21 Ekim 2010

BİZ KİMİZ? NE YAPMAK İSTİYORUZ


BİZ KİMİZ? NE YAPMAK İSTİYORUZ

Biz, verili duruma itirazı olanlar, zulme, haksızlığa, baskıya ve sömürüye karşı başkaldıranlarız. Emekçiyiz, emekliyiz, kadınız, kürdüz, aleviyiz, çingeneyiz, köylüyüz, işsiziz, sokakta yaşıyanlarız…Biz, vicdan sahibi sıradan insanlarız…Sorunların çözümünü devrim sonrasına ertelemeyip, yarını bugünden kurmak için çaba sarfedenleriz…Yöneten-yönetilen ayırımını reddederek, kendi yaşamımız hakkında karar verme hakkımızı hiç kimseye devretmeyenleriz. Biz, sıradan olan günlük yaşamı dönüştürmeyi hedefleyen devrimcileriz…Şeyh Bedrettin’iz, Pir Sultan’ız, Deniz, Mahir, İbrahim’iz… Türkiyeliyiz, Ortadoğuluyuz, Dünyalıyız…

Başka bir dünyanın mümkün olduğunun ve bunun bugünkü koşullarda adının sosyalizm olduğunun bilincinde olan hayalperestleriz. Bir yandan ütopyamızın peşinde koşarken, bugünü yaşamayı da ihmal etmeyenleriz. Kısacası biz, halkız…

NE YAPMAK İSTİYORUZ?

İnsanı ezen, aşağılayan, sömüren ve nesneleştiren sisteme karşı, insan onuruna yaraşır bir yaşam biçimini kurmaya çalışıyoruz.

Bunu başarmak için güç olmak gerektiğinin bilincinde olarak nicel ve nitel olarak kendimizi geliştirmeye ve büyütmeye çabalıyoruz. Kendimizle birlikte her şeyi değiştirip dönüştürmenin peşindeyiz.

Daha adil, eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik bir ülke ile dünya yaratmak istiyoruz. Bunun için de bizimle aynı yöne bakan herkesle omuz omuza ve dayanışma içinde olmak, birlikte üretip, birlikte tüketmek istiyoruz. Herkesin yetenekleri oranında üretime katıldığı ve ihtiyacı kadarını tükettiği bir dünyadır tasarladığımız…

NASIL YAPACAĞIZ?

Hayatın provası olmadığı gibi hazır bir reçetesi de yoktur. 20.yüzyılda soğuk savaş koşullarında edindiğimiz teorinin bugünü açıklamaya yetmediği ortadadır. Bugün için yeni bir yol açmak zorundayız. Zapatist lider Marcos ile yapılan bir röportajda “…Bizim kendimize göre bir tarzımız var; önce pratiği yapıyoruz, sonra teori geliyor…” demişti. Öyle görünüyor ki bizim de bugün yapmamız gereken tam da budur.

Yürüyerek öğreneceğiz. Yürürken de hem birbirimize ve hem de bizim gibi sistemin mağdurları olanlara sorarak ve söylenenleri dinleyerek ilerleyeceğiz.

Mevcut olan Türkiye solunun, yaşamdan ve halktan kopukluğu nedeniyle üzerine düşen görevleri yerine getirmesi mümkün olmadığı gibi bunca parçalı haliyle bünyesinde ciddi zaaflar da barındırmaktadırlar. Varolan yapıları bir araya toplayarak etkin, yaygın ve kitlesel bir sol oluşum yaratmak mümkün değildir. Geçmişte ve yakın zamanda bu uğurda atılan adımların başarısızlıklarına tanık olduk. Öyleyse bizim başka bir şey yapmamız, Ortak Metinlerimizde dile getirilen değerler üzerine oturmuş yeni bir sol hareket inşa etmemiz gerekmektedir. Soldaki asıl yeniliğin ise pratiğimiz ve aramızdaki dostane ilişkiler alanında olacağını düşünüyorum


Av.Ali Ersin GÜR

21.10.2010

Hiç yorum yok: