30 Mayıs 2008

Basur,Çarpıklık,Diş eti Çekilmesi,Ağız Kokusu ve Chron Hast. Kıl Dönmesi



Ortodonti (Çarpıklık)

Ortodontik problemler ( uyumsuzluklar ) iki türlüdür ; Çenesel uyumsuzluk veya bozukluklar Dişsel uyumsuzluklar ( çapraşıklık , yer darlığı vs... )

Çenesel uyumsuzluğun nedenleri nelerdir ?
Ailesel ( genetik )
Gelişimsel bozukluklar

Dişsel bozuklukların nedenleri nelerdir ?
Yer darlığı nedeniyle dişlerin çapraşık olması
Yer fazlalığı nedeniyle dişlerin aralık olması
Parmak emme veya dilin normalden büyük olması nedeniyle üst ve alt ön dişler arasında mesafe olması
Dişlerin normal pozisyonunda olmaması ( eğrilme veya dönmeleri )

Yer darlığının nedenleri
Genetik veya gelişimsel olarak çenenin küçük , dişlerin eninin ise büyük olması dolayısıyla dişlerin çeneye sığamamaları
Vaktinden önce süt dişlerinin çekilmesiyle , geri kalan dişlerin birbirlerine yanaşmaları ve böylece alttan çıkacak daimi dişe yeterli yer kalmaması nedeniyle daimi dişin çapraşık bir şekilde çıkması veya hiç çıkamaması

20. yaş dişlerinin arkadan diğer dişleri sıkıştırması.


Yer fazlalığının (boşluk) nedenleri
Genetik veya gelişimsel olarak çenenin büyük, dişlerin eninin ise dar olması dolayısıyla dişlerin aralıklı bir şekilde çeneye dağılmaları
Genetik veya gelişimsel olarak bazı daimi dişlerin çıkmaması ( bu durumda diş ya hiç yoktur yada çene içerisinde gömülü kalmıştır )

Hareketli ortodontik tedavi uygulanan durumlar.
Basit düzeydeki diş çapraşıklıkları
Çene darlığının giderilmesi gereken durumlar
Erken süt dişi kaybına bağlı boşlukların koruyucu olarak doldurulması
Parmak emme gibi kötü alışkanlıkların giderilmesi
Diş gıcırdatmanın önlenmesi
Sabit tedavi sonrasında pekiştirme ( sabitleme ) amacıyla.

Sabit ortodontik tedavi uygulanan durumlar
Dişlerde çapraşıklık olması
Alt ve üst dişler arasında kapanışta boşluk olması
Üst dişlerin fırlak olması
Daha iyi bir protez yapılması amacıyla basit dişsel hareketlere ihtiyaç duyulması.

Kategori: DIS HASTALIKLARI

3/3/2007


Diş eti çekilmesi

Diş eti dokusunun normal sınırı olan mine-sement birleşiminden ya da başka bir deyişle kron-kök sınırından apikal yöne, yani diş köküne doğru sıyrılmasına diş eti çekilmesi ya da diş eti atrofisi denir.

Tanım
Diş eti dokusunun normal sınırı olan mine-sement birleşiminden ya da başka bir deyişle kron-kök sınırından apikal yöne, yani diş köküne doğru sıyrılmasına diş eti çekilmesi ya da diş eti atrofisi denir.

Nedenleri
1- Yaşlanma,
2- Yanlış diş fırçalama,
3- Diş taşları ve bakteri plağı,
4- Diş arkı (diş dizisi) üzerindeki diş veya dişlerin,diş arkı dışında yer almaları ve çarpık, düzensiz, rotasyona uğramış (dönmüş) olmaları,
5- Diş eti iltihabı veya periodontitis sonucunda diş eti kenarında meydana gelen iltihaplı ve dejeneratif değişimler,
6- Periodontal cepler ve büyümüş diş etlerinin ortadan kaldırılması amacıyla yapılan bazı diş eti operasyonları sonrasında,
7- Okluzal travmalar (yüksek ya da hatalı yapılmış kron, köprü, dolgulu dişlerde ve bruksizm denen diş sıkma ve gıcırdatma vakalarında,
8- Dudak, yanak kas bağlantılarının diş etlerine yakın olmaları,
9- Dişler arasına gereksiz ve çok fazla kürdan, toplu iğne vb. cisimler sokulup kurcalanması,diş etinin tahriş ve tahrip edilmesi.


Bu nedenler arasında çok önemli yer tutan diş taşları ve bakteri plağı (diş yüzeyine yapışan, gözle görülmeyen, gıda artıkları ve bakterilerin birlikte oluşturduğu yapışkan bir tabaka) detartraj da denen diş taşı temizliği veya gerekiyorsa diş eti altında, daha derinde bulunan diş taşları ve oluşumların uzaklaştırılması amacıyla yapılan subgingival küretaj işlemiyle temizlenmelidir. Dişeti seviyesindeki ya da üzerindeki görünür diş taşları çeşitli görevleri ve biçimleri olan el aletleri ya da ultrasonik cihazlar ile temizlenir. Daha derinlerdeki,diş eti altındaki, kök yüzeyindeki gözle görülmeyen diş taşları, granülasyon dokusu (bozulmuş, hastalıklı nedbe dokuları) ve nekrotik (ölü) sement dokusunun ortadan kaldırılması ve temizliği işlemine de subgingival küretaj denir ve dişe, küretaj yapılan bölgeye ve dişin yüzeyine uygun farklı şekil, büyüklük ve amaçtaki 'küret' denen el aletleri yardımıyla yapılır.

Kategori: DIS HASTALIKLARI |

3/3/2007


Ağız Kokusu

Ağız kokusu ; genellikle ağızda veya dişlerde bulunan bir sorunun habercisidir . Ağız veya dişlerde bir sorun bulunamadığı taktirde yapılması gereken bir doktora gidilmesi ve tıbbi bir sorun olup olmadığının araştırılmasıdır.

Ağız kokusunun nedenleri nelerdir ?
Ağız kuruluğu ( Xerostomia ) : ağızdan nefes alma , kullanılan bazı ilaçlar , tükürük bezindeki bazı problemler sonucunda tükürük bezlerinin yeterli üretim yapmaması
Dişlerin fırçalanmamış olması ( yemek artıkları , koku veren yiyecekler )
Dişlerdeki çürükler
Dişlerdeki iltihaplar
Diş etindeki iltihaplar ve diş taşları
Eskimiş ve deforme olmuş , yeterince temizlenmemiş hareketli ptotezler
Hatalı yapılmış veya deforme olmuş olan kron-köprüler
Sigara , tütün kullanımı

Ağız ve dişlerde bir sorun yoksa diğer nedenler nelerdir ?
Solunum yollarındaki iltihabi rahatsızlıklar ( bademcik , boğaz , sinüs ve akciğer iltihapları )
Sindirim sistemindeki bazı rahatsızlıklar (gastrit, ülser gibi mide sorunları )
Sistemik hastalıklar (Diabet ( şeker hastalığı ), böbrek hastalıkları )

Yapılması gerekenler nelerdir ?
Dişlerin ( her yemekten sonra doğru bir şekilde ve yeterli sürede ) fırçalanması
Diş aralarının ( günde bir kez ) diş ipi veya basınçlı su ile temizlenmesi
Dilin fırçalanması
Ağız ve boğazın anti-mikrobial gargaralar ile temizlenmesi ( floridli gargaralarla değil )
Porselen köprülerin altının ( en az günde bir kez ) arayüz fırçası ile temizlenmesi
Hareketli ( takıp-çıkarılabilen ) protezleri her yemekten sonra fırçayla temizlemek , yatmadan önce suya koymak
6 ayda bir düzenli olarak diş hekimine kontrole gitmek
Ağız ve dişlerdeki tüm sorunların giderilmesi
Sigara kullanmamak

ıÜü3/3/2007

Chron Hastalığı

Crohn hastalığı sindirim sistemini oluşturan yemek borusu , mide , ince ve kalın barsaklardaki bir veya birkaç bölümünü tutabilen , tutulan bölümde kalınlaşma , ülserler oluşturan bir hastalıktır. Barsaktaki kalınlaşma bu bölgelerde darlıkların oluşmasına yol açabilir.

Chron hastalığı nedir ?

Crohn hastalığı sindirim sistemini oluşturan yemek borusu , mide , ince ve kalın barsaklardaki bir veya birkaç bölümünü tutabilen , tutulan bölümde kalınlaşma , ülserler oluşturan bir hastalıktır. Barsaktaki kalınlaşma bu bölgelerde darlıkların oluşmasına yol açabilir. Hastalıklı bölgeler birkaç santimetre uzunlukta olabileceği gibi bir metreyi aşan uzunlukta da olabilir. Hastalık en çok "ileum" denilen ince barsakların son kısmını tutmaktadır. Kalın barsak ve anüs bölgesini de sıklıkla tutabilmektedir. Anüs bölgesinde "fissür" denilen çatlaklar ve "fistül" olarak isimlendirilen iltihapın aktığı delikler bulunabilir.

Belirtileri nelerdir ?

Crohn hastalığı tutulan bölgeye göre değişik bulgulara yol açabilir. En sık olarak karın ağrısı ve ishal olur. Barsakta ciddi derecede daralmanın oluştuğu hastalarda karında şişkinlik , ağrı , kusma , kabızlık görülebilir. Kalın barsağın tutulduğu hastalarda dışkı ile kan gelmesi de görülebilir. Crohn hastalığının aktif döneminde , hastalar yorgunluk , halsizlik hisseder ve ateşleri olabilir. Anüs çevresinde çatlak , iltihablı akıntı yapan fistüller , apseler hastalığın diğer bulgusudur.

Diğer sistem ve organları etkiler mi?

Evet. Crohn hastalarının bir kısmında gözler , cilt , ağız ve eklemlerle ilişkili yakınmalar , bulgular olabilir. Gözün dış tabakasının iltihaplanması (episklerit) veye göz merceğini kaplayan tabakada iltihaplanma (iritis) gözle ilgili başlıca rahatsızlıklardır. Ciltte en sık görülen problem , özellikle diz altlarındaki bölgelerde ağrılı kırmızı şişliklerdir (Eritema nodosum). Daha nadiren ayak bileği yakınında ülserler oluşabilir (Pyoderma). Ağızda sıklıkla normal kişilerde de görülebilen beyaz renkli küçük yaralar (aft) görülebilir. Eklemlerde , en sık olarak da dizlerde ağrılı şişmeler Crohn hastalığının aktif dönemlerine eşlik edebilir. Bazen şişlik olmadan da eklem ağrılarından yakınılabilir. Kalça ve omurga eklemlerinde hastalık aktif dönemde olmasa bile ağrılar olabilir.

Kalıtsal bir hastalık mıdır ?

Diğer bazı hastalıklarda olduğu kadar ailesel geçiş yoktur. Ancak Crohn'lu hastanın birinci derecede yakınlarında Crohn hastalığı veya benzer bir hastalık olan ülseratif kolit açısından az da olsa risk artışı söz konusudur.Bu risk çok az olduğundan çocuk sahibiolmanız açısından engel oluşturmaz.

Nedenleri nelerdir ?

Çok sayıda ve yoğun araştırmalara karşın Crohn hastalığının nedeni halen bilinmemektedir. Bulaşıcı hastalık değildir , hastalıklı kişiden sağlıklı kişiye geçmemektedir. Ancak virüs veya bakteri türü bir infeksiyöz ajanın , kişinin savunma mekanizmalarındaki yatkınlık durumlarına bağlı olarak hastalık oluşumunda rol oynadığı düşünülmektedir.

Üzüntüden yada stressten etkilenir mi?

Crohn hastalığının oluşumuna veya aktivasyonlarına sıkıntı , üzüntünün neden olduğunu gösterecek bulgu yoktur. Doğal olarak sıkıntılı , depresif bir kişinin hastalığın bulguları ile başa çıkabilmesi daha zor olacaktır. Hastalığın yarattığı düşkünlük hali , sık sık tuvalete gitme gereksinimi , karın ağrıları kişinin kendini daha sıkıntılı , dayanıksız hissetmesine veya yakınları , çevresi ile ilişkilerinin olumsuzluğuna yol açabilir. Stress ve üzüntü hastalığın nedeni değil , sonucu gibi görünmektedir.

Diyetin hastalğın tedavisinde yeri varmıdır ?

Diyetin ve gıdaların korunmasında kullanılan katkı maddelerinin Crohn hastalığının nedeni olarak gösterilmiş bir etkisi yoktur. Crohn hastalığı olan kişilerin rafine şeker ve tahılı daha fazla tükettikleri saptanmıştır. Ancak Crohn hastalığı geliştikten sonra bu gıdaların diyetten çıkarılmasının tedaviye katkısı olmamaktadır.Aktif ve ağır hastalığı olan kişilerde "elementer diyet" olarak isimlendirilen sıvı şeklinde diyet genellikle hastane koşulları içinde bir süre uygulanabilir.Diyette bazı gıdalar rahatsızlık oluşturabşlmektedir. Rahatsızlık gösteren gıdanın türü kişiden kişiye değişebilmektedir , bu nedenle herkes için geçerli olan genel bir diyet yoktur. Hastanın rahatsızlık yaratan gıdalardan kaçınması uygun olur. İshal yakınması şiddetli olan ve barsakların bir kısmının cerrahi olarak çıkarıldığı hastalarda diyette yağ miktarının kısıtlanması ishalin azalmasını sağlayabilir.

Fizik aktivite veya iş hayatı hastalığı kötü etkiler mi ?

Hayır , fiz,k aktivite ve iş hayatı hastalığı kötü yönde etkilemez. Hastalığın alevlenme dönemlerinde hastaneye yatırma veya bir süre yatak istirahati gerekebilir. Bu dönemler dışında hasta spor da dahil olmak üzere normal fizik aktivitesini ve iş hayatını sürdürme yönünde cesaretlendirilmelidir.

Crohn hastalığı barsak kanseri midir veya barsakta kanser Gelişmesine yol açar mı ?
Crohn hastalığı barsak kanseri değildir. Düşük bir oranda ince ve kalın barsakta kanser gelişme riski olabilir. Kontrollerinizde doktorunuz bu riski gözönüne alarak gerektiğinde ek araştırmalar yapabilir.

Nasıl teşhis edilir ?

Sıklıkla haftalar-aylar süren karın ağrısı , ishal , kilo kaybı yakınmaları olan genç hastada Crohn hastalığından şüphelenilir. Basit kan tetkikleri kansızlık ve iltihaplanmanın bazı bulgularını gösterebilir. Daha ileri tetkikler ağız yoluyla verilen ilacı (baryum) takiben mide , ince barsak filmlerinin çekilmesi ya da anüsten aynı ilacın verilerek kalın barsak filmlerinin çekilmesidir. Tanı açısından en önemli tetkiklerden birikolonoskop denilen bükülebilir cihazlarla kalın barsağın ve bazı durumlarda ince barsağın son bölümünün içeriden görülerek incelenmesidir. Bu inceleme sırasında tanıda önemli olabilecek biyopsiler alınarak patolojik inceleme için gönderilebilir.

Hangi ilaçlar kullanılır ?

İshalin şiddetini azaltmak için , doktor uygun gördüğü takdirde diphenoxylate (Lomotil) veya loperamide (Lomermid) gibi ilaçlar kullanılabilir. Ancak bu ilaçların hastalığa bir etkisi yoktur. Sulphasalazine (Salozopyrin) kalın barsağı tutmuş olan Crohn hastalarında , Mesalamine (Salofalk) ince barsağı tutan Crohn hastalığında yararlıdır. Salazopyrin alan bazı hastalarda bulantı , ciltte döküntü gibi yan etkiler görülebilir. Salofalk ile yan etkiler azdır. Hastalığın aktif döneminde kortikosteroid ilaçlar

Kategori: GENEL CERRAHI |

3/3/2007


KIL DÖNMESİ

Kıl dönmesi, kılların kuyruk sokumu ve nadiren göbekte cilt altına geçip yara, abse ve fistül oluşturmasıdır. Kıl dönmesi, yani DERMOİD KİST veya PİLONİDAL SİNÜS, cilt altı kıl yuvası demektir.

Kıl dönmesi nedir ?

Kıl dönmesi, kılların kuyruk sokumu ve nadiren göbekte cilt altına geçip yara, abse ve fistül oluşturmasıdır. Kıl dönmesi, yani DERMOİD KİST veya PİLONİDAL SİNÜS, cilt altı kıl yuvası demektir. Sırt ve baştan dökülen kılların kuyruk sokumundaki iki kaba et arasında, kıllı ve terli oluğa takılıp sürtünmelerle oluğun en dibindeki ter bezi deliklerinden vida gibi dönerek cilt altı yağ dokusu içine hissettirmeden girmesi, labirentler açması, peşinden labirentlere giren bakterin de katkısı ile etrafı iltihaplandırması; cerahatlı veya kanlı, pis kokulu akıntılar ve abseler oluşturmasıdır. Sert büro koltuklarında ve bilgisayar başında, özellikle kaykılık pozisyonda uzun süre oturanlarda veya uzun süre jip sürenlerde veya uzun süre otobüs yolculukları yapanlarda daha sık olur. Kıl dönmesi 16 ila 30 yaş arası kıllı ve gürbüz, genç erkeklerde, nadiren de genç bayanlarda oluşur. Oluş şekline gelince; kıllar yılan derisindeki gibi yivli veya pullu olup, dar ve sıkışık veya sürtünmeli ortamlarda kıpırdandıkça tek yönde ilerler. Saç telini iki parmak ile tutup hafifçe oğuşturunca bu hareketi açıkça görmek mümkündür. Benzer şekilde iki kaba et arasındaki herhangi bir serbest kıl, sürtünme, itelenme ve dönme mekaniği ile oluğun dibine doğru hareket eder. Hiperkeratoz ve aşırı terleme nedeni ile genişlemiş bir ter bezi ağzından deri içine girebilir, peşinden başka bir kıl geçebilir. Giderek bu minik ağız, kılların minik zorlaması ile genişler, deri hücreleri ter bezinin ve deliğin içine doğru yürür ve deliklerin iç yüzeyi cilt epiteli ile döşenerek minik bir tünel oluşur ve peşpeşe kılların buraya girmesi kolaylaşır. Uzun saç kılları bile girebilir. Bazan bir kaç kıl girdikten sonra tünel girişi iyileşip kapanabilir. Ama tünel içindeki kılların ve bakterilerin cilt altında derinlere doğru ilerlemesi ve iltihaplanmalar devam eder. Günün birinde mutlaka abseleşme ve fistülleşme olur. Fistül ağızlarının % 78'i oluğun sol kenarında ve % 82'si kıl giriş deliklerinin yukarı tarafında yer alır.

Kıl dönmesinin kuyruk sokumu tercih nedeni ?
Kuyruk sokumunu tercih nedeninde

1. teori; sırttan dökülen kılların kaba etler nedeni ile oluşan derin olukta birikmesi; iki kaba etin birbirine veya oturulan zemine veya sert ve dar giysilere sürtünmesi ile kılların yürüyebilmesi; kapalı ortam nedeni ile oluktaki cildin incelmesi ve kolay delinip tahriş olması ve sert kuyruk kemiğinin baskısı nedeni kılların daha da kolay ilerlemesidir.


2. teori; insan vücuduna ana rahmindeyken cilt elbisesi, pelerin şeklinde yukardan aşağıya giydirilir; cilt pelerinin fermuarı gibi kuyruk sokumunda kapatılır. Kapanma sırasında bir kısım cilt dokusu kıl olarak altta kalabilir. Kıllanma yaşına gelince bu bölgede kıllar büyüyerek dermoid kist oluşturabilirler. Kıl dönmesinin bir başka görüldüğü yer göbek çukurudur. Göbek çukuru derin ve kişi kıllı ise akıntı ve apse olabilir. Buraya da kıllar yürüyerek pis kokulu akıntılar, hatta nadiren, göbek etrafında veya karın içinde abse ve fistüller oluşturabilir.

Belirtileri nelerdir ?

Kuyruk sokumunda veya anüsün arka yukarı tarafında az hassas küçük şişlikler kaşıntı, akıntı veya akıntısız , kıllı, kılsız, milimetrik delikler ve bazan de abse oluşmasıdır. Muayene ve tetkiklerde içi iltihabi granülasyon dokusu ve kıl dolu kese ve fisütller ve olayı çepe çevre sınırlayan ve kılların daha derinlere gitmesini önemli ölçüde önleyen kalın fibrotik kılıf görülür. Abselerin hacmi 1 cc'den 100 cc'ye kadar değişir ve kendini lokal ısı ve ağrı, sistemik ateş ve halsizlik ile belli eder.

Doğuştan olabilir mi ?

Son yıllardaki araştırmalar, 16 yıllık tecrübemiz ve histopatolojik incelemeler hastalığın doğuştan değil sonradan kazanıldığını göstermektedir. Tedavi ve takiplerini yaptığımız 1000'den fazla hastanın hiç birinde kıl ve iltihabi tahriş ile oluşan granülasyon dokusu dışında farklı dokuya örneğin kıl ve ter üreten follikül ve ter bezlerine, müstakil deri dokusuna rastlanmamıştır. Bu bulgular hastalığın doğuştan olmadığını gösterir. Ancak kuyruk sokumunda, doğuştan kalan çukur ve delikler varsa bunlar kıllanma dönemi gelince az da olsa risk teşkil eder.

Nasıl tedavi edilir ?

Bu güne değin fazla uygulanmış olan tedavi şekli cerrahidir. Cerrahi tedavi şeklileri çoktur ve hemen hepsinde sağlam çevre doku ile birlikte hastalıklı dokular genişçe çıkarılır, yara açık bırakılarak aylar süren pansuman ile kapanbası beklenir. Ya da yara çeşitli tekniklerle kapatılır. Kapalı yöntemlerden Limberg'in tarif ettiği, derin olduğu düzleyici flep rotasyonu, en radikal yöntemdir. Ancak 2 - 3 günü hastanede olmak üzere 5 ila 10 gün yatak istirahati, iki gün süreli hemovak dren geniş spektrumlu antibiyotik tedavisi on gün yüz üstü yatılması ve üzerine oturulmaması, bir hafta su değdirilmemesi ve operasyon sırasında en ufak bir kıvrım gamze veya oluk bırakılmaması gerekir. Değilse nüks riski %10'u bulur. Bu nedenle alternatif yöntem araştırmaları devam etmiş ve Fenol ile oldukça etkili tedaviler yapılmıştır.

Tedavi edilmezse ne gibi sorunlar yaratabilir ?

Kuyruk sokumunda abse ve akıntılar eksik olmaz. İkide bir ağrılı abseler nüks eder. Hastalık sağa sola genişler, bölge köstebek yuvasına dönüşür. Yani; dermal epitel denilen deri hücreleri, kılları peşinden kıl kesesinin ve deliklerin içine girip yeni yeni tüneller veya labirentler oluşturur; daha çok yatay, nadiren dikey yönde, çok yönlü olarak deri dokusu içinde ilerler. Labirentler içine giren kıl sayısı da, tahriş de artar; hastalık durmadan genişler, pek çok delikten zuhur eden pis kokulu akıntılar dayanılmaz olur. Yıllarca süren kronik, iltihabi akıntılar, nihayette, epidermoid kanser geliştirebilir. Veya hastalık, nadiren de olsa derinleşerek kalın bağırsak, rektum ve mesane içine ilerleyebilir, hatta mesane kanserine dahi yol açabilir. Haliyle bu durumda tedavi zorlaşır ve olaya multidisipliner yaklaşmak gerekir.

En son tedavi yöntemler inelerdir ?

Kıl dönmesinde alternatif tedavi olarak tarafımızdan geliştirilen sklerotik ve litik bir kimyasal ajan olan fenol ve ondan daha güçlü olan gümüş nitrat uygulamalarımız klasik cerrahi yöntemlere göre çok daha etkili olmuştur. Bu yöntemde eritilen gümüş nitrat aynen veya fenol, fistül ağızlarından veya foliküllerden içeriye verilir. Kılların yuvalandığı piyojenik granülasyon dokuları ve diğer patalojik dokular; ilaç etkisi ile hızla erir ve gri bulamaç halinde dışarıya akar. Mikro enstrümantasyonla labirentler ve fistüllerin içi temizlenir. Fistül girişleri gerekirse eksize edilir ve tekrar kıl girmemesi için sütüre edilir. Bu işlemler 15 dakikada tamamlanır. Hastalığın çok ilerlediği bazı hastalarda gerekirse labirentler kısmen veya tamamen açılır, kılların ilerde sorun çıkartabileceği gamzemsi çukurluklar ve kıvrımlar varsa küçük plastik ve estetik müdahale ile düzeltilir. Ama eskiden beri mevcut ve pilonidal sinüs oluşturmamış geniş çukurlara müdahale tavsiye edilmez. İşlem bitince labirentler antibiyotikli pomatla doldurulur ve hasta evine gönderilir. Günlük pansuman ve temizlik ve 1 hafta sonunda kontrole gelmesi öğütlenir. İyi kürete edilmiş labirentler genellile 1 haftada iyileşir. Ancak tavanı açılmış labirentelerin ve sinüslerin tamamen kapanması pansuman yardımı ile 2 ila 3 haftayı bulur. Bu sürenin illa da kısaltılması isteniyorsa, fistüllerin fibrotik duvarları, lokal anestezi altında, kürete veya eksize edildikten sonra sütüre edilir. Bu durumda işlem süresi 30 dakikayı bulur.

Alternatif tedavide tam başarı oranı nedir ?

Her işte olduğu gibi başarı, detaylarda gizlidir. İşin püf noktalarını iyi bilmek, titizlik yakın ilgi, hasta ve hekim işbirliği başarıyı belirleyen başlıca faktörlerdir. Sadece labirentleri kıldan arındırmak yetmez. Yeni kıl girişimlerine yol açacak mikro girişleri, en küçük şüphe arzeden gamzeleri potansiyel çukurları gidermek şarttır. Kurallara uyulursa, başarı tamdır.

Nüks ihtimali nedir ?

Kıl dönmesinin alternatif tedavisinde, kurallara uyulduğu takdirde, nüks (tekrarlama) ihtimali sadece % 3 - 5'tir. Sebebi de gözden kaçabilecek bazı mikroskobik kıl girişlerinin kalabilmesi veya hijyenik bakım kusuru sonucu oluşabilecek yeni kıl giriş delikleridir. Çaresi dikkat ve hijyenik bakımdır. Nüks halinde metodu değiştirmeye gerek yoktur. Hatta verilen eğitim sayesinde henüz başlangıç halinde iken yakalanacağı için çözüm daha basit ve sonuç kesindir.

Nüksü önlemek için hastanın uyması gereken kurallar nelerdir ?

Hijyenik bakım, ince sıhhi temizlik demektir; şöyle ki; 1 - Hekimin önerdiği şekilde, hastalar temizlik ve pansumanlara riayet etmeli. Yara veya kıl giriş delikleri iyileştikten sonra, kuyruk sokumu oluğu hergün taharetlenirken yıkanıp silinerek boşta gezen kıllar temizlenmeli. 2 - Kuyruk sokumu sabah akşam giyinirken el ile 3 - 5 saniye fırçalanıp kıl, hav, yün ne varsa uzaklaştırılmalı 3 - Çok kıllı olanlar, 30 yaşına kadar kuyruk sokumu oluğunu, haftada bir kez kıl dökücü krem ile veya cımbızla temizlemeli, kaba etlerini genişçe traş ettirmeli. Otuz yaşından sonra, kuyruk sokumu cildi nispeten daha az terler ve kurur, giderek sertleşip kalınlaşır ve delinme riski kalkar. İster ameliyatla ister ilaçla tedavi olsun tedavi sonrası hijyenik bakım tedavisinin uzun süreli başarı şansını doğrudan etkiler.

Alternatif tedavilerin yan etkileri nelerdir ?
Fenol ve gümüş nitrat; labirent dışında kaçırılmadığı sürece hiç bir yan etki oluşturmaz. Kaçırıldığında birkaç gün içinde aynı yerde enflamasyon, ağrı ve akıntı yaparsa da tedavisi lokal anestezi altında debridmanla sağlanır. İlaç hiç bir zaman damar içine verilmediği için sistemik etki oluşturmaz; dokulardan damar içine geçiş veya emilim olmaz; harici yan etki olmaz.

Alternatif tedavinin avantajları nelerdir ?
1-Narkoz, yani genel anestezi gerektirmeyen, az invaziv, konservatif ve pratik bir küçük operasyondur.

2- Hastanede veya evde yatmayı veya istirahati; tahlil ve tetkik gibi bir ön hazırlık gerektirmeyen, günübirlik uygulanabilen bir tedavidir.

3- Nüks ihtimali çok düşük olup nüksetse bile aynı yöntemle, hem de çok daha kolay bir şekilde tedavisi kesinliğe kavuşturulabilir.


4- Müdahale iz bırakmaz ve çok iyi estetik sağlar, anatomi bozulmaz.

5- Hastaların bu alternatif müdahale için hekime, yarımşar saatten birer gün arayla 2 veya 3 kez uğraması yeterlidir; işten ve yolculuktan alıkoymaz.

Kategori: GENEL CERRAHI

3/3/2007

Hiç yorum yok: