22 Mayıs 2010

Kılıçdaroğlu'ndan tarihi konuşma


Kılıçdaroğlu'ndan tarihi konuşma

Kılıçdaroğlu'ndan tarihi konuşma
22/05/2010 15:04

Kılıçdaroğlu, Önder Sav ve 1200 delegenin imzasıyla genel başkanlığa aday gösterilerek rekor kırdı. Adaylık süresi sona ererken Kılıçdaroğlu'nun dışında aday çıkmadı.

CHP Tüzüğüne göre, genel başkan adaylığı için delegelerin yüzde 20'sinin imzası gerekiyor. 1246 delegenin imzasıyla Kılıçdaroğlu'nun adaylığı resmen ilan edildi. 
Kılıçdaroğlu'nun adı anons edildiğinde salonda Onur Akın'ın yazdığı şarkı çalındı, salon alkışlarla inledi.

Kılıçdaroğlu alkışlar ve tezahüratlar arasında kürsüye ilerledi. CHP'nin başkan adayı Kılıçdaroğlu delegelere yaptığı teşekkür konuşmasında şunları söyledi:
CHP'NİN GÖRKEMLİ TARİHİNE SAHİP ÇIKACAĞIZ: Böylesine görkemli bir toplantıda kurultayımıza Mustafa Kemal'den İnönü'ye, Ecevit'ten Deniz Baykal'a kadar bize bırakılan görkemli tarihin sahibi olacağız ve o görkemli tarihi çağdaş uygarlığa taşıyacağız.

KASET İŞİNİ ÇÖZMEK HÜKÜMETİN İŞİ: İki olay yüreğimizi burktu. Sayın Baykal'a karşı yapılan komplonun failleri henüz çıkmış değil. O failleri bulmak, bizim boynumuzun borcudur. Hükümete düşen görev, bu komplonun bir parçası değilse, failleri çıkarmak zorundadır. Yoksa CHP iktidarında... sonuna kadar gideceğiz ve bulacağız onları.

BAŞKA YERDE KADER DEĞİL DE ZONGULDAK'TA MI KADER: İkinci olayımız Zonguldak'ta yaşanan dramdır. Zonguldak'ta 30 canımızı kara elmas için kaybeden, alın teri döken, yüzlerindeki kömür karası alınlarındaki akı gösteren emekçilerimizi kaybettik. Recep Bey diyor ki, 'Bu yörenin insanları bu tür olaylara alışık. Ölüm bu mesleğin kaderinde var' diyor. Dünyanın her tarafında maden çıkarılır, bizim kadar yaşamını yitiren emekçiler var mı? Bizim kadar yaşamını yitiren işçiler var mı? Nasıl oluyor da başka yerde kader olmayan bir olay, Türkiye'de, Zonguldak'ta kader olabiliyor. Onların kederli ailelerine başsağlığı diliyorum.

TAŞERONLUĞU GÖMECEĞİZ: Meraklanmasınlar, iş sağlığı ve iş güvenliği nedir biz onlara öğreteceğiz. Bu işçilerimizin bir sorunu bir derdi daha var. Yaşamlarını kaybeden bu işçilerimizin tamamı taşeron işçisi. CHP iktidarında taşeronluğu kesinlikle gömeceğiz. Hiçbir işçi, kamuda çalışan hiçbir işçi, yaşamı boyunca asgari ücrete mahkum olmayacak. İş Yasası'nın getirdiği bütün olanaklardan yararlanacak. Toplu sözleşmeli, grevli hakları olacak. Örgütlenmeden korkmayacağız, örgütlü toplum istiyoruz zaten biz.

İLK ZİYARET ZONGULDAK'A: Buradan bütün Zonguldak'lılara selam gönderiyorum ve Zonguldaklılar'a şunu söylüyorum. Kurultaydan sonra ilk ziyaret edeceğim yer Zonguldak olacaktır. Emeğin başkenti Zonguldak olacaktır.

KASIMPAŞALI ÜNVANINI ALIN: Sayın Başbakan geçen gün herhalde ülkeyi yönetmekte biraz zorlandı veya sorunları gözardı etmek için CHP'nin içişleriyle uğraşmaya başladı. Benim bildiğim hiçbir Kasımpaşalı dedikodu ile uğraşmaz. Kasımpaşalılar yiğit insanlardır, tuttuklarını koparırlar. Bel altı vurmazlar. Kasımpaşalı ünvanını ondan geri almak da Kasımpaşalılar'ın görevidir.

AKP YÖNETMİYOR YÖNETİLİYOR, BİZ YÖNETECEĞİZ: Güdümlü bir siyaset var. Yönetiliyorlar bunlar, ülkeyi yönetmiyorlar. Birileri talimat veriyor, bunlar yerine getiriyorlar. Türkiye'nin taşeron iktidara ihtiyacı yoktur. Biz yöneteceğiz. Halkla beraber yöneteceğiz, hakça yöneteceğiz. Halkın çıkarlarından yana olacağız. Halk için halka beraber mücadele edeceğiz.

YOKSULLUĞU, İŞSİZLİĞİ, HAKSIZLIĞI BİTİRECEĞİZ: Türkiye'de yoksulluğun, işsizliğin, haksızlığın, rüşvetin sonunu getirmek inşallah bize nasip olacaktır. Demokrasi çıtasını yükselteceğiz. Bağımsız, özgür, güzel bir Türkiye'yi elbirliğiyle yaratacağız.

ÖZEL YETKİLİ MAHKEMELERİ KAPATACAĞIZ: Bunlar demokrasi dediler, demokrasiyi katlettiler. Hukuk dediler, aydınları toplayıp tutukluğu, infaza dönüştürdüler. DGM'leri kaldırdılar, özel güvenlik güçleri, özel mahkemelerle aynı sonucu elde etmek için çaba harcadılar. Size söz. Özel yetkili mahkemelere de son vermek bizim görevimiz olacaktır.

DÜĞMEYE BASIYOR, UZUN YÜRÜYÜŞÜ BAŞLATIYORUZ: Bu kongre tarihi bir kongredir. Bu kongrede, kongrenin bütün üyeleri, bütün delegeleri, bütün milletvekilleri artık düğmeye basıyoruz. Artık uzun yürüyüşümüzü başlatıyoruz. Yürüyüş değil artık iktidara koşuyoruz.

ÖNCE HALK, SONRA HALK: Mustafa Kemal ve arkadaşları bu ülkeyi kurarken 'önce halk' dediler. Önce halk. İlk sözümüz halk, son sözümüz de halk olacaktır. Halkla beraber yürüyeceğiz. Biz Türkiye'nin içinde bulunduğu çıkmazdan Türkiye'yi çekip kurtarmaya mecburuz, zorunluyuz. Bunun andını verdik artık. Bunu ancak ve ancak CHP yapabilir.

CHP DEVRİMCİDİR: Neden CHP yapabilir. Çünkü CHP, Kuva-i Milliye demektir. Çünkü CHP, müdafaa-i hukuk demektir. Çünkü CHP, Anafartalar'dır, Conk Bayırı'dır. İzmir'de Hasan Tahsin, Lozan'da İnönü'dür. Tuttuğunu koparır. Erzurum'da Nene Hatun, Kahramanmaraş'ta Sütçü İmam'dır. CHP, budur. Genlerinde halkının çıkarlarını korumak vardır. CHP, değişimcidir ve devrimcidir. Değişimi ve devrimi sonuna kadar götüreceğiz. Türkiye'yi yeniden inşa edeceğiz. Korku imparatorluğu değil, sevgiyi ve egemenliği bu ülkede egemen kılacağız. Demokrasiyi hukukla güçlendiriceğiz. Böylece yürekli insanların yaşadığı bir Türkiye yaratacağız yeniden.

DÜŞMANIMIZ KİNDİR: Kardeşçe, beraber olacağız. Kine asla ve asla kitabımızda yer yoktur. "Düşmanımız kindir" diyen bir felsefeyi sonuna kadar götüreceğiz. Bir ozanımız diyor ki, "yok edin insanın, insana kulluğunu". Yok edeceğiz insanın insana kulluğunu. Kardeşçe yaşayacağız bu coğrafyada. Barış türküleri söyleyeceğiz. Kol kola, omuz omuza mücadele edeceğiz. Açlığa karşı, yoksulluğa karşı, demokrasinin çıtasının yükseltilmesi için hep beraber bu coğrafyada hepimiz kucaklaşarak güzel Türkiye'yi yaratacağız yeniden.

ÇAYCI, SİMİTÇİ, İŞÇİ, ÇİFTÇİ, YENİDEN ÜRETEN TÜRKİYE: Yaratacağız. Çaycısıyla, simitçisiyle, işçisiyle, çiftçisiyle, emekçisiyle, bütün toplum katmanlarıyla beraber olacağız. Bu ülkeyi kuran lider şunu söylüyor. Aynen okuyorum, değerli arkadaşlarım: "Çalışmadan,yorulmadan ve üretmeden rahat yaşamanın yollarını aramayı alışkanlık haline getirmiş milletler, evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini, daha sonra da istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar" diyor.
AKP'nin izlediği ekonomi politikasına bakın. Üretmeyin diyorlar. Tarlayı ekmeyin, para vereceğiz. Fabrikalar çalışmasın. Peki bu ülkenin karnı nasıl doyacak. Birileri için Türkiye pazar mıdır. Buna izin vermeyeceğiz. Yeniden üreten bir Türkiye'yi kuracağız. Sanayicisiyle, çiftçisiyle, esnafıyla, serbest meslek erbabıyla istihdam yaratan, katma değer yaratan ve yarattığı katma değeri hakça bölüşen bir Türkiye yaratacağız.

SANAYİCİ ARTIK KAMU GÖREVLİSİ: Yenilikçiyi teşvik edeceğiz. Arge yatırımlarına mutlaka ama mutlaka olağanüstü destek vereceğiz. Sanayici artık bu ülkenin kamu görevlisidir. Çalışacak, üretecek, istihdam yaratacak, uluslararası piyasalarda rekabet edecek. Onun önünü biz açacağız. Bütün bürokratik engelleri kaldıracağız. Sanayici üretecek, istihdam yaratacak.

ORGANİZE YATILI OKULLAR KURACAĞIZ: Ve birşey daha söylüyorum, değerli arkadaşlarım. Her organize sanayi bölgesinde sanayicinin beklediği ara eleman sıkıntısını gidermek için mutlaka ama mutlaka organize sanayi bölgelerinde yatılı meslek liseleri kuracağız. Kimseye yük olmayacak o çocuklar. Anne-babalarına yük olmayacak. Gelecekler, okuyacaklar. O bölgede stajını yapacak, mezun olduğunda da işi hazır olacak. Türkiye'yi kurtaracağız ve silkeleyeceğiz Türkiye'yi.

YARATTIĞIMIZ DEĞERİ HAKÇA BÖLÜŞECEĞİZ: Bu ülkede, önce kendi sanayicinizi destekleyeceksiniz. Benim ülkemde otobüs üretiliyorsa, niye ben dışardan otobüs alıyorum. Üstelik daha pahalıya alıyorum. Bunun hesabını her gittiğimiz yerde bu iktidara zormak zorundayız. Çiftçiyi perişan ettiler. Yunanistan'dan pamuk ithalat etme ayıbı kime ait. Ortadoğu'yu besleyecek ovalarımız var. Bir dönem Ortadoğu'yu besleyecek hayvancılığımız vardı. Şimdi dışardan et ithal ediyoruz. Bu ayıp, kime ait? Biz halk için çalışacağız, sanayici için çalışacağız, çiftçi için çalışacağız, üreten için çalışacağız, serbest meslek erbabı için çalışacağız. Herkese her ortamda olanak sağlayacağız. Yeter ki, katma değer yaratalım, yeter ki yarattığımız katma değeri hakça bölüşelim. Biz üreticinin cezalandırıldığı değil, üreticinin ödüllendirildiği bir düzeni getireceğiz. Bunlar üreteni cezalandırıyorlar...0

RECEP BEYİN MUCİZESİ VAR AMA EKONOMİ BİLMİYOR: Sorsanız Türkiye'nin en büyük sorunu nedir diye? İşsizlik. Üniversiteyi bitiriyor çocuk, iş arıyor. Üniversite mezunları arasında işsizlik oranı yüzde 30-40'lara çıktı. Batman'a, Hakkari'ye gidin, yüzde 50'lerde işsizlik oranı. Gençler kahvelerde oturuyorlar. İşsizlik açlıktır, işsizlik yoksulluktur,işsizlik moral değerleri yitirmektir. İşsizlik gelecek kaygısı taşıyan insanın içindeki kor ateştir. İşsizlik, moral değerlerin kaybedilmesidir. Peki işsizliği bu kadar artırdılar, noldu, işsizlik giderildi mi, işsizlik sorunu çözüldü mü? Ama Sayın Başbakan Recep Bey'in çok güzel bir buluşu var. Diyor ki, her işveren bir işçi çalıştırsa işsizlik sorunu çözülür. Bakın şimdi Recep Bey'in mucizesi. Bu mucize hayata geçti mi. Geçmedi. Çünkü Recep Bey ekonomi nedir bilmiyor, Recep Bey piyasa nedir bilmiyor. Ekonomi bilmeyen bir insanın ülkeyi yönetmesine hazır mısınız. O zaman bunları alaşağı etmeliyiz. Sandıkta, bunları sandığa gömmeliyiz.

HEPSİ KÖŞEYİ DÖNDÜ: Birşey daha söylüyor. Efendim diyor, her üniversiteyi bitiren iş bulacak diye bir kural yok, diyor. Gözünü seveyim Recep Bey, bu kural senin için geçerli olabilir ama fakir fukaranın çocuğu için nasıl geçerli olacak. Onun gemileri mi var, onun havuzlu villaları mı var. Unutmayın, bunlar fakir fukara edebiyatı yaptılar. Hepsi köşeyi döndü. Verdiği sözü tutmayan insan, yiğit değildir. Düşünün binbir belayla bir aile çocuğunu üniversitede okutur, boğazından sıkıyor okutuyor. Çocuk üniversiteyi bitiriyor, askere gidip geliyor, iş arıyor, iş bulamıyor. Başbakan diyor ki, her üniversiteyi bitiren iş bulacak diye bir kural yoktur. Bu anlayışı, şiddetle ama şiddetle reddediyoruz. Milletimize karşı yapılmış bir hakaret olarak algılıyoruz bunu.

GÜNEYDOĞUDA YATIRIMCIYA FAİZSİZ KREDİ: 30 bin yurttaşımızı, canımızı yitirdik. Ama maalesef bugüne kadar izlediğimiz politikalarla adeta teröre terörle destek verdik. İşsizlik yarattık, yoksulluk yarattık, özelleştirdiğimiz fabrikalardaki işçileri kapının önüne koyduk, hayvancılığı öldürdük, doğu ve güneydoğu'da adeta 'teröre gidebilirsiniz' diye gençlere yol gösterdik. Bu anlayışı ters yüz edeceğiz. O bölgede önce istihdam yaratmak için çaba harcayacağız. Özelleştirmeleri o bölgede yapmayacağız. Özel sektör o bölgede gidip fabrika kuracaksa, sıfır faizli banka kredisini devlet verecek, gidin yatırım yapın diyecek. Mayınlı araziler vardı biliyorsunuz.

İŞSİZLİK SİGORTASI PARALARI NE OLDU?: Mayınlı araziyi topraksız köylüye dağıtacağız. Topraksız köylü de toprak sahibi olacak. O da alın teri dökecek, o da çoluk çocuğunu alın teriyle kazandığı gelirle besleyecek. Onlara da gelecek vaad edeceğiz. GAP ile ilgili işçilerin sırtından, işsizlik sigortası fonundaki paranın bir kısmını alıp, 'Efendim GAP'a yatırım yapacağız, finansal desteğini sağlayacağız' diye özel bir yasa çıkardılar. Şimdi buradan soruyorum Sayın Başbakana. Recep Bey, işsizlik fonundan aldığın paranın ne kadarını GAP'a harcadın? Açıkla bana bakayım. Soralım Recep Bey de açıklasın bakalım.

SİZİ SOYUP HAVUZ YAPTILAR: Birşey çok önemli değerli arkadaşlarım, siyasetin odağına etkin kimliği ve inançları koyan siyaset bizim dostumuz olan bir siyaset değildir. Siyasetin odağına etnik kimliği ve inançları koyan siyaset toplumda ayrışmayı dinamitleyen siyasettir. Biz ayrışmanın değil, beraber olmanın çabasını göstereceğiz. Bakınız hiç kimsenin kendi baba ve annesini seçme özgürlüğü yoktur böyle bir ortamda hangi gerekçeyle siz etnik kimliği siyasetin odağına koyarsınız. Her etnik kimliğe saygımız var, her etnik kökenden yurttaşımızın başımızın üzerinde yeri var, her inanca da saygılıyız. Yurttaşlarıma şunu söylüyorum, onların temiz dini duygularını sömürüp, siyasete malzeme yapanlara oy vermeyin. Sizi soya soya kendileri villalı havuzlar yapmaya başladılar.

İNSAN İNANÇLARIYLA ETNİK KİMLİĞİ İLE BAŞTACI: Doğu ve güneydoğu da yapılan ayrışma politakalarını ters yüz edeceğiz. Herkesin karnı doyacak bu ülkede. Refah devletini tabana yayayacağız, kazandığımız değerleri halk için harcayacağız. Halkla beraber yola çıkacağız ve göreceksiniz Türkiye'de barış rüzgarları esecek, kardeşlik rügzaları esecek, beraber kucaklaşacağız, omuz omuza Türkiye'nin kaderini değiştireceğiz. inançlara saygılı olacağız, her etnik kimliğe de saygılı olacağız. Bizim için insan önemlidir. İnsanı baş tacı ideceğiz. İnsan inançlarıyla ve etnik kimliği ile bizim başımızın üstündedir, onu kucaklayacağız, onun işsizlik sorununu çözecğiz.

EVDEKİ KADININ DRAMINI ÇÖZECEĞİZ: Hangi evde bir kadın, işsiz kocası akşam eve gelirken yaşadığı dramı nasıl anlatabilir. O dramı yaşamak farklı bir olaydır. O dramı terz yüz edeceğiz, onların da gülmeye hakkı vardır, onların da çocuklarını beslemeye hakkı vardır. bunu da çözeceğiz biz.

AKP'Yİ MALULEN EMEKLİ EDİN: Emeklilere birşey söylüyorum, emekliler ilk seçimde AKP'yi malulen emekli etmek zorundadılar. AKP'yi ve onun yandaşlarını... Emekliyi bu ülkenin ikinci sınıf vatandaşı yaptılar. Size söz emekliler yine bu ülkenin birinci sınıf vatandaşı olacaklar. Bunu değiştireceğiz. Emekli de bu ülkenin yurttaşıdır, o da yaratılan katma değerden hakkını alacaktır. Ona milli gelir artışından pay vermek CHP'nin boynunun borcudur. Yıllardır bekliyorlar, intibak yasası ne zaman çıkacak diye... Yine aldattılar. Buradan yine emeklilere söz veriyorum, CHP iktidarında intibak yasasını mutlaka çıkaracağız.

EMEKLİLERE BİR SİTEM BİR SÖZ: Şikayet ediyorlar her gittikleri yerde geçinemiyoruz diye, iyi de kardeşim geçinemiyorsan, niye gidip AKP'ye oy veriyorsun. Senin haklarını ben savunuyorum, her yerde her ortamda savunuyorum. Yıllar yılı çalıştı, yıllar yılı üretti, alın teri döktü, iş kazası meslek hastalığı geçirdi, bazıları yaşamlarını yitirdi. E peki bu kadar çalışmanın bedeli emekli olduktan sonra bir köşeye atılmak mıdır. AKP aldı onları bir köşeye attı. Biz oradan çıkarmak istiyoruz, emekliyi baş tacı yapacağız.


ESNAF SOSYAL DEMOKRATTIR: Bugün iki milyon esnaf can çekişiyor. Aslında esnaf özü itibariyle sosyal demokrattır. Devletten hiçbirşey beklemez, bir de götürür yine götürür devlete vergi verir. Siz ne yapıyorsunuz esnafı bitiriyorsunuz. Esnaftan da oy istiyorum, senin sonunu getirene ben dur diyeceğim. Recep Bey, bir mucize daha söyledi. Efendim bu küçük bakkaların tamamı birleşsin, süper market kursun. Ben diyorum Recep bey ekonomi bilmiyor diye siz inanmıyorsunuz. Ama meraklanmasın CHP iktidarında ekonomi neymiş görecek.

YOKSULLUĞU NİYE TEŞHİR EDİYORSUN: Diyarbakır'ın Bağlar semtinde bundan yıllarca önce bir kamyonun üzerinden kadınlara ekmek dağıtılıyor. Kadınlar bir ekmeği almak için çamurlarda debeleniyorlar. Bu manzara Türkiye manzarası. Yoksulları alıyorsunuz kuyruğa diziyorsunuz, onlara birşey vermek için. Bizim inancımıza göre sağ elin verdiğini sol el görmeyecek öyle değil mi? Peki şimdi Recep beye sormayacak mıyız, senin yaptığın nedir allah aşkına, senin yaptığında inanç var mı, insaf varmı, insan onuru var mı? Sen bir insanın yoksulluğunu nasıl teşhir edebilirsin, bir inasanın yoksulluğuyla nasıl oynayabilirsin? Bunlar sosyal devleti unuttular.

HALKIN DEVRİMCİSİ: Evet halkın devrimcisi olacağız, çünkü halk için çalışacağız biz. Yoksulluğu tarihe gömmek bizim boynumuzun borcudur. Bu coğacrafyada bir tek çocuk bile yatağa aç girmeyecek, bunun mücadelesini vereceğiz biz. Bunlar yurttaşlık kavramını ortadan kaldırıp, kul mantığını getiriyorlar. Sosyal devleti kaldırıp, sadaka devleti getiriyorlar. Bir de diyorlar ki demokrasi, halk diyorlar, özgürlük diyorlar, sen insanın yoksuluğunu siyasi sömürü malzemesi haline hangi gerekçeyle getirebilirsin? Hangi hukuk mantığıyla, hangi inançla getirebilirsin? Diyeceksiniz ki peki siz ne yapacaksınız? İşçiye söylüyorum, emekliye söylüyorum, işsize söylüyorum, atanamayan öğretmenlere söylüyorum. Ahmet Arif'in dediği gibi bunlar, aşımıza ekmeğimize göz koyanlardır, bunları tanı tanı da büyü diyor adiloş bebe...

AKP HESAP VERECEK: Hiç meraklanmayın kesinlikle AKP halka hesap verecek. Bugüne kadar yapanın yanına kar kaldı. Soyuna soyuna millette çeket kalmadı, gömlek kalmadı, pantolonunu bile almaya kalkıyorlar. İnançları sömürüyorlar. Deniz Feneri örneği hepinizin önündedir. Yoksula yardım yapacağız deyip kendileri köşeyi dönüyorlar. Sonuna kadar gideceğiz, kaçarlarsa kaçtıkları yere kadar gideceğiz.

YOKSULLUĞA KARŞI AİLE SİGORTASI: Yoksulluğu çözme yolu aile sigortasıdır. her ailenin bir sirgortası olacak. Uluslararası Çalışma Örgütü'nün kabul ettiği 102 sayılı sözleşmenin 9. sayılı sigorta dalını Türkiye'de uygulayacağız. 1971'den beri bu sirgorta dalı uygulanmıyor. Çünkü yoksulun yoksulluğunu sömürmek bunların marifetidir. Recep Bey bunu da duysun. Aile sigortasını getireceğiz. Yoksul, yoksulluğunu giderme hakkını sosyal devletten isteycek. Onun hakkıdır diyeceğiz biz, gidip birilerine yalvarmayacak, bana kömür, bulgur, makarna getir demiyecek. Kadının banka hesabına parayı yatıracağız, o da alacak çocuk, çoluğunun rıskını giderecek. Kime oy verirse versin, onun oyuna biz saygı duyacağız. Bizim için önemli olan o bir insandır ve onun yoksululğunu gidermek de bizim boynumuzun borcudur.

SEÇİM BARAJI İNECEK: Recep bey, çok sık milli irade der, milli irade böyle, milli irade şöyle. Milli irade tecelli etti vesaire. Allah aşkına bunlar son seçimde kaç aldılar, yüzde 47. Milli irade saygımız var, oy veren bütün yurttaşlarımıza da saygımız var ve bu seçimde düşünmelerini de isteriz . Ayrıca kendileri oy verdiler başlarına geleni gördüler. Şimdi yüzde 47 oy alıyor, mecliste yüzde 60'ı temsil ediyor. Yüzde 13 milli irade gaspı var. Başkasının iradesini sen temsil edemezsin. Siyasi partiler yasasına, getirmişsin yüzde 10 barajı. Fakir, fukaranın da oyunu kendi milli iradenmiş gibi kabul ediyorsun. Söz veriyoruz, yüzde 10 barajını aşağı çekeceğiz. Böylece Recep Beyin gerçek milli iradesini de görmüş olacağız. Öyle başkalarının oyunu kendi iradesiymiş gibi ortaya çıkıp övüne övüne anlatmasın, neyse iradesi çıksın bakalım, mecliste de o kadar temsil etsin.

FAŞİZME GEÇİT YOK: Tam bir korku imparatorluğu yaratıyorlar, şimdi yaptıkları son Anayasa değişikliğiyle de kendi korku imparatorluklarının hukuksal temellerini hazırlamak istiyorlar. Buna meydan veremeyeceğiz, bunun mücadelesini yapacağız. Bakınız şimdi bu ülkede işverenler, medya, sendikalar, stklar hepsi korkudan konuşamıyor, sokaktaki sade vadandaş bile telefonla konuşmaktan korkuyor, dinlenirim diye. Ne diyorlar bunun adına, demokrasi. şimdi ben size soruyorum, bu demokrasi mi faşist yönetim mi? Faşizme geçit yok, izin vermeyeceğiz, demokrasinin çıtasını yükselteceğiz.

KİMSE RECEP BEYİ ELEŞTİREMİYOR: Hukuku yüreklendirmeniz lazım, yargı bağımsızlığını sağlamamız lazım. Herkesin gidip davasının görüldüğü yerde güven duyması lazım. Eğer bir korku imparatorluğu yaratırsanız, kimse korkudan Recep Beyi eleştiremiyor. Recep Bey elini kaldırıyor herkes ölüyor, recep bey oturuyor herkes ölüyor, Recep bey konuşuyor ağzından bal damlıyor, nasıl bir düzendir bu. Benim bildiğim iktidarlar eleştirilir. Kimse korkudan eleştiremiyor. Bu korku imparatorluğunu sonlandırmak bize nasip olacak, biz bunu yapacağız.

BESLEME MEDYA OLMAYACAK: Medya, halkın gözü kulağı ve sesidir. Halkın sözü, medyada yankılanır. AKP iktidarından önce yandaş medya diye bir kavram yoktu. Şimdi bir kavram çıktı, yandaş medya. CHP iktidarında medya gerçekten medya olacaktır, besleme medya bitecektir artık. Yandaş medya halkın değil sevgili Recep Beyin gözü kulağı ve sesi.

TAYYİP RADYO TELEVİZYONU: Her yaktığınız elektrik, her ödediğiniz vergiden TRT'ye pay gider. TRT'yi izliyor musunuz, (Tribünlerden Hayır cevabı) çünkü TRT'nin yeni adı Tayyip Radyo Televizyon Kurumu... Buna da isyan ediyoruz. Benim vergimle bana haber vermiyorsun benim vergimle oturuyorsun kimin ne kadar para aldığını açıklamıyorsun. Hani saydamdı burası... Bunları yeniden inşa etmek, kurmak, halkın güvenini kazanmak inşallah bize nasip olacak.

BAŞÖRTÜLÜNÜN RANTINA DEĞİL SORUNUNA TALİBİZ: Şimdi bunlar, sözde toplumun her kesimine sahip çıkıyorlar. Buradan söylüyorum İstanbul'un merdiven altı atölyelerinde binlerce genç kız başörtülü genç kız üretim yapar, siz hiç AKP'nin yani Recep Beyin bu genç kızlarımız kayıt dışı çalışıyorlar, bunları sigortalı yapalım, dediğini duydunuz mu? İşte o başörtüsünü bunlar sömürüyorlar... başörtüsü de bunlar sömürüyorlar. Biz onlara gideceğiz. Merdiven altı atölyelere gideceğiz. Diyeceğiz ki, 'biz seni sigortalı yapacağız, ben seni sendikalı yapacağım' Gelecek güvencesi senin ellerinde olacak. Hiçkimseyi ötekileştirme lüksümüz yok. 'Bu bana oy vermez' diye bir kaygımız yok. Biz ülkenin rantına değil, sorunlarına talibiz. Onun için yola çıktık, seçim sandığına kadar da koşmaya devam edeceğiz.

ANAYASA PAKETİ DAVALARI KISALTMAYACAK: Anayasa değişikliğin temel hedefi yargıyı ele geçirmek. Millet sanmasın ki, bu anayasa değişikliği çıktı, benim işsizlik sorunum çözülecek, daha özgür olacağım, memurun grev hakkı olacak, yok öyle birşey. Var olan hakların bir kısmı ellerinden alınıyor. Memurlar farkında mı bilmiyorum. Sanacak ki vatandaş, davam 10-15 yıl sürmeyecek daha erken sonuçlanacak. Yok öyle birşey. Vatandaşların davaları erken bitmiyor, harçlar yüksek. Peki bunları çözüyorlar mı? Hayır. Vatandaş sanmasın ki bunlar çözülecek de gidip oy verelim. Tam tersine yargıyı ele geçirmek, yandaş medyadan sonra yandaş yargı yaratmak için bunu yapıyorlar. Bu yasa çıkarsa artık Türkiye farklı bir noktaya gidiyor.

YENİ ANAYASA SÖZÜ: CHP iktidarında söz veriyoruz; kesinlikle, ama kesinlikle, çağdaş, batı standartlarına uygun, bizim insanımızın kültürünü özümseyen bir anayasayı yapacağız. Güçler ayrılığı ilkesini kuvvetlendireceğiz. Demokrasi çıtasını yükselteceğiz. Atatürk'ün vasiyeti 12 Eylül'de çiğnendi; O vasiyetin de gereğini yapacağız.

DOKUNULMAZLIĞI REFERANDUMA GÖTÜRELİM: Vatandaşa gidelim. Recep Bey referandumdan hoşlanıyor. Bakalım dokunulmazlıkları vatandaş kaldıralım diyor mu, demiyor mu? Gidemez. Çünkü Recep Bey'in yargı fobisi var. Bu fobiyi atmış değil. Seçimlerden önce söz verdin, neden kaldırmıyorsun? Ama size söz, dokunulmazlıkları mutlama ama mutlaka CHP iktidarında kaldıracağız.

KİMİ ALDATIYORSUN RECEP BEY: Anayasa değişiklerinden biri de ekonomik sosyal konsey kuruluşu. Eee zaten var ekonomik sosyal konsey. Her üç ayda bir toplanması lazım. Bir yıldır toplanmıyor. Sen kimi aldatıyorsun Recep Bey? Çıkıp bunu millete anlatsana. Neden toplamıyorsun? İşsizlik, yolsuzluk var. Toplayamazlar.

FRANSIZ ANAYASA MAHKEMESİNE Mİ GİDİYORUZ: Ana muhalefet partisi Anayasa Mahkemesine gidiyor, diyor Recep Bey. Anayasa Mahkemesi de Ana muhalefet Mahkemesi oldu diyor. Ben diyorum Recep Bey ekonomi bilmiyor, bunun üzerine hukuk da bilmiyor. Hukuk kültürü de yok. Sevgili Recep Bey, biz Fransa'nın mı Anayasa mahkemesine başvurduk? Türkiye Cumhuriyeti Anayasa mahkemesine başvurduk. Hatta birşey daha söyleyeyim, milletvekili seçildik, gittik çıktık bu Anayasa'ya sadakat dolayası ile namusumuz ve şerefimiz üzerine söz verdik. Recep bey de aynı yemini içti. Sen Anayasa'nın ilgili maddelerine aykırı düzenleme yaparsan, biz de bunu görüp, duyup, bilip sesimizi çıkarmazsak, ettiğimiz yemini çiğnemez miyiz? Bizim namusumuz ve şerefimiz bu kadar ucuz mu?

RECEP BEY KORKMAYA DEVAM ETSİN: Biz eğer Anayasa'nın değişmez ilkelerine aykırı düzenleme yapılıyorsa elbette Anayasa mahkemesine gideceğiz. Çünkü biz halkın çıkarlarını savunuyoruz. Recep Bey'in çıkarlarını değil. Ortada bir hukuk cinayeti var; Diyor ki Recep Bey, 'Efendim faille uğraşmayın' Biz biliyoruz bunun faili sensin. Onun için uğraşıyoruz zaten. Hukuku katlediyorsun, diyorsun ki, 'sesini çıkarma' Olmaz. Hukukun gereği neyse onu yapacağız. Recep Bey'in fobileri burdan kaynaklanıyor. Korumak istediği yalan düzenine karşı mücadele ettiğimiz için korkuyor Recep Bey. Ama korsun. Korkmaya da devam etsin. Çünkü CHP iktidarı geliyor artık.

NAYLON FATURACI, ALİ DİBOCU, KALPAZAN: Size bir söz daha veriyorum; CHP iktidarında ilk yapılacak işlerden birisi siyasi ahlak yasasını çıkartmaktır.Parlamento'da vurguncunun, talancının, ihaleye fesat karıştıranın, dolandırıcının, kalpazanın yeri yoktur. Silip atacağız. Bu yasayı çıkaracağız ki, artık ülkede naylon faturacıdan maliye bakanı, Ali Dibocu'dan Adalet Bakanı, kalpazandan da başbakan olmasın. Eğer parlamentoya milletvekili gelecekse dürüst adam gelsin. Millet perişan, o cebini doldurmakla meşgul. Bu düzeni yıkacağız. Politikacı halka hesap vermeyi namuslu bir görev olarak kabul etmelidir. Hesap vermekten kimse korkmamalıdır. Alınteri ile oluşturulan servetin, başımızın üzerinde yeri var. Ama birileri cebini dolduruyorsa ona da hesap soralım artık.

KESİN HESAP KOMİSYONU: Bütçe parlamentoda ve komisyonda konuşulur ve biter. Bir kanun daha var, adına kesin hesap kanunu derler. Geçmiş bütçe, öngörülen hedefler, harcanan paralar nerede kullanıldı. Amaca ulaşıldı mı ulaşılmadı mı? Bunu bir iki kişi konuşur ve kaybolur gider. Size söz; Plan Bütçe Komisyonu dışında, bir de Kesin Hesap Komisyonu kuracağız. Başkanı da anamuhalefet partisinden olacak. Bizi sorgulayacak, biz de hesap vereceğiz. Vatandaşın dişinden kovuğundan aldığımız verginin hesabını vermezseniz bu ülkeye demokrasi gelir mi? Bu ülkeye barış gelir mi, işsizlik biter mi? Yolsuzluk biter mi?

HERŞEY YOLUNDA AMA MAĞDUR: Bir mağdur edebiyatıdır gidiyor..
Ne biçim mağdurluktur bu? 7 yıldızlı otellerde tatil yaparsın, adam mağdur. 5 yıldızlı otellerde, saraylarda düğün yaparsın, adamcağız mağdur. Çin Seddi gibi, çift duvarlı örersin, 5 tane villayı alırsın, yanında helikopter pisti, havuzlu villanda oturursun, adamcağız mağdur. 4 çekerli ciplere binersin, keyfin yerinde, gıcır, para pul derdin yok, adamcağız mağdur. Anlamak mümkün değil. İşsizlik var, yolsuzluk var, yatağa aç giren çocuklar var, beyfendiye bir uçak yetmiyor, Recep Bey ikinci uçağı alıyor, gene mağdur.
Çocuğunu Amerika'da okutursun, masrafını da bir işverene yüklersin, Recep bey mağdur. Katar Emiri'nin düğününe gidersin, üstelik Başbakanlık uçağını da kullanırsın ama beyfendiler mağdur. Anlamak mümkün değil. Yoksa bu ülkede mağdur olan bizim anladığımız anlamda emekliler mi, işsizler mi, atanamayan öğretmenler mi, yoksullar mı, sokakta kağıt toplayanlar mı, bunlar mağdur değil mi? Hele hele dershane parasını ödemedi diye eşi hapse giren, çocuğu intihar eden hiç mağdur değil mi? Böyle bir anlayış olabilir mi? Geçimini sağlamak içtin böbreğini satan vatandaş mağdur değil mi? Bu anlayışı da ters düz edeceğiz. Doğru eğri oldu, eğri de doğru oldu AKP iktidarında. Bunu değiştireceğiz. Eğri eğri olacak, doğru da doğru.

DUBAİDEKİ PAZARLIK VATANA İHANETTİR: Oldu bitti ile dış politika yürütülemez. Yılların alın teri var orada. Uzun uzun bürokratlar önce çalışırlar. Görüşler çıkar. Ülkelerin karşılıklı çıkarları var. Siz, 'ben gidip imza atayım bu sorun çözülsün' dediğiniz zaman çözülmez. Çözemediler işte. Kıbrıs'ı gördünüz. Kıbrıs halkı ne yaptı? AKP'nin getirdiği iktidarı sandığa gömdü. Şimdi sıra bizim halkımızda. Önümüzde seçim var. Kıbrıslıların yaptığı gibi AKP'yi de burada sandığa gömeceğiz. Duygusallıkla dış politika gitmez. Dubaide anlaşma imzalayacaksın 1 milyar dolara Türkiye'nin onurunu masaya yatıracaksın. Buna dış potika denmez. Bunun hukuktaki adı vatana ihanettir. Bu kadar açık söylüyorum. Japonlarla bir anlaşma yaptılar ve meclise geldi. Koşullardan biri, kimseye rüşvet vermeyeceksiniz. CHP itiraz ettiği için bu uygulanmadı. Bunun altına bakanlar nasıl imza atarlar? Bu ülkenin onuru yok mu, Allah aşkına?

AB SÜRECİ DEVAM: AB çok önemli. İkinci Genel Başkanımızın imzasıyla başlamıştır bu süreç. Bir çağdaşlaşma projesi olarak görüyorum. Amma velakin, bize uygulanan çifte standartı kesinlikle kabul etmiyoruz. Ya adam gibi oturur müzakere yaparsınız, tarih verirsiniz. Yada kusura bakmayın. Biz size mahkum değiliz, deriz bunu. Çünkü dinamizm bizde, gelecek, gençlik bizde. Gelecek bizde. Elbette ki, AB'nin standartlarını yakalamak isteriz. Elbetteki onların hukuk düzenini, etik değerlerini saygı gösteririz. Ama artık Türkiye'yi ikinci sınıf ülke yerine koymaktan kendilerini alıkoysunlar. Biz elbetteki çağdaş ülkelerle birlikte olmak, çağdaş uygarlığı yakalamak isteriz. Dünyanın sayılı ülkelerinden birisi olmak isteriz. İşbirliğine, yatırımlara elbette evet. Ama Türkiye'ye yaptıkları çifte standart bizi rahatsız edilyor. AB temsilcileri Türkiye'de otel lobilerinde, bürokrat odalarında Türkiye'nin gerçeğini öğrenemezler. Anayasa değişikliğinde, bunu desteklediklerini söylediler. O zaman AB yetkililerine söylüyorum; bu değişikleri neden kendi ülkenizde yapmıyorsunuz? Çıkarın, yapın kendi ülkenizde. Oraya gelince yapamıyorlar. Niye bize dayatıyorsunuz?

PARTİ İÇİ DEMOKRASİ: CHP demokrasiyi, çok partili rejimi getirmiş bir partidir. CHP'nin ikinci genel başkanı seçimde kaybettiği zaman, "Paşam yenildiniz" sorusuna mahutap olduğunda, "Evet ben yenildim. Ama benim yenilgim en büyük zaferimdir" diyen birisidir. Bu ülkeye demokrasiyi getirdik, parti içi demokrasiyi de getireceğiz. Gençliği olmayan bir partinin, geleceği yoktur. Kadın kollarımız da öyle. Daha demokratik bir yapı olacak. Parti içi demokrasi ile. Tüzüğü de değiştirerek bunu yapacağız.

BÖLÜNME LÜKSÜ KALMADI, HERKESİ KUCAKLAYACAĞIZ: (Türkiye) Raydan çıkmış bir tren, nereye çarpacağı belli olmadan gidiyor. Her alanda belirsizlikler oluşmaya başladı. Başbakan sadece bu belirsizlikleri seyretme noktasında kalmıştır. Artık bölünme lüksümüz yok. Bu ülkenin aydınları, yurseverleri, sanatçıları, sosyal demokratları, solcuları, işçisi, çiftçisi, memuru, halkı, temiz toplumdan, düzgün toplumdan yana olmak zorundadır. Artık bir yürüyüş başlattık. Temiz Türkiye yürüyüşü. Halktan yana yürüyüş. Kul hakkı yemeyen yürüyüş. Bunu yakalayacağız. Ve herkesi kucaklamak zorundayız. Buna inanan bütün yurtseverleri, bütün vatanseverleri, bütün yurttaşlarını inancı ne olursa olsun, etnik kimliği ne olursa olsun artık soyulmaktan bıktıysa CHP altına gelsin. Buradan da yer var. Önce birleşeceğiz.

"Y"yi YEMEK SANDILAR: Bakın bunlar ne diyorlardı. Üç Y'le mücadele edeceğiz diyorlardı. Bunlar Y'yi, yemek olarak algıladılar. 3 kez yemeye başladılar. Talan, vurgun düzeni yarattılar bunlar. Bunun hesabını sormak hepimizin boynunun borcudur. Bir kişinin değil. Hep beraber çalışacağız. Tarlada çalışacağız, fabrikada çalışacağız, lokantada çalışacağız, berberde çalışacağız, kahvede çalışacağız, sokakta çalışacağız. Halkı aydınlatacağız, halkı kucaklayacağız. Onun dertlerine derman olacağız.

ONLARIN DERDİ BİZİM DERDİMİZ: Yatağa her akşam aç giren çocuğun acısı; ürettiği malı 5 kuruşa maledip, 3 kuruşa satan çiftçinin acısı bizim acımızdır. Kepenk kapatan esnafın; Zonguldak'ta yerin yüzlerce metre altında kara elması kendisine tabut yapan işçinin; İşsiz kocası akşam eve yemek getirmediği zaman, ekmek getirmediği zaman, tenceresi kaynamayan kadının, aybaşını getiremeyen emekçinin derdi bizim derdimiz olacaktır. Bunları dert edindik. Bu dertleri çözeceğiz. derdi bizim derdimizdir. Bu sorunları çözmeden politika olmaz. Bizim için değil, cebimiz için değil, akrabalarımız için değil. Halk için politika yapacağız. Beraber kazanacağız, halkla bölüşeceğiz.

BEN YOK, BİZ VARIZ. Türkiye hepinizle gurur duyacak. Çünkü ben yok, biz varız. Biz yola çıkıyoruz. Beraber gideceğiz, beraber çaba harcayacağız, hiçbir beklenti içine girmeden. Biz başka birşey istemiyoruz. Biz zengin olmayacağız, yakınlarımız zengin olmayacak, alınteriyle kazanılmış paraya her zaman saygı duyacağız, ama birisi kazandığının hesabını veremiyorsa, siyaseten ona da hesap soracağız. Kusura bakmasınlar.

BİR ORMAN GİBİ KARDEŞCESİNE KOŞACAĞIZ: İiktidar yürüyüşü dedim ama arkadaşlar buna iktidar koşusu diyelim dediler. İktidar koşusunu yapacağız. İktidar koşusuna hazır mısınız. Hazır mısınız. Siz hazırsanız, söz veriyorum, ben de hazırım. Doğuda, batıda, kuzeyde, güneyde aynı sloganla yola çıkacağız. Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçe yürüyeceğiz.
 
http://www.radikal.com.tr

Hiç yorum yok: