulaşabilir.
AYSEL KILIÇ
***
12 EYLÜL BİLANÇOSU
» 650 bin kişi gözaltına alındı,
ağır işkencelerden geçirildi
» 1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
» Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
» 7 bin kişi için idam cezası istendi.
» 517 kişiye idam cezası verildi.
» Haklarında idam cezası verilenlerden 50 devrimci asıldı.
» 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
» 171 kişi işkenceden öldü.
» 144 kişi cezaevlerinde öldü.
» 14 kişi açlık grevinde öldü.
» 16 kişi "kaçarken" vuruldu.
» 95 kişi çatışmada öldü.
» 73 kişiye doğal ölüm raporu verildi.
» 43 kişinin intihar ettiği bildirildi.
» 71 bin kişi TCK"nin 141, 141 ve 163. maddelerinden yargılandı.
» 98 bin 404 kişi "örgüt üyesi olmak" suçundan yargılandı.
» 338 bin kişiye pasaport verilmedi.
» 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı.
» 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.
» 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına çıktı.
» 937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı.
» 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.
» 3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hakimin işine son verildi.
» 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis istendi.
» Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
» 31 gazeteci cezaevine girdi. 300 gazeteci saldırıya uğradı.
» 3 gazeteci silahla öldürüldü.
» Gazeteler 300 gün yayın yapamadı.
» 13 büyük gazete için 303 dava açıldı.
» 39 ton gazete ve dergi imha edildi.
» Derneklerin, partilerin, Türk-İş dışındaki sendikaların faaliyeti durduruldu. Varlıklarına el konuldu.
» Üniversite hocalarından 5000 kadarı görevden alındı, güvenlik soruşturmasına tabi tutuldu.
» Belediye başkanları görevden alındı, yerine sıkıyönetim atama yaptı.
» Sendikalaşma kaldırıldı, çalışanların kıdem tazminatı gibi kazanımları daraltıldı, ücretler ve sosyal haklar budandı, grev hakkı yasaklandı.
» Zorunlu din dersi getirildi; Türk İslam sentezi bir kültürün milli kültür olarak kabul edilmesi kararlaştırıldı; Diyanet İşleri’nde 260 din görevlisinin maaşının Rabıta-ül islam örgütünce ödenmesi onaylandı.
***
12 Eylül Askeri Darbesi
12 Eylül Askeri Darbesi"ne tanıklık edenler, yaşadıklarını Diyarbakır Cezaevi Gerçeği ile Yüzleşme ve Adalet Komisyonuna anlattı.
Şubat 1981"de gözaltına alındığında henüz 16 yaşında olan Abbas Çelik: ""Akşam üzeriydi. Köye geldiğimizde olay olmuş benim haberim yoktu. Jandarma geldi ve beni gözaltına aldı. 8 gün süren soruşturma boyunca her şeye maruz kaldım.İşkence gördüm. Falakaya yatırıyorlardı bağırdığın zaman ağzına dışkı veriyorlardı. 33. koğuşta kaldım. Su yoktu. Dışarıda bir köpek vardı. Köpeğin altından akan suyu içmek zorunda kalıyorduk. Koğuşta ölen çok oldu. Koğuşta düşen Beritan adında bir kişi beyin kanaması geçirdi ve öldü.
Ekim 1980"de "düzmece ihbar" sonucu gözaltına alınan İsa Kızıl: ""Gözaltına alındığım Şunyurt"tan Kızıltepe"ye, oradan Mardin Tugay"ına ve Diyarbakır"a götürdüler. Her seferinde işkence gördük. Diyarbakır’da karanlık bir hücrede sopalarla dövdüler. Havalandırmada lağım suyu vardı. Bizi o suya batırıyorlardı. Bele kadar suyun içine sokuyorlardı ve daha sonra bize oturun diyorlardı. Sonra da kafanızı sokun diyorlardı. İnsanları kafasına kadar lağam suyuna batırıyorlardı.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder