17 Mart 2009

İktidar Krize Karşı Önlemleriyle Emekçilerle Alay Ediyor!

İktidar Krize Karşı Önlemleriyle Emekçilerle Alay Ediyor!
Pazartesi, 16 Mart 2009

Tablo: Hürriyet

Başbakan’ın krize karşı açıkladığı son önlemler, siyasi iktidarın emekçileri görmezden gelen, dışlayan tutumunun kanıtıdır. Sonbahardan bu yana kriz karşısında gösterdiği yaklaşımla krizin derinleşmesine yol açan siyasi iktidar, krize karşı 4. önlem paketi adı altında attığı adımla sermaye kesiminin taleplerini gerçekleştirmeye öncelik verdiğini göstermiştir.

Sanayi üretiminin rekor seviyede düştüğü, üretimdeki düşüş açısından ülkenin gelişmiş ve gelişmekte olan 52 ülke arasında dünya 5.liğine kadar gerilediği; yine aynı kapsamda yapılan değerlendirmeye gore işsizlik oranında dünyanın en kötü 3. oranıyla küresel krizden etkilenen bir ülkenin krize karşı alacağı önlemler bunlar olmamalıydı.

Lüks tüketimde, özellikle konut ve otomotiv alanlarında üç ay süreyle gerçekleştirilecek ÖTV ve KDV indirimlerinin emekçiler açısından krize karşı bir rahatlama sağlamayacağı açıktır. Bu konutları ve otomobilleri açlığa, işsizliğe ve sefalete sürüklenmiş emekçilerin alamayacağı ortadadır. Beyaz eşyada yapılan vergi indirimleri ise düğün mevsiminin yaklaşmasıyla birlikte yoksul halkın çeyiz düzmek adına bankalara daha fazla borçlanmasına neden olacaktır.

Hükümetin kriz önlemleri sermaye yanlısı yaklaşımını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Önlemler bizzat krizin en önemli aktörü olan bankacıları, sermaye kesimini krize karşı korumak amaçlıdır. Siyasi iktidar dünyada ilk kez krize karşı lüks tüketimi teşvik etmek gibi skandal bir uygulamaya imza atmıştır.

Sanayi üretimindeki Ağustos ayından bu yana gerilemekte olan kapasite kullanım oranının Şubat ayında % 63.8’le tarihinin en düşük düzeyine düştüğü (bazı imalat kollarında kapasite kullanım oranı % 80’leri aşmaktadır); sanayi üretiminin Ocak ayı itibariyle %21.3’lük bir düşüşle durma noktasına geldiği, Çoğunluğunu küçük esnafın oluşturduğu 90 bini aşan mükellefin işyerini kapattığı mevcut koşullar krizin Türkiye üzerinde etkisinin büyüklüğünü ortaya koymaktadır.

Tablo: Hürriyet

İşsizlik katlanılmaz boyutlara ulaşmıştır. TÜİK’in gerçeği yansıtmayan ve metodolojisi şüpheli hesabıyla son bülteninde % 13.6 olarak hesapladığı işsizlik oranıyla bile Türkiye gelişmiş ve gelişmekte olan 52 ülke arasında en kötü 3. ülke durumundadır. Gerçek işsizlik rakamıyla aslında işsizlikte dünya birincisidir.

Krizin Faturası Seçimlerden Sonra Daha da Ağırlaşacak


Siyasi iktidar krize karşı emekçileri, yoksul halkı koruyacak önlemler almamaktadır. Bütün stratejisini yerel seçimlere bağlamış ve sadece sermayenin taleplerini ivedilikle yerine getirmektedir. İktidar, bütçe disiplininden uzak bu yaklaşımın bedelini seçim sonrasında emekçilere fatura etmenin hesabı içindedir. IMF ile yapılacak anlaşma, yeni dolaylı vergiler, bölgesel asgari ücret uygulamaları, işsizlik fonu kaynaklarının işletme kredisi olarak kullandırılması bu planın anahatlarını oluşturmaktadır.

Seçime dayalı ve sermayeye öncelik veren önlemler adı altında halkın parasını savuran iktidar, bunun acısını seçim sonrasında eğitim ve sağlık harcamaları başta olmak üzere sosyal harcamalarda daraltmaya gitmek yönünde IMF’ verdiği sözü hatırlayacaktır.

Siyasi iktidar şunu bilmelidir ki,
Sonbahardan bu yana ”Krizin Bedelini Ödemeyeceğiz” sloganıyla alanları dolduran, sokakları ısıtan emekçiler olarak biz buna izin vermemekte kararlıyız.

Siyasi iktidar, ülkeyi krize sokan bu ezberini terk etmeli, kriz karşısında toplumun taleplerini öne alan adımları derhal atmalıdır.
İşten çıkarmaları derhal durdurmalı. İşsizlik sigortasının kapsamı ve süresini işsiz kalan emekçiler için genişletmeli, etkinliğini arttırmalıdır. Sermaye hareketlerini vergilendirmeli, askeri harcamaları azaltmalı, servet ve lük tüketimden vergi almalı, dış borç ödemelerini durdurmalı ve buradan elde edeceği kaynakları emekçilerin reel kayıplarını karşılamak için, yoksullukla mücadele ve istihdamı arttırma amaçlı projelerde kullanmalıdır.

Ülkeyi krizden çıkarmanın tek yolu budur!

KESK.....

Hiç yorum yok: