08/06/2010 Fethullah Hoca, Mavi Marmara gemisinin İsrail’den izin alınmadan oraya gitmesini savunanları doğru bulmadığını dile getiriyor. Şu ana kadar yeni bir açıklama yapma gereğini duymadığına göre, Fethullah Gülen, İnsani Yardım Vakfı’nın (İHH) yaptıklarını onaylamıyor; olaya eleştirel yaklaşıyor. İHH Başkanı Bülent Yıldırım, Gülen’in açıklamasına katılmadığını ifade etti: “Doğrusu üzüldüm, inşallah bu haber yanlıştır, ben başsağlığında bulunmasını bekliyordum. Kendisine saygı duyuyoruz. Eleştirilerinden zannediyorum bir ara yüz yüze gelirsek derdimizi anlattığımızda vazgeçecektir. Açıklamayı keşke bizimle görüşerek yapsaydı.” *** Fethullah Hoca, dikkatli bir insandır. Söylediği sözün nereye gideceğini, nasıl sonuçlar doğuracağını iyi bilir. Hoca’nın sözleri; Türkiye’deki İslami kesim içindeki farklı bir sesi, farklı bir yaklaşımı ortaya koyuyor. Fethullah Gülen, son dönemde tırmanan İsrail-Türkiye gerginliğini doğru görmüyor. Bunun bölgedeki gelişmelere zarar vereceğine inanıyor. Dediklerini hükümete ‘gerilimi daha fazla tırmandırma’ şeklinde yapılmış bir uyarı olarak da okumak elbette mümkün. Gülen’in bu hamlesini yalnızca Türkiye bağlamında düşünmek yüzeysel olur. Gülen hareketi küresel bir hareket. Dünyanın dört bir yanında okulları, işadamları bulunuyor. Buna bağlı olarak yaygın siyasi ilişkilerinden de söz edebiliriz. Gülen hareketi belli ki Türkiye-İsrail ilişkilerinin bu kadar sertleşmesini kendi küresel ilişkileri açısından da yararlı görmüyor. *** Bu noktadan sonra içeriye dönüp hükümet-Gülen hareketi ilişkisine yeniden bakabiliriz: Ergenekon davasında, Anayasa değişikliği noktasında, yani sonuç olarak içerideki değişim siyasetleri konusunda şu ana kadar ciddi bir sorun ortaya çıkmış değil. Gülen hareketinin yayın organları ve o çevreye yakın yazarlar, Ergenekon yargılaması sürecine ve atılan demokratikleşme adımlarına desteklerini sürdürüyorlar. Deniz Baykal’ın istifa ederken, kaset olayını kastederek kullandığı ‘Gülen hareketi bu işin içinde yok’ anlamına gelecek sözlerini de belki bir yere kaydedebiliriz. *** Fethullah Gülen uzun yıllardır ABD’de oturuyor. Bu söylediklerine Türkiye-ABD ilişkileri noktasından bakarsak şunları söyleyebiliriz: Zenginleştirilmiş uranyumun İran’dan Türkiye’ye nakli ve depolanması için geliştirilen Türkiye-Brezilya ortak hareketi, ABD yönetimi tarafından hoş karşılanmadı. Bu üç ülke arasındaki anlaşma ABD tarafından kabul görmedi. Yine Türkiye-İsrail ilişkilerinde tırmanan gerginliğin de ABD tarafından hoş karşılanmadığını biliyoruz. İhtimal ki bunlar Fethullah Hoca tarafından da istenmeyen gelişmeler olarak görülüyor. Bunların Türkiye-ABD ilişkilerini bozması olasılığı Hoca’yı endişelendiriyor olabilir. *** Bu tablolara bakan bazı çevrelerden sık sık, ‘ABD yönetimi AK Parti iktidarından ‘kurtulmak’ istiyor’ yorumları geliyor. Son dış politika gelişmelerini ‘AK Parti’nin suyu ısınıyor’ şeklinde yorumlayanların, niyetlerini tahlile dönüştürdüklerine tanık oluyoruz. Türkiye’deki siyaset denklemini ve iç siyasi gelişmeleri öncelikli olarak ‘içerisi’ belirliyor. Siyasi denklemin nasıl oluşacağı, asıl olarak seçmenin tercihleriyle şekilleniyor. Dış etkenler, bugünün siyasi ortamında seçmen tercihlerinde belirleyici görünmüyor. Kaldı ki, ‘Türkiye’deki iktidarları ABD belirler’ şeklindeki ‘teslimiyetçi’, ‘edilgen’ saptamaların, ‘ulusalcı retorik’le nasıl uyumlaştırıldığını doğal olarak merak ediyorum. Türkiye-İsrail, Türkiye-ABD ilişkileri geçmişten farklı bir rotada seyrediyor. Türkiye’nin, bölgede yeni bir siyasi aktör olarak ortaya çıkması bu ilişkilerin yerinden oynamasının asıl nedeni. Mavi Marmara baskını bu gerginlikte bir üst aşamayı ifade ediyor. Bu noktadan sonra tırmanışın nasıl yönetileceği önem kazanıyor. Görüldüğü kadarıyla Fethullah Gülen, bu noktada eski deyimle ‘usulet ve suhulet’, yani sükûnet öneriyor. http://www.radikal.com.tr/
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder