30 Temmuz 2010

DESTROY CARTOON end GAME OWER


DESTROY CARTOON end GAME OWER



Karikatür: "Penguen Dergisi"

Merhaba;

Yıllar önce küçük köyümde dedeme “Susam Sokağını” izlemek için yalvarırdım. O zamanlar sadece TRT-1 vardı. Tabii;. Fakat dedem “yok olmaz, ders çalış derdi. Bazen, kaçak/ maçak bir şekilde de olsa, “Minik Kuşu” “Edi’yle Büdü’nün” sinir harplerini, “Kurabiye Canavarı’nın” o kadar kurabiye yesede; neden hepsini yere döktüğünü izlerdim.

Güzel şeylerdi, öğretici ve eğlendiriciydi.

Saygıyla andığım Barış Manço’m..! Daha sonra hayatımıza destursuz giren; özel kanalların; birbirinden yıkıcı, dövüşlü, çizgi filmlerine geçiverdik.. Hiçbir şey anlamadım.. Günler günleri kovaladı ve Ne oldu? Derken, ev de, bir baktım; o yataktan, öbür yatağa.. O duvardan, bu duvara zıplayıp, hayalimdeki yaratıkları öldürmeye başladım.

Susam sokağında öğrendiğim 1-2-3 / a-b-c- birden düşman oldu..!

Kağıtlarla yapmış olduğum gemimde; silahlı askerler, yeminli bir ordu; evde inanılmaz bir savaş.. Tek eksiğim, bir kaç arkadaş..! Voltran gelir, ‘hahaha’ dur, dur. Hooop’... Ne oldu? Barış Manço’nun saçına, şarkılarına, müziklerine….

A-y-ı birleştirip okuyamadığım; bir şavaşın içindeyim…!
Voltranı oluşturmak için uğraştığım, yastığımdayım… İpimi bağlamış, bir elimde vahşi bir şekilde mağsum, bir ağaçtan koparılıp kılıç yapmak için kullanılan kendini doğa için hazırlayan bir ağaç dalı... Nereye gidiyorum...? Saygı yok.. Sevgi yok.. Vahşice yaşıyor, kendimi bütün savaşlara hazırlıyordum..! Hayalimde..! O kadar büyük yaratıkları öldürüyor ve yok ediyorum ki; kendimi ölümsüzlüğün sırrını bulmuş, çatlak bir profösör gibi hissediyorum…! Bir hayal alemidir sanki havada uçuyorum..! Kendi iç dünyamla hesaplaşıyorum…! Ama, aşırıya kaçınca dedemin tokatı; ölümün yinede var olduğunun habercisi gibi beni uykumdan uyandırıyordu…
Sanırım, büyüdüm artık..!

Bu saçma çizgi filmleri bırakıp, beni daha tatmin edici şeylerle uğraşmalıydım…
Tiyatro, müzik, spor vb.. Gerçekten hem sağlık, hemde zihinsel açıdan değişmiştimki; kendimi çok mutlu hissediyor; hergün yeni şeyler öğreniyordum….!
Çevrem genişliyor…
İnsanların saygısını sevgisini kazanıyordum…
Mutluydum..

Yani, taki; önüme bol harfli yazı klavyesi ve ekranı olan bir bilgisayar konuluncaya kadar…!

Bununla ne yapılır derken, birde baktım; fal var.. Fal açmaya başladım.. Diğer, oyunları keşif etmeye başladım..Ve bu sanal dünyanın içinde kaybolurken, zaman da akıp gidiyordu..
Tabi zamanla bunlar beni, kesmemeye başladı.. Daha kapsamlı ve daha zor olanları gerekliydi..

Derken, bir arkadaşım oyun CD’si getirdi.. Bu oyunu oynuyorum derken; nefessiz bir şekilde, saatin kaç olduğunu anlamadan, inanılmaz boşa harcanan vaktin de kendimi kaybetmiştim…
İnanamıyordum…!
Beni inanılmaz içine çekiyor, yenemediğim zaman hırslanmaya başlıyor, küfürler etmeye başlıyordum….
Yanımda arkadaşlarımı dinlemiyor; onlara kızıyordum…
Artık; ben bir savaşçıydım..
Sanırım, içimdeki canavar yeniden ortaya çıkmıştı ve artık beni kimse durduramıyordu…
Harçlığım, oyun CD’lerine gidiyor…
Gençliğim monitörde çürüyor….
Arkadaşlarım eğlenirken ben ekran başında gözlerimden yaş gelinceye kadar oyun oynuyor yok oluyor ve en sonunda yıkılıyordum….

Uyandığımda, bilgisayarın başında pause yazısıyle karşılaşıyor ve bir yudum su bile almadan ağzıma; bitirme hırsıyla yeni bir boyuta geçiyordum..
Ve bu durum hep böyle sürüp gidiyordu..

İşte; yeni bir dünya..!

Kimseyi duymadığın.. Kimseyle muhatap olup, konuşamadığın.. Hatta; ölemediğin bir dünyayla karşı karşıyaydım.. Ve oyun bitiyor.. Sanki dünyayı fethetmiş gibi bir tavırla odamdan çıkıyordum…. Sokağa çıktığımda kimse benim ne yaptığımı bilmediği gibi bende dünyanın ne yaptığını bilmiyordum…

Artık; bir bağımlı gibiydim..
Oyun bağımlısıydım.. Bende oyun cehennemine üyeydim artık…
Kendim gibilerini bulmaya başladım…
Dünya, ikiye ayrılmış ve her şeyim sanal olmuştu… Bende, sanal dünyayı tercih etmiş ve her şeyim sanal bir hal almıştı….

Artık; Derslerimi çalışamıyordun... Dersler bana angarya geliyordu...! Arkadaşlarımı göremez olmuştum ve Oyunlarım benim her şeyim olmuştu.. Öyle bir hal aldıkı durumum; artık; oyunlar da beni kesmemeye, ve basit gelmeye başlamıştı…Herkesin sen deli’misin ? dediğini duymaya başlamıştım… Ama, ben onların deli olduklarını düşünüyordum..!

Ama; artık yorulmuştum.. Bu kendimce kurguladığım sanal dünyamın peşinde koşmaktan.. Durmadan yenileri üretilen oyun CD’lerine ulaşayım ve onu da başarayım, mutlu olayım derken: Bir başı ve sonu olmayan girdabın içine düşmüştüm.. Ve kurtulamıyordum.. Beni durmadan içine çekiyordu.. Mutlu olmak bir yana, daha çok mutsuzluğumu artırıyordu…

Yaşımın da ilerlemesiyle evlendim.. Ve biraz olsun, eşimin bana destek olacağını düşünerek, oyun oynama hevesimin kırılacağını düşündüm.. Ama; en son hatırladığımda, eşim yemeğimi önüme koymuş; ‘evet aşkım yaparsın, geçebilirsin. Hadi.! ’ diyordu…

Biraz duraksamadan sonra; ansızın, bir şeyler aklımda şimşekler şaklattı ve oyunu durdurdum…

İşte, o an bu oyunların; ‘kanserden, aidsten, veremden bile ne kadar çok bulaşıcı olduğunu ve bir anda insan bilincini nasıl yok ettiğini gördüm… Bu ne hızdı. Eşim; bırakın oyun oynamayı bilgisayarı bile kullanmayı bilmediği gibi, bilgisayarı açmamıştı bile..Oynadığım oyun hakkında bir fikir bile sahip değildi..

İnanamadım..
Ve birden, çocuklarımı da eşimin yanında hayal ettim..
(evet aşkım baba hadi baba baba geçemiyorsun bana bırak çocuklar durun babanızı rahat bırakın rahat rahat oynasın baba baba baba babaaaaaaa) aman Allah’ın…Ne korkunç bir durum.. Toplu halde, hepimizi içine çekiyordu…
Ve o anda eşime çabuk üstüne başına bir şeler al ve hemen gidelim buradan… Bir parka veya dolaşmaya çıkalım. Dedim…
Bana ne olmuştu….?
Dönüp baktığımda arkama; 100’lerce oyun oynamıştım…
Çekmecelerimde, bir CD’ci dükkanı açabilecek kadar oyun vardı..
Harcamış olduğum paralar, kaybetmiş olduğum zaman…
Gençliğim….
Hırstan, içtiğim sigaralar…
Küllükler dolmuş oluyordu uykularımda..
Rüyalarımda; tuvalette, derste, komşuda…
Her yerde, yok olmuş bir gençliğim vardı….

Ve ortaya şu çıktı; 100 oyuna karşılık 1 kitap bile okumamıştım… Zararım, kaybım, arkadaşlarım her konuda bilgi sahibiyken; ben takılmış bir plak gibi hiçbir konuya cevap veremez olmuştum…

Ve bittim..
Oyun bitti…
Elimde kazandığım bir tek lira bile yok…
Oysaki; bir oyunda bir milyon dolarım bile vardı…!

Şimdi; o bir milyon dolara bakkal bir ekmek bile vermiyor. Okul hayatımsa ; başlamadan bitmişti.. Oyundaki başarıyı orada gösterememiştim.. (yeniden başlamaya karar verdim…)

Game ower

Yıkanan beyinlerimizde; susam sokağı sadece bir anı olarak kalacak. Sadece adı anıldığında (zaten kimsede hatırlamayacak)

Dilim döndüğünce, bir yaşam öyküsünü anlatmaya çalıştım.. Benden sonraki gençliğe ders olacak nitelikte olduğunu düşünerek...

Güzel günlerde görüşmek üzere
Sevgi ve dostlukla kalın..

Deniz OTÇU

30.07.2010

"

Hiç yorum yok: