24 Mart 2011

Çarkın'ın itirafları harekete geçirdi

Çarkın'ın itirafları harekete geçirdi

23 Mart 2011 -
Susurluk hükümlüsü, eski polis Ayhan Çarkın'ın itirafları üzerine yakınları öldürülenler ve avukatlar yeniden yargılama için harekete geçti. Çarkın itiraflarına devam ederek Kürt işadamlarının öldürülmesiyle ilgili bir listenin olduğunu ve 'gereğinin yerine getirildiğini' söyledi.

Ayhan Çarkın'ın İstanbul'da yaşanan infazlarla ilgili itiraflarının ardından Halkın Hukuk Bürosu avukatları ve yaşamını yitirenlerin aileleri 1991-1996 yılları arasında ''Hücre evi baskını'' diye kayıtlara geçen yargısız infazlarla ilgili başta Mehmet Ağar, Necdet Menzir, Hanifi Avcı, Reşat Altay ve Ayhan Çarkın olmak üzere 138 emniyet ve istihbarat mensubunun yargılanması için suç duyurusunda bulundu.


Savcılık inceleme başlattı

İstanbul özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, “Susurluk” davası hükümlüsü eski özel harekat polisi Ayhan Çarkın’ın basında yer alan iddialarıyla ilgili harekete geçti.

Savcı Hakan Karaali, gazetelerde yer alan açıklamalarla ilgili olarak inceleme başlattı.


İnceleme sonunda Çarkın’ın ifadeye çağırılıp çağırılmayacağı belli olacak.


Susurluk davasının kilit isimlerinden, 1985 yılında bölgeye gönderilen ilk özel harekât birliği içinde yer alan kontrgerilla elemanı Ayhan Çarkın, devlet cinayetlerine ilişkin itiraflarına devam ediyor.


CNN Türk'te yayınlanan programa katılan Çarkın, Cüneyt Özdemir'in sorularına çarpıcı yanıtlar verdi. Çarkın, "Sizin katıldığınız operasyonlarda yargısız infaz yapıldı mı?" sorusunu "Yapıldı. Bu kan aktıysa devletin elinden aktı. Devletten habersiz kimse kan akıtabilir mi?" diye yanıtladı.


Çarkın, "Olaylar etrafımda gelişiyordu. Şimdi emir verenler kenara çekildi. Herkes korkuyor konuşmaya. İnfaz emirleri, adam öldürme emirleri. Devletten habersiz böyle bir karar verebileceğine inanıyor musunuz?" diye konuştu. Behçet Cantürk ve Savaş Buldan'ında aralarında bulunduğu Düzce-Bolu-Sapaca üçgeninde Kürt işverenlerin infaz edilmesine ilişkin dönemin Başbakan'ı Çiller'i işaret eden Çarkın, Kürt işverenlerin öldürülmesiyle ilgili bir listenin olduğunu doğrulayarak "Öyle bir liste var. Dönemin başbakanı da (Tansu Çiller) söylemişti. 'Bölücü örgütlere yardım yapan işadamlarının listeleri elimdedir. Gereken cevabını görecektir' Gerekende yapıldı, bunu herkes biliyor" şeklinde konuştu.


SUSURLUK DAVALARI İÇİN BAŞVURU

Öte yandan Susurluk hükümlüsü, eski polis Ayhan Çarkın'ın itirafları üzerine yakınları öldürülenler ve avukatların yeniden yargılama için harekete geçtiği bildirildi. Eski Özel Harekât polisi Ayhan Çarkın'ın yaptığı açıklamalar PERPA, Çiftehavuzlar, Bahçelievler baskını ve Susurluk gibi olayların davalarında yeni bir hukuki sürecin önünü açtı.

Halkın Hukuk Bürosu avukatları ve yaşamını yitirenlerin aileleri 1991-1996 yılları arasında ''Hücre evi baskını'' diye kayıtlara geçen yargısız infazlarla ilgili başta Mehmet Ağar, Necdet Menzir, Hanefi Avcı, Reşat Altay ve Ayhan Çarkın olmak üzere 138 emniyet ve istihbarat mensubunun yargılanması için suç duyurusunda bulundu.


AĞAR, ŞAHİN VE EKEN...

Tanay, Başsavcılığa Mehmet Ağar, İbrahim Şahin ve Korkut Eken'in PERPA davası kapsamında yargılanması için talepte bulunacaklarını ifade etti. PERPA baskınında Ayhan Özkar adlı bir başka polisin olduğunu ve Çarkın'ın ifadeleri doğrultusunda bu kişinin de yeniden yargılanması gerektiğini belirten Tanay "Çarkın Selma Çıtlak'ı Ayhan isimli başka bir polisin vurduğunu söyledi. Özkar'ın da bu olayda payı bulunduğu anlaşılıyor. Bu konuda soruşturma açılmasını da talep edeceğiz. Bu tip olaylarda zamanaşımı süresi 30 yıl. Mehmet Ağar davasında Çarkın'ın tanık olarak dinlenmesini isteyeceğiz" diye konuştu.

KAPILAR YÜZLERİNE KAPANDI

Mehmet Ağar'ın Emniyet Genel Müdürlüğü görevini sürdürdüğü dönemde görev yapan eski Özel Harekâtçı polis Ayhan Çarkın'ın itiraflarında dile getirdiği operasyonlarda hayatlarını kaybedenlerin hak arayışına yargı duyarsız kaldı.

Milletvekili dokunulmazlığı nedeniyle yargılanamayan Mehmet Ağar Meclis'e girememesinin ardından Şubat 2009'da Susurluk nedeniyle hâkim karşısına çıktı. Ağar'ın 'cürüm işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak'tan yargılandığı davaya, Çarkın'ın bizzat katıldığını söylediği Çiftehavuzlar, PERPA, Bahçelievler operasyonunda ölenler ile o dönem gözaltında kaybedilen kişilerin aileleri müdahillik başvurusu yaptı. Çağdaş Hukukçular Derneği de davaya müdahillik talebinde bulundu. Ancak davaya bakan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi 'suçtan doğrudan zarar görülmediği' gerekçesiyle yapılan bütün başvuruları reddetti.

'ÖLENLERİN YAKINLARINI DAVADA SİLAHLA TEHDİT EDİYORLARDI'

Ayhan Çarkın'ın yayımlanan sözleri yargısız infazların yoğun olarak yaşandığı 1990'lı yılların başındaki çok sayıdaki olayı gündeme getirdi. Bunlardan biri 13 Ağustos 1993 yılında PERPA'ya yapılan ve beş kişinin öldürüldüğü operasyondu.

PERPA'da öldürülen kasiyer Selma Çıtlak'ın halen Giresun Görele'de yaşayan akrabaları, Çarkın'ın açıklamaları üzerine yeniden bir dava açılmasını istiyor. Radikal'e konuşan baba Nedim Aycı, "O zaman 1.5 yaşında kızı vardı Selma'nın. Şimdi gelinlik çağında çocuğu. Bu olay bizi tamamen yok etti. Sildi bizi" derken sorumluların yargılanmasını istiyor.


Amca Nihat Aycı ise "Selma vurulduğu zaman hepimizi araştırdılar. Cenazesini bile Görele'ye getiremedik. Terörist muamelesi yaptılar. Biz adamsızlığımızdan bunun üzerine gidemedik. Her gün tehdit telefonları geldi davadan vazgeçmemiz için. Bir avukat vardı ilgilenecekti. Onu da tehdit ettiler" diyor. Baba Nedim Aycı da kızını polis zoruyla İstanbul Kulaksız Mezarlığı'na gömdüklerini anlatarak, "Polisin bile başı önüne eğikti. Biliyorlardı kızımın suçsuz yere öldürüldüğünü" diye konuşuyor ve "Biliyorum bu kızı vuranlar da pişman. Bana o zaman 'yaşın yanında kuru da yandı' dedi polisler" dedi. Amca Nihat Aycı da "Selma öldürüldüğünde bizi burada Görele'de karakola doldurdular, gelmişimizi geçmişimizi araştırdılar. Tehdit ettiler" diyor.


Aynı operasyonda öldürülen Mehmet Salgın'ın ablası Fatma Yıldırım ise "Kardeşim öldürüldü ama katilleri her gün ortada ve bizi asıl kahreden bu" diyor. "Acımızın küllenmesi mümkün değil" diye konuşan Yıldırım "18 yıl geçti. Ama dün gibi aklımda. Mahkemelerimize silahlarıyla girdiler. Bize gösteriyorlardı silahlarını. Vuracağız manasında. Zaten mahkemeler de doğru düzgün olmadı. Ayhan Çarkın'ı da hatırlıyorum tacizde bulunuyordu bize. Omuz attığı bile oldu. Avukatları da bizzat tehdit ediyordu" diyor.


ÇARKIN NELER ANLATTI?

Kamuoyunun Susurluk davası ile birlikte tanıdığı özel timci Ayhan Çarkın, bugün Radikal ve Günlük gazetelerine yaptığı açıklamalarda, Güneydoğu'ya 1986'da gönderilen ilk 320 kişilik ekip içinde yer aldığını anlatıyor.

Ayhan Çarkın, "Kürt halkına bok yedirdik, tırnaklarını söktük, dillerini yasakladık. Ancak Kürt halkı bizim onurumuz, omurgamız, gururumuz. Bir özür dilememiz lazım Kürtlerden... Şimdi her tarafta toplu mezarlar çıkıyor. İster gerilla, ister terörist. Bu toplu mezarlar bu ülkenin ayıbıdır" dedi.


Çarkın, kamuoyunda "bebek katili" başlıklı haberlerde sıklıkla gösterilen ve simge haline getirilen kurşunlanmış bebek fotoğrafının çekildiği Pınarcık Köyü katliamı başta olmak üzere pek çok katliamı PKK örgütünün değil JİTEM tarafından gerçekleştirildiğini de söylüyor.


"Bize yemek veren teyzeyi öldürdük"

Başbağlar, Pınarcık, Perpa, Çiftehavuzlar, Gazi Mahallesi, Bolu-Sapanca-Düzce üçgeni ve daha pek çok katliamda yer aldığını itiraf eden Ayhan Çarkın, bir anısını Günlük Gazetesi'ne şöyle aktarıyor:

"Orada bir köy var, kurtarılması gerek' dediler. Gittik, insanların ölüsüne, dirisine yapmadığımızı bırakmadık. Biz orada insanların tırnaklarını çektik, bok yedirdik; bize evinde yemek veren teyzeyi öldürdük."


Gerçeklerin ancak "Hakikatleri Araştırma Komisyonu" kurulması durumunda açığa çıkacağını söyleyen Çarkın, "Vatan millet, Sakarya" adı altında çatıştırıldıklarını ve kendilerinin katil olduğunu ifade etti.


Kaynak: BirGün
EvcioğluHaber-24.03.2011-Perşembe

Hiç yorum yok: