12 Eylül 2008

Ece Temelkuran Kıyıdan "21 dakika"

Ece TemelkuranKıyıdan

21 dakika

Benim bir kere arkadaşımı öldürdüler, artık bir daha iflah olmam gibi geliyor. Gittiğimde yerde yatıyordu, kanı kaldırım taşlarına sızıyordu. Ben onu gördüm ya, ben artık başkasıyım. Hrant gitti, hep taze kalacak bir kan karanfil açıldı göğüs kafesimde.
‘Böyle bir şeymiş meğer’ dedim, ‘Arkadaşını öldürürlerse böyle oluyormuşsun’. ‘Meğer’ demiştim, ’12 Mart’ta, 12 Eylül’de arkadaşlarını kaybedenler böyle hissetmiş.’

Demek Türkiye’de milyonlarca insanın aslında göğüs kafesi ağır ve ağrılı yarılmış, çatır çatır açılmış kemikleri acıyla, ciğerlerinin arasından bir kan karanfil sızmış. Meğer arkadaşı öldürülünce insanın acısı hiç geçmezmiş. Öyleyse bunca insan, bunca sevgili, anne, baba, kardeş, oğul, arkadaş, dost... Eğer hepsinin göğüs kafesi böyle sızılı aralıksa, nasıl yaşıyor bu ülke? Anlamadım ben. En çok Hrant’tan sonra anlamadım bunu.

Oku! Arkadaşının adıyla.

Nejdet Adalı... Sedat Soyergin... Erdal Eren... Veysel Güney... Ahmet Saner... Kadir Tandoğan... Mustafa Özenç... Ethem Coşkun... Necati Vardar... Seyit Konuk... Ali Aktaş... Ömer Yazgan... Erdoğan Yazgan... Mehmet Kambur... Ramazan Yukarıgöz... İlyas Has... Hıdır Aslan...
Bir isim listesi olduğunu görüp atladıysanız şimdi lütfen geri dönün ve bu isimleri tek tek okuyun. Çünkü bu isimleri, hiç değilse birkaçını aklımızda tutmamız gerekiyor. Bu isimler, Kenan Evren liderliğinde yapılan 12 Eylül 1980 darbesi sırasında ciğeri beş para etmez herifler tarafından asılarak katledilen yirmili yaşlarında gençlere aitler. İsimleri ve yüzleri, Dostluk ve Yardımlaşma Vakfı’nın hazırladığı ’12 Eylül Adaleti’ adlı belgeselin 15 dakikalık tanıtım filminin sonunda görünüyor. Tek tek geçiyorlar filmin içinden. Avukatlar, yargıçlar, savcılar, anneler, arkadaşlar konuşuyor.
‘Erdal Eren’i, heyetin önünde ağzından burnundan kan gelesiye dövdüler’ diyor avukat, ‘Yargıçların yüzünde bir tebessüm bile vardı’. Kenan Paşa’nın yaşını büyütüp astırdığı çocuktur Erdal Eren. İdamına dört celsede karar verilmiştir. Sakın unutmayın!

‘Dişlerimle yolacağım’
Mehmet Kambur’un annesi “O Kenan Paşa’yı bir görsem” diyor, yüzü yol yol olmuş yaşamaktan, başörtüsü kaymış, ‘Onu dişlerimle yolacağım, dişlerimle!” Gözünde bir bakış var... Daha ben diyemem size o bakışı, öyle bir sözcük bilmiyorum.
Ramazan Yukarıgöz’ün annesi tabutun başındaymış gibi anlatıyor:
“’Açın tabutu, çocuğumu göreceğim’ dedim. ‘Mühür var, açamayız’ dediler. ‘Ben bu devletin mührünü tanımam’ dedim, çektim attım mührü. Bir açtım ki tabutu... Saçları yeni taranmış sanki. Kaşları kalem gibi, yüzü...”

Kenan Paşaaa!
Onun sesi titrerken başka bir avukat başlıyor, başka bir idam sahnesine:
“Cellat boynuna ipi geçirmek için uğraşıyordu. ‘Bırak’ dedi, ‘Ben yaparım. Bir yerimi sakatlayacaksın yoksa’. Aldı yağlı urganı, kendi boynuna geçirdi. Sonra... 21 dakika sallandı ipin ucunda. Yanına gittim... Birkaç dakika önce saçını okşadığım çocuğun... Saçlarını okşadım.”
18 yıl önce ölmüş bir çocuk için, bütün çocuklar için, 18 yıl önce teker teker ellerinden alınmış arkadaşları için, kum gibi akıp giden insanlar için, anlatanların sesi titriyor.

15 dakikalık film bitiyor ve ta içimden şunları demek geliyor:
Kenan Paşaaa! Kenan Paşaaa!
Bugün 21 dakikalığına öl. Öl. 21 dakika öl ve geri gel, yeniden ve yeniden öl sonra, yeniden ölmek için yeniden diril.

Kaç çocuğu katlettiysen o kadar kere, hepsi için öl sen bugün. Kenan efendiiii!

Bugün 12 Eylül; bu memleket seni en derin ve en taze intikam hisleriyle selamlar!

Bir gün çıkacağın sanık kürsüsünde salya sümük ağlarken korkudan yerlerde süründüğünü görmek dileğiyle...
Ve bunu ne kadar kalpten söylediğimi anlatamam Kenan Paşa!

Milliyet

12.09.2008

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Merhaba Dostlar; Bu gün 12 Eylül
Bu gün 28 yıl önce yaşanan bir toplumsal tıravmanın yıl dönümü. Demokratik Laik ve Hukuk Devleti olan; Türkiye Cumhuriyetinde Toplum bilincinin yok edilerek silinmesi,yerine neolibarel ve gerici faşist bir anlayışın yaşanarak öğretilmesinin başladığı her evden ama her evden gece sabaha karşı 00:03 de, kan uyku da insanlar.. Apar topar götürüldüğü ve çoğundan yıllarca haber alınamayın ve işkence tezgahlarında öldürülen ve idam edilen çocukların ve habersizce ve sinsice hayatlarından koparıldığı gün, Kanlı ve karagün,bugün 12 Eylüldür...
Sn; Gazeteci Ece TemelkuralKıyıdan'ın Bu güne ilişkin;insanlık tarihinin karagününün bir tarifini yaptığı ve o güzel yüreğinden haykırdığı ve her satırına katıldığım yazısına ve kalemine sağlık, yüreğine ve kalemine sağlık diyorum.. Sen ve senin gibi kendi yiğit, yüreği yiğit kalemi özgür, onca karabasanlara ve karanlığın cellatlarına rağmen sen çok yaşa diyorum.. senin yazıların bizleri yüreklendirmekle kalmıyor, herkesin mutlaka ama mutlaka birşeyler yapması gerektiği doğrultusunda çabaya da sevk ediyor...
Ece, sen hep varol...
Yürekli gazeteciler, toplumda dinamizmin ve mücadelenin sembolü ve tetikleyicisidir..

Özgür kalemine ve o güzel yüreğine sağlık.. Seni hep okuyacağım...

Saygılarımla
H.ATA
Ank.