9 Haziran 2010

CHP Üstüne Yalın Sorular


CHP ÜSTÜNE YALIN SORULAR

Aydın Engin

09.06.2010
Kaset komplosu tezgahlandı; CHP’nin değişmez gibi görünen Genel Başkanı değişti. Yeni Başkan Kemal Kılıçdaroğlu.

Daha seçilmeden, daha adaylığını açıklar açıklamaz “Kılıçdaroğlu rüzgarı” dendi. Bunu sadece anaakım medyanın (siz Doğan Grubu diye anlayın) estirdiği yapay bir rüzgar olarak göremeyiz. Çok fazla CHP Kurultayı izlemiş biri olarak tanıklık etmeliyim: Kılıçdaroğlu’nun oybirliği ile Genel Başkan seçildiği Kurultay’daki heyecan içtendi. Özellikle delegelerin gözyaşları, coşkusu, Kılıçdaroğlu’nun hiç de önemli vurgular içermeyen konuşmasına yağan alkışlar yapay değildi. Kurultaya katılan delege ve izleyiciler CHP’de bir şeylerin değişmesi gerektiğini içlerinde duyuyor ve bu değişimin Kılıçdaroğlu ile geleceğine içtenlikle inanmak istiyorlardı.

Kılıçdaroğlu’nun gerek Kurultay konuşmasında, gerekse daha sonraki konuşmalarında “yoksulluğa” yaptığı vurgular, CHP’de bir şeylerin değiştiğine ya da değişeceğine CHP’li olmayanları da inandırmışa benziyor. Taaa Özal zamanından beri yoksulluktan söz etmenin modası geçmiş bir söylem (=Discour) sayıldığı Türkiye’de ana muhalefet partisi önderinin sürekli buna vurgu yapması, yoksullukla ve yolsuzlukla mücadele edeceğini yinelemesi “Kılıçdaroğlu rüzgarı”nı CHP seçmenlerine ve hatta CHP seçmeni olmayan kesimlere de taşımışa benziyor...

Nitekim Kılıçdaroğlu olgusu üstüne yazılan bir kaç Tırmık, okurlardan “Niye Kılıçdaroğlu’ndan etkilenmiyorsunuz?... Niye onu destekleyen yazılar yazmıyorsunuz” gibi eleştirilere (eleştiri?) uğradı...

Daha önce de belirttim. CHP’li değilim. Hiç olmadım da. Hiç CHP’ye oy vermedim. Oyumun hiç bir işe yaramayacağını bile bile kendime en yakın bulduğum sosyalist partiye oy verdim. CHP’nin en sola yöneldiği (erken) Ecevit döneminde de bu böyleydi.

Ama elbette tartışmak istediğim benim tutumum değil. Bu okuru ilgilendirmez,. Önemli de değil...

* * *

Soralım.

Kılıçdaroğlu’nu genel başkanlığa taşıyan süreç nasıl bir geçmişe dayanıyor?

Hatta: Bir geçmişi var mı?

Daha acımasız soralım:

Kaset komplosu patlak vermeseydi, Baykal istifa etmeseydi, Kılıçdaroğlu, Baykal ekibiyle ve ideolojik çizgisiyle uyumlu bir grup başkan vekili olarak yoluna devam etmeyecek miydi?

Baykal, çekince göstermeksizin “Tayyip Erdoğan Ergenekon’un savcısı ise ben de avukatıyım” demişti. Kılıçdaroğlu yönetimi bu avukatlığa devam edecek mi, yoksa “müvekkillerini” azil mi edecek? Bugüne kadar bu konuda belirginlemiş bir siyasal yönelim gözleyen var mı?

İslami referanslarla iş başına gelip serbest piyasa tanrısına ibadet etmeyi yeğleyen, kapitalizmin en vahşi yöntemlerini (taşaronlaştırma, yok pahasına özelleştirme vb.) duraksamadan uygulamaya sokan AKP iktidarının karşısına sola (Peki kabul: Merkez sola) konuşlanmış bir siyasal hareketin çıkması elbette pek iyidir. Pek iyidir de bu Kılıçdaroğlu CHP’si midir? Bu konuda umut besletecek bir ipucu, bir belirti, bir esinti gösteren var mı? Yoksulluktan söz etmek buna yeter mi?

Kürt sorununda, Kıbrıs kördüğümünde, işsizlik belasında, Avrupa'yı (Dünyayı mı demeliydim?) saran ekonomik krizin Türkiye’ye etkileri üstüne yeni (yeni?) CHP’nin çözüm önerileri, programları nedir?

Bu yalın soruların yanıtını almadan genel başkan değişikliğine bakıp CHP’ye umut bağlamak, heyecanlanmak, desteklemeyenlere, hatta temkinli yaklaşanlara kızmak niye?

Sahi niye?

http://www.t24.com.tr/

Hiç yorum yok: