11 Temmuz 2010

Solun yeni sınavı

Solun yeni sınavı

Ahmet Asena - Solun yeni sınavı

10 Temmuz 2010 Cumartesi

Türkiye’de sol tarihi boyunca bir çok siyasal sınavla karşılaşmış, bunların bir kısmını başarıyla geçerken azımsanmayacak kadar çok bir kısmında ise başarısız olmuştur.
Günümüzün siyasal gelişmeleri solu bir kez daha bir sınavla karşı karşıya bırakmıştır. Bu sınav solun orta vadedeki siyasal konumunu belirleyecek kadar önemlidir.

12 Eylül sonrasında yaşanan karanlık dönem ve takip eden liberal dalganın sola hatırı sayılır bir darbe indirdiği, siyasal ve toplumsal yaşamda marjinalliğe ittiği çokça kabul edilen bir gerçekliktir. Ne var ki, bütün bu karanlık dönem boyunca, baskıları göze almak koşuluyla solcu olmak ve solculuk yapmak hayli kolaylaşmıştı. Sorunlara çözüm üretmek, topluma bir gelecek vaadinde bulunmak, yeni fikirler geliştirmek neredeyse gerekli olmaktan çıkarken, cuntaya veya küreselleşmeye karşı olmak, özelleştirmeye direnmek, demokrasi talep etmek, sınıf savaşını dilinden düşürmemek solcu olmak için yeterli hale gelmişti.

Herhangi bir sol siyasi küme için, her yıl bilinen tarihlerde, örneğin 1 Mayıslarda alanlarda olmak, özelleştirme veya başka bir nedenle işsiz kalanların direnişine destek vermek, görevini yapmak anlamına geliyordu.

Bunun en büyük nedeni solculardan başka hiçbir politik kümenin, bu alanlarda mücadele etmek bir yana, bunlardan söz dahi etmemesiydi. Kenan Evren'le başlayan sürecin bütün baş aktörleri küreselleşmeci, özelleştirmeci, demokratikleşme karşıtı bir hat izlerken, muhalefet de milliyetçi, statükocu ve yaşam tarzıyla laiklik savunucusu bir hatla sınırlı kaldı.

Bugün tablo değişmiş durumda. Solun alışılmış çevreleri dışından bir isim, statükonun temsilcisi CHP'nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, politik hattını en azından lafız olarak, emek, yoksulluk ve yolsuzluk gibi kavramlar etrafından kuracağını göstermeye başladı.

Sol, grizu patlamasından varoşlardaki yoksulların evlerine kadar her yere koşturmaya çabalayan, geçmişinde “SSK Reformu” lekesi olsa da, aile sigortasından söz eden bir sosyal demokrat lider adayıyla karşı karşıya. Üstelik özel sektöre ve özelleştirmeye ideolojik bir karşı çıkışı olmasa da, kamu girişimciliğine küfretmeyen, hatta sorunların çözümü için kamu teşebbüsleri kurulabileceğini anlatan bir aday.

Kılıçdaroğlu'nun söylemleri karşısında kendini ayrıştırmak solun hemen tamamı için zor olacak gibi gözüküyor. Tüm topluma pompalanan umut havasının bu zorluğu daha da arttıracağı ise açıkça görülüyor.

Sol'un sınavı tam da bu noktada ortaya çıkıyor. Yıllardır sağa, statükoya karşı kolay muhalefet eden sol, bugün bir anlamda statükoyu restore etmeyi hedefleyen, ama diğer yandan solun son 20-30 yıldır geliştirdiği söylemi sahiplenen bir politik hat karşısında kendisini ayrıştırmak, toplumsal ve siyasal etkisini geliştirmek zorunda. Bunu başaramadığı takdirde az ya da çok etkileyebildiği kesimlerin CHP'nin arkasına dizilmesine seyirci kalması, hatta “tabanın talebi” gerekçesiyle CHP destekçisi olması kaçınılmaz olacak.

Durumun zor olduğu ortada, ama umutsuz değil. Sınavda başarılı olabilme umudunu arttıran bir gerçek şimdiden kendisini belli ediyor. Yenilenmeden söz eden Kılıçdaroğlu'nun aslında bundan çok uzak olduğu, Kürt sorunundan türbana kadar ülkenin bütün neredeyse sorunları karşısında gösterdiği tepkilerden hemen her gün görülüyor.

Gandi olmak bir yana, 1970’lerin başında kısa bir süre bile olsa “Toprak İşleyenin Su Kullananın” diyen, 12 Mart'ın karanlığında genel af talebini dile getiren bir Ecevit bile olmadığı ortada.

Bu sınavda başarılı olmak için ne daha “keskin” bir sınıf savunuculuğu ve küreselleşme karşıtlığı ne de daha güçlü bir kimlik politikası hattı yeterli değil. Bu sınavda başarılı olmanın yolu, yıllardır ihmal edilen bir alanda, bir gelecek tahayyülünün yaratılması konusunda yoğun bir çaba harcamaktan geçiyor.

Topluma daha iyi yaşam umudu vermeyen hiçbir politik hareketin kalıcı bir başarıya ulaşamayacağını bir kez daha hatırlamak ve bu doğrultuda adımlar atmak gerekiyor.
Savunmak için direnmenin yanına, gelecek için mücadele etmeyi koyabilecek olanlar orta vadede siyasetin belirleyici güçleri arasında yer alma şansını yakalayabilecekler.
Kuruluş dönemindeki iddialarına, tarihsel birikimlerine baktığımız zaman EDP'yi oluşturan özgürlükçü, demokrat, katılımcı, eşit ve insanca yaşamayı savunan sol anlayışın rüştünü ispat ederek toplumsallaşıp, kalıcılaşabilmesi de bu şansı kullanabilmesinden geçiyor.

http://www.turnusol.biz/

Yazar:Ahmet Asena

Hiç yorum yok: