25 Eylül 2008

Yeni Dönemde de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Ders Kitapları, Tek Bir Anlayışı Dayatmaktadır! - 2008-09-12

Yeni Dönemde de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Ders Kitapları;
Tek Bir Anlayışı Dayatmaktadır!


Eğitim Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç’ın açıklaması.

2008-09-12

Yeni eğitim-öğretim yılında okutulan ders kitaplarıyla ilgili olarak incelemelerimizi sürdürdüğümüz ve kamuoyuyla paylaştığımız şu günlerde, önümüzde duran bir diğer önemli başlık da Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitaplarıdır.

Bu yıl okutulan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitaplarının geçmiş yılların mirası üzerinden ilerlediğini söylemek mümkündür. Yine Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders başlığı altında sadece İslam dinine ilişkin bilgiler verilmekte ve İslam’ın da tekil olarak tek bir anlayışı, farklı inançlara ve mezheplere mensup ailelerin çocuklarına yine “zorunlu” olarak dayatılmaktadır.

Geçtiğimiz yıl, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Danıştay 8. Dairesi tarafından ders kitaplarındaki ayrımcılıkla ilgili olarak alınan kararlar ortadayken, yeni eğitim-öğretim yılında da ders kitaplarındaki Sünni inancı esas alan içerik korunmuş ve ders müfredatında hiçbir değişiklik yapılmamıştır. Bu doğrultuda, 4., 5., 6., 9. ve 10. sınıf ders kitapları geçtiğimiz yılki içerikle yeniden basılmış; 7., 8., 11. sınıf ders kitaplarındaki kimi kısımların ise yeniden yazıldığı gözlemlenmiştir.

Lise eğitiminin 4 yıla çıkması nedeniyle bu yıl ilk kez 12. sınıf ders kitabı da kamuoyu ile paylaşılmıştır.

Kitapta “Dünya Hayatı ve Ahiret”, “Dinlerde İbadetler” başlıklı ünitelerde sadece Sünni İslam inancı esas alınmış; “Dinlerde İbadet Yerleri” başlığı altındaysa cami ve mescitlerden söz edilmiş ancak cem evlerinden söz edilmemiştir.

“İslam Düşüncesinde Tasavvufi Yorumlar” başlığını taşıyan ünitede ise “Alevilik ve Bektaşilik” sadece tasavvufi bir yorum olarak gösterilmiş, böylece Alevi inancı Sünniliğin içinde bir tarikat konumuna indirgenmiştir. Öte yandan kimi Alevi kaynaklarındaki ifadeler Sünni bakış açısıyla yorumlanarak metine dahil edilmiş ve böylece Alevilere de nasıl Alevi olmaları gerektiği yolunda telkinlerde bulunulmuştur.

Öte yandan bir diğer ilginç başlık da, ABD emperyalizmi tarafından 11 Eylül sonrasında giderek gündeme getirilen ve Ilımlı İslam – Radikal İslam ayrımını temel alacak şekilde gelişen “Dinlerarası Diyalog” başlıklı girişimler de “Küreselleşen Dünyada Dinlerarası İlişkiler” başlığı altında metne dahil edilmiş ve Papalık tarafından yayınlanan Diyalog Bildirgesi’ne yer verilmiştir. Böylece diğer dinlerin kitapta yer bulma şansı, ancak uluslar arası düzeyde bu dinlerin yorumlanma biçimlerinin egemenler tarafından yönlendirilmesi kriterine bağlanmış olmaktadır.

7. sınıf ders kitabında ise “Ramazan ve Oruç İbadeti” başlığı altında verilen ünitede Alevilerin oruç ibadetine hiç değinilmemiş, Türkiye’de milyonlarca Alevi ve Bektaşi yurttaşın tuttuğu Muharrem ve Hızır oruçlarından tek cümleyle bile söz edilmemiştir.

8. Sınıf ders kitabı da diğer kitaplar gibi tek bir İslam yorumu doğrultusunda hazırlanmıştır. Kitapta kullanılan propaganda dili ve nesnellikten uzak yaklaşım, yetişme çağındaki öğrencileri dogmatizme yönlendirecek nitelikte olup, sorgulayıcı, araştırıcı özneler olmaları önünde set oluşturmaktadır. Öte yandan, kitabın 155. sayfasında “başkalarının inançlarına hoşgörülü olmak” başlıklı konuda Kilise, Cami ve Sinagog resimleri yer almış; fakat cem evlerine yer verilmemiştir. Baştan sona ayrımcı ifadelerle dolu olan kitapta bir öğe oldukça dikkat çekicidir.

MEB Ders Kitabından Örtünme Telkini

Kitabın 89. sayfasında “Müslüman toplumlarda örtünme, dini bir gereklilik olarak kabul edilmiştir” ifadesine yer verilerek ve devamında çeşitli ayetlere gönderme yapılarak örtünme telkininde bulunulmaktadır. Diğer yandan 9. sınıf ders kitabında hiçbir inanca mensup olmayan insanlar aşağılanmaktadır. Üstün varlık olabilmek için mutlaka bir inanca sahip olmak gerektiği öne sürülmektedir. Dolayısıyla inançsız insanlar üstün olmanın zıddı olarak aşağı nitelemesine tabi kılınmaktadırlar.

Kitap, dindar olmak dışında bir seçeneğin mümkün olmadığını belirterek kişisel tercihlere yaşam alanı tanımamak bakımından da anlamlıdır.

Öte yandan bilim de, dinin hizmetinde, Tanrı’nın varlığını kanıtlamaya dönük bir anlayış çerçevesinde araçlaştırılmakta ve şöyle denmektedir: “Aklı kullanarak bilgiye ulaşmak dini bir görevdir… Bu sayede o (insan), Allah’ın yüceliğini daha kolay kavrar.” (s. 124)

Görüldüğü üzere, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitaplarında tek bir inanç biçimi farklı noktalara göndermelerde bulunularak öğrencilerin tümüne benimsetilmeye çalışılmakta ve inançların özgürce yaşanması ve tercih edilmesi noktasında tamamen hiyerarşik bir modeli benimsemektedir. Bu noktada Eğitim Sen olarak sorunun çözümü için öncelikle zorunlu din derslerinin kaldırılmasını talep ediyoruz.

EĞİTİMSEN Genel Başk.

Zübeyde KILIÇ

Hiç yorum yok: