28 Şubat 2009

Kılıçdaroğlu, Akit’in sahibi

Kılıçdaroğlu, Akit’in sahibi

8 Şubat Cumartesi 2009

DÜN Bahçeşehir Üniversitesi’nde “Yerel seçimler ve İletişim” konulu panelin moderatörüydüm.
Panelin sonunda sorulara geçildiğinde sonradan Vakit muhabiri olduğunu öğrendiğimiz genç bir muhabir, Kılıçdaroğlu’na “Kağıthane’deki adresini” sordu. “Belirttiğiniz adreste oturmuyorsunuz” dedi. Kılıçdaroğlu, “akşama gelin çay -kahve ikram edeyim” cevabını verdi.
Bu konuşma uzadı.
Kılıçdaroğlu’nun ve benim onaylamadığımız ve engellediğimiz kısa bir tatsızlık yaşandı.
Ancak... Hissettiğimi yansıtayım. Kılıçdaroğlu’na güvenlik nedeniyle bazı “tedbir” uyarıları var.
Bu kadarla yetineyim ve Kağıthane’de oturduğunu da ilave edeyim.
Bu konuda asıl ilginç bilgi şöyle...
Vakit’in daha önceki adı “Akit”ti. Bazı yayımları nedeniyle Kılıçdaroğlu hakaret davası açmış. Kazanmış. Tazminatın bir kısmını alabilmiş. Ödenmeyen kısım için de “Akit” ismine haciz koydurmuş. Bu durumda Akit‘in isim hakkının sahibi Kılıçdaroğlu denebilir.

SANDIKSIZLAR
KILIÇDAROĞLU öncelikli adres olarak, “sandığa gitmeyen seçmene” odaklanmış.
Haklı.
AKP’nin “kemik” seçmeni fire vermez.
CHP’liler zaten belli.
Daha önceki seçimlerde “kerhen CHP’ye” söylemini epeyce işittim.
Şimdi ise Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ile birlikte “seve seve CHP’ye” söylemi yoğun.
O halde Kılıçdaroğlu’nun önünde iki kesim var.
Birincisi... “Sandığa gitmeyenler...”
İkincisi de “kararsızlar.”
Kılıçdaroğlu, bu ikisine eşit ağırlık koyuyor.
Eşitler arasında birincilik ise “sandığa gitmeyenler...”
CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin’e göre geçen seçimde, İstanbullu 2 milyon seçmen sandığa gitmemiş.
Bu genel rakamın dağılımı Kılıçdaroğlu’na hak verdirtiyor.
Örneğin... AKP’nin kalesi Sultanbeyli’de seçime iştirak oranı yüzde 90’ın üzerinde.
Suadiye’de, Etiler’de ise yüzde 50’li ilk rakamlarda...
Yani... CHP’ye oy vermesi gereken kesim sandık tembeli...
Profesör Yılmaz Esmer seçmen tavrını “oy maliyeti” teorisiyle izah ediyor.
O tür seçmen , “canım, benim bir tek oyum neyi değiştirebilir?” zihniyetinde.
İşte Kılıçdaroğlu, aslında o kesimin tek tek oylarıyla çok şeyin değişebileceğini anlatmakta.
Obama’nın kullandığı internet ortamında herbirine mesaj gönderiyor.

FB’Lİ ERDOĞAN’DAN GS’YE TEBRİK
BORDEAUX maçının bitiminde GS Başkanı Adnan Polat, TV ekranlarından açıklıyor:
“Başbakan Sayın Erdoğan, telefon ederek tebrik etti. Şampiyon olduğumuz maç sonrası da telefonla tebrik etmişti.”
Başbakan Erdoğan - herkes biliyor ki- FB’lidir ama bakınız ezeli rakip GS’nin Başkanı’na daha maç biter bitmez tebrik telefonu açıyor.
“Önümüzde seçimler var. Erdoğan, seçim yatırımı yapmış” diyebilirsiniz.
Peki, geçen yıl GS şampiyon olduğunda seçim mi vardı?
O akşam da maç sonrası sıcağı sıcağına aynı şeyi yapmış.
O halde bu bilinçli bir politika...
Peki GS’li Baykal ne yapmış?
Polat Başkan, TV ekranlarında neden “CHP Genel Başkanı Baykal’ın da tebrik telefonu açtığını” söylemedi?
Çünkü Baykal, ancak ertesi sabah (cuma sabahı) saat: 10.30’da telefon ediyor ama ulaşamıyor.
Ancak 13:00 dolaylarında telefon bağlantısı kurulabiliyor.
13:00’ten sonra da CHP, bir basın bildirisiyle “Baykal’ın tebrik mesajını” yayımlıyor.
Bu satırlar “negatif eleştiri” gibi algılanmasın. Bunun çok ötesinde “pozitif “ bir uyarıdır.
Türkiye’nin en fazla taraftarı olan, hadi bilemediniz FB ile birlikte en fazla taraftar desteğine sahip GS’yi kucaklamakta , Erdoğan nasıl yalnız bırakılır?..
GS’deki bu mutluluk psikolojisi dahil CHP’nin her ortamda, her oy kazancı sağlıklı ve alternatifli demokrasi için önemlidir.

BORDEAUX’YU YUDUMLAMAK
ASLANLAR, Bordeaux şarabını 4 yudumda içtiler.
Ama... 3. yudumdan sonra boğazımızda kalıyordu.
Maç gitti geldi... Gitti geldi... Hepsini kutluyorum.
Ancak... Arda gene harikaydı. Hele topu ön direkle kaleci arasından ağlara gönderdiği o zarif bilek hareketi... Sanki futbol balesi... Koşuyor, sahada çapraz çizerek rakip takımın “grup aklını” karıştırıyor, akıl dolu dedirterek oyun kuruyor, asist yapıyor, adrese teslim serbest vuruşlar yapıyor, vücut vücuda mücadele ediyor... Ve goller de atıyor.
Bir futbolcudan daha ne beklenir ki?..
Kewell’ın golü de muhteşemdi. Ne 89, ne 91 derece... Tam 90’dan...
Kahraman Bülent’in uğuruna hep inanmışımdır.
Tanrı, “hak edene” şans armağan eder.
GS ruhunun daha köklü paylaşılacağı bir ağbi olacaktır.
Artık hedef Hamburg.

Milliyet

Hiç yorum yok: