|
|
3 Eylül 2008 16:08
Şimdi belki denilecek ki nereden çıktı bu Aleviliğin yozlaşması, yok böyle bir şey, ortalık bulandırıyor. Ancak unutulmasın ki insan bazen içinde bulunduğu ortamın bozulmasını göremeye bilir veya görse bile bunda kendi payının olduğunu fark edemeye bilir.
Tıpkı Aleviliğin özündeki iyi nitelikleri birtakım dış etkenlerle zamanla yitirdiğini, özünden uzaklaştığını, manevi anlamda değer yargılarını, özelliklerini ve niteliklerini yitirdiğini veya bozulduğunu göremediğimiz gibi.
Bu yozlaşmanın ne zaman başladığı konusunda kesin bir tarih verilemeyeceği ne kadar gerçekçi ise bunda hepimizin payının bulunduğu da bir başka gerçek.
Geçen aylarda televizyonda yayınlanan bir panelde katılımcılardan birinin anlattığı olay bu konuda ne demek istediğimizi daha iyi ifade edecektir. Katılımcı tarafından anlatılan ve aklımızda kaldığı kadar ile olay yıllar önce babası ve iki Alevi genç arasında geçmektedir. Babasının kiraya vereceği işyeri için garanti, kefil istemektedir. Burayı tutmaya gelen gençlerin ise ne garanti için rehin bırakacakları paraları ne de kendilerine kefil olacak tanıdıkları vardır. Baba nereli olduklarını öğrendikten sonra "Alevi misiniz?" diye sorara. Yanıtın "Evet" olması üzerine ne garanti parası ne de kefil ister onlardan, işyerini bu iki Alevi gence kiraya verir. Katılımcı babasına sorar "Bu zamana kadar her gelenden garanti istedin kefil istedin, şimdi ise bunları sağlayamayanlara kiraya verdin. Neden?" Cevap ilginçtir, "Oğlum çünkü onlar Alevi. Aleviler dürüsttürler, yalan dolan nedir bilmezler"
Acaba bugün hala aynı fikir bu derece net ve geçerli midir? Kanımızca bu soruya verilecek doğru yanıt tam olarak evet olmayacaktır.
Köy toplumu, kapalı düzen içerisinde yaşayan Alevi kesimi kısaca EDEP olarak adlandırılan "eline, beline ve diline hakim olmak" düsturunu, rızalığı yolunun olmazsa olmazlarından, nerede ise ilk şartı olarak benimsemiş ve uygulamıştır.
Bunu köy yerleşkesi ve düzeni içinde uygulamak elbette ki kolaydır. Ayin-i Cem'lerde dara çıkmak, bunun sonucunda dışlanmak, yol'dan atılmak gibi önemli uygulamalar Edep'in kişilerin içine işlenmesinde en önemli etkenlerin başında gelmektedir.
Ayrıca Alevi inancına göre en büyük suçun "kul hakkı yemek" "gönül kırmak" olduğunu düşündüğümüzde Edep'in önemi bir kat daha artmaktadır. Bir yandan inançsal yönü diğer yandan yol'un kuralı.
Ne zaman ki Alevi toplumu köyünden çıkıp şehir veya büyük şehirlere yerleşmeye başlamasıyla yozlaşmanın başlamasına neden olan etkenler ortaya çıkmaya başladı. Köy kültürü içindeki yakın denetimden uzaklaşmaya başlayan, inançsal uygulamalardan mahrumlaşan toplum zaman içerisinde yozlaşmanın kademe kademe artmasına vesile oldu.
Elbette ki bunda kişi veya kesimleri suçlamak yanlış olacaktır. Bazen dünyada değişen ekonomik, sosyal, politik olayların inançlara yansımalarını önlemek imkânsızdır. Bu imkânsızlık ister istemez inançların değişme uğramasına neden olmaktadır.
Köy kültür yapısından şehir kültür yapısına geçiş, kapalı ve denetleyici toplum içinde bulunurken bireyselleşme, siyasi-politik alandaki gelişmeler sonucunda şehirleşen Alevi toplumunda ibadetlerin uygulan(a)maması, inançsal özelliklerin ve yapının aktarıl(a)maması, el ele el Hakk'a sisteminden uzaklaşılması, dedelerin yok sayılması veya tanınmaması gibi çeşitli değişimler görülmeye başlanmıştır.
Bugün gelinen noktaya baktığımızda bu değişimlerin ürünü olarak yozlaşmış veya başka bir değişle yozlaştırılmış Alevilik karşımıza çıkmaktadır.
Toplum ne kadar ibadetlerden uzaklaşmışsa, ne kadar inançsal yapıdan kopmuşsa bir o kadarda öz'den uzaklaşmış dolayısı ile yozlaşan bir Aleviliğe bürünmüştür.
Ne yazık ki bu durum sadece toplum için değil onun içinden çıkan örgütlenmeler içinde geçerlidir. Burada önemle vurgulamak isterim ki biz bir veya bir düşünce etrafında kenetlenen birkaç örgütlenmeyi belirtmiyoruz. Toplumun çoğunca tanınan veya bilinen, o ya da bu şekilde ismi duyulan, gündem içerisinde yer alan bütün örgütlenmeler için söylüyoruz.
Yurdumuzun içinde veya dışında birçok Alevi örgütlenmesinin olduğu bir gerçektir. Hatta birçoğunun ziyaret, zaviye, ocak gibi Alevilik için önemli unsurların olduğu yerde salt buraya hitap eden örgütler olduğu da göz ardı edilemez.
Dernek veya vakıf olarak örgütlenmeye başlayan, sesini duyurmaya çalışan Alevi toplumunun bir başka ses duyurma ya da bireysel seslenme alanı da teknolojinin ürünü olan internet ortamıdır. Bir yanda resmi örgütler diğer yanda forumdu, haber portalıydı derken çok sesli bir Aleviliğin ortaya çıktığına şahit olduk.
Bütün bunlar yaşanırken hep bir noktayı göz ardı ettik, Edep.
Bu çok seslilik peşi sıra önce küçük ayrılıkları, sonra büyük çatışmaları beraberinde getirmekle kalmadı aynı zamanda Edep'in gittikçe yok sayılmasına, göz ardı edilmesine neden oldu.
Yozlaşan veya yozlaştırılan Aleviliğin son önemli bir kalesini de ne yazık ki kaybediyoruz.
Tıpkı Aleviliğin özündeki iyi nitelikleri birtakım dış etkenlerle zamanla yitirdiğini, özünden uzaklaştığını, manevi anlamda değer yargılarını, özelliklerini ve niteliklerini yitirdiğini veya bozulduğunu göremediğimiz gibi.
Bu yozlaşmanın ne zaman başladığı konusunda kesin bir tarih verilemeyeceği ne kadar gerçekçi ise bunda hepimizin payının bulunduğu da bir başka gerçek.
Geçen aylarda televizyonda yayınlanan bir panelde katılımcılardan birinin anlattığı olay bu konuda ne demek istediğimizi daha iyi ifade edecektir. Katılımcı tarafından anlatılan ve aklımızda kaldığı kadar ile olay yıllar önce babası ve iki Alevi genç arasında geçmektedir. Babasının kiraya vereceği işyeri için garanti, kefil istemektedir. Burayı tutmaya gelen gençlerin ise ne garanti için rehin bırakacakları paraları ne de kendilerine kefil olacak tanıdıkları vardır. Baba nereli olduklarını öğrendikten sonra "Alevi misiniz?" diye sorara. Yanıtın "Evet" olması üzerine ne garanti parası ne de kefil ister onlardan, işyerini bu iki Alevi gence kiraya verir. Katılımcı babasına sorar "Bu zamana kadar her gelenden garanti istedin kefil istedin, şimdi ise bunları sağlayamayanlara kiraya verdin. Neden?" Cevap ilginçtir, "Oğlum çünkü onlar Alevi. Aleviler dürüsttürler, yalan dolan nedir bilmezler"
Acaba bugün hala aynı fikir bu derece net ve geçerli midir? Kanımızca bu soruya verilecek doğru yanıt tam olarak evet olmayacaktır.
Köy toplumu, kapalı düzen içerisinde yaşayan Alevi kesimi kısaca EDEP olarak adlandırılan "eline, beline ve diline hakim olmak" düsturunu, rızalığı yolunun olmazsa olmazlarından, nerede ise ilk şartı olarak benimsemiş ve uygulamıştır.
Bunu köy yerleşkesi ve düzeni içinde uygulamak elbette ki kolaydır. Ayin-i Cem'lerde dara çıkmak, bunun sonucunda dışlanmak, yol'dan atılmak gibi önemli uygulamalar Edep'in kişilerin içine işlenmesinde en önemli etkenlerin başında gelmektedir.
Ayrıca Alevi inancına göre en büyük suçun "kul hakkı yemek" "gönül kırmak" olduğunu düşündüğümüzde Edep'in önemi bir kat daha artmaktadır. Bir yandan inançsal yönü diğer yandan yol'un kuralı.
Ne zaman ki Alevi toplumu köyünden çıkıp şehir veya büyük şehirlere yerleşmeye başlamasıyla yozlaşmanın başlamasına neden olan etkenler ortaya çıkmaya başladı. Köy kültürü içindeki yakın denetimden uzaklaşmaya başlayan, inançsal uygulamalardan mahrumlaşan toplum zaman içerisinde yozlaşmanın kademe kademe artmasına vesile oldu.
Elbette ki bunda kişi veya kesimleri suçlamak yanlış olacaktır. Bazen dünyada değişen ekonomik, sosyal, politik olayların inançlara yansımalarını önlemek imkânsızdır. Bu imkânsızlık ister istemez inançların değişme uğramasına neden olmaktadır.
Köy kültür yapısından şehir kültür yapısına geçiş, kapalı ve denetleyici toplum içinde bulunurken bireyselleşme, siyasi-politik alandaki gelişmeler sonucunda şehirleşen Alevi toplumunda ibadetlerin uygulan(a)maması, inançsal özelliklerin ve yapının aktarıl(a)maması, el ele el Hakk'a sisteminden uzaklaşılması, dedelerin yok sayılması veya tanınmaması gibi çeşitli değişimler görülmeye başlanmıştır.
Bugün gelinen noktaya baktığımızda bu değişimlerin ürünü olarak yozlaşmış veya başka bir değişle yozlaştırılmış Alevilik karşımıza çıkmaktadır.
Toplum ne kadar ibadetlerden uzaklaşmışsa, ne kadar inançsal yapıdan kopmuşsa bir o kadarda öz'den uzaklaşmış dolayısı ile yozlaşan bir Aleviliğe bürünmüştür.
Ne yazık ki bu durum sadece toplum için değil onun içinden çıkan örgütlenmeler içinde geçerlidir. Burada önemle vurgulamak isterim ki biz bir veya bir düşünce etrafında kenetlenen birkaç örgütlenmeyi belirtmiyoruz. Toplumun çoğunca tanınan veya bilinen, o ya da bu şekilde ismi duyulan, gündem içerisinde yer alan bütün örgütlenmeler için söylüyoruz.
Yurdumuzun içinde veya dışında birçok Alevi örgütlenmesinin olduğu bir gerçektir. Hatta birçoğunun ziyaret, zaviye, ocak gibi Alevilik için önemli unsurların olduğu yerde salt buraya hitap eden örgütler olduğu da göz ardı edilemez.
Dernek veya vakıf olarak örgütlenmeye başlayan, sesini duyurmaya çalışan Alevi toplumunun bir başka ses duyurma ya da bireysel seslenme alanı da teknolojinin ürünü olan internet ortamıdır. Bir yanda resmi örgütler diğer yanda forumdu, haber portalıydı derken çok sesli bir Aleviliğin ortaya çıktığına şahit olduk.
Bütün bunlar yaşanırken hep bir noktayı göz ardı ettik, Edep.
Bu çok seslilik peşi sıra önce küçük ayrılıkları, sonra büyük çatışmaları beraberinde getirmekle kalmadı aynı zamanda Edep'in gittikçe yok sayılmasına, göz ardı edilmesine neden oldu.
Yozlaşan veya yozlaştırılan Aleviliğin son önemli bir kalesini de ne yazık ki kaybediyoruz.
Ali Polat
03.09.2008 16:08:16
Bizim Gazete
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder