14 Eylül 2008

Yaşantımdan Kime Ne?


Ece TemelkuranKıyıdan

‘Yaşantımdan kime ne!’

Doğan’ın arka camında ay-yıldız. Kocaman. Ay-yıldızın üzerinde şöyle yazıyor:
“Yaşantımdan kime ne!”

Milliyetçiliğin kişisel özgürlüklerin güvencesi sayıldığı bu slogan size şizofrenik gelebilir.

Faşizmin, Türkiye’deki yapış, yapış Dubaileşme sürecine karşı tek sağlam mevzi sayılmasını tamamen üşütük bulabilirsiniz. Rakı içebilmek için (ki bu slogan muhtemelen rakıyla ilgili) bayrağın arkasına saklananları komik bulabilirsiniz.
Dalgalama potansiyelinizin elverdiği kadar dalga da geçebilirsiniz. Ama bütün bunları yapmadan önce size Kuzey Ege kıyılarında bir tatil tavsiye ederim. İnsanların nasıl bir elinde rakı bardağı tutmak için diğer elinde bayrak tutmak zorunda kaldığını ancak bu şekilde anlayabilirsiniz.

Pornografik tesettür

Denizin içine doğru uzunca bir iskele. Rabıta döşenmiş, zengin gösteriyor. Kuzey Ege kıyılarının kendi halinde kıyı hayatının ortasına ‘beach’ anlayışının kılıcı gibi yerleşmiş. Diğer derme-çatma iskelelerinin arasında bu iskele ‘Bana bakın’ der gibi. Oysa tam da tersine ‘bakılmamak’ için hazırlanmış bu ‘kendini parmakla gösteren’, havalı sahne.
İskelenin üzerinde de hanımların etleri görünmesin diye bir kabin. Hanımlar, iskeledeki kabine elbiseli yürüyor, kabinin altındaki boşluktan kendini denize bırakıyor, bir süre aynı noktada çimdikten sonra yukarı tırmanıyor. Kabinde tekrar giyiniyor, vesaire.
‘Tesettürün gizli dünyasına dikiz atma’ merakında değilim. Tesettürü pornografik bir kamaşmayla anlatan, ‘çağdaş köşe yazarı’ da değilim.
Ancak o kadar acayip bir çaba içinde debeleniyorlar ki doğal olarak insanın gözü takılıyor. Bu acayip, sekiz olmuş insanları ‘Bakalım başlarına ne gelecek?’ endişesiyle izliyorsun. Diğer motellerden insanlar da hakikaten fizik kurallarına dair bir merakla bakıyorlar:
‘Kadın o haşemayla boğulmadan o kabine girebilecek mi?’

İslamın Hawaii şortlu askerleri

Zaten mesele de burada başlıyor. Kadınlar ne kadar sıkıntılı ve mahcupsa erkekler o kadar ferah feza ve müdanaasız. Gruplar halinde toplanıp ‘Bakan var mı?’ diye motelleri tarıyorlar. Eğer şüphelendikleri biri olursa grup halinde yanına gidip tehditkâr bir hava yaratıyorlar.
Etraftaki motellerdeki insanlar basbayağı terörize olmuş. Başlarını kaldırırlar da gözleri kayar diye korkularından askeri bir nizam içinde hep Yunan adalarına doğru bakarak yüzüyorlar. Hani açılmaktan korkup ‘Paralel yüzeyim’ diyen varsa yüzemez, o derece.
Sen o tarafa gidemiyorsun ama tabii ki- o tarafın erkekleri bu tarafa gelebiliyorlar. Ağır ağır, kadınlara iyice baka baka etraftaki motellerin de ‘tadına bakıyorlar’. İşleri bitince de ağır ağır mütedeyyin motellerine geri dönüyorlar.
Fakat ‘çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşmış’ motelden bir erkek kazara kulacını o tarafa doğrultmaya görsün, eller bellere gidiyor ve iskelenin tepesine dizilmiş İslamın askerleri Hawaii şortlarıyla aslan kesiliyor.

AKP dayağını yedin mi?

Aynı günlerde Keçiören’de Metin Şahin içki sattığı için dövülüyor. Savcılar bu olayla ilgili ancak Amerika Büyükelçiliği konuyla ilgilendikten sonra, lütfen, soruşturma açıyor.
Metin Şahin Allah’ın şanslı kuluymuş. Çünkü o, AKP dayağını, muhtemelen ‘ılımlı İslam projesinin’ ABD’de gözden geçirildiği bir dönemde ve Ankara’da yiyor. Kuzey Ege kasabasındaki bikinili kadın ne yapsın?
AKP’nin şeriatla filan ilgisi olduğuna hiç inanmadım. Ama bu yapış yapış Dubaileşme projesi kapsamında ‘ılımlı olur’ ümidiyle başlatılıp şimdi dizginlerinden boşanan İslamileşmeye karşı hiç olmadığı kadar korumasızız.
Bikini giydin, öpüştün, rakı içtin, erotik dergi aldın, şarkı söyledin, eteğinin boyu yeterince uzun değil, oruç tutmadın diye dövülsen, kime gideceksin?

Hele faşizmin doğasını arabanın arka camına çıkartmalar yapıştırmayacak kadar biliyorsan ne yapacaksın?

Tatil bitti. Geri döndüm.

Milliyet

Hiç yorum yok: